ELLE: Ayakkabıları düşündüğünüzde aklınıza ilk gelen hatıra hangisi?
#text>
GIUSEPPE ZANOTTI: Beş-altı yaşlarındayken terzi olan annemin atölyesinde çok vakit geçirirdim. Atölyeye gelen müşterilerin hepsi, dikilen elbiselerini annemin sivri burunlu stilettolarını giyerek denerlerdi. İşte beni büyüleyen ayakkabılar bunlar oldu. Diğer taraftan, babamın ayakkabılarını şekilsiz bulur ve hatta onlardan nefret ederdim.
#text>
#text>
ELLE: Bu, ayakkabıya dair ilk anınız. Peki, ayakkabılara tasarımcı olacak kadar tutkun olduğunuzu ne zaman keşfettiniz?
#text>
G.Z.: 20’li yaşlarımın başında müzikle ilgiliydim. 24 yaşımdan itibaren tasarımcı olmaya karar verdim. Üstelik tasarım eğitimi almadan bu işi kotardım. 1993’te de Giuseppe Zanotti markasını kurdum.
#text>
#text>
ELLE: Ayakkabı tasarımında yaratıcılık mı yoksa uygulama mı daha zor?
#text>
G.Z.: Zaman zaman uygulama, yaratıcılıktan daha zor olabiliyor.
#text>
#text>
ELLE: İdeal Giuseppe Zanotti kadını nasıl olmalı sizce? Sürekli topuklularla mı gezmeli yoksa babet mi giymeli?
#text>
G.Z.: Stiletto, bir kadının siluetini çok güzel kılıyor. Kadınları topuklularla görmeyi tercih ediyorum. Aynı zamanda yazın dümdüz topuklu, taşlı sandalet giyen bir kadını da seksi buluyorum.
#text>
#text>
ELLE: Tasarladığınız ayakkabılarda parlak taşlar kullanmayı seviyorsunuz. Bu, mücevherlere olan düşkünlüğünüzle mi ilgili?
#text>
G.Z.: Evet, mücevherleri çok seviyorum. Kadınların bileklerini boyunlarına benzetiyorum. Ben de ayakkabılarımla, mücevherlerin boynu süslediği gibi bilekleri süslüyorum.
#text>
#text>
ELLE: Kendi markanızın dışında Balmain, Proenza Schouler ve Thakoon için de ayakkabı tasarlıyorsunuz. Son olarak efsanevi Fransız markası Vionnet’ye bir koleksiyon hazırladınız. Bir markayla iş birliği yapma kararınızda ne etkili oluyor?
#text>
G.Z.: Kesinlikle bu markaların tasarımcılarının etkisi var. Aynı dili konuşabildiğim isimlerle işbirliği yapmak çok keyifli oluyor.
#text>
#text>
Yazı: SEDA YILMAZ
#text>
#text>