CANSU DERE'YLE MARAKEŞ'TE

Yeni dizisi 'Anne'yle ekranlarda olan Dere'yle sohbetimiz, haberimizde.

ELLE ONLINE ELLE ONLINE 15 Kasım 2016
CANSU DERE'YLE MARAKEŞ'TE
Cansu Dere’yle Marakeş’teyiz: O artık Fas’ta da ünlü; dizileri orada da televizyonda, sokakta herkes onu tanıyor, onunla konuşmak istiyor... İstanbul’dan uzakta, bize de gerçek Cansu Dere’yi tanıma fırsatı doğdu. Göründüğü kadar mesafeli mi? Gülmeyi hiç mi sevmiyor? Neden hiç açıklama yapmayıp hep suskun kalıyor? Hiç aşk mektubu yazdı mı?





Cansu Dere’yle buluşmamızın bir Marakeş, bir de İstanbul ayağı var. ELLE ekibiyle Fas’a uçan güzel oyuncu, belki yabancı bir yerde, yabancı bir ülke ve şehirde rahat edeceğini, kimsenin peşine düşmeyeceğini, kendisine soru sormayacağını düşünüyordu ancak daha havalimanına indiğinde bu konuda çok yanıldığını fark etti: Onu görüp tanıyanlar peşinden “Sila, Sila” diye sesleniyordu. (“Sıla” ve “Ezel” şöhreti buraya kadar ulaşmış, her dizi buradaki izleyicisiyle buluşmuş.)





Cansu Dere, Faslılar için sadece çok beğendikleri, dizilerini heyecanla izledikleri bir oyuncuydu. Tam da onun gönlündeki durum: Kimse onun özel hayatıyla ilgilenmiyor, bununla ilgili sorular sormuyor, hayatında birilerinin olup olmadığını, bir şeylere üzülüp üzülmediğini, mutlu olup olmadığını merak etmiyor; Cansu’yu her iki dizide canlandırdığı karakterlerinin ismiyle seviyorlardı. Uzun lafın kısası, Marakeş günlerimiz böyle geçti: Gündüz fotoğraf çekimleri, akşamları otelin terasında keyifli sohbetlerle (gerçi bazı televizyon programları veya gazeteler onun aynı tarihlerde İstanbul’un bilmem hangi mekanında sevgilisiyle görüldüğünü söylese de, o derginiz ELLE’le birlikte Marakeş’te “eğlenerek çalışıyordu”). Güzel şeyler bir anda biter, 11 Mart tarihinde dönüş vaktiydi. Sonrasında Cansu Dere’yle yakın bir zamanda tanışıp arkadaş olan, dergimizin sinema sayfasını yazan Muammer Brav devreye girdi. Hemen ertesi gün Cihangir’de buluşup röportaj yaptılar.





“SEMPATİK MİYİM, BİLMİYORUM. BABAM DA BENİ ZAMAN ZAMAN ‘ASIK SURATLI KIZIM’ DİYE SEVERDİ.YANİ BU SÖYLENENLER TAMAMEN UYDURULMUŞ ŞEYLER DEĞİL. GALİBA KÜÇÜK YAŞTAN BERİ KENDİMİ KORUMAKLA İLGİLİ BAZI DUVARLARIM VAR”





~ CANSU DERE NE ANLATTI?





Sinemayı çok seven iki insan bir araya gelince ne olur? Tabii ki sinema konuşulur: 23 Mart’ta vizyona giren “El Yazısı”nda Zeynep karakterini canlandıran Cansu Dere, senaryoyu çok beğendiği için bu rolü hemen kabul ettiğini söylüyor. (Bu arada, Dere’nin senaryo okumaktan çok hoşlandığını da belirtelim!) Filmdeki Zeynep, ilişkisini başka insanlar yüzünden bitirmiş ve kaçmak için büyük şehirden küçük kasabaya gelmiş bir kadın. Kaçan, sorunlarıyla yüzleşmeyen bir karakter. Acaba böyle bir kadını canlandırmak kendisini zorladı mı? Oyunculukta içgüdülerine çok inandığını, bazen bunun bile yeterli olduğunu söylüyor. Hemen bir iş sırrını daha paylaşıyor: Sinema filmi için “kapalı devre” yani şehir dışında çalışmayı, tüm ekiple birlikte olmayı çok seviyor. O böyle konuşunca, hepimizin tanıdığını sandığı o soğuk ve mesafeli Cansu Dere bir efsaneden ibaret oluyor. Hep birlikte yanılıyor olabilir miyiz?





Bu kendisine gelecek iş tekliflerine olumsuz yansımıyor mu, örneğin bir yönetmenin Cansu’ya yapacak bir rol önerisini engellemiyor mudur? Güzel (ve bizim Marakeş’te tanıdığımız, gördüğümüz, sizlerle de bu sayfalarda paylaştığımız güler yüzlü) Cansu Dere, “Hiç öyle kaygılarım yok. Bir yönetmenin ‘Bu kız soğuk’ diye bana uygun bir rolü teklif etmekten vazgeçeceğini düşünmüyorum." diyor. Muammer Brav onunla tanıştığında bu “tariflere” zıt bir kadın görünce epey şaşırdığını itiraf ediyor. Cansu “Senin söylediğin gibi sempatik miyim, bilmiyorum. Herhalde sevdiğim ve kendimi iyi hissettiğim insanlarla birlikteyken öyleyim. Babam da beni zaman zaman ‘Asık suratlı kızım’ diye severdi. Yani bu söylenenler tamamen uydurulmuş şeyler değil. Galiba küçük yaştan beri kendimi korumakla ilgili bazı duvarlarım var. Bunlar, insanlar beni görmesin diye değil, kendimi korumak için var. Ancak bunun böyle bilinmesiyle ilgili bir sıkıntım yok. Kendimi kanıtlamak ya da ne kadar tatlı olduğumu kanıtlamak için bir çabam yok. Nasıl hissediyorsam öyle davranıyorum” diyor.





BİR AÇIKLAMA YAPMAK YA DA YAPMAMAK





Özellikle son haftalarda ondan bir ses çıkmasa da, çok eskide kalan ve biten ilişkisi yüzünden ismi sık sık medyada yer aldı; ne düşündüğü, nasıl hissettiği merak edildi. Muammer Brav, “Bu kadar suskun kalmak iyi fikir mi? Hani bazen ‘Yeter artık, ben de bir şeyler açıklayayım da kurtulayım bu durumdan’ diye düşünmüyor musun?” diye sorduğunda Cansu Dere gülerek yanıt veriyor: “Yok, kime ne açıklayacağım ki! Açıklamak, gazetelere/herkese açıklamaksa, o insanlar benim hayatımda yok ki... Bir şey açıklayacaksam bunu birebir karşımdaki insana; hayatımdaki insanlara yaparım. Onun dışında birisine, üçüncü kişilere açıklamalar yapacak bir insan değilim. Özelimi anlatmak bana çok saçma hatta ayıp geliyor. Biliyorum, magazin basınını çok mutlu edemiyorum”.





Sohbet ilerlerken aslında bir güven problemi olduğunu saklamıyor. Ancak bunun sadece şöhretin getirdiği bir sonuç olmadığını da vurguluyor: “Rahat konuştuğum, özelimi paylaştığım çok az insan var ve bunun böyle olmasını istiyorum. Annemin veya babamın bile bana sormadığı soruları, ilk defa gördüğüm insanlardan duymaktan rahatsız oluyorum. Çünkü ben de onlara bunu yapmam.” En istemediği, en korktuğu şöhret yüzünden şımarmak. Bunca zaman şımarmadıysa bunun bir ihtimal dahi olmadığından eminiz.





~ SON ZAMANLARDA NASIL HİSSEDİYOR?



Bugüne kadar hiç pişman olduğu, hayal kırıklığı yaşadığı bir şey oldu mu? “Bir tek ‘Ezel’deki rolümü reddetseydim çok üzülürdüm. Onun dışında yaşadığım her şey tahmin ettiğim gibi oldu” diyor. Gerçekçi bir kadın. “Gerçekçi miyim? Çok emin değilim, bazen çok saçmaladığım zamanlar da oluyor” diyor yüksek sesle gülerek. Peki Cansu Dere’yi neler mutlu ediyor? “İşte bu çok zor bir soru, bunu bir cevaplayabilsem... Aslında biri benim için cevaplarsa daha kolay olur çünkü cevabını bilmiyorum. Ancak şu anda hayatımda keyifli olduğum bir dönemdeyim.





İnsanlar her zaman çok mutlu değildir. Bazen mutsuz olursun, işler yolunda gitmez... Bazen de iyi gider. Hayatta inişler ve çıkışlar vardır. Şu anı soruyorsan, mutluyum. Sebebinin bir kısmı özel. Ve ilk defa, çok yoğun bir çalışma temposunun ardından, kendime vakit ayırabildiğim bir dönemdeyim. Bunun için şükretmenin önemli olduğunu düşünüyorum” diye şu anki durumunu tarif ediyor.



AŞK MEKTUBU



Sohbetin sonunda “El Yazısı”yla ilgili bir detayı açıklıyor: Filmin hikayesinde, insanların söyleyemediklerini yazmakla, aşk mektupları yazmakla ilgili bölümler var. Yazıp da bazen alıcısına verdikleri, bazen de ulaştıramadıkları aşk mektupları; muhtemelen hepimizin yazdığı mektuplar... Cansu Dere hiç aşk mektubu yazdı mı? “Yazdım. Ama benimki de çok eskiydi” diyor gülerek.








~ CANSUDERE “BEN BUNA DEĞERİM” DEDİ



ELLE: Beyonce, Jennifer Lopez, Laetitia Casta ve Eva Longoria gibi pek çok ünlü kadının kampanya yüzü olduğu L’Oréal Paris için Türkiye’den ilk defa siz seçildiniz.


CANSU DERE: Bu benim için çok heyecan verici bir proje... L’Oréal Paris, Türkiye’de bu kadar kapsamlı bir kampanyayı ilk defa yapıyor ve benimle çalışmayı istemeleri beni çok mutlu ediyor. L’Oréal Paris’in dünyadaki duruşu ve yaptığı reklam filmleri belli L’Oréal Paris kadını özgüvenli, cesur ve kendini her zaman yenileyen güçlü bir kadın... Dünyada ve Türkiye’de sloganı “Biz Buna Değeriz”. L’Oréal Paris’e ait tanıttığım üç ürün de bu değerleri savunuyor, her kadının bir yıldız olduğunu söylüyor.





ELLE: Bu proje kapsamında neler yapacaksınız?


C.D.: İlk önce fotoğraf çekimleri yaptık, ardından üç reklam filmi çektik: “Revitalift 10” yaşlanma karşıtı seri, Excellence saç boyası, “Nostaljık Kahveler” koleksiyonu ve “Elseve Komple Onarıcı 5” saç bakım serisi… Bu arada bu kampanya için ilk defa saç rengimi değiştirdim; şu an Excellence 6.35 çikolata kahve. Çok sıcak bir renk oldu. Bir reklam projesinde yer almak gerçekten çok ince bir çizgi, savunduğun şeylerin arkasında durman lazım. Ben L’Oréal Paris’in reklamında yer almadan önce ürünleri denedim ve kullanmaya da devam ediyorum. Bu yüzden rahatlıkla arkasında duruyorum.





ELLE: L’Oréal Paris, Cannes Film Festivali’nin resmi sponsorudur. Cansu Dere’yi festivalin kırmızı halısında görecek miyiz?


C.D.: Galiba göreceksiniz. Şu anda bununla ilgili tarihler konuşuluyor.



CANSU DERE’YLE MARAKEŞ’TE






Cansu Dere’yle yapacağımız kapak çekimi için gittiğimiz Marakeş’te 4 gün kaldık. İstanbul’un o günlerdeki soğuk ve yağmurlu havasının tersine Marakeş’te güneşli günler bizi bekliyordu. Şehrin en etkileyici yerlerinden Djemaa El Fna Meydanı, her gün binlerce insanın akınına uğruyor. İlk görüşte kalabalık nedeniyle kaos hissi veren bu enerjik meydanda, ekibimiz çekimden arta kalan zamanlarda gezmekten büyük keyif aldı.





MARAKEŞLİ HAYRANLAR





Marakeş sokaklarında çekim yapmak tahmin ettiğimizden daha zor oldu. Türk televizyon dizilerinin Marakeş’te de yayınlanmaya başlaması nedeniyle Cansu Dere artık orada da gayet ünlü! Sokakta yürürken sağdan soldan “Sila! Sila” diye seslenen hayranlarına rastladık sık sık. Cansu Dere, çekim esnasında da olsa Marakeş’teki hayranlarını kırmayıp onlarla da fotoğraf çektirmeyi ihmal etmedi.



RÖPORTAJ:
MUAMMER BRAV, YAZI: SUZAN YURDACAN, YASEMİN DİZDAR





Bu haberin orijinali ELLE 2012 Nisan sayısında yayımlanmıştır.



SON HABERLER

Dergide Bu Ay

ELLE Mart Sayısı Çıktı!

ELLE Mart Sayısı Çıktı!

Baharı Hande Erçel ile karşılıyoruz.

BU SAYIDA NELER VAR?

E-Bülten Aboneliği

E-bültenimize şimdi abone olun,
magazin dünyasındaki tüm gelişmelerden anında haberiniz olsun.