Atlantik'in Zümrüt Şehri: NANTES

Atlantik'in Zümrüt Şehri: NANTES

ELLE ONLINE ELLE ONLINE 30 Nisan 2010
Atlantik'in Zümrüt Şehri: NANTES
Nantes (Nant okunur) şehrinde Fransa’dan 21 Baroque Nomade topluluğu ve Türkiye’den üstadlar Yurdal Tokcan ve Derya Türkan’la verdiğimiz konser, kültürlerle zamanları bir araya getiren bir repertuvardan oluşuyordu. Printemps des Arts Festivali çerçevesinde “Padişahın Arpları” başlıklı projemizin prömiyerini yaptığımız Nantes kenti, Fransa’nın batısında yer alan Pays de la Loire bölgesi’nin başkenti. Fransa’da “yaşanacak şehirler” anketlerinde Nantes, düzenli olarak “en iyi yaşam kalitesine sahip şehir” seçiliyor. Harika müzelere, gelişen bir sanat sahnesine ve geniş bir öğrenci nüfusuna sahip. Aynı zamanda Kelt kültürünü soluyan bölge insanları, kendi müziklerine bağlılıklarından olsa gerek, genel olarak geleneksel müziklere sevecen bakışla yaklaşıyorlar. Arp bu kültürün de baş tacı çalgısı olunca, arplı konserlerde coşku üst seviyelerde seyrediyor.Fransa’nın hayran olduğum demiryollarından süzülerek geldiğimiz kent Paris’ten itibaren pek değişmeyen bir manzara bütünlüğünün devamı gibi. ~Kah yeşil, kah sarı, ekinlerin balya halinde kümelendiği gözalabildiğine uzanan, hafif eğimli arazilerde konumlanmış bakımlı, verimli tarlalarla şişman, süt dolu inekler ve güzel atların arasından akarak vardık Nantes’a. Sarsıntısız ama süper süratli TGV (Train grande vi-tesse: hızlı tren) trenlerini gençliğimden biliyorum. Nantes’a uçakla da ulaşmak mümkün ama bence Fransa içinde seyahatin en güzel yöntemi tren. Nantes’a çeşitli çalgılarımızla (çeng -bir Osmanlı/Türk arpı, bir barok arp, bir kemençe, bir ud, perküsyon aletleri, flütler, teorbo, viola da gamba gibi barok sazlar) indiğimizde, bol yağışlı, serin yazlara ev sahipliği yapan Nantes’da sıra dışı bir sıcakla karşılaşıyoruz. Akşam yemeğini “La Cigale” adındaki kentin en güzel brasserie’sin-de yememiz tavsiye ediliyor. Bir televizyon röportajı için acilen konserin yapılacağı müzeye beklendiğim haberi geliyor. 500 metre ilerideki Güzel Sanatlar Müzesi’nin kapısından içeri girdiğim an büyüleniyorum.


~Beyaz tonların hakim olduğu ferahgiri? holünde biraz ilerleyip hole sağlı sollu inen merdivenlerden yukarıya, galerilere tırmanıyorum. Musée des Beaux-Arts’ın koleksiyonu Georges de la Tour, Ingres, Courbet tablolarını içeriyor ve yılın üç ayında geçici olarak Louvre’dakieserleri sergiliyor. Otele dönerken yağmur indiriyor. “Jardin des Plantes” tabelalı botanik bahçesinin müze tarafındaki kapısının önünden geçiyorum. 72 bin metrekarelik bahçe çok romantik.


PADİŞAHLARIN ARPLARI


Konserimiz müzenin ikinci katında, Rubens, Gentileschi ve Vouet’nin olağanüstü resimlerinin sergilendiği galeride konumlanmış sahnede. “Sahnenin” arka planında yer alan devasa tablolar, gerçek dışı bir fon oluşturuyor müziğimize. Konser sonrası 23.00 – 24.00 suları açık restoran bulmak zor oluyor. Nantes şehrinin T.C. Fahri Konsolosu Mehmet Korhanlar ve festival yöneticisi Christophe Mange ile “alternatif” bir sokağa gidiyoruz. Sex shop’ların arasına serpiştirilmiş barlar ve küçük restoranlar,masalarını sokağa taşımış.


~Nantes’da balık ve deniz mahsulleri gözde. Atlantik midyesi ısmarlıyorum. şaraplı, bol otlu, kremalı bir sos içerisinde, adam ba?ına bir tencerede servis ediliyor midyeler. Yanında “cidre” adı verilen elma şırası içmemiz tavsiyeediliyor. Derya ve Yurdal, peynirli Breton krepleri ısmarlıyorlar, o da yöre mutfağının leziz bir örneği. Ertesi gün, en büyük arp yapımcılarından Fransız Camac arplarının merkezinin bulunduğu atölyeleri ziyaret ediyorum. Sabah erkenden Camac şirketinin CEO’su dostum Jakez François ile Nantes’a 40 kilometre uzaklıkta Mouzeil’e gidiyoruz. Camac arp yapımı konusunda bazı dahiyane icatları bulunan bir marka. Sabahı, civar köylerden birinde geç bir öğle yemeğiyle noktalıyoruz. Yine deniz mahsulünü tercihediyorum.


~Bu kez tarak şiş geliyor, fırında kızartılmış bir kabak yatağı üzerine hafifcurry baharatı gezdirilmi?. Mükemmel! Aksa müzeri Nantes’a geri dönüyorum veiki mekan geziyorum. İlki Notre-Dame deBon-Port Kilisesi. ikincisiyse ünlü Fransızmimar ve şehir planlamacısı Jean Nouvel’in 2000 yılında tamamlanan Adliye Sarayı. Nehrin üzerinde bir adacıkta (Ile deNantes) konumlanan bu dev yapının içi ve dışı, camlar hariç bütünüyle siyah. Doğruluk ve hukuk kavramlarından yola çıkılarak tasarlanan binanın en üst katında yer alan terastansa kentin, eskiden tersanelerin kurulu olduğu sanayi bölgesinin içine doğru ilerlemeye başladığını, panoramik bir manzara sayesinde izlemek mümkün


~LEZZET VE ESTETİK ŞÖLENİ


Süper keyifli günün sonunda Jakez ve eşi ünlü arp sanatçısı Isabelle Moretti ile 19. yüzyıldan kalma La Cigale’da yemek için buluşuyoruz. Tüm Fransa’nın en güzel brasserie’si olduğu söylenen mekanın atmosferi müthiş. Bütün duvarlar çini fayanslarla bezeli, müziksiz, sadece yemeğe adanmış mekanda garsonlar becerikli ve uzun önlükleriyle çok şıklar. Opera binasıyla birlikte Graslin Meydanı’nda yer alan mekanda tercihimi yine deniz mahsulünden yana kullanıyorum ve buzlar içinde karides, ıstakoz, istiridye ve bilmediğim böceklerden oluşan bir seçki geliyor. Tatlı mönüsüyle kendimden geçiyorum: İsimlerin hepsi romantik: “Sensiz yaşayamayacağım, “Onun bir kopyası”, “Az bir şey daha”... İçki konusunda ana yerel beyaz şarap, keskin Muscadet (en iyi içme biçimi zarif köpüğüyle”sur lie”), kırmızı şarap ise meyve tadında Gamay. Uluslararası restoranlar Bouffay mahallesinde; bölgesel mutfak için Michelin yıldızlı L’Atlantide’i deneyebilirsiniz. İş merkezlerinin ortasındaki Lou Pescadou, mönüde balık ve duvarlarda balıkçı aletlerine sahip.


~Tuzda pişirilmi?şlevrekleri için “mükemmel” deniyor. Villa mon Reve, gülbahçeleri arasındaki19. yüzyıl yapısı içindeçağdaş Fransız mutfağı sunuyor. Nantes, krepleriyle de ünlü. En iyi crêperie’ler LaGavrotte'de. Denizcilik temalı Rêves Marins, gurme galette’ler yapıyor. Rengarenk badanalı evlerini sanatçıların mesken tuttuğu eski bir balıkçı köyü olan Trentemoult’un sahil restoranları görmeye değer. Nantes’daki üçüncü ve son günüm çok kısa.11.00 Paris trenine yetişmem gerek ama daha en azından çevresinde yürünecek mekanlar var. Britanya Düklerinin şatosu bunlardan biri. Keza Gotik Cathédrale St-Pierre St-Paul ve yaya yolu haline getirilmiş Ortaçağ mahallesi Bouffay. Çarşıda yürürken nehre bakan ön cephedeki boş binaların yan yatmış olduğunu görüyorum.Temellerinin nehre yakınlığına dair bir  nedeni varmış. Gezintimi noktalarken vitamin almak için bir eczaneye uğruyorum ve eczacı hanım beni tanıyor!  Konserde olduğunu anlatıyor, izlenimlerini paylaşıyor.“Bundan daha sıcak bir uğurlama olamazdı”diye düşünüyorum bavullarımı almak üzere otelime yönelirken.

SON HABERLER

Dergide Bu Ay

ELLE Mart Sayısı Çıktı!

ELLE Mart Sayısı Çıktı!

Baharı Hande Erçel ile karşılıyoruz.

BU SAYIDA NELER VAR?

E-Bülten Aboneliği

E-bültenimize şimdi abone olun,
magazin dünyasındaki tüm gelişmelerden anında haberiniz olsun.