Londra’daki tarihi Ironmongers’ Hall, pazar gecesi Dilara Fındıkoğlu’nun defilesine evsahipliği yaptı. Gösteri planlanandan bir saat geç başladı ama kimse salonu terk etmedi. Çünkü Fındıkoğlu’nun defileleri sıradan bir moda sunumundan fazlası, izleyenlerde heyecan verici bir beklenti yaratıyor.
Bu sezonun adı: "Cage of Innocence", yani "Masumiyetin Kafesi". Fındıkoğlu toplumun kadınlar üzerindeki beklentilerini ve "masumiyet" kavramının baskıcı yanlarını sorguluyor. Beyaz elbiseler, tüller ve nostaljik detaylar ilk bakışta naif görünebilir ama bu koleksiyon, o imajın arkasındaki sıkışmışlığı gösteriyor.
Defile bir kafesin açılış sesiyle başladı. Zemin siyah folyoyla kaplı, ışıklar neredeyse tamamen kısılmış. Modeller kaotik görünümlerle podyuma çıkıyor. Her birinde farklı biçimlerde, Kapalıçarşı’dan alınan metal parçalarla hazırlanan süsler var. Dengede durmaya çalışırken izleyiciye kırılganlıkla gücün iç içe geçtiği bir hal sunuyorlar.
Koleksiyon Dilara Fındıkoğlu’nun gotik stilini daha yumuşak tonlarla yeniden yorumluyor: beyaz, uçuk pembe, ten rengi gibi renklerle. Fakat bu yumuşaklık, dikenli kemerler, ağızda taşınan at gemleri ve hayvansı detaylarla dengeleniyor. Bir modelin beline bağlı kuyruk gibi detaylar koleksiyonun sınır tanımayan yönünü ortaya koyuyor.
En dikkat çeken parçalardan biri, silikon kirazlarla süslenmiş krem rengi elbise oldu. O kadar gerçekçiydi ki kuliste birçok kişi gerçekten yenilip yenilemeyeceğini sormuş. Bu sezon ayrıca markanın ilk çanta tasarımları da tanıtıldı. Kıyafetlerle uyum içinde duran bu parçalar günlük giyime yönelik ilk adımlar olarak görülebilir.
Koleksiyon Fındıkoğlu’nun evrenine aşina olanlar için şaşırtıcı değildi. Tam tersine, onun anlatı dünyasının doğal bir devamı gibi hissettirdi. Zaman zaman Alexander McQueen’in teatral ve duygusal yoğunluğu yüksek defilelerini hatırlattı. Fakat bu, bir benzerlikten çok aynı yaratıcı dürtülerin farklı bir yansıması gibiydi.