Gelişen Teknoloji Ağrı ve Yorgunluğu Tetikliyor

Teknoloji bizi daha güçsüz ve yorgun insanlar haline getiriyor olabilir mi?

ELLE ONLINE ELLE ONLINE 04 Ekim 2011
Gelişen Teknoloji Ağrı ve Yorgunluğu Tetikliyor
ELLE: Yorgunluk ve ağrı neden artık daha fazla görülüyor?

Prof. Dr. Ayşen Yücel:
İnsanlar maalesef giderek daha az hareketli bir yaşamı benimsiyorlar. Kapısının önünden arabasına binip işine giden, gün boyu işte bilgisayar karşısında çalışan, son derece az gün içi aktivitesi yapan ve akşam yine evine arabayla gidip yemek yedikten sonra yatan insanlar haline geldik. Bu kadar hareketsizlik aslında insanın vücut yapısına aykırı bir durum. Çünkü hem kaslarımız hem de eklemlerimiz fizyolojik olarak belirli hareketleri gerçekleştirmek üzere düzenlenmiştir. Yani biz eklem ve kaslarımızın sağlıklı olmasını istiyorsak onları hareket ettirmek, çalıştırmak zorundayız. Hareketsiz yaşamın iki kötü sonucu var. Birisi şişmanlık, diğeri ise ağrı ve yorgunluk hissi.



ELLE: Ancak insanlar daha çok hareketsizlik sonucu oluşan şişmanlığa konsantre olmuş durumda değil mi?
Prof. Dr. A.Y.:
Evet maalesef günümüzde kişiler daha çok şişmanlığa konsantre olmuş durumdalar; diyet yapıyorlar, bitkisel ürünler kullanıyorlar vs. Ancak hareketsiz yaşamın diğer kötü sonucu olan yorgunluk hissi ve ağrılar hep göz ardı ediliyor.



ELLE: Hareketsizlik yorgunluk ve ağrıya nasıl yol açıyor?
Prof. Dr. A.Y.:
Hareketsiz bir kişide giderek kas tembelliği oluşup, kasların tonusu dediğimiz doğal kasılı olma hali ortadan kalkıyor ve eklemler de yıpranıyor. Bu durum zamanla kişinin kendisini yorgun hissetmesi gibi sonuçlara neden oluyor. Bununla birlikte eğer kişi farklı zamanlarda, beklenmedik bir şekilde ani hareket ederse ya da yorucu bir aktivitede bulunursa, örneğin çok hareketsiz bir kişi arkadaşlarına söz verdiği için maç yaparsa ya da yine günlük yürüyüşü hiç adet edinmemiş bir kişi trekkinge giderse, bu insanlarda çok şiddetli kas ve eklem ağrıları görülüyor. Eğer kişiler hareketsiz bir hayatı yaşam tarzı olarak edinirlerse bazen genel, bazen de bölgesel olarak kas ağrıları ve yorgunluk hisleriyle karşımıza çıkıyorlar.





ELLE: Hangi ağrılar bunlar?
Prof. Dr. A.Y.:
Genel olarak bazı kişiler daha çok boyun kasları, sırt kasları, üst kol kaslarıyla seyreden baş boyun bölgesi ağrıları ve o bölgede güçsüzlük, yorgunluk hissediyor. Diğer bir grup ise, daha çok sırt, bel, bacak kasları bölgesinde yorgunluk ve ağrı hissediyor. Biz bunlara genel olarak myofasyal ağrılı hastalar diyoruz. Çünkü myofasyal ağrıda kasların bazı noktaları zaman içinde hassasiyet kazanıyorlar ve bu hassas nokta ya da tetik noktalar dediğimiz bölgeler çeşitli faktörlerle kasta ağrılı kasılmalar oluşturuyorlar. Örneğin soğuk ya da sıcak havada ya da yorgunluk ve stresin birlikte olduğu durumlarda. O zaman kas kasılmasına bağlı baş-boyun ağrısı olan hastalarla, bel-bacak ağrısı olan hastalar çıkıyor karşımıza.



ELLE: Çok soğukta kalmak da ağrı mı yaratıyor?
Prof. Dr. A.Y.:
Evet, çünkü çok soğukta kalınca da kas kasılması oluyor. Normalde soğukta kaslarımızı kasarız. Sıcak bir yere girdiğimizde kaslar gevşer. Ama ağrı zemini olan bir insanda kas kasılı kalır ve çok şiddetli ağrı olur. O yüzden hastalar “ben soğuğa çıktığım zaman çok şiddetli ağrılarım oluyor” derler. Bu hastalarda, hareketsiz hayat tarzı devam ettikçe bu ağrılara yorgunluk da eklenir. Bir süre sonra “Ben uzun süre bilgisayarda çalışıyorum sonra kollarım o kadar yoruluyor ve kendimi o kadar halsiz hissediyorum ki işime devam edemiyorum” demeye başlarlar. Ama bu grup hastayı, yani myofasyal ağrı sendromları taşıyan hastaları fibromiyaljiden ayırmak lazım.





ELLE: Yorgunluk ve ağrı bir araya geldiğinde akla en çok hangi hastalığı getirir?
Prof. Dr. A.Y.:
Bu ikisi bir araya geldiğinde benim aklıma gelen ilk hastalık fibromiyaljidir. Bu hastalığın klinik bulguları zaten aşırı yorgunluk, yataktan kalkamama, uyku hali, uykuya doyamama, daha çok yatakta kalma isteği, sabah sertliği, sabah yorgunluğu ve yaygın kas ağrılarıdır. Bu, çok zor bir sendrom. Çünkü özellikle başlangıçta bu hastalar farklı hekimlere başvurabiliyorlar ve farklı tanılar alabiliyorlar.


~


ELLE: Bu hastalığın tanısı nasıl konuyor?
Prof. Dr. A.Y.:
Fibromiyaljinin tanısını koymak oldukça zor. Bir hastaya fibromiyalji diyebilmeniz için çok iyi bir fizik muayene yapmanız ve bu fizik muayene bulgularınızın yanı sıra laboratuvar ve görüntüleme bulgularınızda da bir sorun olmaması gerekir. Yani bu hastada laboratuvar açısından da, görüntüleme açısından da bir şey bulamazsınız ancak fizik muayenede ciddi kas kasılmaları ve kasların çok hassas ve ağrılı olduğunu görürsünüz. Aynı zamanda bu hastaların psikiyatrik değerlendirmesinde bir takım mood bozuklukları, depresyon, anksiyete, çok uyuma isteği ama uyku kalitesinde bozukluk gibi bulgular mevcuttur.



ELLE: Başka hastalıklarla karşılaştırma olasılığı oluyor mu?
Prof. Dr. A.Y.:
Evet, çok hastalıkla karıştırılıyor. Özellikle de romatizmal hastalıklar ve miyofasyal ağrı sendromları bu hastalıkla karıştırılır. Ayrıca kansızlık, tiroid bezinin fonksiyon bozuklukları, çok ciddi romatizmal hastalıklar, bizim otoimmün hastalıklar dediğimiz bağışıklık sistemi ile ilgili hastalıkların bir çoğu ve bazı nörolojik hastalıklar da bu bulgularla seyreder. Bu nedenle bir hastaya fibromiyalji tanısı konmadan önce ciddi bir ayırıcı tanı süreci olmalıdır.



ELLE: O halde bu hastalara yanlış tedaviler uygulanabiliyor değil mi?
Prof. Dr. A.Y.:
Evet, yanlış tedavi uygulanması oldukça sık karşılaşılan bir durum. Genelde bu hastalara, kas ağrısı, miyalji, psikiyatrik bozukluk gibi bir takım tanılarla ağrı kesiciler veriliyor ya da steroid olmayan romatizma ilaçları dediğimiz, piyasada satılan romatizma ilaçlarından veriliyor. Ancak bu ilaçlar hastalara geçici iyilik sağlıyor. Hastanın şikayetleri geçici bir süre yok oluyor ama sonra tekrar bir atak geliyor. Ve tıpkı myofasyal ağrı gibi çok sıcak, çok soğuk, stres, ani gelen bir duygusal saldırı hastaların bulgularının tekrar şiddetlenmesine neden oluyor. Fibromiyalji çok ciddi bir kronik hastalık ve çok uzun zaman takibi ve tedavisi gerekiyor.





ELLE: Bahsettiğiniz bu belirtiler birçok insanda görülüyor. Peki bu belirtileri olan bir insan hangi doktora gitmeli?
Prof. Dr. A.Y.:
Genellikle bu tür hastalar daha çok dahiliye uzmanına gidiyorlar. Belki başlangıç için doğru bir seçim olabilir, çünkü en azından romatolojik bir hastalık mıdır yoksa başka bir patoloji var mı diye ayırıcı tanı konabilir. Ama bu hastalığın primer sorumlusu hangi uzmanlık alanıdır derseniz aslında tek bir uzmanlık alanı söyleyemeyiz. Bu hasta tipik olarak multidisipliner tedavi ve takip edilmesi gereken hasta grubundadır. Mutlaka psikiyatr, psikolog, fizik tedavi uzmanı ve ağrı uzmanı gibi farklı uzmanlık alanlarından hekimlerin ekip içinde bulunması gerekir. Ayrıca ihtiyaç halinde başka branşlardan konsültasyon da istenebilir.





ELLE: Fibromiyalji nasıl bir hastalık?
Prof. Dr. A.Y.:
Genel olarak orta yaş hastalığı diyebiliriz (30-50 yaş arası) ve başlangıcı bazen stresle olabiliyor ama her zaman da stresle baş­la­ma­sı şart de­ğil. Ki­mi has­ta­da aşı­rı yor­gun­luk­la baş­lar­ken ki­mi­sin­de de uy­ku ha­li, dep­res­yon­la baş­la­ya­bi­li­yor. Her has­ta­da da bu bul­gu­lar fark­lı­lık gös­te­ri­yor. O yüz­den fib­ro­mi­yal­ji en zor ta­kip ve te­da­vi edi­len has­ta­lık­lar­dan bi­ri­si.





ELLE: Psikolojik mi yoksa fizyolojik bir hastalık mı?
Prof. Dr. A.Y.:
Ciddi klinik araştırmalar yapılmış bu konuda. Hastalığın nedenine ilişkin çok çeşitli bilimsel bulgular var. Ancak halen klinisyenler bu sorunun yanıtında ikiye ayrılıyorlar. Bir grup bu hastalığın içinde depresyon, uyku bozukluğu, konsantrasyon bozukluğu olduğu için temelinin psikolojik olduğunu söylüyor. Psikolojik faktörler ve depresyonun yarattığı isteksizlik ve hareketsizlik sonucu kas ağrılarının oluştuğu düşünülüyor. Bilimsel çalışmaların sonuçlarına baktığımızda ise tek başına psikolojik bozuklukların oluşan klinik tabloyu açıklayamadığını görüyoruz. Ağrı ve yorgunluk açısından kasın bir özelliği var. Kaslarda, bizim sessiz reseptörler dediğimiz özel ağrı algılayıcıları var ve bu algılayıcılara gelen uyarıların ağrı haline dönüşmesi -aynı şey yorgunluk için de geçerli- için uyarının devamlılığı önemli. Ağrılı bir uyarı kastaki sessiz reseptörleri etkileyemiyor.~


Bu reseptörlerin etkilenmesi için bir tetik nokta olması gerekiyor. Sürekli uyarılar bu tetik noktanın üzerine çıkınca, sessiz reseptörler aktif hale geliyor. Uyarı devam ettikçe, sessiz reseptörler uyarıyı beyne iletme konusunda öyle bir ateşleniyorlar ki hastanın kasılması ve ağrısı giderek şiddetleniyor. Ayrıca, reseptörler bu kadar fazla ağrıyı algılayınca, omurilik düzeyinde bir bilgi karmaşası oluyor. Diyelim ki ağrı dizin belirli bölgelerinden gelirken o bilgi karmaşası ağrının çok daha geniş sahadan geliyormuş gibi algılanmasına neden oluyor. Bu durumda hastanın başlangıçta daha küçük bir bölgede ağrısı varken, bu ağrılı bölge giderek genişliyor, yayılıyor. Bu durumda hastanın yorgunluğu var, hasta hareket etmiyor, sessiz reseptörlerin devreye girmesi ile ağrılar başlıyor. Ağrı olunca yine hareket etmiyor hasta ve kaslardaki ağrı giderek yayılıyor ve kas hassasiyeti artıyor. Bu tablo sonuçta bir kısır döngü haline geliyor. Tablo kronikleştikçe işin içine depresyon ve uyku bozuklukları da giriyor. Son yıllarda yapılan çalışmalarda fibromiyaljinin nöropatik ağrı sendromları arasında sayılması gerektiği ortaya kondu. Hatta bizim nöropatik ağrılarda kullandığımız bir ilacın fibromiyalji tedavisinde kullanılması için FDA'den onay aldığını biliyoruz. Bu da demek oluyor ki bu hastalık yalnızca psikolojik kaynaklı değil, fizyolojik mekanizmaların yol açtığı kompleks bir durum.





ELLE: Bu hastalık cinsiyet ayrımı yapıyor mu?
Prof. Dr. A.Y.:
Kadınlarda yüzde 60-70 daha fazla görülüyor ancak bunun nedenini bilmiyoruz. Mesela migrenin kadınlarda daha çok görülmesinin altında hormonal farklılıklar olduğu iddia edilir ancak bu hastalık için aynı şeyi söylemek mümkün değil.





ELLE: Gevşeme egzersizlerine bir örnek verebilir misiniz?
Prof. Dr.A.Y.:
Gözlerinizi kapatın. Burnunuzdan derin bir nefes alın, nefesinizi tutun ve verin. İki elinizi iyice sıkın. Ellerinizin gerginliğini hissedin. İsterseniz 5'e kadar sayabilirsiniz. Sonra gevşetin. Ellerinizin ne kadar gevşediğini hissedin. Yavaşça derin bir nefes alıp nefesinizi tutun ve bırakın. Yumruklarınızla birlikte kollarını zı iyice sıkın. Ellerinizdeki ve kollarınızdaki gerginliği hissedin. Sonra gevşetin. Ne kadar gevşediğinizi hissedin. Yavaşça derin bir nefes alıp nefesinizi tutun ve bırakın. Omuzlarınızı yukarı doğru kaldırmaya çalışın ve sıkın. Sonra yavaşca gevşetin. Omuzlarınızdaki gevşemeyi hissedin. Yavaşça derin bir nefes alıp nefesinizi tutun ve bırakın. Başınızı çeneniz göğsünüze değecek şekilde öne doğru bükün ve boynunuzdaki gerilmeyi hissedin. Sonra gevşetin ve gevşemeyi hissedin. Egzersizin devamında aynı uygulamar ayaktan başlayarak bacaklara, kalçaya, bel ve sırta doğru yapılarak, egzersiz sonunda tüm kasların kasılıp gevşetilmesi ile sonlandırılır. Egzersizin tümü yapılabileceği gibi bir kısmı da uygulanabilir.





Ofiste çalışırken ağrı ve yorgunluğu azaltmak için öneriler


*Öncelikle çalıştığımız ortamın ergonomik olmasına dikkat etmeliyiz. Oturduğumuz sandalyenin ve masamızın yüksekliği, bilgisayarın seviyesi ve hatta klavyenin bulunduğu yeri ergonomik bir şekilde konumlandırmalıyız.


*Oturma pozisyonumuzun doğru olduğundan emin olmalıyız. Sandalyemizi dik oturabilecek şekilde ayarlamalıyız.


*Masa başı işi yapıyorsak arada mutlaka kısa yürüyüş molaları vermeliyiz. ‹mkan varsa öğle tatillerinde 30-45 dakika yürümeliyiz. Bu yürüyüşler kas zayıflığının önüne geçmenin en iyi önlemlerinden birisidir.


*Oturduğumuz yerde sırt ve boyun egzersizlerini yapalım. Tamamen kasları güçlendirmeye yönelik egzersizler. Sırt ve boyun ağrıları varsa gevşeme egzersizleri de yapılabilir.

SON HABERLER

Dergide Bu Ay

ELLE Mart Sayısı Çıktı!

ELLE Mart Sayısı Çıktı!

Baharı Hande Erçel ile karşılıyoruz.

BU SAYIDA NELER VAR?

E-Bülten Aboneliği

E-bültenimize şimdi abone olun,
magazin dünyasındaki tüm gelişmelerden anında haberiniz olsun.