Modanın İtalyancası Frıda Gıannını

Frida Tom Ford Efsanesiyle Tanışınca

ELLE ONLINE ELLE ONLINE 23 Şubat 2013
Modanın İtalyancası Frıda Gıannını
Gucci'nin kreatif direktörü Frida Giannini, hayatta hiçbir şeyi şansa bırakmıyor. O, tam anlamıyla bir profesyonel; başka bir deyişle söylersek, o bir işkolik. Bir kıyafeti anlatırken en ince detayını dahi atlamamayı, hayatıyla ilgili konuşmaya tercih ediyor. Durum böyle olunca, Giannini, iki milyar dolarlık şirketin tasarımcısı olarak bütün enerjisini Gucci'ye adıyor. Ekibiyle birlikte koskocaman bir Roma sarayını işgal eden tasarımcının çalışma odalarında, “G” harfinin birbirine geçen ve markanın sembolü olan motifi neredeyse her yerde görmek mümkün. Gucci'nin tarihini anlatırcasına, sarayın duvarlarını, Audrey Hepburn, Sophia Loren ve Grace Kelly gibi ünlülerin, zamanında Gucci kıyafetlerle çekilmiş fotoğrafları süslüyor. Frida'yla olan randevumuz saat 11.00'de ve tasarımcı tam vaktinde geliyor. Aslında geç kalmadığı gibi, biraz da erken çıkıyor karşımıza. Moda dünyasında genellikle geç kalınmasına alışkın olan bizleri de şaşırtıyor böylece. Yüksek tavanlı, geniş ofisinde buluşuyoruz. Tasarımcının üzerinde cepleriyle hareket veren, siyah mini bir elbise (tabiiki Gucci) ve siyah düz sandaletler var. Kendine güvenen bir el sıkışması ve kararlı bir bakış eşliğinde Gucci'nin tasarımcısıyla tanışmış bulunuyorum. Giannini, Roma'da olduğu için gayet mutlu.1921 yılından beri markanın ofisi Floransa'da bulunduğu için, önceleri tasarım ekibiyle çalışmalarını oradan yapmış; artık ekibi ve kendisi Roma'ya taşınmış durumda. Frida, “Ben doğma büyüme Romalıyım. Ailem burada yaşıyor, yaşam enerjimi burada alıyorum” diyor buğulu sesiyle.~


İŞKOLİK GIANNINI


Henüz otuz yedi yaşında olmasına rağmen, bu kadın, Gucci markasının her şeyiyle ilgileniyor. Hem kadın hem erkek hazır giyim, parfüm, aksesuar ve reklam kampanyalarından sorumlu olan Frida'ya işkolikliği konusunda hak vermekten başka şansımız kalmıyor. “Her şey kontrol altındayken kendimi çok daha huzurlu hissediyorum. Bir sezonda birden çok koleksiyon tasarlıyorum ve her biri sırayla ortaya çıkıyor. Böylece benimde son derece organize bir şekilde çalışmam gerekiyor. Belki biraz üzücü gibi geliyor kulağa ama böyle olmak zorunda. Her konuda sorunlar ya da yanlışlarla karşılaşabiliyoruz, öncesinden her şeyi iyi planlarsanız, bu tür olasılıklara yer vermemiş olursunuz” diye işkolik kişiliğini anlatıyor.


ELLE, FRIDA'YLA TOPLANTIYA KATILINCA


2010 İlkbahar/Kış defilesi için Frida ve ekibi Milano'ya gitmeden önce aksesuar toplantısı yapılıyor. Tabii ki biz de bu toplantıya ELLE olarak katılıyoruz. İnanılmaz bir ortamla karşılaşıyoruz. Ekibin neredeyse hepsi yirmi dört yaşın altında. Ekipteki herkeste Gucci'nin tılsımına rastlıyoruz. Erkekler, sert bakışlı, çekici, İtalyan stili kıyafetleriyle, kemerleriyle, mokasenleriyle ve “G” logolu aksesuarlarıyla gelmiş. Kadınlardaysa simsiyah bir hava esiyor. ~


Tıpkı patroniçeleri gibi, herkeste siyah elbise, altında da şık bir ayakkabı var. En önemli detaylardan biri de, bu gençlerin her birinin farklı ülkelerden olması. Tabii, hepsi ortak bir dilde konuşmayı başarıyor: İtalyanca! Gözlemlerimize göre, ekibin üzerinde Frida'nın doğal otoritesi hakim. “Benim ekiplerimin çoğu çok genç yeteneklerden oluşuyor. Hepsi benden çok farklı bir jenerasyona aitler. Onlarla vakit geçirmeyi çok seviyorum; böylece benim ne sevip ne sevmediğimi daha iyi anlıyorlar. Onlardan daha disiplinli olmalarını istediğim zamanlarda yok değil tabii. Örneğin, toplantılarda telefonlarıyla oynamalarını ve mesajlaşmalarını istemiyorum. Bazen hep beraber oturup pizza yiyerek keyif yaptığımız da oluyor” diye anlatıyor otoriter tasarımcı. Ortam hiç müsait değilken bile Frida abuk sabuk bir cümle edip ekibini güldürmekten çekinmiyor. Özellikle aksesuar departmanının başındaki Alessandro Michele'le on yıllık bir iş arkadaşlığının sonucunda çok yakın bir dostlukları var. “O çok güçlü bir kadın. Ne istediğini çok iyi biliyor ve asla tereddüt etmiyor. Bizim fikirlerimizi dinliyor ama yine de son kararı her zaman Frida veriyor. Çok çalışıyor, her şeyi araştırıyor. Koskocaman arşivlerimiz var. Fridaiyi bir tasarımcı, ilhamı nereden alacağını, nelerden besleneceğini iyi biliyor ve durması gerektiği çizgiyi de belirliyor” diyor Alessandro. Aksesuar toplantısında konular çok hızlı ilerliyor. ~


Frida bir saniyenin bile boşa gitmemesi için çok hızlı ve seri hareket ediyor. Belli ki bunu yapmaya çok alışkın. Ekibinin ortaya çıkardıklarına bakıyor. Bazılarını ayna kar?ısında deniyor, üzerine tutuyor. “İşte bunca karmaşıklığın arasında, var olanların etkisini daha iyi gözlemleyebilmek için simsiyah giyiniyorum” diye anlatıyor. Sihirli donukuşlarıyla tasarım ekibinin yarattığı her şeyi en ince detayına kadar inceliyor. Çantaları omzuna takıyor; tıpkı bir müşterinin Gucci mağazasında yaptığı gibi. Sapları büyük mü, küçük mü diye bakıyor. Çantanın kumaşını inceliyor, eleştirilerini yapıyor. Ayakkabılardaysa sandaletleri bizzat deniyor. İpler ayağını sıkıyor mu, yüksek topuklar ayağını ağrıtıyor mu, yoksa rahatça giyiliyor mu diye bakıp kararını veriyor. Özellikle “clutch” model çantalarda, en az bir paket sigarayı sığdırabilecek kadar yer olması gerektiğini vurguluyor. Sıra, takı ve mücevherlere geliyor. Hepsini masaya yatırıyor ve tek tek deniyor. Değişiklik yapmak istediği zaman, eline bir kağıt ve kalem alıyor ve gülümsüyor. “Bir tasarımcıyım, ama nedense doğru düzgün bir kalemim bile yok!” diyor. Toplantıdan sonra, ofise doğru yol alıyoruz. Frida müziğin sesini açıyor. Amcasının ünlü bir dj olması sebebiyle müziğe karşı ilgisi olan tasarımcı, ciddi bir David Bowie hayranı olduğunu itiraf ediyor. Ofisinde fotoğrafçımıza poz verirken Kate Bush çalmayı tercih ediyor. Frida, 80'leri çok seviyor! Saat 13.00 oluyor. ~


Tasarımcıyla öğle yemeği yemeyi düşünürken, kendisinin birkaç önemli telefon görüşmesi yapması gerektiğini öğreniyoruz. Yemeğe ekibimizle gidiyoruz, yaklaşık yarım saat sonra Frida'nın ofisine döndüğümüzde onun hala masa başında bilgisayarın önünde olduğunu görüyoruz. Önünde öğle yemeği olarak bir kutu light Coca Cola ve bir küllüğün içinde söndürülmüş sigaralar duruyor. “Öğle yemeği yiyecek vakit bulamıyorum” diye bizden özür diliyor. Frida'nın kaybedecek bir dakikası bile yok. Şimdi sıra Milano'daki defilede podyuma çıkacak modelleri belirlemeye geliyor. Özel Projeler Direktörü Patricia Buonanno, tasarımcının karar verme sürecini hızlandırmak için birçok model arasında eleme yaptığı dosyasını sunuyor. Anja Rubik gibi her dönem çıkan Gucci kızları da var dosyada; onların yanı sıra gruba yeni yüzler de ekleniyor. Frida kesin bir ifadeyle her birine bakıyor ve tam on dakikada “evet” ya da “hayır” diyerek listeyi belirliyor. Günlük hayatında yaşadığı hızlı tempoyu meğer hayatı boyunca yaşamış bu güzel, sarışın tasarımcı. Özellikle de kariyeriyle ilgili alanda, basamakları çifter çifter atlayarak sonunda kraliçe koltuğuna oturmuş. Anneannesi Luciana'nın zamanında Roma'da “Elle” adında bir butiği varmış. Frida da orada vakit geçirmekten büyük keyif alırmış. Özellikle okuldan sonra oraya gider, anneannesinin müşterilerine yardımcı olurmuş. “Anneannem müthişbir kadın. Bugün seksen yedi yaşında olmasına rağmen hala enerji dolu. Hayatım boyunca onu örnek aldım.~


Modaya olan yakınlığım da onunla başladı” diye anlatıyor Frida. Moda alanında hayatına ve eğitime devam etmek isteyen tasarımcı, Roma'nın en ünlü okullarından Academy of Costume and Fashion'a girmiş. 1997 yılında ilk olarak Fendi'yle tasarımcılığa başlamış. Size anımsatalım; Fendi'nin meşhur “baguette” model çantaları ilk kez piyasaya çıktığı zaman, perde arkasında Giannini görev başındaydı.


FRIDA, TOM FORD EFSANESİYLE TANIŞINCA


2002 yılında Tom Ford, o dönem Gucci'nin kreatif direktörüydü; Giannini'yi aksesuar ve çantaların başına getirmişti. “O dönem Londra'daydım. İngilizcem çok kötüydü. Zamanımın çoğunu Tom'u izleyerek geçiriyordum. Tam anlamıyla büyüleniyordum. İnanılmaz yakışıklıydı, bir Hollywood yıldızı gibiydi. Onun yakınında olduğum zamanlar konuşacak kelime bulamıyordum. Bana bir şey söylediği zaman ona cevap veremezdim ve sonradan söyleyemediklerimi içimden geçirip hayıflanırdım. Pişman olurdum konuşmadığım için. Tom sayesinde disiplin anlayışımı edindim ve düzenli olmayı öğrendim. Duvarlar bomboştu, sadece masalarda orkideler vardı. Ofis sanki bir hastane gibiydi, heryer hijyenikti. Orkidelerden bir yaprak düştüğü zaman Tom orkideyi hemen alıp çöpe atardı.~ Alessandro'yla ben de çiçekleri çöp tenekesinden çıkartıp evimize götürürdük” diye anlatıyor Frida. 2004 yılında, Tom Ford Gucci'den ayrılınca, Frida onun koltuğuna oturdu. Artık aksesuar bölümünün kreatif direktörlüğünü yapıyordu. İlk koleksiyonuyla harikalar yarattı. 1966'daki Grace Kelly'nin çiçekli eşarbından esinlenerek çiçek baskısını tekrarcanlandırdı. Bu başarısının ardından da 2005'de kadın hazırgiyiminin de başına geçti. Teksaslı Tom'un geride bıraktığı seksi Gucci'ye ayrı bir feminenlik katarak markayı farklı yerlere taşıdı. Bohem koleksiyonuyla kadınların beğenisini toplayan Frida, 2006'da modaevinin sihirli anahtarını ele geçirdi ve her şeyden sorumlu olma hakkını kazandı. Bütün bu çalışkanlığın ardından da modaevinin banka hesaplarındaki oynamalar Frida'nın değerini yükseltti, çünkü koleksiyonlar yok satmaya başlamıştı. “Bazen bu kadar ilerlediğime kendim bile inanamıyorum” diyor tasarımcı ve ekliyor, “Gucci' dei?e başladığım günü dün gibi hatırlıyorum. Markanın bendeki yeri çok büyük. Daha Gucci'ye girmediğim zamanlarda bile annem Gucci'den giyinirdi ve benim de ilk sandaletlerim “G” logolu Gucci'lerimdi.Arşivleri karıştırmayı o kadar çok seviyorum ki, bu işi yapmasaydım herhalde arkeolog olurdum.” Milano'da defileye sadece bir gün kala, Frida hayatın gerçekleriyle kar?ılaşıyor. Modellerden biri podyuma çıkamayacağını söylüyor. “Modellerden biriyle problem yaşadık; zira model, topuklu ayakkabılarla yürüyemeyeceğini söyledi. Sürekli düşüyordu. Onu gruptan çıkarmak zorundaydım, yoksa izleyiciler ayakkabıları suçlar ve ayakkabıların rahat olmadığını düşünürler. ~


Biraz acı da olsa, böyle durumlarda kesin kararlar vermek zorunda kalıyorum. Neticede bir model, topuklu ayakkabılarla yürümeyi bilmeli, değil mi?” diyor ama surat ifadesinden kızı elemek zorunda kaldığı için mutsuz olduğu çok belli. Durum ne olursa olsun, pozitif görünmeye gayret ediyor. Normalde tasarımcıların defile öncesi yaşadığı kargaşadan oldukça uzak bir tablo çiziyor Gucci ekibi. “Gucci gibi bir markanın sorumlusu olarak, işleri son dakikaya bırakmak gibi bir lüksüm yok” diyor Frida ve hemen bambu çantanın yanına aksesuarları yerleştiriyor. Ertesi gün, büyük gün! Kuliste her şey gayet sakin ilerliyor. Koşuşturma yok, acele edilmiyor. “Acele”sözcüğü Gucci'nin sözlüğünde yer almıyor anlaşılan. Halbuki İtalyanların her konuda aceleci olduğu bilinir. Bu kadar sessizlik ve huzurlu bir ortamla karşılaştığım için hayal kırıklığına uğradığımı söyleyebilirim. Frida, kulisin kenarındaki ofisindeyken François-Henri Pinault, Gucci'nin de dahil olduğu PPR grubun CEO'su geliyor. “Frida'nın karizması sayesinde saygı gören bir duruşu var” diye anlatıyor Pinault ve ekliyor; “Onu farklı yapan bir çok yönü var.Yaratıcı bir kişiliği olmasına rağmen oldukça programlı bir yaşam tarzı var. Onunla bir konuda konuşurken sanki finans sektörü çalışanlarıyla konuşuyor gibi hissediyorum kendimi. Ekibimize geldiğinden beri, Gucci'de her şey daha akılcı ilerliyor.~


”GUCCI 2010 İLKBAHAR/YAZ DEFİLESİ BAŞLIYOR!


Saat dört oldu. Artık şov zamanı. 2010 İlkbahar/Yaz kolekisyonu Gucci'nin klasik çizgisi ve yenilikleri beraberinde getiriyor. Bambu çanta, yepyeni teknolojilerle tekrar hayatımıza giriyor. Kristallerle çalışılan elbiselerse Gucci'nin işçiliğine boyut kazandırmaya devam ediyor. Agresif olmadan seksi olmak diye ben buna derim. Etnik desenlerle çalışılmış elbiseler ve “Frida tarzı” dediğimiz dar pantolonlar için bu yaz herkes sıraya giriyor olacak. Frida yanımıza, üzerinde dapdar ve çok seksi siyah bir elbiseyle geliyor. Oldukça çekici görünen tasarımcının kıyafeti, podyuma çıkanlar arasında yer almıyor. “Kadın tasarımcı olmanın en güzel yanı da bu olsa gerek. Biz defiledekilerin haricinde bir ürünü daha -hem de kendi üzerimizde gösterebiliyoruz” diye gülüyor Giannini. Defilede inanılmaz yüksek topuklu ayakkabılara rastlıyoruz ve gözlerimize inanamıyoruz. “Ben düz ayakkabılara bayılıyorum ama sık sık da yüksek topuk giyiyorum. Özellikle erkeklerle iş görüşmelerine giderken, topuklu ayakkabılarım benim kendime olan güvenimin artmasını sağlıyor” diye anlatıyor tasarımcı. Yaklaşık bin kişinin izlediği defilenin sonunda, markanın başkanı Patrizio Di Marco oldukça mutlu görünüyor. “Az önce harika bir iltifat aldım. Defilenin çok Gucci göründüğü söylendi. Bu da başarılı olduğumuz anlamına geliyor. Frida'da bir çok tasarımcıda olmayan bir özellik var: O, ikonik olan detayları alıp onları modernize etmeyi başarıyor” diyor.



ETİKETLER
SON HABERLER

Dergide Bu Ay

ELLE Mart Sayısı Çıktı!

ELLE Mart Sayısı Çıktı!

Baharı Hande Erçel ile karşılıyoruz.

BU SAYIDA NELER VAR?

E-Bülten Aboneliği

E-bültenimize şimdi abone olun,
magazin dünyasındaki tüm gelişmelerden anında haberiniz olsun.