GERÇEKTEN İYİ OLMAK MÜMKÜN

Kinesiyoloji yöntemini daha önce duymadıysanız bu önerileri kaçırmayın deriz!

ELLE ONLINE ELLE ONLINE 28 Ağustos 2015
GERÇEKTEN İYİ OLMAK MÜMKÜN
Hastalıkların beş temel sebebi olduğu söylenir; enfeksiyon, toksinler, eksiklikler, duygusal sebepler ve genetik.


Peki ya onlardan kurtulmanın yolu semptomları baskılamak mıdır? İstediğiniz tedaviyi uygulayın, rahatsızlıklarınızın temeline inip onları oluşturan sebepleri ortadan kaldırmadıkça iyileşemezsiniz.





Fonksiyonel tıp, yani geleneksel ve modern tıbbın buluşmasının bir meyvesi olan, vücuttaki sorunları tespit edip eksik olanı yerine koyma, toksik mineralleri bünyeden attırma stratejisine dayanan, gereksiz ilaç kullanımını önleyen bir doğal tedavi yöntemi sizce de daha akılcı değil mi? Doğu'nun vücuttaki enerji akımları terapileriyle Batı'nın anatomi, fizyoloji ve beslenme bilgisini bir araya getiren kinesiyoloji, yani uygulamalı kas bilimi, 30 yıl önce Dr. George Goodheart tarafından keşfedilmiş ancak ne yazık ki dünyanın sadece birkaç gelişmiş ülkesinde uygulanıyor. Dr. E. Hakan Eraltan, hastalarının rahatsızlıklarının sebeplerini bulmada ilk adım olarak kinesiyolojiyi kullanıyor. Doğru uygulandığında kan ve idrar tahlilleriyle örtüşen, hatta bu tahlillerde belli sınır değerlerinin içinde kaldığından dolayı göz ardı edilen pek çok sorunun erken teşhisini sağlayan kinesiyoloji testini ve fonksiyonel tıbbın önemini Eraltan'la konuştuk.





ELLE: Sizi geleneksel tıbba yönlendiren sebep neydi?


HAKAN ERALTAN: Bilimdeki gelişmeler, sanayi ve endüstrideki hızlı büyüme tıp mesleğini bir ölçüde makineleştirdi. Hastayı dinlemek, ona sorular sormak, sonrasında muayene etmek ve muhtemel teşhisi koyduktan sonra, gerekliyse laboratuvar ve görüntüleme tetkikleri isteme sırası ve sabrı biraz değişti. Hastayı yeterince dinlemeden, hemen laboratuvara ve görüntüleme merkezlerine göndermek yaygın anlayış haline geldi. Peki sonuçta ne oldu? Doktor doğru teşhisi koyamadı, hasta sağlığını ve zamanını kaybetti, iyileşemedi. Bu sebeple olması gereken, hastasını iyi dinleyen, iyi araştıran, ona yeterli zamanı ayıran ve muayene sonucunda doğru teşhis ve tedaviyi uygulayan bir hekim ve gerçek tıp yaklaşımıdır. Modern tıbbı dışarıda bırakmadan, geleneksel yöntemlerle bütünleştirerek teşhis ve tedaviyi kolaylaştırmak hasta ve hekim için en iyisidir.





TEDAVİ KİŞİYE ÖZEL OLMALI


ELLE: Size danışan hastalarınızla önce nasıl bir yol izliyorsunuz?


H.E.: Öncelikle kişinin beklentisini soruyorum. Şaşıracaksınız ama çoğu kez hasta ne beklediğini bilmiyor. Örneğin obezite, migren, bel boyun ve sırt ağrıları


şikayetiyle gelen hasta grupları bu sorunlarına acil çözüm aramaktalar ve bu sebeple de suistimale çok açıklar. Doktorlarına şikayetlerinin sebebini sormak


yerine bir an önce ortadan kalkmasını isterler. Semptomatik, yani sebebe yönelik olmayan, sadece günü kurtaran diyetlere ve tedavi yaklaşımlarına maruz kalırlar. Belki başlangıçta biraz kilo verirverirler ya da ağrıları bir süreliğine geçer ancak temelde yatan sorun tedavi edilmediği için kilolar ve ağrılar fazlasıyla geri döner. Problem kronikleşir, hatta başka hastalıklar da tabloya eklenir.





ELLE: Günümüzdeki zayıflama ve detoks uygulamalarını nasıl değerlendiriyorsunuz?


H.E.: Son yıllarda hızlıca artan obezite sözde tedavileri, detoks diyetleri, bağırsak lavmanları, bitki çayları ve sebze sularıyla yapılan kür uygulamaları, açlık


diyetleri, alkali diyetler, metabolik balans ve daha saymakla bitmeyecek, insanların kafasını karıştıran, nereden başlayıp nerede bitirileceği bilinmeyen sayısız tavsiyelerin hangilerinin ne sıklıkla ve ne dozda uygulanacağı tam bir muammadır. Maalesef bu yöntemler genel doğruları içerse de pratikte uygulandığında bünyeye ve hastaya özel seçilmediği için fayda oranları değişmekte, bazen de tam tersi istenmeyen etkilere yol açmaktadır. Tam bu noktada devreye girerek hastayı içine düştüğü kaostan çıkarmak ve kişiye özel tedavi metodunu uygulayarak kalıcı çözüme ulaştırmak gerektiği kanısındayım.~ “BEDEN ASLA YALAN SÖYLEMEZ”


ELLE: Kinesiyoloji yöntemi teşhis ve tedavinin yönünü nasıl etkiliyor?


H.E.: Uyguladığım akupunktur, manuel tıp, beslenme tıbbı metotlarıyla mükemmel şekilde birleşen kinesiyoloji testi, vücuttaki kasların fonksiyonlarını


değerlendirerek yapılan bir teşhis ve tedavi metodu. Bu yöntemi 1964'te keşfeden Amerikalı kiropraktör Dr. George Goodheart'ın da dediği gibi, beden asla yalan söylemez. Bu test bana hastalarımın rahatsızlıklarının teşhislerini tam olarak koymamın yanında, ayrıca onları nasıl tedavi edeceğimi, kullanacağım  yöntem ve ilaçların dozuna kadar ayarlayabilmemi sağlıyor. Bu şekilde hastaya gereksiz hiçbir ilacı kullandırmadığım gibi ona zarar verecek hiçbir yöntemi de uygulatmıyorum. Her hasta ayrı bir biomekanizma içerir; duyguları, yaşayışı ve alışkanlıkları farklıdır.





ELLE: Kinesiyoloji testini nasıl uyguluyorsunuz?


H.E.: İçinde glüten, laktoz ve kazein gibi besin gruplarının, parazit proteinlerinin, kurşun, alüminyum, civa gibi ağır toksik metallerin ve ksenobiyotiklerin


(gıdalardaki ve kullandığımız kozmetik ürünlerdeki katkı maddeleri) elektromanyetik kopyalarının olduğu küçük cam test tüplerini teker teker hastanın


teniyle temas ettiriyoruz ve bu esnada bacak veya kol kasının tepkisini ve direncini ölçu¨yoruz. Vücuttan aldığımız kas cevabına göre kişinin bedeninde


birikmiş ağır metaller, parazit türleri, bünyesindeki mineral eksiklikleri, besin intoleransları ve radyasyona maruz kalıp kalmadığı gibi pek çok soru işareti


açıklığa kavuşuyor.





ELLE: Size obezite şikayetiyle gelen ve bunu sadece iştahlı oluşuna bağlayan bir hastanın sorununu nasıl teşhis edersiniz?


H.E.: Öncelikle hastamın besin intoleranslarına bakarım. Bunu kan ya da idrar testi yerine kas testi yöntemiyle yapıyorum. Bu muayene sırasında hastalarımda sıklıkla karşılaştığım sorun glüten intoleransıdır. Bu, tahıldaki bir proteine karşı bedenin gösterdiği duyarlılıktır. İkinci sırada kazein intoleransı, yani inek sütünde bulunan proteine karşı bedenimizin gösterdiği hassasiyet yer alır. Üçüncü sıradaysa laktoz intoleransıyla karşılaşıyorum.





ELLE: Belirttiğiniz bu gıda intoleransları kilo artışı dışında başka ne gibi problemlere yol açıyor?


H.E.: Glüten intoleransı; dikkat eksikliği, hiperaktivite bozukluğu, eklemlerde iltihap, baş ağrıları, vitamin ve mineral eksiklikleri, ishal veya kabızlık, diyabet,


kısırlık ve daha pek çok problemin altındaki sebeptir. Kazein intoleransı; kalp-damar problemleri, varis, solunum sistemi hastalıkları, kemik-eklem rahatsızlıklarına sebep olur. Laktoz intoleransıysa mide-bağırsak florasının bozulmasının yanı sıra alerjilere de yol açar.

ETİKETLER
SON HABERLER

Dergide Bu Ay

ELLE Nisan Sayısı Çıktı!

ELLE Nisan Sayısı Çıktı!

Yeni sayımızın kapağında oyuncu Hazar Güçlü var.

BU SAYIDA NELER VAR?

E-Bülten Aboneliği

E-bültenimize şimdi abone olun,
magazin dünyasındaki tüm gelişmelerden anında haberiniz olsun.