Parıs'in En Şık Kadını Catherıne Baba

Parıs'in En Şık Kadını Catherıne Baba

ELLE ONLINE ELLE ONLINE 24 Şubat 2013
Parıs'in En Şık Kadını Catherıne Baba
Catherine Baba'yı uzun zamandır moda blog'larından takip ediyordum ama geçtiğimiz ay “flamingo pembesi” süetkürk karışımı peleriniyle Jak&Jil'de arz-ı endam ettiğini gördüğümde, artık tamamdır dedim. Ona ulaştım ve neredeyse her cümlede kullandığı “j'adooore bayılıyooorum”, “darliiing canııım”, “luv,luv,luv daima üç tane seviyorum, seviyorum, seviyorum”ların bombardımanı altında güzel sohbetinin tadını çıkardım. Catherine yalnızca giyinirken değil, konuşurken, hatta yazarken de stil sahibi. Ona bayıldım. Siz de buyurun, ciddi anlamda stil sahibi bir kadını tanımanın tadını çıkarın.



ELLE:
Aslen Avustralyalı olduğunu okudum. Paris'e ne zaan ve neden gittin?


CATHERINE BABA: Başka seçeneğim yoktu. Paris beni çağırıyordu, ben de onu ilk olarak 1993'te, uzun zamandır kavuşmayı beklediğim bir sevgili gibi kucakladım.



ELLE:
Dünyadaki en şık insanların yaşadığı şehir olduğunu düşündüğün için mi taşındın oraya?


C.B.: Yalnızca en şık değil;  en ilham veren, güzelleştiren, eğlenceli ve tapılası insanların yaşadığı bir yer olduğu için!~


ELLE: Dünyanın en şık şehri hangisi sence?


C.B.: Şık olan aşktır... Ya da aşkla bağlı olduğumuz yer.



ELLE:
Avustralya'dayken ne yapıyordun?


C.B:  Bir yandan hayatı tanımaya çalışıyordum, bir yandan da Paris için hazırlanıyordum!



ELLE:
Paris'e gittikten sonra hayatın nasıl değişti?


C.B:  Paris benim doğum yerim aslında!  Stilimin değiştiğini söyleyemem ama olgunlaştığını ve kendine daha “couture''' vari bir yol çizdiğini söyleyebilirim. Hayat tarzıma gelince... Burada tamamen farklı bir boyut kazandı. Ama en önemlisi, Paris öncesinde yalnızca rüyadan ibaret olan her şey gerçeğe dönüştü!



ELLE:
Avustralya'dayken de moda editörümüydün?


C.B.: Hep “moda” denilen endüstrinin içinde çalıştım... Editörlüğe altı yıl önce başladım.



ELLE:
Stilinde 20'li ve 30'lu yılların ağırlığı hakim sanki.


C.B.: “Savaşlar arası dönem” stiline de, sinemasına da bayılıyoruuum. O zamanlar herkes ne kadar da harikulade görünüyormuş, öyle değil mi?



ELLE:
70'leri de seviyorsun sanki.


C.B.: Bayılıyoruuum! Özellikle şarkılar müthişmiş o zaman. Bir de 70'lerin tamamen 20, 30 ve 40'lı yıllardan ilham aldığını düşünüyorum.



ELLE:
Moda editörlüğünün yanında Chanel,Givenchy, Balmain ve Ungaro gibi markalara danışmanlık yaptığını okudum. En iyisi hangisiydi?


C.B: En iyisi şuydu diyemem, hepsiyle keyifle çalıştım. ~


ELLE: Sence de Paris'in en şık kadını sen misin?


C.B.:
  Bu soruyu yanıtlayacak kişi ben değilim ama ne yalan söyleyeyim, her köşesinden şıklık fışkıran bir şehirde böyle bir iltifata mazhar olmak hoşuma gitmedi değil.



ELLE:
En sevdiğin giysin ya da aksesuarın hangisi?


C.B.: Elie Top yüzüğüm... Elie benim canım!



ELLE:
Sana ilk yazmama sebep olan o güzel kırmızı süet pelerin nereden peki?


C.B.:  Ah, onu yıllar önce Paris'teki bir vintage mağazasından aldım. Bu arada rengi kırmızı değil, flamingo pembesi. Vintage Dior kendisi!



ELLE:
Pelerin giymek zor mu sence? Çok az kadın giyiyor çünkü.


C.B.:  Hiç de değil. Erkekler, kadınlar, çocuklar... Buradan ilan ediyorum: Herkes pelerin giyebilir!



ELLE:
Stil ne sence?


C.B.: İçen gelen, zamansız bir şey.



ELLE:
Senin stilin?


C.B.: Kişisel!



ELLE:
Paris stili?


C.B.: Daima şık.



ELLE:
Peki Paris şıklığının sırrı ne sence? Geçtiğimiz aylarda Paris'te sokak modası çekimi yapmıştım. Gördüğüm en şık kadınlardan biriki o da senin gibi bir moda eeditörüydü bana Paris şıklığının sırrrınınn, burjuva bir  his olmasıyla alakalı olduğunu söylemişti. Bu bana çok enteresan geldi. Sen ne düşünüyorsun? Sence de söz konusu olan stil olduğunda, Parisliler dünyanın burjuvasıdır diyebilir miyiz?


C.B.: Paris stili burjuva olabilir ya da olmayabilir, asıl önemli olan Parislilerin ona delicesine sadık olmalarıdır. Bu yüzden de, hiçbir suçluluk duymadan böyle bir genelleme yapılabilir diye düşünüyorum~


ELLE: Hızlı moda üretip satan hesaplı mağazalar hakkında ne düşünüyorsun?


C.B.:  Daha önceleri pek de takdir ettiğimi söyleyemesem de, zamanla ne kadar önemli ve gerekli olduklarını anladım.



ELLE:
Nelerden ve kimlerden ilham alırsın?


C.B.: Hayattan... Kitaplardan, filmlerden, müzik ve seyahatlerden!



ELLE
: Myspace'de 74 yaşında olduğun yazıyor.Cidden öyle misin?


C.B.:
Tabii ki değilim canım, ama 1935'e bayılıyoruuummm!





ELLE: Hiç evlendin mi? Çocuğun var mı?


C.B.: Hiç inanmadığım şeyler bunlar... Ama bu yıl çocuklar için bir triko koleksiyonu hazırlıyorum.



ELLE:
Beyaz tişört ve jean pantolonun var mı?


C.B.: Pamuklu beyaz tişörtlerden bahsediyorsan, hayır yok!! Ama hepsi de yüksek belli olmak üzere bir sürü jean'im var.



ELLE:
Beyaz tişörtler ve küçük siyah elbiseler hakkında ne düşünüyorsun?


C.B.: Bunlar boş birer kanvas gibidir. Elde edilecek sonuç, neyle nasıl tamamlandıklarına bağlı



ELLE:
Sence en sıkıcı kıyafet ne?


C.B.: Jean ve tişört ikilisi!



ELLE:
Uyurken ne giyersin?


C.B.: YSL, Opium içinde yüzerek uyurum!~


ELLE: En çok kullandığın aksesuar?


C.B.: O kadar çok var ki... Ama en önemlileri bileziklerim. Kolumda onlar olmadan evden çıkarsam çıplakmışım gibi hissederim.



ELLE:
En sevdiğin tassarımcılar?


C.B.: Bay Saint Laurent.



ELLE:
2010 yazında ne almalı? Senin en beğendiğin parçaları ve koleksiyonları merak ediyorum aslında.


C.B.:  Givenchy, Lanvin ve Haider Ackermann'a bayıldım bu yaz. Alaia'ya hep bayılırım zaten... Baskılar, renkler, bol drapelerle süslü bu koleksiyonlar tek sezonluk değil, sezonlar boyu yaşayacak cinsten. Onlarla asla moda kurbanı olamazsınız!



ELLE:
Ne kadar sıklıkta alış verişe gidersin?


C.B.:  Asla! Alış veriş değil, araştırma yaparım!



ELLE:
O halde, nerelerde araştırma yaparsın?


C.B.: Kitapçılarda, bit pazarlarında...



ELLE:
Yalnızca vintage alış verişi mi yaparsın, yoksa arada bir alış veriş merkezlerine de gider misin?


C.B.: Alış veriş merkezlerine çok nadir giderim, gitmem gerektiğinde bu Printemps olur.



ELLE:
Hangi görüntü seni sinir eder?


C.B.: “Jean pantolonun altına giyilen ama görünen g-string” görüntüsü. Hoyratlığın en üst noktası!



ELLE:
Sein dışında en şık kadınlar kimler Paris'te?


C.B.: Betony Vernon, Suzanne Von Aicher, Leonor Scherrer.~


ELLE: Paris'te en sevdğin yeme içme yeri neresi?


C.B.: Mathis&Maxim's.



ELLE:
Örnek aldığın ya da hayran olduğun kadınlar var mı?


C.B.: Marie Beltrami, Lou Lou de la Falaise, Betony Vernon, Eva Ionesco, Irnina Ionesco ve tabii ki annem.



ELLE:
En iyi arkadaşın kim?


C.B.: Öncelikle kendim... Sonrasında ailem ve tabii ki 16 yıl önce Paris'e geldiğim günden bu yana edindiğim dostlarım.



ELLE:
Sabah saat kaç gibi uyanırsın?


C.B.: Kuşlarla birlikte.



ELLE:
Giyinmen ne kadar sürer?


C.B.: 15 dakika. Trikolarımı giyiyorsam 15saniye!



ELLE:
Bir adamla ilk buluşmada ne giyersin?


C.B.:  O tarz buluşmalara çıkmam! Bir kadın öncelikle kendini etkilemeli, başkalarını etkilemek için giyinmek çaresizliğine düşmemeli.



ELLE:
En  sevdiin şarkı?


C.B.: Grace Jones'tan “Love is the Drug”.



ELLE:
Şu sıralar ne okuyorsun?


C.B.: Aynı anda iki kitap okuyorum: “ADangerous Liasion on Jean Paul Sartre and Simone de Beauvoir” ve “April Ashley's Odyssey”.



ELLE:
En sevdiğin film?


C.B..: Boom!~


ELLE: En iyi kırmızı ruj hangisi sence?


C.B.: Guerlain Geisha ve YSL 17.



ELLE:
Parfümün ne?


C.B.: YSL Opium, Lanvin Arpege ve Robert Figuet Fracas.



ELLE:
Yaz mı, kış mı?


C.B.: Kürklere bayıldığımdan kış! Canlarımın kürklerinden bahsediyor hepsi de ikinci el



ELLE:
Birini sürmen gerekirse, kırmızı oje mi,yoksa ruj mu?


C.B.: Ojesiz aslaaa!!



ELLE:
Tulum mu, harem pantolon mu?


C.B.: Catsuit. (Vücudu sımsıkı saran tulumlardan bahsediyor.



ELLE:
Çizme mi, ayakkabı mı?


C.B.: Topuğu olan herhangi bir şey!



ELLE:
Vanessa Paradis mi,  Charlotte Gainsbourg mu?


C.B.: Her ikisinin de babası Serge Gainsbourg'dur denilebilir!



ELLE:
Nicolas Ghesquiere mi, Christopher Decarnin mi?


C.B.: lle de birini seçmem gerekiyorsa, Nicolassss!



ELLE:
Fransız  ELLE'i  mi, İngiliz ELLE'i mi?


C.B.: Fransız ELLE'i bütün ELLE'lerin annesidir! ELLE Türkiye'yi seçiyorum.~


ELLE: “Purple” dergisi mi, “Love” dergisi mi?


C.B.: Purple!



ELLE:
Chanel çanta mı, Hermes çanta mı?


C.B.: Kırmızı, timsah derisi Hermes “Kelly”ye bayılırııım.



ELLE:
Gece mi, gündüz mü?


C.B.: Gece... Ve gündüz.



ELLE:
Sence hangisi daha önemli? Güzel olmak mı, şık olmak mı?


C.B.: Güzelliğin bir geçerlilik tarihi vardır.Zamanı gelince dolar... Stil hep vardır.

SON HABERLER

Dergide Bu Ay

ELLE Nisan Sayısı Çıktı!

ELLE Nisan Sayısı Çıktı!

Yeni sayımızın kapağında oyuncu Hazar Güçlü var.

BU SAYIDA NELER VAR?

E-Bülten Aboneliği

E-bültenimize şimdi abone olun,
magazin dünyasındaki tüm gelişmelerden anında haberiniz olsun.