OSCAR’IN İLAHİ GÜZELİ

Güçlü, güzel ve bir o kadar da tutkulu bir kadın; Cate Blanchett!

ELLE ONLINE ELLE ONLINE 28 Mart 2014
OSCAR’IN İLAHİ GÜZELİ
Kaç kadın, bu kadar kırılganken aksi, sessizken güçlü ve umursamazken tutkulu olabilir? Tiyatro ve sinemada her zaman çok güçlü karakterleri oynayan Cate Blanchett, Woody Allen'la çektiği son filmiyle En İyi Aktris dalında Oscar ödülünün sahibi. Eklektik duruşu, meydan okuma becerisi, etkileyici kariyer çizgisi ve muhteşem yoğunluktaki ses tonuyla tapılası Cate'in iç dünyasına davetlisiniz!





Sinemada, tiyatroda ve hatta özel hayatında kendine bir parıldayan isim yaptı: Eklektizm, meydan okuma becerisi ve etkileyici bir kariyer çizgisi... Sydney Theatre Company'yi yöneterek sahnede geçirdiği iki yılın ardından Cate, aralarında kendine Oscar kazandırabilecek Woody Allen'ın son filmi Blue Jasmine'in de bulunduğu iki filmle tekrar sinemaya dönüyor. Bu yetenekli ve bambaşka zarafete sahip Avustralyalı aktris; aynı zamanda bildiğiniz gibi Giorgio Armani'nin parfümü “Si”nin de yüzü.~Zarif ama aynı zamanda deli gibi meşgul olan, çoğumuzun yerinde olmak isteyeceği bu kadın, kimsenin hafızasından kolay kolay silinmeyecek.





ELLE: Gündelik hayatınız nasıl geçiyor?


CATE BLANCHETT: Gündelik hayatım oradan oraya gezen bir festival gibi. Ama genelde ev hayatına geri çekilmeyi inanılmaz rahatlatıcı buluyorum; bazılarının sıradan bulacağı beslenme çantası hazırlamak, yemek pişirmek, köpeği gezdirmek gibi şeylerin sadeliğini. Sydney Theatre Company'yi çalıştırmayı bıraktım (Eşi Andrew Upton, şu anda tek Sanat Direktörü ve CEO'su).





ELLE: Son zamanlarda hangi projelerde yer aldınız?


C.B.: Jean Genet'in The Maids'ini, Isabelle Huppert'le sahnede oynamayı yeni bitirdim. Geçen sene iki film çektim. Biri Woody Allen, diğeri de Terrence Malick'le.





ELLE: İkisi de efsanevi yönetmenler!


C.B.: Evet ve her ikisi de, birbirlerinden ancak bu kadar farklı olabilirlerdi. Woody diyaloglar arasındaki gerilimle, oyuncular ve durumla çok ilgili; öte yandan Terry'yle hikayenin bitmiş halinin neye benzeyeceğini bilemiyorsunuz. O daha çok atmosferle, insanların içindeki şiirsellik ve manevi hasletlerle ilgili.~ ELLE: İlginç roller bulmak zor mu sizin için?


C.B.: Sahnede Blanche Dubois, Lotte Kotte, Hedda Gabler gibi ikonik roller oynayacak kadar şanslıydım. Ama sinema bambaşka bir dünya. Tiyatroda olduğu gibi sinemada her zaman nihai sonuçlar üzerinde bir etkiniz olamayabiliyor. Bu sebeple sinemada her zaman büyük roller ilgimi çekmiyor. Bir oyuncu olarak deney yapabilmek için kendime alan yaratmaya çalışıyorum daha çok.



ELLE: Her zaman çok güçlü karakterleri oynuyorsunuz. Rollerinizi nasıl seçiyorsunuz?



C.B.: Öyle mi yapıyorum? Nasıl yapacağımı zaten bildiğim şeyler için çaba sarf etmek istemiyorum.



ELLE: Seçtiğiniz rollerle belli bir kadın imajı mı çizmeye çalışıyorsunuz? Bir mesajınız var mı?



C.B.: Hayır, insanları eğitmeye çalışmıyorum. Bir mesajım yok, kesinlikle yok. İnsanların eğlenmesini, eğer mümkünse kendilerini başka bir dünyada hissetmelerini istiyorum.



ELLE: Üç sene önce Sydney Theatre Company'yi yönetmek için eşiniz ve üç oğlunuzla birlikte Sydney'ye taşındınız. Nasıldı?



C.B.:
Kültürün değeri ve önemi hakkında ulusal ve uluslararası diyalogun parçası olmak tam anlamıyla ezber bozmaktı. Bir de elbette Avustralya'da büyük bir yetenek havuzu var. Yazarlar, tasarımcılar ve aktörler... Bu sebeple onların çalışmalarına yardım etmek, küratörlüklerini yapabilmiş olmak inanılmaz derecede ilham vericiydi. Bir aktris olarak böylesine konsantre ortamda sahne almak benim için de büyük nimetti.~ELLE: Kocanızla çalışmak nasıldı?


C.B.: Kolay! Pek çok insan bize dehşetle baktı, “nasıl oluyor da birlikte çalışabiliyorsunuz” diyorlardı. Ama biz her zaman işbirliği içindeydik. Yani kolay oldu, iş bölümü yaptık; aslına bakarsanız bu işi ikimiz de başkalarıyla yapamazdık.





ELLE: İş ve aile hayatı arasında nasıl denge kuruyorsunuz?


C.B.: Her çalışan çift gibi tam bir karmaşa içindeyiz. Sık sık tekerlekler patlıyor. Ama hem çocuklarınız, hem de kariyeriniz varsa sahip olduklarınızın kıymetini bilmelisiniz. Her zaman her şeyi başaramazsınız, her şeyi umduğunuz gibi yapamayabilirsiniz; çünkü hayat sizi çok farklı yönlere çekebilir. Destek veren ve yanımda duran bir eşim olduğu için son derece şanslıyım.





ELLE: Yani bir kadının her şeye sahip olabileceğine inanmıyorsunuz?


C.B.: Hiç kimse, kadın veya erkek fark etmez, her şeye sahip olamaz. Bunun için yeterli zaman yok. Şununla da yüzleşmek lazım: İş dünyası, çocuklu kadınları tam anlamıyla destekler şekilde yapılandırılmamış. Her şeye sahip olma kavramı insanlar üzerine inanılmaz baskı uyguluyor.~ ELLE: Üç oğlunuz var. Onları farklı yetiştiriyor musunuz?


C.B.: Kızlardan farklı mı demek istiyorsunuz? Onların cinsiyeti bir konu, karakterleriyse bambaşka. Her şeyden önce kim olduklarıyla ilgileniyorum; ama genelde biz onları insani yönden iyi yetiştirmeye çalışıyoruz: Merhametli ve yardımsever. Yaşadığımız dünya çok bencil ve sadece kendi duygularıyla ilgili, kendine dönük çünkü.





ELLE: Giorgio Armani tarafından yeni parfümü “Si”nin elçisi olarak seçildiniz. Nasıl bir his? Sizin için ne anlam ifade ediyor?


C.B.: Büyük hayranlık duyduğum Bay Armani tarafından, Si'nin yüzü olarak seçilmiş olmaktan ötürü kendimi son derece ayrıcalıklı hissediyorum. Bana göre, parfüm, “hayata evet!” demekle çok alakalıdır. Kadın olmanın pek çok yönüne inanılmaz olumlu etkisi bulunur. Bilirsiniz, tehlikeli ve heyecan verici olanların yanında; uysal, şehvetli ve şahsi olan yönler... Bu değerleri temsil etmekten şeref duyuyorum.





ELLE: Sizce koku, dişiliğin önemli bir kısmı mıdır?


C.B.: Dişilik bireysel ve kişiden kişiye değişebilen bir şey. Ama genel olarak bana göre kadınların en dişi halleri, kendilerinden hoşnut oldukları anlardır. Parfüm, kadınların kendilerini ve kim olmak istediklerini ifade edebilmeleri için çok narin; ama etkili bir araç. Kadının parfümü, kendisinden önce odaya girmemeli kesinlikle. Ama odayı terk ettiğinde arkasında, hafızanıza kazınacak hoş bir koku bırakmalı. Bence kadınlar bunun etkisinin farkındalar. Sadece mevcut bir notası olan değil; havada asılı kalan farklı notalara sahip bir parfüm üzerine çalışmak harika. Müthiş parfüm tam da böyle olmalı.~ ELLE: Cate Blanchett olmaktan mutlu musunuz? Yoksa bu, bir çeşit lanet mi?


C.B.: Çoğu zaman “CB”yim veya “tatlım”, “Cate” ya da “anne”. Sanırım sadece kamuoyunda Cate Blanchett'im veya resmi bir belge imzalamam gerektiğinde. Temel veya beceriyle desteklenmediği sürece ün, epey sınırlayıcı ve içi boş bir başarıya dönüşebilir.





CATE BLANCHETT'İN GÜZELLİK SIRLARI





ELLE: Size özel güzellik sırrınız nedir?


C.B.: Bence sağlıklı cilt her şeyin anahtarı. Düzenli olarak bakım ürünlerini kullanmak, sağlıklı beslenmek de işin önemli parçası. Mutlu olmanın da çok faydası oluyor.



ELLE: Sabah güzellik adına ilk ne yaparsınız?



C.B.: Mümkün olduğunca basit ve direkt bir güzellik rutinim var. Üşengecim ve fazla zamanım da yok. Ama hep sabah ve gün içinde güneşten koruyucu krem ve nemlendirici uygularım. Özel bir yere gidiyorsam o zaman bir maske, gece saç bakım maskesi kullanırım.





ELLE: En sevdiğiniz makyaj ürünleri hangileri; vazgeçemediğiniz üç temel ürün?


C.B.: Gündelik hayatta fazla makyaj yapan biri değilim. Genelde rimel ve allık sürerim, tabii aklıma gelirse; ama insanın modunu değiştirebileceği ve güne nasıl başlayacağını etkilediği için her zaman parfüm kullanırım.





ELLE: En sevdiğiniz koku?


C.B.: Si, elbette.





ELLE: Aldığınız en iyi güzellik tavsiyesi? Kimden aldınız?


C.B.: Birisi annemden: Zarafetle yaşlan ve ellerini nemlendir. Diğeriyse Liv Ullmann'dan: Her zaman bir şeye veya birine aşık ol, bu seni güzel kılar.





Virginie DOLATA
Röportaj: Cecile DELARUE, İngilizceden çeviren: Ayşe ERMERT, Fotoğraflar: Jan WELTERS ,Styling: Sofia ODERO

SON HABERLER

Dergide Bu Ay

ELLE Mart Sayısı Çıktı!

ELLE Mart Sayısı Çıktı!

Baharı Hande Erçel ile karşılıyoruz.

BU SAYIDA NELER VAR?

E-Bülten Aboneliği

E-bültenimize şimdi abone olun,
magazin dünyasındaki tüm gelişmelerden anında haberiniz olsun.