Okudukça aşkın sıradan ama her seferinde biricik hallerini keşfedecek, fotoğraflara baktıkça çiftlerin arasındaki o “anlatılmaz ama yaşanır” dedirten uyumu hissedeceksiniz. ELLE Türkiye şubat sayısı için bir araya gelen televizyon ve moda dünyasının beş ünlü çifti aşklarıyla fotogaleride!
YAZI: SELİN MİLOŞYAN FOTOĞRAFLAR: KORAY PARLAK STYLING: HAFİZE ÇELİKTÜRK
ELLE ŞUBAT SAYISINDAN ALINMIŞTIR.
"İNSANLAR BİZİ ÇOK SIKICI BULUYOR, OYSA ÇOK EĞLENİYORUZ"
ÖYKÜ& FURKAN
Milano Moda Haftası’nda boy gösteren 19 yaşındaki ilk Türk model Öykü Baştaş ve New York Times için fotoğraflar çeken sevgilisi Furkan Temir, insanların onları “sıkıcı” bulduğunu söylese de bence dünyanın en yaratıcı, en komik çiftlerinden. Romantik aşklarıyla sanki bambaşka bir yüzyıldan günümüze ışınlanan, “Biz konuşmadan anlaşıyoruz” diyen Baştaş ve Temir’in samimi duyguları, umut veriyor.
ELLE: Tanışma hikayenizi merak ediyoruz.
ÖYKÜ BAŞTAŞ: Biz sekiz dokuz aydır birlikteyiz. Geçen yıl gerçekleşen İstanbul Moda Haftası’nda tanıştık. Furkan New York Times için fotoğraf çekiyordu, dolayısıyla şovu izlemeye gelmişti. Ben de Mehtap Elaidi defilesi için podyuma çıkacaktım. Ama öncesinde bizim ajansa “casting”lere geliyordu ve birbirimizi o ortamda da gördük. Açıkçası Furkan dikkatimi çekti ama ben oldukça çekingen bir insanım; sustum ve kenardan onu izledim.
FURKAN TEMİR: Öncelikle çok ruhsuz ve sakin bir insan olduğumu söyleyerek başlayayım röportaja. Beni hareket ederken ya da bir şey hissederken görmek zor. Açıkçası “casting” zamanı Öykü’yü gördüğümde dikkatimi çekti. Diğer modellerin vasat Öykü’nünse sıra dışı bir güzelliğe sahip olduğunu düşündüm. “Bu kız neden Türkiye’de modellik yapıyor acaba?” dedim.
ELLE: Peki Öykü çekingen, Furkan sakin... Nasıl alevlendi duygularınız?
Ö.B.: Ben mimarlık okuyorum. Furkan internette gezinirken benim projeme rastlamış. Projemle ilgili bana yazdı ve bu şekilde konuşup yakınlaşmaya başladık. Sonra buluşmaya karar verdik. İkimiz de sakin insanlarız, heyecanlı değiliz ve çoğu yönden uyumlu bir çiftiz. Uyumlu ve hatta sıkıcıyız.
F.T.: Evet, mimarlığa ilgim var ve projelere bakarken Öykü’nün ismini hemen hatırladım, “Bu kız ‘casting’lerde rastladığım o güzel kız” dedim. Öykü’nün de söylediği gibi birbirimize çok benziyoruz, sakin ve sessiz bir çiftiz. İnsanlar bizi dışarıdan sıkıcı buluyor çünkü konuşmuyoruz. Biz konuşmadan çok iyi anlaşıyoruz ve kesinlikle eğleniyoruz.
ELLE: En çok birlikte ne yapmaktan zevk alıyorsunuz?
Ö.B.: Resim yapmayı çok seviyoruz. Film izliyoruz.
F.T.: Çağdaş sanat üzerine çalışmak hoşuma gidiyor. Öykü de çok yetenekli. Bazen birlikte aynı resmi tamamlıyoruz; abstract, dışavurumcu resimler bunlar.
ELLE: Nasıl tamamlıyorsunuz birbirinizi?
Ö.B.: Ben iş konusunda oldukça dağınığım. Sürekli Furkan’a, “Bugün ne işim vardı? Neler yapmam gerekiyordu?” diye soruyorum.
F.T.: Öykü de beni hayat konusunda düzenliyor. Kendimi işime kaptırdığımda dünyayı unutuyorum, o anda Öykü beni sarsıyor, günümüze getiriyor. Giyimime de karışıyor, artık Öykü olmadan alışverişe çıkmıyorum.
ELLE: Birbirinize yaptığınız en büyük sürpriz neydi?
Ö.B.: Furkan’ın bana yaptığı o çok özel sürprizi hayat boyu unutamam. Görüşüyorduk ama henüz sevgili değildik. Bir gün beni Balat’a çağırdı, bir de baktım tekne kiralamış. Benden hoşlandığını işte o teknede itiraf etti.
F.T.: Evet teknede itiraf ettim, kaçacak yeri olmasın diye. Ben divan edebiyatına çok meraklıyım. Orada anlatılan Haliç çevresindeki sal gezintilerine öykündüm sanırım. Bir de insanların dünya çalkalanırken umarsızca o sallarda keyif yapmaları çok ilginç. Ben de bir gazeteciyim ve Orta Doğu kaynarken, tıpkı o divan edebiyatındaki karakterler gibi kız arkadaşımı aldım ve bir Sadabad gezintisinde ona olan duygularımı itiraf ettim. Öykü’nün bana yaptığı en büyük sürprizse benim için organize ettiği ve tüm arkadaşlarımı çağırdığı doğum günüydü. Benim gibi hayatında hiç doğum günü kutlamamış bir insan için unutulmaz bir sürprizdi.
"BİRBİRİMİZİN GÖZLERİNE BAKARAK AŞKIMIZI ANLATIRIZ."
DENİZ&BARIŞ
Kolpa grubunun solisti Barış Yurtçu bir yıldır birlikte olduğu sevgilisi, “Fazilet Hanım ve Kızları” dizisinden tanıdığımız güzel ve sempatik oyuncu Deniz Baysal’a sohbet sırasında büyük bir itirafta bulundu. Okumaya devam edin!
ELLE: Tanışma hikayenizi merak ediyoruz.
DENİZ BAYSAL: Bir gala gecesinde tanıştıktan sonra saatlerce sohbet ettik ve aynı frekansta buluştuğumuz için çok sevindik. Birkaç kez daha görüştükten sonra aramızdaki iletişim koptu. Altı yedi ay sonra aynı ortamda yeniden buluştuk.
BARIŞ YURTÇU: Aslında Deniz’in menajeri, benim de yakın dostum olan, ortak arkadaşımız Kahraman Özgen sayesinde tanıştık. Kahraman her şeyi planlamış. İkimize de ayrı ayrı kulis yaptıktan sonra bizi yan yana getirdi. Bir araya gelince de gerçekten ne kadar uyumlu olduğumuzu gördük. Ben uzun süre Deniz’in peşinden koştum, görüşmeye başladık ve bir daha da hiç ayrılmadık. Bir yıl, bir aydır birlikteyiz.
ELLE: Birbirinizin neyine aşık oldunuz?
D.B.: Barış’ın karakteri, fikir ve düşüncelerini sonuna kadar savunması, işini bu derece profesyonel olarak, sahiplenerek yapması beni çok etkiledi. Barış belli etmez ama kendi içinde çok duygusaldır. Zaten böyle olmasaydı o kadar güzel ve anlamlı şarkıları yazamazdı. Sadık ve ilgili bir sevgili.
B.Y.: Deniz benim hayatımın aşkı. Tam anlamıyla bir romantiktir.Jestlere bayılır, sürprizleri sever ve aşırı evcildir. O kadar güzel bir enerjisi var ki, çok iyi anlaşıyoruz. Biz çok iyi iki arkadaşız aynı zamanda. Bizi bir ay bir yere kapatın, hiç sıkılmayız.
D.B.: Evet, çok doğru. Ben normalde tüm günümü tek kişiyle geçiremem, yalnızlığı severim. Geçen yıl şiddetli bir kar yağmıştı ve eve hapsolmuştuk Barış’la. Birlikte dört harika gün geçirdik.
B.Y.: Birlikte bir sürü şey yapmaktan zevk alıyoruz. Alışverişe gidiyor, yemek hazırlıyor, “Playstation” oynuyor, birbirimize sürpriz hediyeler alıyoruz.
ELLE: Birbirinize yaptığınız en büyük sürpriz neydi?
D.B.: Doğum günümü balonlarla kutlamak istiyordum ama o gün akşama kadar setteydim ve ilgilenecek vaktim olmadı. Gece geç saatte eve döndüğümde Barış balonlarla, elinde gitarı beni bekliyordu. Çok mutlu olmuştum.
B.Y.: Doğum günümdü ve Deniz’i sette zannediyordum. Oysa o tüm gün araştırma yapmış, gitar hastası olduğumu bildiği için bana harika bir gitar satın almış. Akşam eve geldiğimde Deniz’i karşımda hediyemle, yani yeni gitarımla buldum. “Artık bestelerini bununla yaparsın” diyordu.
ELLE: Peki yeni gitarınızla Deniz için beste yaptınız mı?
B.Y.: Evet yaptım ama Deniz henüz bunu bilmiyor.
D.B.: Çok şaşırdım şu an, gerçekten mi?
ELLE: Deniz, sizin Barış’a itiraf etmek istediğiniz bir şey var mı?
D.B.: Hayır yok. Ona çok aşığım ama Barış bunu zaten biliyor.
B.Y.: Yapışık ikiz gibiyiz, ne o bensiz ne de ben onsuz yapabiliriz. Aramızda her şeyi konuşur ve çözeriz
ELLE: Birbirinizden neler öğrendiniz?
D.B.: Barış bana her zaman destek oldu, beni büyüttü ve kendime daha çok güvenmemi sağladı. Benim “mood”um eskiden daha düşüktü, Barış enerjimi yükseltmek, hayata daha pozitif bakmam için çok uğraş verdi.
B.Y.: Eskiden daha sinirli bir insandım, Deniz beni sakinleştirdi, bana sabretmeyi öğretti.
ELLE: Deniz’in yoğun set saatleri ilişkinizi nasıl etkiliyor?
D.B.: Barış’ın iş saatleri daha esnek olduğu ilişkimizin başlarında bu konuda çok zorlandık.
B.Y.: Doğru, ben ister konser veririm, ister vermem. Sinemaya gidecek, yemek yiyecek vaktimiz yoktu. Deniz’in bir günü boş, o günü de uyuyarak geçiriyor. Zamanla bu duruma ayak uydurdum. Bir ara sabaha karşı saat dörtte, beşte geliyordu, şimdi saat birde evde olduğunda, “Erken döndün” diyorum.
ELLE: Aynı projede yer almayı ister misiniz?
B.Y.: Ben bir düet yapmayı istiyorum Deniz’le. Çok güzel bir sesi var. Bestelediğim şarkıyı Deniz yorumlayabilir.
D.B.: Neden olmasın?
ELLE: Aşkı nasıl anlatırsınız?
DENİZ VE BARIŞ: Birbirimize bakarak.
"AŞKIMIZ ŞAKAYLA BAŞLADI VE GERÇEK OLDU!"
İMER& SALİH
İstanbullu Gelin” dizisinde patron ve asistanı rollerinde izleyip de aralarında yeşermeye başlayan aşka şahit olduğumuz Salih Bademci’yle İmer Özgün’ün gerçek hayatta evli olduklarına kim inanır? Şaşırdınız değil mi? Şaşırmakla kalmayacak, okudukça çok gülecek ve bu tatlı çifti dizide birbirlerine yakıştırmakta ne kadar haklı olduğunuzu anlayacaksınız.
ELLE: İlk görüşte aşk mıydı sizinki?
İMER ÖZGÜN: Hiç değildi. İstanbul Devlet Konservatuarı’nda okurken Salih benim bir üst sınıfımdaydı, dikkatimi hiç çekmedi.
SALİH BADEMCİ: Evet biz okul ve sınıf arkadaşıyız. Ortak oyunlarda tanıştık ve çok yakın arkadaş olduk.
ELLE: Arkadaşlıktan nasıl aşk doğdu?
İ.Ö.: Gerçekten çok iyi arkadaştık. Hatta ikimizin de sevgilileri vardı ve sevgililerimizle birlikte birçok defa aynı ortamlarda bulunduk. Ne tuhaf değil mi? Aslında her şey benim üzerimde oynanan bir şakadan doğdu. Salih ve okul arkadaşları sözde Salih’in benden hoşlandığını söylediler ve bize bir sevgililik durumu yakıştırdılar. Şaka gerçek oldu.
S.B.: Evet dalga geçtiler benimle, “Sen bu kızı seviyorsun ama belli etmiyorsun; Salih nerede, İmer orada” gibi sözler söylediler. Halbuki sadece yakın arkadaştık. Derken yüksek lisans sınavları için “Macbeth” oyununa çalışırken bir şeyler oldu. O oyunda kadın adamı ikna etmeye çalışır; işte biz o sahnede gerçekten ikna olduk. İlk kıvılcımlar orada başladı diyebiliriz. O sıralar İmer de ben de sevgililerimizden ayrılmıştık ve 14 Şubat ikimiz için de yalnız geçecek gibi görünüyordu. Ben olta attım, “Yalnız geçirmeyelim” dedim. O da oltamı gördü ve oltalar suyun altında karıştı. 2010 yılındaki 14 Şubat, bizim İlk Sevgililer Günü’müz oldu. Bu arada üzerine dalga geçilmiş bir süreci etrafa açıklamak da hiç kolay olmadı. Bir de arkadaşlarımız sanki bunun hiç şakasını yapmamış gibi aşırı şaşırdılar, şoka girdiler. Hepsi oyuncu ne de olsa...
ELLE: Birbirinizin neyine aşık oldunuz?
İ.Ö.: Salih’in en çok etkilendiğim özelliklerinden biri kriz anında mükemmel derecede strateji geliştirebiliyor, alternatif üretebiliyor olması. Ben kimsenin yanında kendimi bu kadar rahat hissetmedim, bu kadar ben olmadım. Salih beni özgürleştirdi.
S.B.: Ben de aynen İmer’in söylediği gibi onun yanında her şeyi yapabilirim, maskesizim. İmer’de ilk ilgimi çeken özelliklere gelince, asil ve korkak olmasıydı. “Cool” davranır ama yangında ilk o kaçar.
ELLE: Birbirinize yaptığınız en büyük sürpriz neydi?
İ.Ö.: Kendi doğum gününde bana evlenme teklifi etti. Yani aslında bana evlenme teklifi ederek kendine bir hediye verdi. Açıkçası hiç beklemiyordum. Doğum gününü kutlamak için arkadaşları ve ailesinin de bulunduğu bir mekana gittik. Birden yüzüğü çıkardı.
S.B.: Evet, İmer’in de söylediği gibi 30’uncu yaşımda kendime büyük bir hediye almak istedim. Çöktüm dizlerimin üstüne. Açıkçası hayır demesinden çok korkuyordum. Çok güzel bir konuşma yaptım ama heyecandan evlenme teklifi etmeyi unuttum. İmer de cevap veremiyor tabii. Sonunda bir arkadaşımın beni dürtüp “Soruyu sor” demesiyle dünyaya geri döndüm.
ELLE: İmer, siz “İstanbullu Gelin” dizisine nasıl dahil oldunuz?
İ.Ö.: “Audition”a gittim, akşamında projeye dahil olmam onaylandı ve ertesi gün kendimi sette buldum. Oldukça hızlı oldu.
S.B.: Ama bunun öncesi var tabii. Bir gün yönetmenimiz bana aklında “Esra” (İmer’in oynadığı karakterin adı) diye bir karakterin olduğunu ve böyle birini tanıyıp tanımadığımı sordu. Ben de biraz şakayla karışık, “Eşimi alın da bari yüzünü göreyim” dedim. Çünkü yoğunluktan birbirimizi hiç göremiyorduk. Güldük, sonra yönetmenimiz “Fotoğrafını göster eşinin” dedi ve ardından İmer “audition”a çağrıldı.
ELLE: Dizi setinde yan yana olmak nasıl?
İ.Ö.: Önceleri çok gergindik, hem zor hem de komik bir durumdu karşılıklı rol yapmak. Ben daha duygularını içine atan biri olduğum için sanırım Salih kadar zorlanmadım.
S.B.: Yabancılaştım ve “Olmayacak, yapamayacağız” dedim. Çünkü orası bambaşka bir alan ve o bambaşka alana eşiniz dahil oluyor. Sonrasında bayağı çalıştık ve ortak bir dil yakalamayı başardık.
ELLE: Birbirinize daha önce itiraf etmediğiniz bir şeyi şimdi burada bizim için söyleyin!
İ.Ö.: Ben hep Salih kadar cesur olmak istemişimdir. İtiraf ettim işte...
S.B.: Ben de itiraf ediyorum ama sakın şaşırma İmer. İmer genellikle hep haklıdır!
"HAYATTA HİÇBİR ŞEY TESADÜF DEĞİL, BİZİM AŞKIMIZ DA"
BEYZA&ENGİN
Dizi setinde başlayan arkadaşlıklarını aşkla perçinleyen Beyza Şekerci’nin kabına sığmaz enerjisi, balerinlikten gelen zarafeti ve pozitif enerjisi, Engin Hepileri’nin o ağırbaşlılıkla karışık muzipliği ve asil duruşuyla birleşince bakın nasıl bir aşk ilişkisi çıkmış ortaya...
ELLE: Tanışma hikayenizle başlayalım.
BEYZA ŞEKERCİ: Biz “İntikam” dizisinin setinde tanıştık. O çok güzel ortamda kurduğumuz dostlukları hala sürdürüyoruz zaten. Engin’le orada başladı arkadaşlığımız. Birlikte hayata ve mesleğimize dair sohbet ederdik, Engin benim dert ortağımdı.
ENGİN HEPİLERİ: “İntikam” dizisinden itibaren tüm ekip arkadaşlarını kapsayan görüşmelerimiz zamanla yerini özel görüşmelere bıraktı. Kısaca aşk bambaşka bir yerden evrilerek bize geldi ve biz de bunu inkar etmemeye karar verdik.
ELLE: Birbirinizin hangi özelliklerine, neyine aşık oldunuz?
B.Ş.: Ben ilk görüşte aşka da inanırım ama biz arkadaşlığımız ilerleyip birbirimizi tanımaya başladıkça her şeyin uyduğunu görüp tüm bunların üstüne aşık olduk. Kıvılcım sonradan geldi, resim tamamlanınca aşk netleşti. Engin’in mesleğine bağlılığı, oyunculuktaki başarısı ve hayat görüşü, beni ona hayran bırakan özelliklerinden. Hayata onunki gibi bir olgunlukla bakan tecrübeli bir insandan o kadar çok şey öğrenebiliyorsunuz ki... Ve çok da başka bir yerden görebiliyorsunuz hayatı. Ben eskiden daha kaygılı, her şeyi kafama fazlasıyla takan bir insandım. O bana büyük bir pencere açtı ve “Hiçbir şey senden daha değerli değil!” dedi. Engin’i tanıdıktan sonra tesadüflerle inanmamaya başladım. Hayatta hiçbir şey tesadüf değil!
E.H.: Karşıma hayata dört elle sarılmış müthiş bir enerjiyle dolu, sabırsız, disiplinli ve hayata pozitif açıdan bakabilmeyi başaran bir insan çıktı. Bunlar benim hayatımda çok da olmayan şeylerdi, ben daha sabırlı, hayatta geride kalmayı, her şeye daha uzaktan bakmayı, doğru zamanı beklemeyi, kaderci olmayı seven bir adamdım. Beyza’yla birbirimizi çok iyi tamamladığımızı düşünüyorum.
ELLE: Evlilik teklifi nasıl geldi?
B.Ş.: Çok yoğun bir çalışma temposunun içindeyken Engin ısrarla bir bayram tatilinde üç gün için bir yurt dışı seyahati organize etmek istedi ve Floransa’ya gittik. Açıkçası evlilikle ilgili hiç konuşmamıştık ve böyle bir teklifin geleceğini hiç düşünmüyordum. Tatilin son akşamı Floransa’nın en güzel köprülerinden birinin üzerinde bana evlenme teklifi etti.
E.H.: Bir de benim tarafımdan dinleyin şimdi. Önceden planlar yaptım, yüzüğü aldım, onu nereye saklarım diye uzun uzun düşündüm. Bu arada yüzüğü ayakkabımın içine sakladım çünkü Beyza her şeyi bulur. Nasıl bir ortam sağlamalıyım diye kafa yordum. Kısaca hem çok heyecanlı hem de gergindim.
B.Ş.: Köprünün kenarına oturduk, bir de baktım çantasından bir şey çıkarıyor. Bense hiçbir şeyin farkında değilim, hatta gün batımı olduğu için fotoğraf çekme derdindeyim. Floransa’da benden gizli aldığı bir şeyi vereceğini zannettim önce. Yüzüğü görünce çığlık atmışım, çok güzeldi...
E.H.: Evet o köprüde oturmuş bir şeyler içerken doğru zamanın geldiğine inandım. Aklımdan aslında başka senaryolar da geçiyordu; gondol kiralamak ve kemancı kılığında yüzüğü vermek gibi... Ama çok da fantastik şeyler yapmak istemedim ve doğal akışı içinde Beyza’yı şaşırtmayı başardım. Bu arada o anla ilgili hiç fotoğrafımız yok, ikimiz de heyecandan unutmuşuz.
ELLE: Nasıl bir çiftsiniz?
B.Ş.: Kesinlikle iletişim kurmayı seven bir çiftiz.
E.H.: Biz hiçbir şeyi, kırgınlık ya da tatsızlıkları asla yarına bırakmıyor, üstüne gün batırmıyoruz. Saklayıp biriktirirsek daha kötü olur. Açık sözlüyüz. Bana kimsenin söylemediği şeyleri Beyza söyleyebilir. Kendi kendime, “Bak bunu daha önce kimse söylememişti” der, şapkayı önüme koyup düşünürüm. Aramızdaki güçlü iletişim ikimizi de insan olmak ve hayatı paylaşmak için eğitiyor.
ELLE: Birlikte yapmaktan en çok zevk aldığınız şeyler neler?
B.Ş.: Tatil yapmayı çok seviyoruz. Londra’da bale ve tiyatro izliyor, müzeleri geziyoruz. Bir de yılbaşı ertesi, 1 Ocak’ta herkes uyurken saat altıda dağa gidip kayak yapmaya bayılıyoruz.
E.H.: Evde dizi seyrederek, mısır patlatıp koltukta pinekleyerek vakit geçirmeyi de seviyoruz. Yeter ki birlikte olalım... Biz birbirimizden ayrıldıkça geriliyor, birbirimize dokundukça sakinliyor, rahatlıyoruz.
"BİZ BİRLİKTE BÜYÜDÜK, EVLİLİK HAYATTA ATTIĞIMIZ EN GÜZEL ADIMDI"
BEGÜM&ALİ
Biri diğeri için “Seni sebepsiz yere seviyorum” derken diğeri “Sadece onun yanında kendim gibi olabiliyorum, rahatlayabiliyorum” sözleriyle ifade ediyor aşkını. Oyuncu ve model Begüm Yılmaz’la model eşi Ali Tank’ın aşk hikayeleri de kendileri gibi sade, içten ve doğal.
ELLE: İlk görüşte vuruldunuz mu birbirinize?
BEGÜM YILMAZ: Hayır öyle bir şey olmadı. Biz bir moda haftasının “backstage”inde tanıştık ve yakın arkadaş olduk. Sonra Ali modellik yapmak için yurt dışına çıktı ve bana Facebook üzerinden ilişki teklif etti, inanabiliyor musunuz...
ALİ TANK: Uzak Doğu’daydım ve Begüm aklımdaydı. Dediği gibi Facebook üzerinden “Benimle çıkar mısın?” diye sordum. Çocukluk işte...
B.Y.: Benim de gönlüm varmış tabii...
A.T.: Evet ilişkimiz biraz şakayla karışık başladı ama bugünlere geldik.
ELLE: Nasıl geldiniz bugünlere?
B.Y.: Biz birlikte büyüdük ve birlikte yaşadık tüm duyguları. Zorlukları atlatırken ilişkimiz daha da güçlendi. Artık birbirimizi çok iyi tanıyor ve bunun keyfini çıkarıyoruz. Evlilik hayata dair attığımız en güzel adımdı.
A.T.: Benim çevrem çok geniş ama dost edinmem zordur, Begüm’le evlenmeseydim kimseyle birlikte olamazdım zaten. Beni anlayan yegane insan, Begüm.
ELLE: Evlilik teklifi nasıl geldi?
B.Y.: İlişkimizin altıncı yılında evlendik. Bir gece oturuyorduk, Ali pat diye “Evlenelim” dedi ve adım adım evliliğe yürüdük.
A.T.: Sıradan bir günde teklif ettim ona evlenmeyi. İkimiz de gençtik ve ilişki o yöne doğru gidiyordu. 30 Temmuz 2016 yılında hayatlarımızı birleştirdik.
ELLE: Genel anlamda aşkı ve birbirinize karşı hissettiğiniz aşkı nasıl anlatırsınız?
B.Y.: Bazı anlar oluyor, kimseyle görüşmek, konuşmak dahi istemiyorsunuz. İşte o durumlarda “İyi ki Ali var” diyorum. Bence aşk bu. Çünkü bir tek onun yanında kendim gibi hissedebiliyorum ve hiç sıkılmıyorum. Varlığı huzur veriyor. Onu mutlu etmek kendimi mutlu etmek demek. Ben Ali’nin dobralığına aşık oldum. İkimiz de aynı frekanstayız. Birbirimizi çok iyi tanıyor ve anlıyoruz.
A.T.: Ben aşkı değil de sevgiyi anlatmaktan yanayım. Ben Begüm’ü hissettiklerimin hiçbir sebepten dolayı bitemeyecek kadar çok seviyorum. Hayatta bana en iyi gelen şey, onunla birlikte olmak. Begüm’ün doğallığı ve samimiyeti, komik olması beni her zaman çok etkiledi.
ELLE: Birbirinize yaptığınız en büyük sürpriz?
B.Y.: Ali’nin en kötü tarafı sanırım sürpriz yapmıyor olması. Bana yaptığı en büyük sürpriz, evlilik teklifiydi.
A.T.: Evet, havadan sudan konuşurken “Hadi evlenelim” dedim. Begüm’ün hayallerini süsleyen bir evlilik teklifi değildi belki ama sürprizdi, onu oldukça şaşırttı. Ne yapayım, ben özel günleri hatırlayan ya da sürprizli bir insan değilim. Kafam daha sıkıcı çalışıyor. Hediye alırken de “İhtiyacın olan bir şey söyle, onu alayım” diyorum.
B.Y.: Ama ben siparişle hediye almak istemiyorum, beni şaşırtmanı bekliyorum.
ELLE: Birbirinizden neler öğrendiniz?
B.Y.: Ben sabretmeyi öğrendim, bir şeyin anında yapılmasını istesem de bekliyorum.
A.T.: Çok şey öğrendim Begüm’den, sakin kalmayı ve orta yolu bulmayı öğrendim, olgunlaştım.
ELLE: Birbirinize itiraf etmediğiniz bir şeyi şimdi söyleyin!
B.Y.: Benim içimde tuttuğum bir şey yok aslında, her şeyi söylüyorum.
A.T.: İtiraf vakti, sıkı durun: Ben balayına gittiğimiz yere aslında gitmeyi hiç istememiştim ama seni kırmamak için gittim.
B.Y.: Nasıl içinde tutmuşsun Ali!
A.T.: Balayına gittiğimizin ikinci günü zehirlendik. Balayında haşlanmış patates yiyen çift diye tarihe geçeriz sanırım.