Geçtiğimiz hafta yapılan Paris Haute Couture haftasında koleksiyonunu sergilyen Serkan Cura ile planları, tarzı ve kendisi hakkında kısa bir sohbet gerçekleştirdik!



Çocukluğunuzdan bahsedebilir misiniz biraz? İçinde bulunduğunuz ortam nasıldı?


Ben doğmadan, annem büyükannemin rahatsızlığı sebebiyle Türkiye'den ayrılmış. Türkiye'de anne karnına düşmüş olsam da, Belçika'da doğdum, Brüksel'de büyüdüm. Ortamım oldukça feminendi ve zamanımı tek başıma geçiriyordum. Meşhur bir vintage butiğin yakınındaydı evimiz. Her gün gider, harçlığımın yettiği kadar vintage parça alırdım. Sanırım ilhamımın ana kaynağı burası oldu. 13 yaşındayken modayla daha yakından ilgilenmeye başladım. Şapkalar, kadınlar için iç çamaşırları yapıyor, kürk ve tüylerle eksantrik çalışmalarda bulunuyordum. Aslında bu şekilde birçok teknik geliştirdim.





İlhamınızı nelerden ve kimlerden alıyorsunuz?


Jean Paul Gaultier, Alexander McQueen, Erté, Bülent Ersoy ve doğa!





Günümüzün genç yetenekleriyle ilgili fikirlerinizi öğrenebilir miyim?


Gelişimlerini ve farklılıklarını görmek çok heyecan verici. Fakat farklı olmak için kendi kimliklerini ortaya koymaları gerektiğini düşünüyorum.





Fütüristik işler yapan bir tasarımcı olarak modanın geleceğini nasıl görüyorsunuz?


Modanın geleceği, insanlar ne yaratırsa o olacak. Yeni jenerasyon, yeni esinlenmeleri ve fikirleri beraberinde getirebilir, hayal edemeyeceğimiz bir yere ulaştırabilir.





Çekimimizde tasarımlarınızı sanatçı Joana Kohen giydi. Şimdiki sanat dünyasıyla ilgili ne düşünüyorsunuz? Moda sanat olarak kabul edilebilir mi?


Ekonomi içinde bulunduğumuz dönemde yaratıcılığı baltalıyor. Oysa hayallerimizi gerçekleştirmek için pozitif dinamiklere sahip olabiliriz. Koleksiyonlarımda yaratmaya çalıştığım da bu. Ve evet bence moda kesinlikle sanat! Hem de büyük S harfiyle “Sanat”! Bir yaşam ve düşünce sanatı.





SILA GÜVEN