GİTMEK ÖZGÜRLEŞTİRİR

Yola çıkmak, geri dönmek, bambaşka tecrübeler ve yeni karşılaşmalar vadeden yolculuk, seyahat etmenin ve tatilin ötesinde daha derin ve engin mesafelere açılıyor.

ELLE ONLINE ELLE ONLINE 04 Eylül 2018
GİTMEK ÖZGÜRLEŞTİRİR Trunk Archive

Kış mevsiminin curcunasından önceki son çıkış, ağustos. Tatil yapmak, kaçmak, gitmek, uzaklaşmak, yavaşlamak, stresli hayatımıza dopdolu parantezler açmak, kısaca mutlu ve iyi olmak hepimizin hayali. Bu hayal de en çok yaz aylarında somutlaşıyor, en çok yazın sabırsızlanıyor. İçimizdeki homo touristicus beynimizi kemirmeye başlıyor. Peki neden tatile çıkmak istiyoruz? İş hayatı koşullarında sürekli baskı altında yaşayan bizler tatile gitme kararından onu yaşamaya uzanan süreçte özgürlüğümüzü ilan ediyoruz. Tatilde olmanın, başka bir yerde bulunmanın verdiği özgürlük duygusu dışında tatili seçmek, sadece kendimiz için bir şey yapabilmek bile özgürlüğün ta kendisi. Hele son yıllarda gelişen teknoloji, TripAdvisor ve benzeri seyahat uygulamaları sayesinde turizm sektöründe çalışan profesyonellere de ihtiyaç duymadan, tamamen özgür takılabiliyor, gideceğimiz destinasyonun tüm detaylarına tek başımıza karar verebiliyoruz. Kendimizle, kültürle, parayla, hayallerimiz ve teknolojiyle kurduğumuz ilişki aslında turistik alışkanlıklarımızı da ele veriyor. Bazen boşlukta olmak istiyor, çöllere, ücra köylere ya da dağlara seyahat ediyor, bir yoga kampında ruhumuzu dinlendiriyoruz. Bazen “farniente”nin çekiciliğiyle plajda amaçsızca uzanmak geçiyor aklımızdan. Hiç durmadan öğrenmek ve keşfetmek arzusu benliğimizi ele geçirdiğindeyse, her yerinden bilgi fışkıran şehirleri altüst etmek istiyor, kültürel bir bombardıman yaşıyoruz. Bazen de köklerimize dönmek için ailemizi, doğduğumuz toprakları ziyaret ediyoruz. Bugün gezegenimiz 675 milyon turistin akınına uğruyor. Zamana ve yıllara, kişinin karakterine, ekonomik gücüne göre değişen tatil kavramında değişmeyen tek şey, rutinden kopma ve macera arama arzusu olsa gerek. Seyahat unutmak, keşfetmek, tanımak, yenilenmek, dönüşmek ve aşık olmaktır. Şimdi yola çıkma zamanı.

TATİLİN TARİHÇESİ

Tarih boyunca avlanma, merak, sağlık, din, ticaret, eğlence ve boş zaman geçirme gibi farklı amaçlar doğrultusunda gerçekleşen seyahat eylemlerinin yarısına yakını tatil odaklı oldu. Tatil kavramının nasıl doğup geliştiğine baktığımızdaysa temelinde bağbozumu ve çiftlik işlerinin olduğunu görürüz. 18’inci yüzyılda tatiller tarım şartları doğrultusunda kaymakamlık tarafından belirleniyordu. Fransız tarihçi Andre Rauch, La Paresse, Histoire d’Un Peche Capital kitabında, 18’inci ve 19’uncu yüzyıllarda İngiliz aristokratlarının Manş Adaları’nda termal bakımları popülerleştirdiklerini, ardından da Cote d’Azur’e geçerek o bölgeyi de bir tatil beldesine dönüştürdüklerini anlatıyor. Theobald F. William da The Meaning, Scope and Measurement of Travel and Tourism isimli çalışmasında kitle turizminin endüstri devrimiyle birlikte ilk olarak İngiltere’de, orta sınıfın yükselişi ve ulaştırma imkanlarının ucuzlamasıyla başladığını söyler. Fransa’da 1936 yılında elde edilen ve 1789 Devrimi’yle eş değer sayılan maaşlı izin günleriyse, tatilin tarihçesinde hatırlanması gereken önemli bir başlık.



David le Breton Yürümeye Övgü kitabında yürüme eylemini inceliyor ve hayatımızın en önemli kararlarını yürürken verdiğimizi anlatıyor.


SADECE YÜZDE 7’MİZİN PASAPORTU VAR

Turizmin, 1980’li yıllardan itibaren uygulanan teşvikler ve küreselleşmeyle hızla geliştiği Türkiye’de seyahat ve tatil algısı hakkında bilgi edinmek için sözü Prontotour CMO’su Gürkan Erol’a bırakalım: “Seyahat etmekten keyif alan ve amaçlarını çeşitlendirerek seyahat eden bir ülke olduğumuzu söyleyebilirim. Tur şirketleri eskiye göre daha rekabetçi fiyatlarla paketler oluşturabiliyor. Teknoloji ve dijitalleşme seyahat kararı almayı ve eyleme dönüştürmeyi kolaylaştırırken sosyal medyanın bazı destinasyon ve tesislerin öne çıkmasında etkin olduğunu görüyoruz. Ancak toplam nüfus göz önüne alındığında tatil amaçlı seyahatler hala düşük. Türk halkının sadece yüzde 7’sinin pasaportu bulunuyor. İlk defa yurt dışına çıkacaklar daha çok 1-3 saatlik uçuş mesafesinde olan coğrafyaları veya vizesiz yakın yerleri tercih ediyorlar. İlk sırada kültürü, tarihi ve lezzetleriyle sizi mutlaka tatmin edecek olan İtalya var. Yine Balkan coğrafyası ve Orta Avrupa rotaları diğer seçenekleri oluşturuyor. İspanya ve Benelüks ülkeleri her mevsim tercih ediliyor. Portekiz ve Endülüs’e özellikle iki yıldır yüksek talep var. Son yıllarda Uzak Doğu’ya, Tayland, Vietnam, Kamboçya,  Singapur gibi ülkelere ilginin arttığını görüyoruz. Gemi ve nehir turları da yoğun talep alıyor. Kişiye özel seyahat kavramı gelişiyor. Erasmus gibi eğitim programları sayesinde gençler daha çok seyahat ediyor. Bize gelen verilere göre beyaz yakalı kesimin her yıl mutlaka yurt dışına çıkmak istediğini, 45 yaş ve üzeri grubun da yıllık seyahate çıkma sayısının arttığını gözlemliyoruz. Yurt dışında daha çok emekliler seyahat ediyor ve tatil paketleri satın alıyor. Ülkemizde de emeklilerin seyahat etmelerini sağlamak için kamusal kampanya ve desteklerin sağlanması gerektiğini düşünüyorum.”



Seyahat Sanatı kitabında seyahat etmeyi masaya yatıran Alain de Botton, farklı yazar ve ressamların hayali rehberliğinde okuyucuları renkli bir yolculuğa çıkarıyor. Fransız etnolog Marc Auge’yse kitabında turist olma psikolojisini irdelerken turizmle seyahat olgularının farkına değiniyor.


İMGESEL SEYAHATLER

Gitmek istediğiniz destinasyonları hangi kriterlere göre seçersiniz? Mesela neden Uzak Doğu’ya değil de İtalya’ya gitmek istersiniz? Sosyolog Rachid Amirou imgesel seyahatler (imaginaire de voyages) diye bir kavramdan bahsediyor, edebiyatın, tarihin ve kültürün kişinin mental dünyasını etkileyip ona seçimler yaptırabileceğini anlatıyor. Örneğin bazı insanlar hayallerinde New York’u Henry Miller’ın kitaplarında okudukları gibi kurgularken bazıları Woody Allen’ın filmlerinde gördükleri kareler doğrultusunda resmeder. Kısaca semboller bütünü olarak tanımlayabileceğimiz, kişinin kültürü ve dış dünyayla olan ilişkisi sonucu oluşan imgeselseyahatler belirler gidilecek destinasyonu. Yazar Jean-Didier Urbain, Secrets de Voyage kitabında destinasyonda yaşanan gerçek tecrübelerin imgesel seyahatlerle uyuşmadığında yolculuğun bir hayal kırıklığına dönüşebileceğinden dem vuruyor. Kısaca hayalle gerçeğin ayrışması durumu.

KADINLAR YALNIZ DA SEYAHAT EDİYOR

Yine de yola çıkmaktan, yolda karşılaştıklarımız bizi bazen hayal kırıklığına uğratsa da gitmekten vazgeçmiyoruz. Gitmek, engellenemez bir dürtü. Son yıllarda gitmenin, seyahat etmenin kadınlarda büyük bir tutkuya dönüştüğünü gözlemliyoruz. Global araştırma şirketi Millward Brown’ın 2015 yılında gerçekleştirdiği uluslararası bir çalışma, o yıl dünyada seyahat edenlerin yüzde 15’inin yalnız ve bunların yüzde 40’ının da kadın olduğunu açığa çıkarıyor. Özgürlük, kimseye bağımlı olmamak, egoist bir arzu, yeni insanlarla tanışabilme fırsatı, turist kalmamak ve gidilen kültüre entegre olmak, tek başına gitmenin ve başarabilmenin verdiği özgüven solo seyahatlerin motivasyon kaynakları. Sözü 18 yaşından beri seyahat eden yazar Bahar Akıncı’ya (@baharakinci) bırakıyoruz: “Benim için seyahat etmek, gitmek ya da varmak değil. Yolda olmak başlı başına bir seyahat. Seyahat ettikçe dünyada ne kadar az yer kapladığımı görüyor, egolarımı törpülemeye çalışıyorum; bu da beni daha anlaşılabilir bir insan haline getiriyor. Şaşırmıyorum ve yargılamıyorum. Her insanı kendi ortamı, kültürü ve yaşam alışkanlıkları içinde kabul ediyorum. Dünyanın pek çok ucuna tek başıma gittim. Hala da gidiyorum. Ama özellikle iyi tanıdığım yol arkadaşlarımla yaptığım seyahatler bana ayrı bir keyif veriyor. Seyahat ederken aynı zamanda içerik ürettiğim ve rehberler hazırladığım için arkadaşlarımın bana katkısı paha biçilemez. İyi yol arkadaşları bulduysanız, bence peşlerini bırakmayın.”

YOLCULUKLAR VE ÖZGÜRLÜK HALLERİ    

21 yaşından beri genellikle yalnız seyahat ettiğini anlatan Burcu Başar (@bizarrejourneys) yolda olmanın farklı özgürlük duyguları çağrıştırdığını anlatıyor. Bize Tayland`ın kuzeyindeki Chiang Mai bölgesinden yazıyor: “Seyahatteyken gördüklerime ve duyduklarıma karşı ilgi ve algı oranım günlük hayatıma göre çok daha yüksek. Bu anlamda da seyahat, kişisel gelişimim için olmazsa olmaz olgulardan birisi. Seyahat etmek, özgürlük hissini sadece fiziksel yalnızlık şeklinde değil, bilindik ve çağrışım yapan mekanlardan da uzakta olarak yaşamama olanak vermesi açısından önemli. Kimi bölgelerde etrafınızda konuşulan dili anlamamanız bile farklı bir özgürlük hissi verebiliyor. Japonya’ya dört kez gittim. Her gittiğimde hem o kültürle hem de benim o ülkeyle olan ilişkim üzerinden kendimle de ilgili yeni şeyler keşfettim. Yalnız yolculukları tercih ederim. Tek başınayken rotayla aramda daha hızlı ve derin bir bağ oluşabiliyor; tamamen buna konsantre olabiliyorum. Güney Amerika ve Antartika dışında her kıtaya gittim. Yola çıkmak isteyenlere Ağustos ve Eylül için İskandinavya`yı önerebilirim.”

“YÜRÜMEK VE DANS ETMEK, İKİSİ DE İLKEL”

Koreograf ve performans sanatçısı Dicle Doğan (@hareketamiri), dünyayı ve kendini yürüyerek keşfediyor. Kilometrelerce yol arş��nlamak ve dans etmek, Doğan’ın engin dünyasını tanımlıyor. Şu sıralar Almanya’da bulunan Doğan,  Kara Ormanlar ve Japonya’daki Shikoku hac yolu için yürüme hazırlığında.

“Kalabalıkları, fikirleri, sabitliği, olması gerekenleri sevmediğimi fark ettiğim gün yola çıkmaya karar verdim. Yoluma çıkan bütün fikirlere mesafeliyim. Ezberleri bozmak ve hayatta başka türlü üretim biçimleri yaratabileceğimizi söylemek istiyorum. Sadece kendimi duymaya ihtiyacım vardı. Kendime maruz kaldığımdan ve hiçliği aradığımdan beri yollardayım. Yürümek, tekrar eden bir eylemin içindeki değişimleri fark edebilmek için muazzam bir eylem. Manzara, bedende hissettiğiniz acı, ritim, zaman kavramı her adımda değişiyor.

Zamansızlaşıyorsunuz ve gündelik yaşamın bize sunduğu her güne ait olan o ezber kalıplar darmaduman oluyor. Çünkü hangi günde, hangi kasabada, hangi saatte olduğunuzu fark etmeyecek kadar zihniniz boşalıyor. Gündelik hayatta deneyimlediğini düşündüğün her şey yürümenin yalınlığıyla bambaşka cevaplar buluyor. Yürümeye bu yüzden hayranım. Arkadaşlarım mazoşist olduğumu söylüyor. Onca yara bere, ayak parçalanması, sırtımdaki çantanın ağırlığının bedenimde oluşturduğu kalıcı hasarlar, ağrılar, uzun süren yalnızlık ve zaman zaman susuz kalmak. Tüm bu zorlukları aşmak beni olgunlaştırıyor. İtalya’dan Fransa’ya 650 kilometre yürüdüm. İspanya’dan Portekiz’e 850 kilometre yürüyerek ulaştım. Ve daha bir sürü rota... Yürümek ve dans etmek. İkisi de ilkel. Yürürken de hareket ederken de aynı güneşe farklı açılardan bakabilmeyi deniyorum. Dans ederken olduğu gibi yürürken de içgüdülerimin beni yönlendirmesine izin veriyorum.”

“DÜNYAYA GELME SEBEBİMİZ, SEYAHAT”

Duygu Sar ve Bilgehan Çelik (@bizevdeyokuz) yıllardır birlikte geziyorlar; 70’den fazla ülke görmüşler. Söz Duygu’da:

“Biz Evde Yokuz, dört yıldır var ama biz 18’imize bastığımızdan beri geziyoruz. Seyahat etmek, hayatımın farklı evrelerinde farklı şeyler ifade etti. Üniversiteyken seyahat demek daha çok özgürlük ve eğlenceydi. Daha tecrübeli seyyahlar olup daha zor destinasyonlara seyahat etmeye ve dağcılık, çöl geçişleri gibi daha maceralı şeylere soyununca kendini gerçekleştirmek ve geliştirmek oldu. Bugünse hayatın ta kendisi. Biz Evde Yokuz’la bir yerleri dönüştürmekte ya da insanların kişisel eşiklerini kırmakta katalizör olabildiğimizi gördüğümüzden bu yana ‘Bizim dünyaya gelme sebebimiz buymuş’ diyoruz. Ölmeden önce yaşamak istediğimiz bazı tecrübeler var. Örneğin Kanada’da balinalarla kano yapmak, Arjantin’de tango öğrenmek, Amazonlar’daki araştırma merkezinde gönüllü olmak, bir Hollywood setinde figüran olmak, CERN’deki Büyük Hadron Çarpıştırıcısı’nı görmek … Bu deneyimleri yaşamak için bulundukları yerlere gidiyoruz. Elbette gitmişken oraları görüyoruz. Gezilerimizi içerikleştiriyoruz. Aslında bizim bunlardan bağımsız bir prodüksiyon ve içerik ajansımız da var. Bir gün hayalimiz ajansı da kapayıp sadece seyyah olmak. 70’i aşkın ülke gördük, kimisine birçok kez gittik. Benim 20’şer kez İsveç ve İsviçre’ye gitmişliğim vardır. Dört sene Amerika’da, iki sene Fransa’da yaşadım. Kaç kez bavul yaptığımı hiç saymadım.”

“KEŞİF HEP DEVAM EDİYOR”

Çizenbayan (@cizenbayan) olarak tanınan Elif Tanverdi’nin müzik dışındaki en büyük tutkusu seyahat:

“Avusturya Lisesi’nde hazırlık sınıfındayken ilk defa tek başıma bir dil kursuna gittim. Keşif o zamandan beri hiç bitmedi. Seyahat benim için keşfetmek, özgürlük, kendini ve dünyayı tanımak, sınırlarını görmek anlamına geliyor. En son saydığımda 45 ülke gördüğümü fark ettim. Kendimi hiçbir yere tam olarak ait hissetmiyorum ama bu, seyahat etmekten mi yoksa vatandaşı olduğum ülkeden mi kaynaklanıyor, tam bilemiyorum. En çok, özgürlüğün ve hoşgörünün bulundukları yere aitim ben.”

Seyahat etmek insanın bir nevi kendisiyle, yalnızlığıyla randevusu anlamına geliyor. Kişi boşluk, sessizlik ve keşif duygusunun tadını çıkarırken sadece teknoloji, iş ve görevlerden değil, insanlardan da kaçmak ve sadece kendisinden sorumlu sayılmak istiyor.


“GİTMEK İYİDİR, VAZGEÇMEK FERAHLIKTIR”

Fransız yazar Saskia Cousin, Sociologie du Tourisme isimli kitabında dünyanın büyük bir turizm tiyatrosuna dönüştüğünü yazıyor. Sınırların kalkması ve mesafelerin kısalmasıyla artık daha çok geziyor ve yola çıkıyoruz. Bazen eski alışkanlıklarımızla seyahat ediyor, bazen de her şeyi geride bırakıp yepyeni şeyler öğrenmeye açık bir çocuk heyecanıyla arşınlıyoruz yolları. Gitmek sadece bir parantez olarak kalabiliyor, hafif, dinlendiren bir eylem, turistik kelimesiyle tanımlanmış alelade bir faaliyetle sınırlı kalabiliyor. Bazen de kişiyi değiştiren, entelektüel getirileri ve kazanımlarıyla insanın zincirlerini kırmasına olarak veren devrimsel bir eyleme dönüşebiliyor. Gitmek yer değiştirmeden, olduğumuz yerde kalarak da gerçekleşebiliyor. Mekansal olmayan ruhsal gidişler yaşayabiliyoruz bu hayatta; bunlar cesaret ve güç isteyen yolculuklar.

Mine Söğüt’ün, 15 Temmuz 2018 tarihli Cumhuriyet Pazar’da kaleme aldığı, Vazgeçemediğiniz Şeyler başlıklı yazıdan bir alıntıyla bitirelim: “Gitmek iyidir. Vazgeçmek ferahlıktır. Başka şeyleri merak etmek, denemek zenginliktir. Bir ömürde birden fazla hayat deneyimleyebilmek bilgeliktir.”



YAZI: SELİN MİLOŞYAN

ELLE, Ağustos 2018 sayısından alınmıştır.


ETİKETLER
SON HABERLER

Dergide Bu Ay

ELLE Nisan Sayısı Çıktı!

ELLE Nisan Sayısı Çıktı!

Yeni sayımızın kapağında oyuncu Hazar Güçlü var.

BU SAYIDA NELER VAR?

E-Bülten Aboneliği

E-bültenimize şimdi abone olun,
magazin dünyasındaki tüm gelişmelerden anında haberiniz olsun.