GÜLÜMSEMEYİ CİDDİYE ALIN
Mutluluğun anahtarı sayılan gülümseme, özgürlükten yasaklara, isyandan tabulara uzanan derin mevzuları da sırtlanıyor. Gülümseyin, bakın neler değişecek.
ELLE ONLINE 20 Haziran 2018
David Cohen De Lara /The Licensing Project , imaxtree.com

En basit anlatımla mutluluğun simgesi, içimizdeki enerji ve sevincin, pozitif duyguların, yüzümüzdeki 17 kasın hareket etmesiyle oluşan yansımasıdır gülümseme. 19’uncu yüzyılda Fransız bilim insanı Guillaume Duchenne’in yaptığı araştırmalar ışığında, zigomatik majör kasların yukarı çekilmesiyle orbiküler kasların yükselmesi sonucu oluşan gerçek ve istemsiz gülümseme, doğal, anlık, hesapsız ve kitapsızdır. İyi duygularla birlikte öylece gelir, geldiğinde de sihirli bir değnek misali yakınlık ve ortaklık kurar, kaynaştırır, husumetleri ve dağları aşar. Neşe ve sevinci bulaştırarak, bize olduğu kadar karşımızdakine de mutluluk ve moral verir, içimizdeki çocuğu özgür bırakırken maskelerimizden de arındırır. Kontrolsüz gülümsemeler bizi ele geçirdiğinde hayatımızın en çıplak ve en kendimiz olduğumuz anları yaşarız aslında.

Duchenne gülüşü olarak adlandırılan gerçek gülümseme dışında insanoğlu yıllar içinde sahte bir tebessümün nelere kadir olduğunu, nasıl aşık edip cezbedebileceğini, en çözümsüz gibi görünen durumları yumuşattığını, karşı tarafı manipüle edebileceğini keşfetti; olumsuz bir durumu olumluya dönüştürebileceğini, kısaca stratejik gülüşün hangi kapıları açabileceğini deneyimledi. Yasak elmayı keşfettiği gibi planlı gülümsemenin gücünü de gördü. İnsan davranışları arasında en gizemli ve en karmaşıklarından olan, Aziz Nesin’in “ciddi bir iştir” diye tanımladığı gülümsemeyi asla hafife almayın.

İSYAN ETMENİN EN BASİT YOLU

İnsan sadece mutluluk ve iyi duygularla dolu olduğu zaman değil, kültürel kodlar üzerinde düşünürken, bir durumu yorumlarken, eleştirirken ya da çarpıtabilirken de güler. İşte buradan sizleri gülme eyleminin hicve yakın duran anlamına, mizahın kışkırtıcı dehlizlerine çağırıyoruz. Gülmek aynı zamanda isyan etmek, karşı koymak, iktidarın, gücün zayıflıklarını, çıkmazlarını eleştirebilmek, kötülüğü açığa çıkarırken onunla dalga geçmek anlamına da gelir. Kişi basit bir mimikle, sade bir tebessümle büyük bir fiziksel güçle ya da bulunduğu konum itibarıyla alt edemeyeceği çoğu şeyin, kendinden üstün bir kişi ya da bir kurumun karşısına dikilir, onu tiye alır ve bir gülüşle o üstün kişiyi/kurumu gülünçleştirip güçsüz hale getirir, onu alaşağı eder. Evet, bu kadar etkili ve güçlüdür aslında gülme eylemi.

GÜLDÜRDÜĞÜ İÇİN ÖLMEK

Zorba, otoriter ve sert ideolojilere karşı farkındalık yaratan ve bu ideolojiler hakkında karikatürler yayımlayarak insanları güldüren Fransız hiciv gazetesi Charlie Hebdo çalışanlarına düzenlenen terör saldırısını hatırlayalım. Mizah burada bir özgürlük çağrısı yaparak güldürürken, alaşağı ettiği kurum ve ideolojileri de korkutuyor ve dolayısıyla da bastırılıyor. Enis Batur, Sel Yayıncılık’tan çıkan Gülmekten Ölmek kitabında, ölürken gülenin ya da gülmekten ölenin kuramsal açıdan düşük bir olasılık olduğunu ama güldürdüğü için ölenin sayıca ve ne yazık ki çok olduğunu söylerken, mizahın bir tehlike olarak görüldüğü, tabular ve yasaklara meydan okuduğu için engellendiği fikrini doğruluyor. Dolayısıyla gülmenin çağlar boyunca yasaklanmış, lanetlenmiş olması, kötücül duyguların alameti şeklinde görülmesi tesadüf değil.

GÜLMEK CİDDİYETSİZLİK Mİ DEMEK?

Fransız tarihçi George Minois Histoire du Rire et de la Derision (Gülmenin ve İstihzanın Tarihi) isimli kitabında Orta Çağ boyunca gülmenin kültürel ve ideolojik bir fenomen olarak yasaklandığını hatırlatıyor. Hoşgörüsüzlük, sefalet ve adaletsizliğin kol gezdiği böylesine karanlık bir çağda gülmek akla gelecek en uzak eylemken, tam da bu cahillikle alay etmek, bu adaletsizliğe karşı bir özgürlük alanı açmak, meydan okumak için gülüyordu insanlar. Güldükçe de cezalandırılıyorlardı. Gülmek o dönemde sadece isyankar yönüyle değil, çirkinlik, deforme olmuş bir yüz, öne çıkmış dişler şeklinde sembolize edildiği, yani tam da şeytana gönderme yaptığı için cezalandırılmalı ve yasaklanmalıydı. Kısaca gülmek, sembolik anlamı dışında kişide yarattığı fiziksel dönüşümle de kötücül ve lanetlenmiş bir durumdu. Charles Baudelaire, Gülmenin Özü kitabında “Gülme genellikle delilere özgü bir şeydir ve sürekli olarak az ya da çok bilgisizlik ve güçsüzlük içerir” derken gülmenin hiyerarşik düzende nasıl bir yer edindiğini, sadece alt sınıfa, ötekilere ait bir özellik, bir tür maskaralık olarak algılandığını ortaya koyuyor. Sadece kilisede değil, dünden bugüne tüm iktidarlarda, saraylarda, politik yapılarda gülmek hoş görülmemiş, ciddiyetsizlik, saygısızlık ve isyanla özdeşleştirilmiştir.

Ülkemizdeki siyasetçilere baktığımızda da genellikle pek gülmediklerini, ciddi bir tavırla insanlara seslendiklerini gözlemliyoruz. Belki de o yüzden Kanada Başbakanı Justin Trudeau’nun güler yüzüyle halka karışmasını, o gülümsemesiyle hiyerarşik düzene isyan etmesini ya da en azından o düzenin katı sınırlarını flulaştırmasını, gülümseyerek bizden biri gibi görünmesini çok sevdik.

MODA EĞLENDİRİYOR

Bir zamanlar daha ciddi, elitist, snob ve dışlayıcı bir tavra sahip olan, dolayısıyla gülümsemenin yakıştırılmadığı ve hatta beklenmediği moda dünyası son yıllarda daha güleç bir yüzle selamlıyor bizi. Sonia Rykiel defilelerinde, üzerlerinde taşıdıkları mutluluk veren rengarenk tasarımların da etkisiyle dans eden, kahkaha atan ve şarkı söyleyen modellerle karşılaşıyoruz. Nathalie Rykiel’in de kulislere, üzerinde “Smile”, “You are Beautiful” yazılı afişler astığını hatırlayalım. Anya Hindmarch’ın esprili çanta tasarımları hangimizi güldürmüyor? Pia Hakko ve Pelin Yaşar tarafından kurulan PSC markası da sarkastik ve eğlenceli tasarımlarıyla kesinlikle güldürüyor. Pia Hakko’nun anlattıkları, modanın nasıl güldürdüğünün yanı sıra güldürmenin insanlar üzerinde nasıl olumlu, yumuşatıcı ve pozitif bir etkisi olduğunu da açığa çıkarıyor. Söz Hakko’da “Tişörtlerimizin müdavimlerinden Cara Delevingne, Vogue toplantısına geç kalınca çok büyük tepki çekiyor. Twitter üstünden kendini savunmak için çok çalıştığını ve bu yüzden uyuyakaldığını belirtiyor. Sonrasında evinden, üzerinde ‘I am not a morning person’ yazılı PSC tişörtüyle çıkarak insanların tepkilerini hafifletiyor.”

Modanın sokaktan ilham almaya başlaması, sosyal medya sayesinde insanlara yaklaşmasıyla hem hiyerarşik sınırlara meydan okuduğunu hem de daha neşeli, kapsayıcı ve gerçek bir yüze bürünüp, daha çok eğlendirip güldürdüğünü gözlemliyoruz. Günümüzün en etkili moda danışmanlarından Jean-Jacques Picart, “Dünyanın en etkili aşısını yaratmıyoruz, sadece elbise tasarlıyoruz” diyerek mizahi bir bakış açısıyla yaklaşıyor konuya.

GÜLERKEN GÜLÜMSETİN

Gülümsemenin sosyal ve politik arka planını bir kenara bırakırsak, günde kaç defa gülümsediğinizi, bu basit kas hareketini 24 saat içinde kaç defa yaptığınızı hiç düşündünüz mü? Ortalama bir bebek günde 300 kez gülümserken yetişkin bir insanda bu sayı 20’ye iniyor. Dolayısıyla büyüyüp olgunlaştıkça gülmeyi unuttuğumuz bir gerçek. Oysa gülmenin sayısız faydaları var. Hatırlayalım: Gülmek endorfin ve serotonin hormonlarını artırırken kan basıncını düşürerek vücudu rahatlatıyor, stresi ve huzursuzluğu azaltıyor. 15 dakika boyunca kahkahayla karışık gülmekse tam 40 kaloriye eş değermiş. İçinde yaşadığımız iletişim çağında gülümserken belki de sözlerimizle bile yaratamadığımız büyük etkiler bırakıyor, bir gülümsemeyle mesafeleri azaltıyor, uzlaşma alanları yaratıyor, zor ve açılmaz görünen kapıları aralayabiliyoruz. Gülümsemeyi daha sık hatırlayın, gülerken gülümsetin ve mutluluğu yaşadığınız tüm alanlara bulaştırın. Gülümsemenizi daha çekici kılacak makyaj önerileri için fotogaleriye göz atabilirsiniz.

YAZAR: SELİN MİLOŞYAN

 ELLE MAYIS SAYISINDAN ALINMIŞTIR.

SON HABERLER