Rick Owens: Temple Of Love
Toz’un içinde bir aşk evreni
HAKAN BAHAR 25 Ağustos 2025

Kapak Fotoğrafı: Instagram/ @palaisgallieramuseedelamode & @rickowensonline


Fotoğraf: Mona Sapkur

Rick Owens’ın adı moda tarihinde yalnızca bir tasarımcıyı değil, bütünüyle bir evreni işaret ediyor. Onun dünyası, alışıldık görsel kodların ötesine geçen; karanlıkla zarafetin, groteskle ihtişamın, yıkım ile yeniden doğuşun iç içe geçtiği bir sahne. Palais Galliera’da açılan retrospektif sergi, izleyiciyi Owens’ın bu benzersiz evrenine davet ediyor: yeraltı kültürünün gölgelerinden, "toz"un puslu gri tonlarına ve anıtsal siluetlerin sert ihtişamına uzanan bir yolculuğa.

Rick Owens’ın dünyasına girmek, gözle görmekten çok duyguyla algılamaktır. Onun estetiğinin yüzeyinde grotesk, anıtsal ve hatta klasikleşmiş bir ihtişam parıldar.

Fakat bu ihtişamın ardında başka bir titreşim vardır: kasıtlı bir meydan okuma, gündeliğe karşı bir direniş, alternatif bir evren kurma arzusu. Owens’ın yarattığı her siluet, saf zarafet ile sert kaosun yan yana gelişinden doğar; hem kişisel hem ışıltılı hem de edebi.

Paris’teki Palais Galliera, avangart tasarımcının bu evrenine adanmış ilk sergiyi ağırlıyor. Retrospektif, 1960’ların California’sında başlayan hikâyeden bugünün koleksiyonlarına kadar geniş bir yelpazeyi kapsıyor. 1961’de dünyaya gelen Owens, 1992’de kendi markasını kurmadan önce Los Angeles’ta kalıpçı olarak çalıştı. Yeraltı kültüründen ve 1930’ların moda cazibesinden beslenen tasarımları, sofistike yapılarıyla kısa sürede öne çıktı. Maddi kısıtlılıklar ise onu yaratıcılığın yeni yollarına yönlendirdi; askeri çantaları, battaniyeleri ve yıkanmış derileri elbiseler ve ceketlere dönüştürdü. Onun imzası hâline gelen siyah ve solgun tonlar, özellikle de “toz” adını verdiği özel gri, bu dönemde şekillendi.

Sergi, 100’den fazla silueti bir araya getirirken Owens’ın kişisel belgeleri, videoları ve daha önce görülmemiş yerleştirmeleriyle de zenginleşiyor. Gustave Moreau, Joseph Beuys ve Steven Parrino gibi sanatçıların eserleri Owens’ın ilham kaynaklarına işaret ederek bakış açısına yeni katmanlar ekliyor.

Ve Owens, müzenin duvarlarıyla yetinmiyor. Palais Galliera’nın cephesi, pullarla işlenmiş kumaşlarla kaplanıyor; modanın, sanatın ve mimarinin kesiştiği noktada Owens’ın evreni, şehrin kendisine doğru taşarak büyüyor.

Rick Owens’ın sergisi, sadece bir moda retrospektifi değil; alternatif bir gerçeklik, sertlikle zarafetin birbirine dokunduğu bambaşka bir deneyim.

Rick Owens retrospektifi, bir tasarımcının kariyer öyküsünden çok daha fazlasını sunuyor. Bu sergi, modanın sınırlarını zorlayan, estetik ile isyanı, zarafet ile kaosu yan yana getiren bir vizyonun sahnesi. Owens’ın evreni, yalnızca giyilen kıyafetlerle değil; onları kuşatan duygular, çağrışımlar ve karşı çıkışlarla var oluyor.

Palais Galliera’daki bu yolculuk, izleyiciye yalnızca bir moda deneyimi değil, aynı zamanda başka türlü bir gerçeklik hayal etmenin mümkün olduğunu hatırlatıyor.


Fotoğraflar: Hakan Bahar


SON HABERLER