Açık denizlerde kapıldığımız akıntıların bizı̇ nereye götüreceğı̇ kimi zaman belirsiz olabilir. Ama doğru rüzgarı arkanıza aldığınızda ufuk çizgisine kadar keşfedecek çok yol var. Tıpkı huner’in yaptığı gibi! Tam yol ilerı̇! Hüner Aldemir, yelken kumaşlarına verdığı̇ ikinci bir hayatla onları birer çantaya dönüştürüyor. Keşfe çıkıyoruz.
PUPA YELKEN
2016 yılında Venedik Bienali 15. Uluslararası Mimarlık Sergisi’ne Türkiye, Darzana başlıklı projeyle katılmıştı. Darzana, tersane kentleri olan Venedik ve İstanbul arasındaki ortak kültürel ve mimari mirası vurguluyordu. Hüner Alde- mir de organizasyon işlerinde deneyimli olduğu ve bienale ilgi duyduğu için projeye dahil olmak istiyor. Aldığı moda eğitimini (New York’taki Pratt Institue’da moda tasarımı okumuş), yaptığı stajları düşününce tanıtım amaçlı üretilecek çantaları tasarlamaya ve hayata geçirmek konusunda çalışmalara başlamış. O anlarda haberi olmasa da, markasının ilk tomurcukları atılmış oluyor. Projenin kendisinden ilhamla yelkenlerden çanta yapmaya başlıyor. “Yelken kumaşı neye benzer, üzerinde nasıl çalışılır ya da ondan çanta yapılır mı hiçbir fikrim yoktu, bir anda çalışmaya başladım.”
“Bir yelken kumaşı genelde 30 metre oluyor. Halatların geçtiği kenarları kullanmaya özellikle özen gösteriyorum, çünkü bu hoşuma gidiyor. Her çantaya da farklı bir özellik katıyor. Beş yıldır ürettiğimiz her tasarımın kesim artıkları duruyor. Daha sonra kullanmak için saklıyoruz. Doğada çözülebilir kumaşlar olmadığından kesinlikle atmak istemiyorum. Araştırmaya başlayınca Amerika’da New England’da insanların gündelik ihtiyaçlarını karşılamaları İçin yelkenlerden çanta yaptıklarını gördüm. Aslında ne kadar zor olacağını bilsem başlamayabilirdim. Her şeyi tek tek elde kesiyoruz, makine kullanmıyoruz. Her yelkenin kendine has dokuları ve kısımları var. Asıl iş, üretilen çantaların benzersiz olabilmeleri için o detayları tasarım sürecine doğru dahil edebilmekte.” Çantalar bir nevi, kişiye özel. Seri üretim yerine, sipariş odaklı çalışan bir çark var.
Hüner, Bodrum’da yelken üreticilerinden tutun da İstanbul’daki yelken kulüplerine kadar her bir tarafı dolaşıyor. “Başlarda şaşırıyorlardı, ancak kaç kişi gidip yelken kumaşları toplamak ister ki? Bir süre sonra ben derdimi anlatmadan, artık onlar beni tanıyordu.”
KARBON AYAK İZİ DÜŞÜK KOLEKSİYONLAR
Doğada tamamen çözülebilir ve organik şile bezinden dikilen cinsiyetsiz bir marka Ferah, huner’ın kız kardeşi. Hüner’in yaptıklarını sorgulamasından doğan bir marka. “Evet, yelkenlere ileri dönüşümle ikinci bir hayat veriyoruz, çöpe atılmalarını engelliyoruz, ancak yine de doğada dönüşmeye elverişli bir materyal değil.” Bileşenleri arasında karbon fiber ve plastikler var.
“Anneannemde bir öğle yemeğinde 30 yıldır giyindiği ve ilk günkü gibi yapısını koruyan şile bezinden elbiselerini görünce, daha fazlasını yapabileceğim aklıma geldi.” Hazır giyim markasının temelleri de bu şekilde atılıyor. Sonrasında Şile’de üreticilerle başlayan Ar-Ge çalışmaları. Ferah, Hüner için bir antidot değil, ama birlikte el ele yürüyen bir marka. “Vücuda değen, daha yumuşak materyallerle çalışmanın verdiği özlemle işe koyuldum.”
Röportaj: Aykun Taşdöner
ELLE Türkiye Haziran 2022 sayısından alınmıştır.