*
Babası, o henüz yedi yaşındayken öldü. Annesi ise babasından sonra üç
defa daha evlendi. Jacobs, büyük annesiyle yaşamaya karar verdiği güne
kadar annesinin peşinden oradan oraya sürüklendi. Sorunlu ve güvensiz
çocukluğu boyunca tasarımcının en büyük dayanağı büyükannesi oldu. Onun
için, “Büyükannem harikaydı. Bana örgü örmeyi ve bu tür başka bir sürü
şeyi öğretti. Onun için dünyadaki en önemli varlık bendim, benimle gurur
duyardı ve hep desteklerdi. Büyükannem dışında ailemden hiç kimseyle
aramda böyle bir yakınlı k yok, hiçbir zaman da olmadı."
#text>
#text>
~
#text>
#text>
* Marc Jacobs, Parsons School of Design'dan mezun olduktan üç yıl
sonra yani 1987'de kendi markasını yarattı ve Perry Ellis'teki ilk
tasarım işini aldı. (1992 yılında sergilediği
#text>
‘grunge'
tarzındaki koleksiyon -ki bu dağınık görüntü ve çabasız şıklığın
podyumlarda ilk boy gösterdiği şovdu, eleştirmenlerce başarısız
bulunduğu için işinden kovuldu.) Ancak ne yazı k ki aynı yıl
büyükannesini kaybetti.
#text>
#text>
#text>
Grunge, yine yeniden
#text>
~
#text>
#text>
* Ailesiyle hiçbir bağlantısı olmayan tasarımcının yakın
arkadaşları arasında sadece sanatçılar Rachel Feinstein ve Elizabeth
Peyton, Film Yapımcısı Sofia Coppola, Stilist Venetia Scott, hem Paris
hem de New York'taki tasarım ekibinden yakın olduğu insanlar değil,
full-time anneler de bulunuyor. Robert Duffy ile koleji bitirdikten
sonra başlayan iş ortaklıkları hala devam ediyor. Tasarımcının yaşadığı
ekonomik ve kişisel zorluklar karşısında Robert hep yanında olmuş. Bu
yüzden, tasarım evlerine kendisiyle çalışmayı istemeleri halinde
Robert'ı da kabul etmeleri gerektiğini söylüyor Jacobs.
#text>
#text>
~
#text>
#text>
* Paris'teki merkez ofis ve atölyesini kurduğundan bu yana
Marc'ın hayatında köklü değişiklikler oldu. Arkadaşları ona artık
dayanılmaz biri haline geldiğini söyleyene dek, Marc alkol ve uyuşturucu
müptelası bir clubberdı. Yavaş yavaş kendini öldürdüğünü fark ettiğinde
ilk yaptığı bir rehabilitasyon merkezine gidip tedavi görmek oldu. Bunu
takip eden yedi sene boyunca alkol ve uyuşturucudan uzak durdu ve çok
daha dingin bir hayat yaşamaya başladı. Modern sanattan aldığı zevk, iki
köpeğini gezdirmek ve arkadaşlarını akşam yemeğine davet etmek, yeni
hayatında önemli bir yer tutuyor.
#text>
#text>
~
#text>
#text>
* Tasarımcı uzun süre çektiği mide ağrıları nedeniyle gittiği
beslenme uzmanının tavsiyelerine de uydu ve yediklerini tekrar gözden
geçirdi. Abur cubur yiyecekler, süt ürünleri ve buğdaylı gıdalara veda
edip tamamıyla organik yiyecekler yemeye başladı. Sabahları 5.30 da
uyanan Jacobs ilk olarak duşunu alıyor ve kendini bir yığın cilt bakım
ürünüyle şımartıyor. Daha sonra spora gidiyor. Burada iki-buçuk-saatini
geçiriyor. Evet, gerçekten şaşırtıcı ancak doğru. Tam iki buçuk saat.
#text>
#text>
~
#text>
#text>
* O aynı zamanda çekinmeden kendisiyle dalga geçebilen biri.
Robert Duffy'nin her yıl düzenlenen kostüm partilerine güvercin ya da
ketçap şişesi gibi değişik kılıklara bürünerek katılıp ekibindekileri ve
paparazzileri eğlendirmeye bayılıyor. Köpekler için tasarladığı kaşmir
kazaklardan oluşan Bark Jacobs Koleksiyonu'nu da unutmamak gerek. Bu
koleksiyonu tasarlarken aklında English Bull terrier cinsi köpekleri,
Alfred ve Daisy vardı.
#text>
#text>
#text>
Ve işte kendi anlatımıyla Marc Jacobs...
#text>
~
#text>
#text>
*
"Bir gün müzede sergilenebilecek giysiler yapmayı hayal
etmiyorum. Beni heyecanlandıran asıl şey sokaklarda ya da partilerde
tasarımlarımı giyen insanlar görmek... İşte o zaman tasarımlarımın
giyinilebilir olmasını daha çok istiyorum."
#text>
#text>
#text>
* "Kadınlar kusursuz görünme konusuna kafayı takmış durumdalar.
Olmak istediğim kadar uzun boylu değilim. Takım elbiseler üstümde
istediğim gibi durmuyor ancak bu onları sevmeme de giymeme de engel
değil. Kadınlar, vücutları için uygun olmadığını ya da kendilerine
yakışmayacağını düşündükleri kıyafetleri giyinme zevkinden kendilerini
mahrum ediyorlar. Ancak yine de bence insanlar kendileri için en doğru
olanı bilirler."
#text>
#text>
~
#text>
#text>
* "Kendim ve yeteneklerimle ilgili şüpheye düştüğümde, Robert
bana her şeyin yolunda gideceğini söyler ve beni rahatlatır.
Diğerlerinin ne düşündüğü umurumda değil, hayatımda yaptıklarıma ve bana
inanan biri olduğu için çok şanslıyım."
#text>
#text>
#text>
* "Krem ve losyonlarımı sürmeye bayılıyorum. Bu çok sevdiğim bir ritüel."
#text>
#text>
~
#text>
#text>
* “Söz konusu spor olduğunda tam bir bağımlıyım.”
#text>
#text>
“Ofiste tipik bir gün, yapacaklarımı planlamak, ancak sonrasında genellikle bunları yapamamakla geçiyor!”
#text>
#text>
* Kendisine cool biri olduğunun söylenmesinden nefret ediyor ve
ekliyor: “Hiç de öyle olduğumu düşünmüyorum. Aslında kendine güveni
olmayan beş para etmez akılsızın tekiyim.”
#text>
#text>
~
#text>
* “O anda aklımıza ne gelirse onu yapıyoruz. Aslında hoşuma giden
şeyleri yapıyorum. Her şey detaylarda gizli. Tüm ekip astarlar,
süslemeler, iplikler ve dikişler konusunda çok titiziz. Bu yüzden de
detaylara çok zaman harcıyoruz. Bizim için giysilerin dışı kadar içi de
önemli. İster çanta ister ayakkabı ya da elbise olsun, iyi görünmeli ve
gerçekten kaliteli olmalı. Üstünüzde olduğu kadar sandalyenizin
arkasında asılıyken de, açık ya da kapalıyken de güzel görünmeli.
İnsanlar tüm bunların öylesine ortaya çıktığını düşünebiliyor. Oysa
durum hiç de öyle değil. Hep birlikte oturup bir elbiseye ya da bir
aksesuvara hangi boy lastiği nasıl dikmemiz gerektiğini tartışıyoruz.”
#text>
#text>
~
#text>
* “Hayatımda hiçbir şey saklamıyorum. Davranışlarımdan, cinsel
tercihimden, geçmişteki ya da şimdiki bağımlılıklarımdan hiçbir şekilde
utanmıyorum.”
#text>
#text>
* “Hiçbir zaman kendine çok güvenen biri olamadım ve kendime güvenimin
geldiği o nadir anların hemen sonrasında, ‘Bilemiyorum. Acaba bu doğru
olan şey mi, yoksa değil mi?' diye kendi kendime sorular sormaya
başlıyorum. Galiba kendimi olduğum gibi kabullendim.”
#text>
#text>
#text>
Marc Jajobs 2013 Sonbahar-Kış Koleksiyonu'nu