ÇİKOLATADAN BATMAN!

Genco Gülan'ın yeni sergisi popüler kültüre espirili bir dille bakıyor!

ELLE ONLINE ELLE ONLINE 14 Şubat 2014
ÇİKOLATADAN BATMAN!


Gülben Çapan / @istanbulartsnob

Filtreye tıkanmış bir köpek balığı, çikolatadan mavi gözlü imparator, sol notası silinmiş Tchaikovsky senfonisi, çarmıha gerilmiş çikolatadan Batman, aslen Romalı olduğu anlaşılan Darth Vader. Bunlar Genco Gülan'ın son sergisindeki yapıtlardan sadece birkaçı. Disiplinler arası çağdaş sanatçı Genco Gülan, performans sanatından heykele, enstalasyondan resme kadar birçok dalda üretiyor, Boğaziçi Üniversitesi ve Mimar Sinan Güzel Sanatlar Fakültesi'nde dersler veriyor ve yapıtları birçok uluslararası müzenin daimi koleksiyonunda yer alıyor.





Sanatçının Ekav Art Gallery'de 1 Mart'a kadar devam edecek olan “İsimsiz” adlı sergisinde birden çok fikir ve konu yer alıyor, bunlardan bazıları; ırkçılık, modern ideolojiler, sistemdeki tıkanıklık, Pop Art hükümdarlığı, günümüz dünyasında sol'un yok oluşu... “Bu bir fikir sergisi, onun için adı ‘İsimsiz'. Bu sergide çok sayıda fikir var ama tek bir ana fikir yok. Fikirlerin hiçbiri tekil değil hepsi katmanlı dolayısıyla tek bir yapıt hakkında birden çok fikir oluşabilir.” diyor çikolatadan çarmıha gerilmiş Batman heykelciği yaparak Pop kültürünün adeta bir din olduğunu vurgulayan sanatçı. ‘Sözluk' adlı yapıtında çağdaş sanatın kilit kelimelerini İngilizce olarak yan yana kocaman bir tuval üzerine dizdiğini görüyoruz. Tuvalin tam ortasında bulunan ‘political' kelimesini sorunca, “Politik olmak çağdaş sanatın kurallarından biridir. Ben zaten siyaset bilimi mezunuyum dolayısıyla benim politik olup olmamam söz konusu bile değil. İlk yapıtlarımda bile Marx yorumluyordum.” diyor. Serginin en dikkat çekici yapıtıysa, Tchaikovsky'nin dördüncü senfonisinin “Sol” notasını kullanmaksızın tekrar yazılan senfoni. Bir kitapçık halinde basılan senfoninin yüz yetmiş altı sayfası kocaman bir duvar boyunca, sırasına uygun olarak çok şık bir biçimde yan yana dizilmiş olarak karşılıyor izleyiciyi. “İlk defa senfoni çalışması yaptım. Bu yapıtı profesyonel besteci bir arkadaşımla birlikte bir yazılım kullanarak yaptık. Tchaikovsky'nin dördüncü senfonisini alıp içindeki sol notasını sildik. Buradaki anlam da dünyadaki ve Türkiye'deki politik durumun altını çizmek çünkü dünyada ve Türkiye'de politik yelpaze içinde artık bir sol'dan bahsedemiyoruz. Fakat görüntü olarak notalar oldukça şık görünüyor. Yani bu yapıttaki notalara bakıldığı zaman, yedide bir nota eksik olsa da bize bir gariplik ya da eksiklik varmış gibi gözükmüyor. Bu da bugünkü durumu net olarak tarif ediyor.” diyor Gülan. Sanatçıyla Ekav Art Gallery'de buluştuk. Kurulma aşaması üç gün süren zekice hazırlanmış sergiyi gezdik ve sanatçıdan sergideki yapıtları hakkında detaylı bilgi edindik. Sohbet biraz uzayınca asıl konumuzdan biraz çıkıp, günümüzde sanatın en popüler başlıkları arasında yer alan; kopyacılık mevzusunu, Miro sergisini, para ve sanat ilişkisini, koleksiyoner ve sanatçı ilişkisini ve Türkiye'deki sansür meselelerinin çağdaş sanata olan etkisini sorduk.~





‘1990'larda Türkiye'de sanat piyasası' diye sorsam?
90'larda her şey çok farklıydı. Türkiye içe kapalı bir ülkeydi. Bir geri kalmışlık kompleksi vardı çünkü Türkiye vatandaşıydık ve burada sanatçı olmaya çalışıyorduk. Ben 1993 yılında BP'den bir ödül aldım, uluslararası bir ödül olmuş olmasına rağmen bunu anlayamıyordum. Oradaki İngiliz kadın yapıtlarımı çok beğendiğini söylediği zaman bile bu durumu tahayyül edemiyordum. O dönemde, akademinin büyük bir hegemonyasından bahsedebiliriz. Profesör hocalar bizim için çok önemliydi. Bir çeşit kast sistemi, usta çırak ilişkisi ve olgun yaşın öneminden bahsedildiği dönemlerdi. Bugün baktığımızda ise, özellikle 25 yıl sonra belki genç olmak çok daha avantajlı hal alacak. Yaşlı olmak o zamanlar avantajken bugün dezavantaj bile kabul edilebiliyor.





Bugün Türkiye ve sanat?
Türkiye çok değişti çünkü dünya değişti. Artık daha farklı bir dünyadan bahsediyoruz. Eskiden üçüncü dünya ülkesinde yaşıyor olmak dezavantajken bugün avantaj haline geldi. Tabii biz bu durumu tırnaklarımızla kazandık. Bugünün teknolojileriyle sanatın dolaşımı çok daha hızlı. Benim yapıtlarım ABD'de üniversitelerde okutuluyor. İnternet olmasa sanatın dönüşümü eskisi gibi kitaplarla olurdu. Bu da çok uzun bir süreç demek oluyor. Ama artık internet sayesinde dünyada bir eşzamanlılık yaşanıyor. Sistem müthiş olanaklar getiriyor. Ama bu sistemdeki gelişmeler bazen dezavantaj olarak da karşımıza gelebiliyor.





Sergide dolaylı olsa da güçlü bir politik alt metin mevcut. Çağdaş sanat ve politika ilişkisini nasıl tanımlarsınız? 
Hep çağdaş sanatın kuralları olmadığı söylenir ben ise var olduğunu buradaki “Sözlük” adlı yapıtımda açıkça gösteriyorum. Çağdaş sanatın tüm anahtar kelimelerini yan yana sıraladığım bir iş. En ortadaki kelimelerden biri politik. Çağdaş sanat yapıyorsanız bir noktada politik olmak zorundasınız.





Sansür ve baskı politikleştiriyor diyebilir miyiz?
Evet çünkü bu politik sıkışmışlığın sonucunda oluşan bir şey. Politik gereçler artık kendimizi ifade etmemize izin vermediği için sanat devreye giriyor ve sanat politikleşiyor. Sansürden dolayı gazeteler yazamıyor biz de söylemlerimizi yapıtlarımıza yansıtıyoruz.





Çağdaş sanatta yetenek ve mesele şart mıdır?
Yetenek kelimesinin tanımı artık değişti. Zeka yeteneğin yerini aldı çünkü artık robotlar insanlar kadar yetenekli. Her yapıtın bir meselesi ve mesajı olmak zorunda değil çünkü siz o yapıta anlam yüklemeseniz bile bir başkası yükler. Dolayısıyla sanatçı, seyircinin yüklemiş olduğu anlamları açıklayabilecek kapasitede olmalıdır. Çünkü günümüzde post - modern sanatta artık bir bilgi sanatından bahsediyoruz. Her yapıt bir bilgi nesnesidir, estetik bir obje değildir.





~


Koleksiyonerler sanatçılara sipariş verirken, sanatçının özgürlüğü nerede başlayıp nerede bitiyor?
Tarihin her döneminde koleksiyonerler sanatçılara sipariş vermişlerdir. Bu siparişi kabul eden vardır etmeyen vardır. Herkesin hayır deme hakkı da vardır. Bazen bu teklifler ahlaksız teklif olarak da kabul edilebilir. Ama bu siparişlerin formuna bağlı. Örneğin, komisyon almadan üretmeyen sanatçılar vardır. Komisyon da hem fon hem sergi anlaşması demek. Burada kurumun ya da kişinin sanatçıya ne kadar müdahale ettiği önemli. Böyle bir komisyon almak etik dışı değil, etik dışı olan sanatçıya olan müdahalenin ölçüsü. Tabii en önemlisi, bitmiş olan ürün, bir yapıt olarak mı kalıyor yoksa dekoratif bir ürün olarak mı?





Sanatçının para karşılığı yapıt üretmesini etik dışı bulanlara ne dersiniz?
Biz din adamı değiliz. Yapıt satmak bir suç ya da ayıp değil. Asıl ayıp olan politkacının ve dindarlığın parayla ilişkilendirilmesi. Biz sanatçıyız, yapıt üretiyoruz, beğenen alıyor beğenmeyen almıyor. Bence önce politikacılar ve din adamları utansınlar sonra bize baksınlar.





Gelelim uluslararası ölçüde her gün haberlerde çıkan sanat ve sahtecilik konusuna. Sahteciliğin ve kopyanın uluslararası boyutta olması bu durumu meşrulaştırır mı?
Sanat kalpazanlığa çok benzer bir durum. Bir takım nesnelere büyük değerler yüklüyorsunuz. Dolayısıyla sahtecilik kalpazanlık olduğu sürece sürecektir.





Skandal sergi, Miro'yu gezmiş miydiniz?


Hayır gezmedim. Miro sergisi İstanbul'a gelince bu işte bir gariplik olduğunu önsezilerimle hissetmiştim çünkü serginin olması gerekeninden sönük geçmesi beni şüpheye düşürmüştü. Ardından olaylar patladı. Miro öyle bir sanatçıdır ki her müzede olması gereken bir sanatçıdır. Bana çok garip geliyor SSM'de nasıl Miro yok?





Genç sanatçılar ne söylemek istersiniz?
Çabuk başka bir sektöre kaçsınlar.






SON HABERLER

Dergide Bu Ay

ELLE Mart Sayısı Çıktı!

ELLE Mart Sayısı Çıktı!

Baharı Hande Erçel ile karşılıyoruz.

BU SAYIDA NELER VAR?

E-Bülten Aboneliği

E-bültenimize şimdi abone olun,
magazin dünyasındaki tüm gelişmelerden anında haberiniz olsun.