Dünya ilginç bir zaman diliminden geçiyor. Birçok ülke maalesef bu yüzyılda bile hala kendisini diktatör olarak konumlandıran akıl sağlığı yerinde olmayan, yönetim becerilerinden yoksun, cahil “lider”ler tarafından yönetiliyor. Biraz daha şanslı olan ülkelerdeki insanlarsa ekonomik krizler, insan hakları ihlalleri, adalet yoksunluğu, işsizlik, eğitim, sağlık ve doğal kaynakların tüketilmesi gibi dev problemlerle baş başa kaderlerine terk edilmiş durumdalar. Dünyanın çivisi fena halde yerinden oynamış durumda. Bunun verdiği yarı delilik haliyse sinemadan müziğe, edebiyattan modaya, hayatımızı şekillendiren her alanda yerini buluyor. Nobel ödülü niye Bob Dylan’a verilir mesela? Dylan’ı sevmiyor muyuz, hayır, aksine bayılıyoruz. Ama neden bu kadar prestijli bir ödülün bile içini boşaltıyoruz ki? İnsanın anlam arayışı yoksa sona mı erdi? O kadar mı delirdik?
#text>
#text>
Derken hepimizin mikro hayatları devam ediyor, kafamızı benzer şeylere takıyoruz. Kilo verdim mi, yeterince sağlıklı mıyım, bu ay alışveriş yapmıyorum, para biriktirmem lazım, iş bulmalıyım, arabayı değiştirsem mi? Yaşam devam ediyor. Tadımız tuzumuz bunlar, onları da kesersek, yaşıyoruz diyebilir miyiz?
#text>
#text>
Mesela olup biten her şeye muhalif insanları düşünün. Hep bir başkaldırı, hep bir sorgulama. İşte şimdi öyle yeni bir insan tipi var ki hiç konuşmadan, tek kelime bile etmeden, sisteme ayak uydurmak zorunda olmadıklarını, farklı bir şeylerin de mümkün olduğunu haykırıyorlar. Yuccie’lerden bahsediyorum. Ben de bu ay ilk defa duydum isimlerini. Genç, şehirli ve yaratıcı insanlardan oluşuyorlar. Sistemin dayattığı normlar onlara göre değil. Herkesin beklediğini değil, beklenmeyeni, onlara yakışmayanı, toplumun onaylamayacağı ne varsa onu tercih ediyorlar. Çok ilginç insanlar. Serli Gazer’in yazısını okuyun derim.
#text>
#text>
Bu kış alışveriş yapmadan önce acaba şöyle bir gardırobunuzda seyehate mi çıksanız? Çünkü yeni sezonda öne çıkan parçalara belki de zaten sahipsiniz? “Yeni sezon ne kadar yeni?” başlıklı yazımızda, sizlere birkaç tüyo veriyoruz. Hangi parçaları atmanın vakti geldi, hangisi saklanmalı göz gezdirmenizde fayda var. Kendi moda markasını yaratmak isteyenler, dikkat dikkat! Bu uzun ve zorlu yolculuğa çıkmadan önce size bir önerimiz var. Bir markanın yaşamına devam edebilmesi için öne çıkması, dikkat çekmesi gerekir, değil mi? Bunun için belki de tüm markanın iletişimini yapmaktansa tek kült model yaratarak kestirme bir yolu da deneyebilirsiniz. Tabii ki “bestseller” bir ürün yaratmak düşündüğünüz kadar kolay değil. İşin içinde psikoloji, sosyoloji, strateji, planlama, ne ararsanız var. Ama
#text>
neredeyse batmakta olan dev markaların bile ani bir U dönüşüyle, tek “hit” parça üzerinden küllerinden tekrar doğduğuna şahit olduğumuza göre, bunun üzerine düşünün derim.
#text>
#text>
Gelelim benim en sevdiğim, okuduğum, araştırdığım konulara. “Well being”, yani iyi ve sağlıklı yaşam. Detoks yapmak zor geliyorsa, size retoks’u öneriyoruz. Hafta sonu çok mu yediniz, belki hafta içi oruç tutmalısınız. İçkiyi fazla mı kaçırdınız, o halde o hafta bol çiğ meyve sebze yeme vaktidir. Şeker komasına mı girdiniz? İki hafta meyve bile yasak o zaman. Dengeyi tutturmak için neler yapabilirsiniz, sizler için hazırladık.
#text>
#text>
Ve benim son keşfim “The Gene Therapy Plan” kitabı ve yazarı Dr. Mitchell Gaynor. Kitabı bitirir bitirmez dergiye haberini koymaya karar verdim. Çok başarılı holistik bir onkolog olan Dr. Gaynor’ın kitabını herkesin edinmesi gerektiğine inanıyorum. Yüzyıllardır bize dayatılan, “Ailenizdeki hastalıklar sizin de gen haritanızda yazılı” söylemi ne kadar doğru, bu kitabı okuyup siz karar verin. Neler bizi asta ediyor, öldürüyor, suçlusu kim, siz keşfedin. Şunu da belirtmeden geçemem.
#text>
#text>
Amerika’da Dr. Mitchell Gaynor gibi, ölümcül hastalıklar, öncelikle kanserle ilgili alternatif, farklı bir şeyler söylemeye çalışan çok önemli doktorlar birer birer “gizemli” şekilde ölü bulunuyor. Hayattayken hepsinin değerini bilmek ve takip etmek şart. Siz de sağlıkla ilgili bir şeyler okumadan, araştırmadan hareket etmeyin. Bir doktor, diyetisyen veya beslenme uzmanına gitmeden önce konu hakkında ne kadar yetkin, bilgili olduğunu lütfen araştırın. Instagram’daki takipçi sayısına ve popülaritesine göre kendinize sağlık rehberi seçmeyin.
#text>
Sağlık konusu şakaya gelmez, kendinizin değerini bilin.
#text>
#text>
Gelecek ay görüşmek üzere!
#text>
#text>
Işın Görmüş
#text>
#text>
ELLE Türkiye Yayın Direktörü
#text>