Paris Moda Haftası’nda Lanvin, yeni sezon koleksiyonuyla nostaljiyi modern bir dille buluşturdu. Markanın kreatif direktörü Peter Copping, Lanvin’in kurucusu Jeanne Lanvin’in 1920’lerdeki tasarımlarına dönerek, geçmişin izlerini bugüne taşıyan sade ama etkileyici bir koleksiyon sundu.

Koleksiyonun odak noktası, bu sene yüzüncü yılını kutlayan art deco dönemiydi. Mavi tonlar hem dekorasyonda hem de parçalarda sıkça karşımıza çıktı. Bu mavi, Jeanne Lanvin’in Paris’teki özel dairesinden ilham alıyor ve markanın tarihindeki önemli bir renk olarak öne çıkıyor.

Tasarımlar oldukça giyilebilir ve zarifti. Düşük belli elbiseler, geometrik desenler, baş bantları ve yumuşak siluetler 1920’lerin stilini günümüze uyarlıyordu. Copping arşivdeki işlemeleri kimi zaman tül arkasına gizlemiş, kimi zaman baskıya dönüştürerek daha modern bir hale getirmişti. Lüks hissi vardı ama daha çok sade ve özenli bir şıklık söz konusuydu.

Koleksiyonda, Jeanne Lanvin’le özdeşleşen “robe de style” formu da yer aldı. Bu elbiseler, klasik formdan uzaklaşıp yumuşak kumaşlar ve rahat kesimlerle daha gündelik bir hal almıştı. Copping kadın koleksiyonuyla birlikte erkek parçalar da sundu. Yumuşak kesimli takımlar ve uzun yazlık ceketler sade ama şık bir görünüm sunuyordu. Erkek modellerin başlarına sardığı kumaşlar dönemin bale sanatçılarına küçük bir gönderme gibiydi.

Peter Copping’in Lanvin için hazırladığı bu ikinci koleksiyon markanın köklerine sadık kalırken onu bugüne taşımanın dengeli bir örneği oldu. Hafifliği, sadeliği ve geçmişle kurduğu bağ sayesinde Lanvin’in gelecek sezonlarda daha çok konuşulacağı şimdiden belli.