BEYONCE'YE AKŞAM ZİYARETİ

Beyonce konserine giden yola ve muazzam bir konser serüvenine davetlisiniz.

Hande Öztürk HANDE ÖZTÜRK 22 Temmuz 2016
BEYONCE'YE AKŞAM ZİYARETİ
Dünyadaki gençliğin büyük bir kısmı gibi Beyonce'yi canlı canlı izlemek benim de hayallerim arasındaydı. Tabii bir Beyonce o kolay bulunmuyor, haliyle Beyonce'ye o kadar kolay gidilmiyor. Hiç unutmuyorum, 2008 yılında Fenerbahçe'nin yeni stadı yapıldığında Kraliçe B. Türkiye'ye geliyordu, buydu! Stad konseri için bilet satışına başlandı, heyecanla o günü bekliyorum derken terör olayları nedeniyle o konser iptal edilmişti. E, sonra da İstanbul ve Beyonce alakasız iki sözcük olarak kalmaya devam etti.





Ama bu durum tabii ki beni durdurmadı! Başlarda umudum yok değildi tabi, bir kere gelecektiyse bir daha gelir diyerek biraz bekledim. Birkaç kez daha turneye çıktı ama İstanbul ayağı hiç yoktu (zaten bir kısmı Jay Z ile sadece Amerika turuydu). Hatta Instagram'daki bir fotoğrafına yorum yazdım, "Lütfen artık İstanbul'a gel!" diye. Sıkı hayranlarından birinden, birkaç dakika sonra cevap geldi: "Canım, Beyonce sana gelmez; sen ona gideceksin!" O siyahi arkadaş çok haklıydı, evet. 





Tam da bu yüzden kararım kesindi, yeni turnesi olan Formation World Tour'un bir ayağına mutlaka gidip, B'yi görecektim. Tabii işler beklediğim gibi gitmedi önce: Ülkemizde yıllar sonra olmasına rağmen terör olayları sürekli yaşanmaya devam edince, gidebileceğimden pek emin olamadım. Bir süre sonra her şeyden çok bunalınca gözümü karartıp, Milano ayağından biletimi aldım. Hem lezzetli mi lezzetli gellato'lar, hem harika alışveriş, hem de Beyonce. Tatillerin hat-trick'ine hazırdım.





Daha önce dünyanın büyük şehirlerinde bulunmuş olmama rağmen, terör olayları nedeniyle vizelerin daha kısa verildiğini duydum bu sürede. Olsundu, Beyonce'yle şarkı söyleyip dönsem yeterdi. Vize belgelerini 3 hafta önce vermeme rağmen İtalyanların ince eleyip sık dokuması sebebiyle bayağı uğraştım. Hatta gideceğim hafta sonundan önceki Cuma gününe kadar vizem çıkmamıştı. Bendeki gerginliği tahmin edersiniz herhalde: Uçak hazır, otel hazır, hatta Beyonce hazır ama hala gidememe riskim var. Neyse ki stres dolu 5 gün sonrası, Cuma günü tam iş çıkış saatinde vizeme kavuştum! "Bekle beni Beyonce" idi, artık!  Ondan sonrası, "Ben geliyorum!"du. Ertesi günü Cumartesi, bavulu hazırladım ve Pazar akşam uçağıma geri sayımım başladı! "Kul plan yapınca, Tanrı gülermiş." sözünün ne kadar doğru olduğunu o akşam anlayacakmışım meğer. Zira hayallerimin tatiline 24 saatten az varken, ülkemizde sıkıyönetim ilan edildi ve havalimanında uçuşlar durduruldu. Tamamdı, esas şimdi gidemiyordum.


~Pazar sabahı da 'relax' uyanmamı beklemiyordunuz herhalde, tabi ki hala stres içindeydim! Neyse ki uçuşlar o gün yeniden başladı ve şans eseri, tam olması gereken saatte gökyüzü semalarındaydım. Konser sabahı da  bir baktım ki Beyonce ve Jay Z'yle tüm gün aynı havayı soluyor, aynı kaldırımda yürüyormuşum! Ama ben onlarla bir türlü rastlaşamadım, o ayrı mesele.





Akşam Beyonce sahneye 20.45'te çıkacaktı, ama kapılar 6'da açılacağından 5'te konser kuyruğundaki yerimi aldım. Ama ne kuyruk! Bir de Milano'nun 30 derecelik kavurucu havasında! Bir saati cehennem sıcağının altında geçirip, önümdeki bembeyaz tenli turistlerin tamamen kırmızı renge dönüşünü izledikten sonra, nihayet meşhur San Siro Stadı'na alımlar başladı. Turnikeden geçtim, ve tamamdı! Yerimi buldum, yerleştim. Önce Beyonce'nin ümitli olduğu şarkıcılar çıktı ısınma turlarına. Ama ben kendilerinden pek memnun kalmadım. Zaten biraz sonra en iyisini görecektim! Kuyrukta da, stadın içinde de hiçbir Türk'e rastlamadım. Ama işin ilginci, çalan 'Imagine', 'Angels', 'Purple Rain' gibi şarkıları o stad dolusu insanla söylemek sanki oradaki herkesi tanıyormuşuz ve o an kocaman bir partideymişiz gibi samimi hissettiriyordu.. San Siro'nun atmosferiyle neden bu kadar meşhur olduğunu da o an anladım. Beyonce'ye geri sayarken bende heyecan doruklardaydı. Çok şıktım (olur mu olurdu, belki B'yle tanışırdık? Hayattı bu..), telefonumun şarjı 'full' ve hafızası da bomboştu. Gelsindi Beyonce, kavuşalımdı artık! Saat tam 09.05'te sabahtan beri önümüzde duran led sahne ekranı bir anda sisler içinde hareket etmeye başladı. Şekil değiştirdi ve Beyonce'nin konserleri için özel hazırladığı film başladı, dakikalar kalmıştı! Sadece ben değil, oradaki herkes o an söylenen-yapılan her şeyin her anını yakalamak için pür dikkat takipteydi. Sonra vurucu birkaç efekt sonrası 'Formation'ın müziği ve sisler eşliğinde kocaman şapkalı, harika fizikli dansçılar sahneyi doldurdu. Hemen arkasındansa, kocaman siyah şapkasıyla yerin içinden, sahnenin üzerine bir Beyonce yükseldi! Kliplerinde gördüğünüz o dansları var ya, gerçekten hepsini harika bir şekilde yapıyormuş, üstelik o esnada sesi bile titremeden! O havalı tavrıyla saçını bir savurunca düşünmeden edemiyorum, 'Ben neden böyle yapamıyorum?' diye ve yanımdakilerin bakışlarından anlıyorum ki bu fikrimde yalnız değilim. Konser devam ederken görüyorum ki, Beyonce hiçbir şarkıyı tam olarak söylemeyecek ve konserini daha da güzelleştiren unsurlardan biri de bu aslında. Tam bir şarkı başlıyor diyorsunuz, 'sample'larından hemen sonra Beyonce bir başkasının dansına başlıyor. Bu arada hayranlarını tabii ki unutmuyor, eğilip ellerine dokunuyor ve sahnede ayak basmadığı yer kalmıyor.





Ayrıca o harika saçları ve makyajı sürekli terlemesine rağmen gram bozulmuyor. Giydiği kostümlerin hepsi inanılmaz. Biriyle melek gibi görünüyor, birinde inanılmaz seksi, birindeyse son derece atletik... Zaten onlardan birini tasarlayan Cavalli'nin tasarımcısı Peter Dundas de burada ve ona da özel bir öpücük yollamayı ihmal etmiyor. Şu dakikalarda aklınıza gelen o soruyu da cevaplamanın vaktidir: Fiziği? İ-na-nıl-maz. Tam bir ayaklı, 'yaşam boyu fitness hedefi' kendisi. Ayrıca çok güzel. Ama o akşam şunu daha iyi anladım: Beyonce'nin güzelliği yukarıda saydığım meziyetlerinin inanılmaz bir samimiyet ve alçak gönüllülükle birleşmesinden geliyor. Şarkı aralarında bizlere sıkça teşekkürler ediyor, 'Siz olmasanız, ben burada olmazdım.' diyor.. E, o böyle şeyler dedikçe de insanın sahneye koşup sarılası geliyor. Sıra her nakaratta bir ton incelen 'Love on Top' şarkısına geldiğinde müzik susuyor. B., şarkıyı bizim söylememizi istiyor. Birbirini yıllardır tanıyan bir stad dolusu insan uyum içinde başlıyoruz şarkıyı söylemeye. Hatta o kadar susmuyoruz ki, bitirmemiz gereken yerde biz devam edince, Beyonce'yi şaşırtıyoruz. Hemen bir kahkaha atıp o da eşlik ediyor ve bitirelim artık diye bizi yönlendiriyor. E, ona da kızamayız tabii, kadının bir sahne sırası var. Yine de demiştim size, yalnız değilim diye.


~Konser devam ettikçe 'Crazy In Love' gibi klasik şarkıların dramatize edilmiş versiyonlarını inanılmaz görsel efektler ve danslar eşliğinde izliyoruz. İtiraf edeyim, o an Jay Z içerilerden çıkar da eşlik eder mi diye bekliyorum. Buralara kadar gelmişken beş dakika sahneye de çıksa olurdu bence, ama neyse. Hatta bu şarkının 'Gatsby' film müziklerindeki versiyonunu söylerken öyle bir sahnesi var ki! Kırmızı latex kostümüyle kapıların içinde dans ediyor, her kapının içi ve yaptığı dansı büyük led ekranın kapı kapı bölünmüş kısımlarına yansıyor. Kadına hayran olmamak elde değil!





Konserin sonlarına doğru da, en uzaktaki küçük sahnenin içi bir anda su dolmaya başlıyor. Çorabının ayak kısımları kesilmiş, ıslak saçlı ama bir o kadar güçlü ve etkileyici duran Beyonce, sular içinde 'Lemonade' albümünden 'Freedom' şarkısını söylüyor. Sahneye çok yakın olan herkes o dakikalarda sırılsıklam. Yine de kimsenin halinden şikayet ettiğini sanmıyorum. O an yavaş yavaş konserin sonuna geldiğimizi anlıyorum, sadece saate baktığımdan değil; Beyonce biraz durgunlaştı ve stadı ağır ağır, slow bir müzik sardı. Bitmemeliydi, ama bitiyordu! Belki bir stad dolusu arkadaşımla onu bir şarkı daha sahnede tutmak için bir şey yapabilirdik? Tarkan sahneden dönüyordu, Jennifer Lopez de bittiğini sandığımız anda dönüyordu? Beyonce neden dönmesindi? Sormasına soruyordum ama bu soru benim için bayağı retorikti, çünkü biliyordum ki Beyonce bitti deyince biterdi. Öyle de oldu: beyaz telefon ışıklarının karaklıkta birer yıldız gibi göründüğü bir atmosferde, yumuşacık sesiyle Beyonce 'Halo'yu söyledi. Sonra herkese teşekkür etti ve geldiği noktadan, asansörlü sistemiyle sisler içinde sahne altına geri döndü. Gidişi bile havalıydı..





Peki ben bu deneyimden ne çıkardım?





- Söz konusu Beyonce'yse riske atabileceğim şey çok.


- Bir daha gideceğim tüm konserler (Beyonce dışındaki sanatçıların) bana eksik ve kötü gelecek.


- Beyonce de, Kraliçe Elizabeth de olsanız olay her zaman samimiyette bitiyor.


- San Siro stadının atmosferi söylendiği kadar varmış.


- Bundan böyle her gittiğim konseri ister istemez, bununla kıyaslayacağım.


- Beyonce'deki feminen güçle aynı pakette gelen cilvenin C'si bile bende yok.


- Saçlarımı öyle savurmayı ve onun gibi yürümeyi mut-la-ka öğrenmem lazım.








Son olarak, siz de bir Beyonce konserine gitmeyi düşünüyorsanız;





- Running, Irreplacable, Love on Top, Survivor, Yonce, Sorry, Feeling Myself, Drunk In Love, Baby Boy, Formation, Run the World, Single Ladies, Flawless, Crazy In Love, Countdown, Diva, Bootylicious ve Halo şarkılarını ezbere bilmenizde fayda var.





- Bunu mutlaka duymuşsunuzdur ama hiçbirşeyi kaçırmamak için insan o an her şeyi kayıt altına almak istiyor. Bu nedenle telefon hafızanız boş ve şarjınız %100 olarak gelseniz en iyisi. Hatta ne olur, ne olmaz yanınızda 'powerbank' tarzı şarjlardan da getire de bilirsiniz.





- 'Selfie stick'leri ve pet şişeleri konser alanına almıyorlar. Tabii gördükleri takdirde. Zira ikisini de içeri sokmayı başarmış birkaç kişi  görmedim değil. Yani iş tamamen sizde bitiyor.








Yazı: Hande Öztürk

SON HABERLER

Dergide Bu Ay

ELLE Nisan Sayısı Çıktı!

ELLE Nisan Sayısı Çıktı!

Yeni sayımızın kapağında oyuncu Hazar Güçlü var.

BU SAYIDA NELER VAR?

E-Bülten Aboneliği

E-bültenimize şimdi abone olun,
magazin dünyasındaki tüm gelişmelerden anında haberiniz olsun.