Bir hayvanı evcilleştirmeyi başarmış ender avcı-toplayıcı topluluklardan biri olan Dukhalar, Moğolistan’ın kuzeyindeki Hövsgöl bölgesinde yaşayan göçer bir Türk halkıdır. Yerleşik düzene geçişle birlikte insanın kendisini doğadan ayrı ve üstün bir konuma yerleştirdiği günümüz insan merkezci Batı toplumlarının aksine, doğayı canlı bir varlık olarak kabul ederek tüm canlılara saygıyla yaklaşan eşitlikçi bir topluluk olan Dukhalar, bize tarihin en önemli olaylarından biri kabul edilen evcilleştirmenin sonuçlarını anlamamız bakımından eşsiz bir fırsat sunuyor.
Günümüz İstanbul’undan İkinci Dünya Savaşı yıllarının Sovyetler’ine uzanan Dünyasızlar, modern bir Harut ile Marut hikâyesi. Butimar ve Uzakların Şarkısı romanlarıyla on binlerce okura ulaşan ödüllü yazar Kaan Murat Yanık, yolu edebiyat ve sanattan, Stalin ve Hitler’den, Bakü ve Leningrad’dan geçen bir hikâye anlatıyor.
Başlarına ne geleceğini bilmeden uzun bir yola çıkan arayış içindeki genç bir sufi ile aklı karışık genç bir kızın bu yolculuklarında yazgılarından başka güvenecekleri hiç ama hiçbir şeyleri yoktur. Yedi gün boyunca yanlarında para, yiyecek, kıyafet ve en önemlisi de hiçbir planları olmadan şehir şehir dolaştıktan sonra başladıkları yere geri döndüklerinde onlar için artık hiçbir şey eskisi gibi olmaz.
İnsanları insan yapan nedir? Bilim ve teknoloji; yaşam ve yaşam dışı, organik ve inorganik arasındaki sınırları zorlarken, bu kadim soruyu sormanın tam sırası! Önde gelen nesne yönelimli filozoflardan Timothy Morton, bu felsefi sorunu son derece politik görmemizi tavsiye ediyor. Morton’a göre insan olmak, insan olmayanlarla bir nezaket ve dayanışma ağı kurmak anlamına gelir. Türler kavramını içeren ve aşan kapsamlı bir kavrayış ancak bu şekilde ortaya çıkar. İnsanlık politikalarını tartışmak, ekolojik bir arada oluşu üst seviyelere çıkarmanın ve türümüzün dışındaki kişilerle yakınlığımızı bozmak isteyen Monsanto gibi şirketlere ve teknoloji hayranı milyarderlere direnmenin en kritik adımı.
İnsanlar bütün bebekliklerini hatırladıklarını öne sürebilse, bunun sonuçları ne olurdu peki? Genç birine ilk anısının ne olduğunu sorduğunuzda, aklının karışacağını kolayca tahmin edebiliyorum; sonuçta doğum ânından başlayarak bütün hayatı videoya çekilmiş olacak. Hayatımızın ilk birkaç yılını hatırlayamama durumu —psikologların bebeklik amnezisi dediği şey— çok yakında tarih olabilir. Yakında anne babalar çocuklarına, “Sen hatırlamazsın çünkü daha bebektin,” sözüyle başlayan anekdotlar anlatamayacak. Bebeklik amnezisi insanlığın bebekliğine ait bir terim olarak kalacak ve kuyruğunu ısıran yılan misali, ortak gençliğimiz aklımızdan silinip gidecek.