“ANNE OLMAK BENİ DAHA GÜÇLÜ BİRİ YAPTI”

Ahu Yağtu'yu daha yakından tanımak için okumaya devam edin.

ELLE ONLINE ELLE ONLINE 28 Mart 2016

Onunla daha önce de ELLE çekimlerinde buluştuk. Ancak bu defa durum farklı. Konuşacak birden çok konumuz var: Evlendi, anne oldu. Ve hatta “online” oldu! Bildiğinizi sandığınız hikayeyi sıfırlayın.

Hep öyle değil midir? Bir insanda veya iki insanın ilişkisinde istediğinizi görürsünüz... Herkes diğerinde kendi mutluluğu veya mutsuzluğunu görür. Bizler de Ahu Yağtu ve Cem Yılmaz ilişkisini, evliliğini, yaşananları istediğimiz gibi gördük, yorumladık. Ahu Yağtu'yla yaptığımız bu sohbetin tamamını okuduğunuzda, tahminlerinizin anlattıklarıyla ne kadar örtüştüğüne siz karar verin. Gerçi son satırdan sonra da yine kendi duygularımız ve algımız devreye girecek: Bir kısmımız mutlu olmalarına sevinecek, bir kısmımız yine istediğine inanacak, belki kelimelere takılacak. Benim gördüklerime gelince... Kapak çekimi için bir araya geldiğimiz stüdyoya girince, önce bebeği, yani Kemal'i gördüm. Sonra da annesini. Ahu “Sakin bir insanım” derken abartmıyor, hiç öyle “aman kucağa almayın, aman üşümesin” gibilerinden telaş etmedi. Sadece gerektiğinde emzirme molası verdi. Bizler tabii ki bu durumdan “yararlandık”, beş aylık olan ve karşısındakine tatlı tatlı gülümseyen bebeği bolca sevdik. Kemal'i ağzında altın kaşıkla dolaşan bir bebek olarak hayal etmeyin, o tüm diğer bebekler gibi yetiştiriliyor. Etrafında abartı bir korumacılık yok. Bu arada o günkü buluşmamızın asıl sebebi, Ahu Yağtu'nun Au Vintage adlı online alışveriş sitesinin açılışıydı. Henüz bundan haberi olmamış ve “O da ne?” diye merak edenler adına Ahu Yağtu'ya auvintage.com'la ilgili her şeyi sordum.

ELLE: Online alışveriş sitesi olan Au Vintage'i konuşalım. Dergide daha önce müjdesini vermiştik, site nihayet açıldı. Au Vintage'i anlatın lütfen...

AHU YAĞTU: Bildiğiniz gibi Second Chance by Ahu Yağtu dükkanı vardı. 2005'ten beri pek çok insana vintage'i anlatmayı başardık. Orası bir noktaya geldi ve tıkandı. Galata'da küçük bir vintage dükkandı, o kadar. Ancak ben artık daha çok insana ulaşmak istiyorum. Bu da internet demek. Au Vintage, vintage'ı tanıtmak ve sevdirmek için kurduğumuz; ayrıca ikinci el kıyafetlerin ve genç tasarımcılarının da yer aldığı bir platform. Bunu küçük bir online dergi olarak düşünebilirsiniz. Bu sitede tabii ki benden dokunuşlar yani Ahu Yağtu önerileri de var, sonuçta kurucusu benim. Sitede gördüğünüz tüm kıyafetleri ben seçiyorum. Vintage'i şöyle kullanın, böyle kombinleyin şeklinde önerilerde bulunuyorum. Ayrıca blog, ipuçları sayfası, röportajlar da yer alıyor... Kısaca Au Vintage hem çok interaktif, hem de çok eğlenceli ve bilgilendirici bir platform oldu.

ELLE: Anlaşıldı, platformu ziyaret etmeli. Yine de sizi yakalamışken soralım: Vintage'ı en etkili nasıl kullanmalı? Vintage kıyafetlerden çekinen okurlara ne söylemek istersiniz?

A.Y.: Vintage parçaları güncel parçalarla karıştırmalı. İnsanlar genelde vintage konusunda çekingen. Bizim kültürümüzde biraz “başkasının eskisini mi giyeceğim” algısı var. Neyse ki bunun değiştiğini gözlemliyorum. İnsanlar artık kendini daha özel hissetmek istiyor. Vintage'ı Topshop, H&M, Mango gibi markalardan “basic” ürünlerle karıştırdığımızda ortaya çok farklı bir sonuç çıkıyor. Bunu görenler vintage'e yöneldi. Hollywood yıldızları da bunu çok sık yapıyor ve tercih ediyor. Vintage bir parçanın aslında en güzel yönü yaşanmışlığıdır.

BAŞTAN AŞAĞI VINTAGE GİYİNMEYİN!

ELLE: Vintage'da en sık yapılan hata nedir?

A.Y.: Dönemleri çok iyi bilmeden baştan aşağı vintage giymekten kaçınmalı. Tamam, 40'lara ait bir etekle 70'lere ait bir gömleği birlikte kullanabilirsin ama gerçekten (vintage hakkında) bilgin, bunu yapmak için iyi bir gözün olması lazım. Baştan aşağı vintage giymek iyi fikir değil.

ELLE: Sizin gardırobunuzun yüzde kaçı vintage?

A.Y.: Yüzde 70'i. Geri kalanlar jean, tişört ve gömlektir.

ELLE: Vintage pahalıdır diye bir anlayış var. Bu doğru mu, vintage illa pahalı mıdır?

A.Y.: Aslında ikinci el daha ucuz. İsterseniz önce vintage ve ikinci el farkını izah edelim: Vintage derken bir döneme ait olan, bir dönemi yansıtan ürünlerden bahsediyoruz. Bu ürünlerin marka olmasına gerek yok, özel dikim bir parça da olabilirler. Fakat ikinci el dediğimiz zaman, bundan örneğin 10 yıl öncesinin ürünlerinden bahsediyoruz. Au Vintage'de o tip ürünler De bulabileceksiniz. Onların daha çok marka olanlarını tercih ettim. Diğer bir ikinci el grubundaysa, insanlardan bağış olarak alıp ihtiyacı olan dernek ve vakıflara yönlendiriyoruz.

ELLE: Evlendiğinizde pek çok kişi sizin artık çalışmayacağınızı, nasıl olsa buna ihtiyacınız yok diye evde oturacağınızı yani öylece “takılacağınızı”, gezeceğinizi düşündü. Hiç öyle bir hayaliniz, niyetiniz oldu mu?

A.Y.: Öyle bir hayalim olsaydı, zaten onu yaşıyor olurdum. 14 yaşımdan beri, 20 yıldır çalışıyorum. Modelliğe başladım, hemen akabinde oyunculuk geldi, derken moda editörlüğü, stil danışmanlığı ve dükkan... Yani her şey bir arada ve birlikte ilerledi. O yüzden benim evlendim diye bir anda durup “haydi evde oturayım” gibi bir hayal kurmama imkan yoktu. Böyle çalışmaya, böyle yaşamaya alışmış bir insan böyle devam eder. Hiç öyle bir niyetim olmadı.

ELLE: Kemal bebek hayatınızı nasıl değiştirdi? (Bu tanımıma çok gülüyor, “Kemal bebek, pilli bebek gibi oldu” diyor. Acaba espri yapma yeteneği de bulaşıcı mıdır?)

A.Y.: Aslında çok fazla değiştirmedi diyebilirim. Tabii ki hayatımı ona adapte ediyorum fakat tüm bunlar denge meselesi. Aman bebeğim, her şeyimi vereyim diye bir durum yok. Tabii ki ona tüm sevgimi vereyim, önceliğim o, ama bir taraftan da ben de varım. Bunu dengeleyebildiğin zaman hayat çok güzel akıp gidiyor.

ELLE: Nasıl bir anne olacağınızı tahmin etmiş miydiniz? Kendinizi bu manada şaşırttınız mı?

A.Y.: Yok, açıkçası kendimi şaşırtmadım. Ben zaten sakin bir insanım. Hiçbir zaman aşırı heyecanlanan, aşırı tepkiler veren biri olmadım. Dolayısıyla bebekle alakalı ciddi bir durum söz konusu olmadığı sürece endişelenmeye gerek görmüyorum. Endişe kısmını aklının bir ucunda tuttuğun vakit endişelenecek bir şeyler sana geliveriyor. Ben rahat hissediyorum. Sonuçta bebek de rahat. Anne huzurluysa bebek de huzurlu. Bana hep “hamileliğin nasıl geçiyorsa bebek de öyle olur” diyorlardı.Doğru mu, değil mi bilmiyorum ama ben huzurlu bir hamilelik geçirdim. Bebek de huzurlu oldu.

ELLE: Kemal henüz çok küçük. Son zamanlarda en uzun ne kadar uyudunuz?

A.Y.: Herhalde beş saat. Ki bu süper, hatta müthiş bir süre sayılır. Bir saat uyuyup işe giden anneler oluyormuş. Onları düşünüp kendimi avutuyorum.

ELLE: Eğlenmeye fırsat oluyor mu?

A.Y.: Benim şu anki eğlence anlayışım arkadaşlarla buluşmak ve Kemal'le olmak; yani eğlencenin yerini bunlar almış oluyor. Dersen ki sosyal aktivitelere vakit ayırabiliyor musun? Seçenekler arasında öncelikli olanları seçip elimizden geldiğince etkinliklere katılıyoruz.

ELLE: Cem Yılmaz nasıl bir baba?

A.Y.: Cem, çok iyi ve ilgili, sevgi dolu, oğlunun her an her şeyiyle ilgilenmeyi, duruma hakim olmayı seven bir baba.

ELLE: Kemal'i yarım ya da bir saat ona bıraksanız ne olur? Durumu idare edebilir mi?

A.Y.: Gayet rahat idare eder, çok da iyi bakar. Bence bunu bilmek çok önemli. Hep şöyle bir algı var: Anneler ön planda. Tabii ki bebeği anne taşıyor, anne doğuruyor, anne süt veriyor ama baba çok önemli. Çocuğun o baba sevgisine çok ihtiyacı var. İkincisi, annenin de babaya yani kocasına ihtiyacı var ki, birlikte bir şeyler yapmış olsunlar. Anne tek başına, hele ilk aylardaki o uykusuzlukla ne kadar idare edebilir?

ELLE: Doğum sonrası depresyonundan bahsederler. Hiç buna benzer bir şey yaşadınız mı?

A.Y.: Bununla ilgili de çok şey okudum ama yaşamadım. Garip bir durum. Belki ben de kendimi aksine hazırladım, hiç o kafalarda bir insan değilim. Ama bu hormonal de bir durum. Belki de değiştiremediğin bir şey. Kabul etmekle de alakalı: Doğum büyük bir olay, belki şok, belki travma, adı her neyse... Evet, bu önemli bir olay ama sindirebiliyorsan bu da kolayca geçer.

ELLE: Oğlunuzun ismi çok merak edildi. İsmini kim seçti?

A.Y.: İsmini birlikte seçtik.

ELLE: Anne olmanın size çalışan bir kadın olarak artısı oldu mu?

A.Y.: Anneliğin bana tabii ki artısı oldu. Önce duygusal olarak güç kattı. Belki sorumluluk hissinden dolayı, insan daha güçlü hissediyor. Özgüvene de katkısı oluyor. Onun haricinde bana şöyle bir faydası oldu: Çok organize olsam da, birazcık ağırkanlı bir insanım. Her şey yavaş yavaş, hani nasıl desem, tatlı tatlı ilerlesin isterim. Ancak annelikle birlikte hızlandım. Mesela yemeğimi beş dakika içinde bitirmem, duşumu hemen almam gerekebiliyor. Kısaca, hızlandım.

ELLE: Bunu sormak için henüz çok erken ama oğlunuzun geleceğini konuşuyor musunuz?

A.Y.: Hayır çünkü çocuğuma o tür şeyler yüklemekten kaçınırım. Yoksa espriler, komik komik konuşmalar yapılır, biz de yapıyoruz. Ama bunun ciddi ciddi muhabbetini etmiyoruz.

ELLE: Eşiniz gösterisinde ilişkisi yani sizinle de ilgili espriler yaptığında ne hissediyorsunuz?

A.Y.: Ben de herkes gibi gülüyor, eğleniyorum.

ELLE: O anda, izleyici olduğunuzda, yabancılaşıp kendisini bizim gibi izleyebiliyor musunuz?

A.Y.: Tabii ki. Sanırım Cem'i sahnede dört kere izledim.

ELLE: Daha önce, beraberliğinizden önce Cem Yılmaz'ı sahnede izlemiş miydiniz?

A.Y.: Hayır, izlememiştim.

ELLE: Bu konuda yorumlar yapanlar oldu: Hamile olmasaydınız da bu evlilik gerçekleşir miydi? Bu bir aşk evliliği mi?

A.Y.: Ne evliliği olduğu meselesi o insanın algısıyla ilgili. Zaten sonuç ortada. Kimse kimseye zorla bir şey yaptıramaz. Bizim kendi içimizde yaşadığımızı kim, ne kadar bilebilir? Dışarıda çekilen iki fotoğrafla yorum yapıldığı zaman, bu gerçeği ne kadar yansıtır? Ben de bir başkasının özel hayatıyla ilgili ne bilebilirim?

ELLE: Olumsuz yorumlardan kendinizi koruyabildiniz mi?

A.Y: Bugüne kadar bunu başardım. Yoksa insan yıpranır. Kendime güveniyorum. Ailemle birlikte olmayı seviyorum. Şu anda mutlu ve huzurlu yaşıyorum. Bu benim için yeterli. O onu demiş, öbürü şunu yazmış, televizyonda bilmem ne çıkmış beni ilgilendirmiyor.

ELLE: Evlenmeden önce nasıl bir ailenin hayalini kurmuştunuz? Daha doğrusu, böyle bir hayal kurdunuz mu?

A.Y.: Hayal kuracaksınız ki onu yaşayasınız. Tecrübe etmek için hayal kuruyoruz. Ben birbirini seven iki kişinin buluştuğu, huzurlu ve mutlu bir aile diledim. Her zaman güzel, sıcacık bir yuvam; sağlıklı bir çocuğum olsun istedim. “Çok güzel bir evim olsun, lüks bir arabam olsun”dan ziyade manevi kısmının hayalini kurdum. Ve sabredince oldu. Belki buna hayallerinin peşini bırakamamak da diyebiliriz. Peşini bırakmadığında, bu hayal seni doğru zamanda bulabiliyor.

ELLE: Hep çok inceciktiniz. Hamilelikle birlikte tabii ki kilo aldınız. Hiç bunu dert ettiniz mi?

A.Y.: Etmedim. Hamilelikte kilo alındığının farkındayım. Hamileliğimde kendime çok iyi baktım. Omega3, meyvesebze ve bebek için faydalı olan her şeyi dengeli bir şekilde aldım. Doğumdan sonra hemen kilo vereceğim diye bir beklentim olmadı. Sadece bir konuda tıkandım: Alıştığım kıyafetlerim olmuyordu. Hepsini bir kenara kaldırdım. Artık daha farklı bir stilim var, biraz daha sadeleşti ve daha kadınsı oldu.


“GÜZEL BİR SOFRA KURMAYA BAYILIYORUM”

ELLE: Eşinizin, sayenizde kilo verdiği yazıldı. Kendisine öyle bir katkınız oldu mu?

A.Y.: Müdahaleci bir insan değilim ancak birlikte yaşıyoruz. Herkesin bir beslenme sistemi, bir hayat düzeni var. Benim düzenim ona yansımış olabilir.

ELLE: İzmirli kızlar hem bakımlı olur, hem de iyi yemek yapar diye anlatılır. Yemek kısmı size uyuyor mu?

A.Y.: Yemek yapmayla aram çok iyi ama şu anda vaktim kalmıyor. Mutfağa geri dönmek için sabırsızlanıyorum. Birkaç çeşit pişirmeyi severim. Zeytinyağlısıydı, etiydi, otuydu... Güzel bir sofra kurmaya bayılıyorum.

ELLE: Kemal hangimize daha çok benziyor “tartışması” yaşandı mı hiç?

A.Y.: Bizim aramızda böyle bir şey yaşanmıyor ama insanlar devamlı “tıpkı babası/yok tıpkı annesi” diye bir şeyler söylüyor. Ancak geçen gün çok daha komik bir şey oldu. Bir arkadaşımızla dışarıdayız, Kemal de kucağında. Mekana iki kadın girdi. Arkadaşımıza demezler mi ki “aa, aynı sen!” Onun sandılar. Yani kimin kucağında olursa ona benzetiyorlar sanırım.

ERKEKLER DE VINTAGE SEVER Mİ?

Au Vintage konusu açılmışken merak edebileceğiniz ve tabii ki benim de aklıma gelen her soruyu soruyorum. Ahu Yağtu alışveriş sitesini anlatırken sanki sadece kadınlardan bahsediyormuşuz gibi düşünülmesin. Tabii ki sitenin kadın ziyaretçilerinin çoğunlukta olması çok doğal, tıpkı bizim ELLE okurlarımız gibi. Ancak erkekler de Au Vintage'da çok şey bulabilecek. Erkekler için de ikinci el veya vintage ürün seçenekleri olacak, erkekler de öneriler alabilecek. Ahu Yağtu'ya “Erkekler de vintage sever mi? Onlar da vintage giyer mi?” diye (ve bunu Türk erkeklerini düşünerek) sordum: “Tabii ki. Tek sıkıntı, erkeklerin çok fazla alternatifleri yok. Tasarımcı olarak da çok seçeneğe sahip değiller. Au Vintage bu manada erkeklerin de işine yarayacak” cevabını verdi. Peki, kıyafet satın olmadan önce genel olarak hepimiz onu denemek, üzerimizde görmek isteriz. Günümüzde online alışveriş epey hızlandı, yine de çekinenlere ne söylemeli? Ahu Yağtu, sitede tüm parçaların ayrıntılı fotoğraf ve ölçü bilgileriyle verildiğini ve iadenin mümkün olduğunu vurguladı.

ELLE: Bebeğin henüz fotoğrafı çekilmedi değil mi?

A.Y.: Bilmiyorum, çekmiş olabilirler. Özellikle çektirmeyelim diye bir çabamız olmadı.

ELLE: Kemal'in kardeşi olmalı mı?

A.Y.: İlla ki kardeşi olsun ya da illa tek çocuk olarak kalsın diye bir düşüncemiz yok. Bunu ancak zaman gösterir. Yoksa gönül tabii ki bir kardeşi olmasını ister. Benim kardeşim çok geç oldu, aramızda 12 yaş fark var, o yüzden küçükken bazen çok sıkılıyordum. Kısaca oğlumun bir kardeşi olmasını tabii ki isterim ama ne zaman olur, onu bilemiyorum.

“OYUNCULUĞA DA, MODELLİĞE DE DEVAM”

ELLE: Modellik ve oyunculuk devam edecek mi?

A.Y.: Tabii ki. Benim için “şu yaşta ya da çocuk olursa modellik biter veya oyunculuk biter” gibi kalıplar geçerli değil. Hayat nasıl gelirse öyle yaşanmalı. Sonuçta ben bu ELLE çekimi için de modellik yaptım. Dolayısıyla vakit bulursam ve uygun bir proje teklif edilirse, tabii ki öncelik sıralamasını da düşünerek, oyunculuğa da, modelliğe de devam ederim. Ancak şu anda işlerden Au Vintage projesi öncelikli.

ELLE: Oyunculuk sizi ne kadar heyecanlandırıyor?

A.Y.: Oyunculuğu çok seviyorum. Kişisel gelişim anlamında insanı çok fazla besleyen bir meslek. Eğitim olarak da bu anlamda çok ciddi adımlar attığıma inanıyorum. Gittim, okudum, en son New York'taydım.

ELLE: Buraları bu kadar kısa geçmeyin. Gittim, okudum dediniz... Örneğin New York'ta neler yaptınız?

A.Y.: Oyunculuğa tiyatro sanatçısı Şahika Tekand'dan ders alarak başladım. Akademi İstanbul ve Gösteri Sanatları'nda devam ettim. Sonra çeşitli şanssız projelerde rol aldım. Ama sonuçta okuduğum bir şeyin pratiğini yapmış oldum yani bana faydası oldu. O da bir şey. Bununla yetinmeyip yurt dışına gittim. Hep böyle bir hayalim vardı. 2010'da New York'a gittim. Üç ay boyunca iki farklı oyunculuk kursuna dahil oldum. Biri temel tiyatro ve oyunculukla; diğeri kamera önünde oyunculukla ilgiliydi. Harika, çok heyecanlı bir tecrübeydi. Bunun ne kadar önemli bir meslek olduğunu, orada yaşayan insanların algısının ne kadar farklı olduğunu gördüm. Burada bir şeyler yapmaya çalıştığında bazı insanlar yorumlar yapıp yargılara varır; ya görünüşün/güzelliğinle ilgili, ya oyunculuk tekniğinle ya da sosyal hayatındaki davranışınla ilgili bir şeyler söylerler. Ve bunlar genelde negatif olur. Orada tam tersi. Orada insanlar senin emeğinin farkında. Oyunculuk sadece eğitimle bitmiyor ki. Bir sürü şeyden beslenmen lazım. Şarkı söyleyebilmen, dans edebilmen lazım ve daha neler neler... Yurt dışında insanlar bunun farkında, o yüzden oyuncuları destekliyorlar.

ELLE: Bir insanla farklı fikirlerde olduğunuzda yani bir konuda “çatıştığınızda” nasıl tepki verirsiniz?

A.Y.: O insanı anlamaya çalışırım. İki yıldır pek çok şeyi kişisel algılamaktan vazgeçtim. Çünkü birinin bana söylediği bir şeyin benimle alakası olamaz. Bu, sadece o insanın yaşadıkları ve tecrübeleriyle, geçmişteki kalıplarıyla, her neyse, bunlarla ilgili. Yani hiçbir şeyi kişisel algılamıyorum. Dolayısıyla kimseyle çatışamam.

ELLE: Sizi en çok kim güldürüyor? Bizlerin cevabı belli de...

A.Y.: Beni de aynı kişi güldürüyor. Ancak itiraf etmeliyim ki, şu aralar Kemal'e de çok gülüyorum.

AU VINTAGE'DAKİ TÜM ÜRÜNLER ÇOK GÜZEL!

“Ahu Yağtu bir alışveriş sitesi kurmuş, kendi çapında eğlenecek” diye düşünenler varsa hemen söyleyeyim, bu işi (ve tabii ki vintage konusunu) çok ciddiye alıyor, en ince ayrıntısıyla bizzat kendi ilgileniyor. Ürünlerin auvintage.com'da sergilenmesi, ölçü bilgileri, ürünle ilgili (kumaş vesaire gibi) diğer detayların sunuluş şekli, siparişlerin müşterilere kargoyla ulaştırılması, siteyi takip eden insanlarla diyalog, öneriler... Ahu Yağtu, “uzaktan kumanda” değil, “karşınızda” olacak. Ve son bir hatırlatma, bu sitede sadece ve sadece vintage parçalar yer almayacak.

Sohbet ederken Ahu Yağtu'ya siteye koydukları ürünler arasında çok beğenip de kendine bırakmak istediği, “bu çok güzelmiş, bunu satmaktan vazgeçtim” dediği oluyor mu, diye de sordum. Önce güldü. “Ama bu vintage sevenlerin genel ‘problem'i. Bana da çok sık oluyor, bunu itiraf etmeliyim. Ancak bunun sonu yok. Çünkü tüm ürünlerimiz çok güzel. O konuda kendime çok güveniyorum” dedi. Peki çözüm? Ahu'nun cevabı: “Yeri dolmayacak, en güzel parçaları arşivime ayırdım.”




Yazı: SUZAN YURDACAN 

STYLING: HAFİZE ÇELİKTÜRK

Dergide Bu Ay

ELLE Mart Sayısı Çıktı!

ELLE Mart Sayısı Çıktı!

Baharı Hande Erçel ile karşılıyoruz.

BU SAYIDA NELER VAR?

E-Bülten Aboneliği

E-bültenimize şimdi abone olun,
magazin dünyasındaki tüm gelişmelerden anında haberiniz olsun.