Başarılı kadınları seviyoruz. Onların ilham veren hikayelerini dinlemekten keyif alıyoruz. İlkay Gürpınar da işte oa kadınlardan biri... Önceden düşünülmüş bir kariyer planıyla yola çıkmadığını anlatarak başlıyor söze İlkay Gürpınar: “Aslında üniversiteden mezun olduktan sonra bile reklamcı olacağımı bilmiyordum. Boğaziçi'nde siyaset bilimi, sonra Seattle'daki University of Washington'da pazarlama okudum. Bir yandan da hep bir şeyler yazıp çiziyordum. Elimdekilerle ajansları gezerken Y&R Reklamevi'nde reklam yazarı olarak işe başladım.” Her daim fikirler üretmekten zevk aldığını söyleyen, kendi haline bırakıldığında bile yazıp çizdiğini anlatan İlkay Gürpınar'ın başarısının ardında meslek aşkı ve içten gelen yaratıcılığın bulunduğunu tahmin etmek güç değil.
2011 yılında “Yılın Reklamcısı”, Women to Watch araştırmasında “Türkiye'nin En Başarılı 15 Kadınından Biri” seçildiniz. Sırrınız nedir?
İnsanın hayatında sahip olabileceği en büyük lüks, sevdiği bir işte çalışıyor olması bence. İşinizi seviyorsanız çok çalışmak yormuyor, Bir de mizacım bu mesleğe uygun bence. Her şeyi kolaylıkla unutabiliyorum. Pozitif, mutlu mizaçlı kişilerin reklam dünyasında daha rahat ilerlediğini görüyoruz.
Kreatif dünyada bir kadın olarak mesleğiniz boyunca ne tür zorluklarla karşılaştınız? Nasıl alt ettiniz bunları?
Kadın olarak çok azız bu dünyada. Durum böyleyken önce sadece kadın olduğunuz için dikkat çekiyorsunuz. Bakış açınız önemseniyor. Ancak kreatif dünyada erkek gibi düşünebilen kadınların daha başarılı olduğunu da görüyorum. Bir yandan topuklunuzu giyseniz de diğer yandan yaramaz erkek çocuğu gibi fikir bulmanız gerekiyor. Çünkü aslında fikir denen şey, yaramazlıktan çıkıyor.