Hani her uçakta hiç uçmamış kadar iyi görünen kadınlar vardır. Saçları dağılmamış, ciltleri kurumamıştır. Saatlerce uçmuş gibi değil, duştan yeni çıkmış kadar taze ve iyi görünürler. İşte ben asla o kadınlardan olamadım. Bu sefer niyetim ciddi, ben de uçaktan en iyi halimle ineceğim.
Havalimanları en sevdiğim yer ve uzun uçuşlara bayılıyorum. İstanbul’dan yola çıkıyorum. Önce beş saatlik uçuşla Abu Dabi’ye, oradan da aktarma uçağımla 14 saatte Sidney’e gideceğim. Daha önce 35 bin fit yükseklikte, sanki kendi banyomdaymışım gibi davranmamıştım. Etraftakilerin tepkilerinden çekiniyorum ama bütün şımarıklığım ve egosantrikliğimle bunu yapmaya hazırım. Umarım yanıma beni yadırgamayan biri oturur ve yüzümde maskeyle onunla bir selfie çekebilirim. Bu işi hakkıyla yapmak için birkaç gün öncesinden bir klişeyi uygulamaya başlıyorum: içeriden nemlendirmek... Yıllar önce yaz tatilinde bir hostesin anılarını yazdığı bir kitap okumuştum. Hostes her uçuştan önce limonlu ve zencefilli su içerek oluşabilecek ödemi önlüyormuş. Bu fikri çalarak dehidrasyon savaşını kazanmaya ant içtim. Bu birkaç günlük süreçte galonlarca su tükettim. Uçuş günü geldiğinde yüzümü temizleyip nem maskesi uyguladıktan sonra neredeyse hiç makyaj yapmadan uçağa bindim. Beş saatlik ilk uçuşta zorla güzellik olmadığını tembelliğime yenik düşünce anladım ve sadece nemlendirici krem sürerek durumu geçiştirdim. 15 saatlik ikinci uçuştaysa iş ciddiye bindi. Önce Nuxe’ün Petales de Rose misel suyuyla yüzümü temizledim. Uçaklarda cildin strese girdiğini biliyordum; strese girmeyen bir o kalmıştı zaten. Cildimin triplerini çekmemek için temizlikten sonra Sephora’nın yatıştırıcı özellikli, ananaslı kağıt maskesini uyguladım. Normalde 15 dakika kalması gereken maskeyi iki bölüm Friends uzunluğunda, yani 40 dakika kadar beklettim. Bu sırada flört ettiği kızın banyosunda Ross’un deri pantolonunu nasıl çıkaramadığına güldüm. Neyse ki uçaktakiler benim maskeli halime gülmeyecek kadar kibarlardı.
Maskeyi çıkardıktan sonra kalanları yüzüme yedirdim ve aromaterapi etkisi olsun diye Gülsha’nın gül suyunu sıktım. Uçuşum gece saatlerinde olduğundan Nuxe’ün Nuxellence Detox gece kremini sürdüm. İki saat daha fazla uyumuşum etkisi yaratıyormuş. Göreceğiz... Göz altlarım her koşulda şişmeyi tercih ettiklerinden, onlara bu fırsatı tanımamak adına Dermalogica Ultrasmoothing Eye Serum’da çare aradım. Frank Ocean şarkılarıyla uykuya daldım. Uyandığımda inişe dört saat kalmıştı, dolayısıyla sıra sabah rutinine gelmişti. Yoksa akşam mıydı? Okyanusun üzerinde bir yerlerde günler ve saatler birbirine karışmış olsa da Sidney’e öğlen saatlerinde ineceğimi hatırlayıp kahvaltımı yaparken, bir arkadaşımın Kore’den getirdiği Gold and Snail Eye Mask’ini uyguladım. Sonrasında gece kullandığım Nuxe kremin gündüz versiyonu olan Nuxellence Eclat’yı sürdüm. Taze ve aydınlık bir cilt için temeli hazırladım.
Maskeyi çıkardıktan sonra kalanları yüzüme yedirdim ve aromaterapi etkisi olsun diye Gülsha’nın gül suyunu sıktım. Uçuşum gece saatlerinde olduğundan Nuxe’ün Nuxellence Detox gece kremini sürdüm. İki saat daha fazla uyumuşum etkisi yaratıyormuş. Göreceğiz... Göz altlarım her koşulda şişmeyi tercih ettiklerinden, onlara bu fırsatı tanımamak adına Dermalogica Ultrasmoothing Eye Serum’da çare aradım. Frank Ocean şarkılarıyla uykuya daldım. Uyandığımda inişe dört saat kalmıştı, dolayısıyla sıra sabah rutinine gelmişti. Yoksa akşam mıydı? Okyanusun üzerinde bir yerlerde günler ve saatler birbirine karışmış olsa da Sidney’e öğlen saatlerinde ineceğimi hatırlayıp kahvaltımı yaparken, bir arkadaşımın Kore’den getirdiği Gold and Snail Eye Mask’ini uyguladım. Sonrasında gece kullandığım Nuxe kremin gündüz versiyonu olan Nuxellence Eclat’yı sürdüm. Taze ve aydınlık bir cilt için temeli hazırladım.
Sık sık nemlendirmenin önemini bildiğimden sıradaki parçayı... pardon, jet-lag insanı saçmalatıyor. Sırada antioksidan ve antistres özelliğiyle meşhur olan Nuxe Creme Prodigieuse’u vardı. İnişe bir saat kala, aklıma uçaktan inen o mükemmel ve asla yorgun görünmeyen kadın imajı geldi. İnat ettim, ben de öyle görüneceğim. Söz konusu makyaj olunca bir kapatıcı, bir aydınlatıcı ve bir maskara kadar basic alışkanlıklarım var. Gerçekten bitirene kadar kullandığım iki kozmetik ürün; Nars’ın Pure Radiant Tinted kremini yüzüme ve Radiant Creamy Concealer’ı da göz altlarıma sürdüm. Glossier’nin Cloud Paint krem allıklarına bayılıyorum. Uçak inişe geçerken yanaklarıma azıcık renk vererek modumu yükseltmeye çalıştım. Sanırım bu kez başardım, ilk defa bir uçuşta cildimi kurumuş hissetmiyordum. Yanımda kimse oturmadığı için güzelliğimi (!) kimse onaylayamadı ve selfie de çekemedim. Pasaport kontrolündeki polis “Ne kadar ışıltılı görünüyorsunuz” dediğinde bu kez başardığımı biliyordum. Acı gerçek tuvalete gidip aynada kendimi görmemle yüzüme çarptı. Aydınlatıcıyı biraz kaçırmışım.
Korkmayın, benim. Kağıt maske ve göz altı maskelerini uyguladığım an... Neyse ki diğer yolcular halime gülmeyecek kadar kibarlardı.
Yazı: Serli Gazer Boyacı
ELLE HAZİRAN 2018 SAYISINDAN ALINMIŞTIR.