Vietnam asıllı Fransız tasarımcı Barbara Bui, egoist bir kadın değil. Yüzyıllardır kadınlar arasında süren egosantrik savaşın dışında bir yerde dişi bir general gibi dimdik duruyor. Trendleri çok umursamıyor, onları tıpkı kumaşlara ve dokulara yaptığı gibi birbirine karıştırarak sunuyor. Zıtlıklar onun koleksiyonlarının; daha doğrusu markasının temelini oluşturuyor. Yarattığı güçlü kadın, feminen ve m askü lenin mükemmel karışımı. Tasarımcıyla onun özgür ama aynı zamanda duygusal kadınlarını, daha doğrusu Barbara Bui olmayı konuştuk.
ELLE: ELLE Style Awards gecesinden bahsedelim biraz. Keyif aldınız mı? Aldığınız ödülle ilgili ne hissediyorsunuz?
BARBARA BUI: Jürinin bana verdiği bu ödül, benim için çok, hem de çok özel. Buradaki kadınların stilimi ve dolayısıyla aklımın işleyişini anlamaları beni gerçekten çok mutlu ediyor. Bu tahmin edersiniz ki, bir tasarımcı için müthiş bir tatmin.
ELLE: Dün gece ödül töreninde birçok şık Türk kadını görmüş olmalısınız. Moda anlayışlarıyla ilgili yorumlarınızı alabilir miyim?
B.B.: Bana kalırsa Türk kadınları modern ve hatta biraz da erotikler. Türkiye ve İstanbul’un bir yansımasını, Doğu ve Batı’nın müthiş bir karmasını gördüm onlarda. Bu iki tarafın yarattığı kontrastı fark ettim ve biliyorsunuz, benim için de zıtlık çok önemli. Dokuları, tavırları birbirine karıştırmaya bayılıyorum. Feminen ve maskülen duruşları iç içe geçirmeyi seviyorum. Benim stilim hep böyle olmuştur; kadınsı ama aynı zamanda çok da basit ve güçlüdür. Türkiye’deki kültür birleşimi ve benim yarattığım stildeki bir arada olma durumu, birbirini tamamlıyor.
~ELLE: Şu an moda dünyasının içinde bulunduğu durumla ilgili ne düşünüyorsunuz? Moda evleri büyük değişimlerden geçiyor biliyorsunuz. Ekonomik krizin modayı etkilediğini düşünüyor musunuz?B.B.: Güçlü olmak için daha çok üretmek zorundasınız. Güçlü olmalısınız ama aynı zamanda yaratıcı ve gerçek de olmaya mecbursunuz. Koleksiyon çok güçlü olmalı, insanların hayal kurmasını sağlamalısınız ama aynı zamanda ulaşılabilir de olmalı. Bir tasarımcının tüm bunları düşünmemesi gerektiği fikrindeyim. Çünkü bu şekilde özgürlüğünüzü kaybedebilirsiniz. Bana kalırsa moda her zaman çok çalışma gerektirmiştir, krizle ya da krizsiz fark etmez. Bundan on yıl önce her şey bu kadar zor değildi belki evet, ama yaratıcılığın olduğu her çalışma alanı zor, bunu kabul edelim.
“ÖZGÜRLÜĞÜMÜ KORUMAK, BENİM ÖNCELİĞİM”
ELLE: Yaratıcı olmaya çalışırken aynı zamanda işin pazarlamasıyla uğraşmak zor değil mi? Çünkü yaratıcılık ve iş dünyası birbirinden son derece farklı iki olgu.
B.B.: Aslında durum şu kadar basit: Biri duygusal, diğeri değil. İşte bu yüzden aslında zor olan kriz döneminde iş yapmak değil. Çünkü zaten çok uzun zamandır moda dünyasında var olan bir gerçek bu. Eğer egoist değilseniz ve düşündüklerinizi diğer kadınlarla paylaşmak istiyorsanız, emin olun yaratıcılığınız ortaya daha kolay çıkıyor.
ELLE: Koleksiyonlarınızda trendleri aslında çok da umursamadığınızı görüyorum. Bu sebeple çok özgür bir ruhunuz olduğunu düşünüyorum. Öyle misiniz gerçekten?
B.B.: Kesinlikle öyleyim. Eğer trendlere çok fazla takılırsanız, özgürlüğünüzü ve kimliğinizi kaybedersiniz. Eğer güçlü tasarımlar ortaya çıkarmak istiyorsanız, trendleri çok dert etmemeniz gerek. Özgürüm ve bunu korumak benim her zaman önceliğim.
ELLE: Barbara Bui kadınını birkaç kelimeyle tarif etmenizi istesem…
B.B.: Özgür bir kadın, Barbara Bui kadını. Güçlü bir karakteri var ama aynı zamanda da çok duygusal. Çok sevgi dolu, etrafındaki insanları, ailesini, hayatındaki erkeği delice seven ama tüm bu duygusallığının yanında çok güçlü bir karaktere sahip. Özgür bir yaşayışı var ve öte yandan diğer insanların yaşayışlarına da saygılı. Güç ve duygusallık bir arada olabilir. İkisi genellikle düşünülenin aksine bir çatışma doğurmaz, birbirini tamamlar. İkisinin bir arada bulunması zayıflık değil; tam tersine güçlü olmaktır.
ELLE: O zaman Barbara Bui kadını sizsiniz.
B.B.: Evet, belki de.
Yazı: SILA GÜVEN
