TASARIM EVRENi YARATAN ADAM

Yarım asırdır moda yapıyor

ELLE ONLINE ELLE ONLINE 13 Temmuz 2013
TASARIM EVRENi YARATAN ADAM
Giorgio Armani'nin kaybedecek hiç birşeyi olmayan bir gençten bir moda duayenine dönüşmesinin hikayesini dinlemeye hazır mısınız? İşte, özellikle gözünü moda sektörüne dikenler için kendi hayatlarına ilham kaynağı olacak çok özel bir yaşam...





ELLE: Bay Armani, hayat hikayenizi çok az kişi biliyor. Üç yıl tıp okuyup bir anda bundan vazgeçmişsiniz. Tıp eğitiminizi neden yarıda bıraktınız?


Giorgio Armani: insan vücudu/anatomisi her zaman ilgimi çekiyordu, bu yüzden tıp okumaya karar verdim. Fakat askerlik yüzünden eğitimime ara vermek zorunda kaldım. Bu olay şöyle işime yaradı: Hayatta gerçekten ne yapmak istediğimi düşünme fırsatım oldu. Tıp eğitiminden biraz uzaklaşınca aslında doğru yönde olup olmadığımdan emin olamadığımı fark ettim. Askerlik bitince büyük bir şans eseri Milano'nun en prestijli mağazalarından La Rinascente'de vitrin tasarımcısı olarak iş teklifi aldım. Bu iş sayesinde kıyafetler ve kumaşlarla haşır neşir olmanın bana ne kadar çok zevk verdiğini keşfettim. Herhalde bu yaptıklarıma da olumlu yansımış olacak ki kısa sürede erkek giyim departmanına satış görevlisi olarak atandım. Pazarın ne kadar sınırlı, kıyafet konusundaki seçeneklerin ne kadar az olduğu dikkatimi çeken ilk şey oldu. Kimse kişiye özel bir şey üretmiyordu! Ben de kendimce farklı silüet ve kesimler deneyip bu konuda bir şeyler yapmaya çalıştım. O zamana kadar yapılanlara zıt olarak, tamamen farklı yönde denemeler yaptım.


~


Alışılmış biçim ve katı çizgilerden farklı olarak bunların tam tersi kıyafetler tasarlamaya başladım. Kısa sürede Nino Cerrutti bana iş teklif edip markanın baş tasarımcısı olmamı istedi. Bu denemelerime devam etmem ve de fikirlerimi hayata geçirmek için bana gerekli fırsat ve kaynakları sağladı. Yakın arkadaşım Sergio Galeotti beni yoluma tek başıma devam etmem için cesaretlendiren kişi oldu. Ayrıca, işin business kısmı ile ilgilenmeyi kabul etti. İkimiz de çok genç ve naiftik, kaybedecek bir şeyimiz yoktu. Küçük bir ofis açabilmemiz için Volkswagen arabamı sattım. Böylece moda sektörüne ilk adımımızı atmış olduk. Hikayenin geri kalanı ise artık tarih oldu...



ELLE: O zaman daha uzak bir tarihe geri dönelim: Giorgio Armani nasıl bir çocuktu?
~


G.A.: Piacenza adlı küçük bir kasabada annem, babam, ağabeyim Sergio ve küçük kız kardeşim Rosanna'dan oluşan bir ailede büyüdüm. Savaş başladığında henüz beş yaşında bir çocuktum. Ve küçük bir yerde yaşamamıza rağmen savaşın tüm olumsuz etkilerini fazlasıyla hissettik, özellikle de duygusal anlamda. Ben sürekli savaş korkusu ile yaşadım. Birbirimize çok bağlı olmamız bunu daha kolay atlatmamızı sağlıyordu. Mesela annem bize her şeye rağmen normal bir çocukluk yaşatmak için elinden geleni yaptı. Yani sonuç olarak aslında mutlu bir çocukluk dönemi geçirdik diyebilirim. Ailecek kukla tiyatrosu yapmaya bayılıyorduk. Annem bize saatlerce kostüm dikiyordu!





ELLE: Modaya ilk adım attığınızda, daha doğrusu ilk mağazanızı açtığınızda planınız ve hayalleriniz neydi?


~


G.A.: 80'li yıllarda bu işe ilk başladığımda isteklerim çok sınırlıydı... Tek derdim bir yıl daha o sektörde var olabilmekti. Hiç beklemediğim bir şey olan bu büyük başarı beni çok şaşırttı. Hayalimdeki ikinci adım, yine çok belirli sınırlar içinde, yani İtalya'da ve yurtdışındaki belirli birkaç perakendeciye ürünlerimi satabilmekti. Fakat işlerim geliştikçe, kişisel ve profesyonel olarak ilgimi çeken başka bölgelere de uzamış olduk.


~


ELLE: Armani markasını meşhur eden ve patlatan o ilk önemli tasarım veya olay neydi?


G.A.: Paul Schrader'in “Amerikan Jigolo” filminde Richard Gere'ın kostümlerini biz hazırlamıştık. Sinemaya gidip filmi ilk defa izlediğimde, Richard Gere'ın dolabındaki tüm Armani gömleklerini, kravatlarını ve ceketlerini yatağın üzerine fırlattığı sahneyi unutamıyorum. Bunu moda tasarımcısı olarak kariyerimdeki en güçlü duygusal anlarımdan biri olarak hatırlıyorum. Bu film sayesinde gelen büyük başarı sadece Hollywood ile sınırlı kalmadı, tüm Amerika'ya da yayıldı.





ELLE: Sizce Armani'yi en iyi taşıyan ünlüler kimler?


~


G.A.: O kadar çok isim var ki bunları sıralamakta zorlanabilirim. Fakat ben genel olarak giydiği kıyafeti ile kişiliğini dışa vurmaktan çekinmeyen kadın ve erkekleri beğeniyorum. Ve kendi stilini bulmuş insanları; dikkat çekmekten çok elegan olmayı umursayanları. Cate Blanchett mükemmel bir örnek: Zarif vücudu kıyafetlerimi tam olması gerektiği gibi taşıyor ve gösteriyor. Her geçen gün biraz daha olgunlaşan güzelliği ile Cate Blanchett ideal Armani kadını: Sakin, kendinden emin, elegan, kendi ve dünya ile barışık bir kadın.





ELLE: Forbes dergisi iki defa sizi “En Başarılı italyan Moda Tasarımcısı” seçti. Sırrınız nedir?


~


G.A.: Her zaman çok çalışmanın sonuçsuz kalmayacağına inandım. Ve kendimi hep geliştirmeye çalıştım. Diğer bir deyimle, bir modacı olarak asla eski başarılarımın üzerine yatıp rahatlamadım. Hep yeniliklerin peşinden koştum. Başarımı biraz da “moda felsefem” dediğim şeye borçluyum. Yani ben “Devrim değil evrim” diyorum. Başarılı bir moda tasarımcısı olabilmek için net bir vizyonunuzun olması şart. Trendleri körü körüne takip etmenin bir faydası yok, trendler gelir ve geldikleri gibi de gider. Trendlere çok fazla takıldığınızda müşterilerinizi, hayranlarınızı ve en önemlisi de, kendi imzanız olan tarzınızı yitirmeniz elde değil. Ben kendi kişisel estetik anlayışıma çok inanıyorum ve kim ne derse desin, ondan taviz vermiyorum. Her sezon benim için en büyük meydan okuma, koleksiyonlarıma kendi stil anlayışım ve vizyonuma sadık kalarak yeni fikirler katabilmek.


~


ELLE: Sizin hakkınızda şöyle bir yorum yapılıyor: “Erkeklere centilmenliği, kadınlara da güçlü olmayı öğretti.” Bununla ne demek istiyorlar?


G.A.: Kariyerimi insanların giyim tarzlarını değiştirmeye adadım. Ünümü buna borçluyum. Bir taraftan, erkeklerin daha rafine giyinmeleri için, diğer taraftan, toplumda ve iş hayatındaki yükselen rolünü düşünerek kadınlar için, zarafet ve stilden taviz vermeden, çok daha güçlü bir gardırop yaratmaya çalıştım. Kıyafetlerin çok daha sofistike olduğu bir döneme giriyoruz, ben de koleksiyonlarımı hazırlarken insanların değişen taleplerine cevap vermeye çalışıyorum.


~


ELLE: Armani sadece moda tasarımı ile sınırlı bir marka değil, birçok yan markanız var. Tüm bunları bir arada yürütmek zor olmuyor mu?
G.A.:
Hayır, hiç de zor olmuyor! Bu, bir yaşam tarzı markasını kapsayan bir evren yaratma sürecimdeki stratejimin bir parçası. Yaratıcılığa dair bir felsefenin ve belirli bir yaklaşımın farklı alanlarda (moda, tasarım, aksesuar, parfüm, vs.) nasıl değişik bir estetikte hayat bulup daha komplike bir yaşam tarzına, bir Armani yaşam tarzına dönüştüğünü görmek çok keyifli.





ELLE: Ün, başarı, para... Tüm bunlara sahipsiniz. Bu bütünün içinde eksik olan bir şey var mı?


~


G.A.: Pişmanlıklarım yok, ama zamanı geri alma fırsatım olsaydı özel hayatıma daha fazla zaman bırakmaya çalışırdım. Kariyerimi ve şu anda bulunduğum yeri çok, gerçekten çok çalışmaya borçluyum. Hafta sonları, akşamları, tatil günlerimde... Hep çalıştım. İşim, benim hayatım. Zaten başarı, fedakarlıklar gerektiriyor. Şimdi artık kendime daha çok vakit ayırmaya çalışıyorum. Hafta sonlarım artık sadece bana ait.


~


ELLE: Bir söyleşinizde “Zaman hiçbir zaman yetmiyor” demiştiniz. Kendiniz dışında başka ne için daha fazla vaktinizin olmasını isterdiniz?


G.A.: Doğru okumuşsunuz. Günde 10-11 saat çalışıyorum. Ailemle daha fazla vakit geçirebilmeyi dilerdim. Fakat yine de çok şanslıyım, tüm aile üyeleri çok yakınımda, hatta bazıları şirketlerimizde çalışıyorlar. Ne zaman tatile çıksam ailem hep yanımda olur.





ELLE: Hayatınızdaki vazgeçilmez şeyler neler?
~


G.A.: Ailem ve arkadaşlarım. Fakat “maddi dünyaya” dair bir şey seçmem gerekiyorsa bu yatım Mariu olurdu!





ELLE: Mükemmeliyetçi bir insan olmak sizi yormuyor mu?
G.A.:
Haklısınız, ben mükemmeliyetçi bir insanım. Ve bu bazen gerçekten yorucu oluyor. Özellikle de benimle çalışan insanlar açısından. Çünkü her detayı kurcalarım.





ELLE: Hayatınızdaki en büyük lüksler neler, yani kendinizi nelerle şımartıyorsunuz?
G.A.:
En büyük lüksüm, kendime yaptığım en büyük hediye, yatım Mariu.





Röportaj: SUZAN YURDACAN

SON HABERLER

Dergide Bu Ay

ELLE Mart Sayısı Çıktı!

ELLE Mart Sayısı Çıktı!

Baharı Hande Erçel ile karşılıyoruz.

BU SAYIDA NELER VAR?

E-Bülten Aboneliği

E-bültenimize şimdi abone olun,
magazin dünyasındaki tüm gelişmelerden anında haberiniz olsun.