HERKES NEDEN ‘SOCIAL DILEMMA’ BELGESELİ HAKKINDA KONUŞUYOR?
Dikkat! Telefonunuzu okyanusun derinliklerine atmak isteyebilirsiniz!
ALYA BARUTOĞLU 07 Ekim 2020
Netflix

Son zamanlarda dijital detoksları duymuş olabilir ve arkadaşlarınızın mesajlarınıza çok geç cevap verdiğini fark etmiş olabilirsiniz. Arkadaşlarınızın geç cevap vermesi sizi üzüyorsa sebebi yeni Netflix belgeseli ‘Social Dilemma’ olabilir! Netflix’te yayınlandığı tarihten itibaren her yerde ses getiren ‘Social Dilemma,’ sosyal medyanın psikoloji ve davranışlara olan etkisini anlatıyor. Instagram ‘beğeni’ özelliğini yaratan Justin Rosenstein, beğenileri pozitifliği artırma isteği ile keşfettiğini söylerken, gençlerin az beğeni almayı bir üzüntü sebebi olarak göreceğini tahmin etmediğini belirtiyor. Google, Facebook ve Instagram yaratıcılarının yer aldığı belgeselde, kullanıcılardan özür dileniyor. Jeff Orlowski tarafından yönetilen belgesel filmi Orlowski, Davis Coombe ve Vickie Curtis tarafından yazıldı.

 

Silikon Vadisi mühendislerini ve uzmanlarını bir araya getiren ‘Social Dilemma’ sosyal medya platformlarının nasıl yaratıldığını anlatırken aynı zamanda beklenmedik etkileri de deşifre ediyor. Kullanıcıların ‘kapital’ olarak görülmesini ışığa tutan belgeselde ilk olarak “Tabii, sonuçta Google ve Facebook kar amacı güden şirketler” diye düşünebilirsiniz. Sonuçta kimse bir ürünü gelir beklemeden üretmiyor ancak bu belgeseldeki isimler, yarattıkları teknolojilerin dünyayı negatif şekilde etkilediklerini itiraf ediyorlar. 

Markaların veya sanatçıların gelir elde etmesi çok normal çünkü tüketiciler aktif olarak bir esere veya kıyafete para harcıyorlar. Ancak kullanması ‘ücretsiz’ olan sosyal medya platformları, tüketicilere direkt olarak bir fayda sağlamadan milyar dolarlar kazanıyorlar. Maalesef cevap çok rahatsız edici: Bizler ürünleriz. Yani ilgimiz ve sosyal medya platformlarındaki etkileşimimiz bu şirketlere gelir kazandırıyor. Platformlara reklam veren şirketler tarafından sürdürülen sosyal medya platformları, bizlerin verilerini kullanıyorlar. Sosyal medya platformlarının reklam verenlere sattıkları sadece tıklanmalar veya görüntülemeler değil. VPL Research kurucusu ve “10 Arguments for Deleting Your Social Media Accounts Right Now” (Sosyal Medya Hesaplarınızı Şu An Silmeniz İçin 10 Neden) kitabının yazarı Jaron Lanier, belgeselde, “Ürün olan, kendi davranışlarınızdaki ve algınızdaki kademeli, hafif, algılanamaz değişiklik... Para kazanabilecekleri tek şey budur. Ne yaptığınızı, nasıl düşündüğünüzü, kim olduğunuzu değiştirmek.” diyerek sosyal medyanın etkisini anlatıyor. 







View this post on Instagram









Misinformation travels 6x faster than real news on Twitter. Big Tech’s promise to keep us connected has given rise to a host of unintended consequences that threaten the health of people and society. How is our growing reliance on technology and social media impacting you? Watch “The Social Dilemma” starting 9/9 on Netflix and join us in rebooting the system for the common good at www.thesocialdilemma.com. #thesocialdilemma

A post shared by The Social Dilemma (@thesocialdilemma) on


Sosyal medya platformlarında algoritmaların değiştirilerek “yalan” haberlere maruz kalmanızın tehlikesini anlatan Harvard Profesörü ve sosyal psikolog Shoshana Zuboff ise değişen algoritmaların farkında olmadan gerçek hayattaki davranışlarınızı ve duygularınızı etkilediğini söylüyor. "İşte asıl problem burada yatıyor: aslında kendi yaptığımızı düşündüğümüz sosyal medya seçimleri bize ait değil! Gelişen yapay zeka, seçimleri sizin için yaparken aynı zamanda davranışlarınızı tahmin ederek, geçmiş aktivitelerinizi kullanarak size önerilerde bulunabiliyor. Bu da insanlardaki 'sorgulama' yetisini kısıtlıyor. "

Bilgisayar ve telefon kameralarına çıkartmalar yapıştırarak komplo teorileri üretmeye alışkınız ancak gerçek olan şu ki görüntüleriniz kayıt altına alınmasa da sosyal medya üzerinden ve telefonunuzdan yaptığınız tüm aktiviteler veri olarak kayıt altına alınıyor ve reklam verenlere satılıyor. Teknoloji mühendisi Jeff Seibert’in belgeseldeki açıklamalarına göre, en büyük komplo teori korkularımız bir nevi gerçek. “İnsanların bilmesini istediğim şey şu: internette yaptıkları her şey izleniyor, takip ediliyor ve ölçülüyor. Yaptığınız en ufak etkileşim bile detaylı bir şekilde düzenleniyor ve kaydediliyor. Hangi fotoğrafta durup baktınız ve ne kadar uzun bir süre. Tüm bunlar biliniyor,” diyen Seibert, korkulu rüyanızı bir nevi teyit etmiş oluyor. 







View this post on Instagram









30% of 18-44-year-olds feel anxious if they haven’t checked Facebook in the past 2 hours. Big Tech’s promise to keep us connected has given rise to a host of unintended consequences that threaten the health of people and society. How is our growing reliance on technology and social media impacting you? Watch "The Social Dilemma" on Netflix starting 9/9 and join us in rebooting the system for the common good at www.thesocialdilemma.com. #TheSocialDilemma

A post shared by The Social Dilemma (@thesocialdilemma) on


Belgesel ilerledikçe sosyal medyanın karanlık tarafı ortaya çıkıyor. ‘Sosyal’ medya olarak adlandırılan mecralar, insanların fiziksel ve ‘gerçek’ iletişimini çekerken, bu platformların genç intiharlarına inanılmaz oranlarda yansıdığı açıklanıyor. Aynı şekilde siyasi kutuplaşmalar, yalnızlık ve ruh sağlığı bozukluklarına sebep olduğu tartışılan çok sevdiğimiz sosyal medya platformları birden korkunç bir tanımlamaya bürünüyor. 

‘Social Dilemma’ belgeselinde en dikkat çekici konulardan biri ise ‘yalan haberlerin’ gerçek haberlerden altı kat daha hızlı yayılması. Instagram, Twitter veya Facebook sayfalarınız geçmiş aramalarınıza ve beğenilerinize göre şekillenirken bu bakış açısı aslında oldukça mantıklı. Algoritmalar birinin çok fazla komplo teorilerini araştırdığını görürse, sosyal medya hesaplarında da genelde komplo esaslı haberler yer alıyor ve bu kişi ‘gerçek’ haberlerden gitgide uzaklaşmış oluyor. Ürkütücü değil mi? Ama gerçek!






View this post on Instagram











A post shared by The Social Dilemma (@thesocialdilemma) on


Peki sonuç nedir? Gerçekte çok mutsuz ve sıkılgan bir hayat yaşayan herhangi biri hayatını ultra ihtişamlı ve görkemli gösterirken bir tarafta ise ana sayfasında sadece yalan haberlere maruz kalan bir kesim oluşuyor. Aslında tam olarak teknolojinin ‘kötü’ olmadığını ekleyen Harris, sosyal medyanın toplumların en kötü yanlarını çıkarabilen bir tehdit olduğunu dile getiriyor. Belgesel boyunca telefonunuzu camdan dışarı fırlatmak isterken, filmin sonunda değişimin insanları yeniden bir araya getirebileceği belirtiliyor. Aslında özünde oldukça faydalı olması için geliştirilen sosyal medya platformları ‘doğru’ şekilde kullanılabilirse bu felaket senaryoları üzerine düşünmemize gerek kalmayacak. Belgeselde sosyal medyanın tamamen kaldırılması savunulmuyor, (sonuçta filmde yer alan isimler bu platformların yaratıcıları!) sadece teknolojiyi etik değerleri kaybetmeden ve sorgulayarak kullanmanız tavsiye ediliyor. 

Belgeseldeki uzmanların tüyoları nedir?

  1. Bildirimleri tamamen kapatın (Evet! Bildirim konseptini tasarlayanlar artık bunları kullanmamanız gerektiğini savunarak anı yaşamanızı söylüyorlar.)
  2. Önerilere karşı koruma sağlayan Chrome uzantılarını yükleyin.
  3. ‘Önerilen’ videolara ve paylaşımlara tıklamayın ve farkında seçimler yapın.
  4. Paylaşmadan önce haberin doğruluğunu kontrol edin. 
SON HABERLER