Günümüz dünyası hızın başarıyla eş tutulduğu, üretkenliğin neredeyse varoluşsal bir gereklilik, kusursuzluğun ise toplumun görünmez ortak beklentisi haline geldiği bir çağ sunuyor bize. Birçoğumuz iş hayatında “en iyi sunumu ben hazırlamalıyım”, sosyal yaşamda ise “her şey mükemmel görünmeli” düşüncesiyle hareket ediyoruz. Fakat ilginç bir gerçek var ki mükemmeli aradıkça işleri tamamlamak bir yana daha da başlamaktan uzaklaşıyoruz. Belki bilgisayarın başında dakikalarca boş bir Word sayfasına bakıp “henüz doğru kelimeyi bulamadım” diye beklediniz. Belki bir sunumun ilk slaytına bile dokunmadan sosyal medyada gezinirken buldunuz kendinizi. Belki de yapmanız gereken en basit görevi bile “daha iyi bir zaman gelene kadar” ertelerken bir anda günün bittiğini fark ettiniz. Tam da bu anlarda zihnimizin fısıldadığı cümle aslında hep aynı: “Hazır değilim… Daha iyi olmalı… Şimdi değil.” Peki, paradoks nerede başlıyor? Bizi harekete geçirmek için var olduğunu sandığımız “yüksek standartlar” nasıl oluyor da tam tersine durmamıza, kaçınmamıza ve ertelememize sebep oluyor? Neden bir işi kusursuz yapma isteği, sonunda hiçbir şey yapamamaya dönüşüyor?
Mükemmeliyetçilik: Motive Edici Görünen "Altın Kafes"
Döngüyü Kırmanın İlk Adımı: Farkındalık
Erteleme -diğer adıyla prokrastinasyon- genellikle dışarıdan “oyalanmak” gibi görünse de psikolojik kökenleri çok daha derin. Demir bunu şöyle açıklıyor: “Erteleme, yapılması gereken bir işi bilinçli olarak geciktirme davranışıdır ve basitçe ‘tembellik’ değildir. Çoğu zaman işin büyüklüğü ya da mükemmel olma zorunluluğu o kadar ağır gelir ki başlamak tehditkar olur.” Demir’e göre değişim kişinin kendi düşünce kalıplarını fark etmesiyle başlıyor. Farkındalığı artırmak ve ertelemeyi azaltmak için neler yapılabiliriz diyecek olursanız, uzmanımız şöyle sıralıyor:
Kusursuzluk yerine işlevsel olanı kabul etmek. “Yeterince iyi” kavramını benimsemek.
Görevleri küçük parçalara ayırmak, büyük resmi değil adım adım ilerlemeyi görmek.
Süre sınırlaması koymak. Bir işe sonsuz vakit ayırmak kaygıyı artırır.
Hata yapmayı gelişimin doğal parçası olarak görmek.
Gerektiğinde bir klinik psikologdan destek almak; özellikle kaygı, tükenmişlik ya da depresyon eşlik ediyorsa.