Lüks, Sadelik ve Denge

Mimarlığı bir disiplin kadar bir ifade biçimi olarak gören Kein House’un kurucusu Baran Aslan ile yaşam alanlarının ruhunu, sadeliğin inceliğini ve lüks kavramının yeniden tanımını konuştuk.
BUSE SARAY 05 Ağustos 2025

Mekan dediğimiz şey yalnızca dört duvar ve bir çatıdan ibaret değil. Bazen bir duygunun izdüşümü, bazen de hayatın akışına sessizce eşlik eden bir fon oluyor. Mimarlık ve iç mekân tasarımı tam da bu noktada devreye giriyor: Görünmeyeni görünür, hissedileni dokunur kılmak için. Kein House’un kurucusu Baran Aslan, bu düşünceyle yola çıkan ve tasarımı yalnızca bir meslek değil, bir ifade biçimi olarak gören isimlerden biri.

Yalın ama güçlü anlatımıyla dikkat çeken Kein House projeleri, doğayla, mitolojiyle ve kişisel ritüellerle kurduğu bağ sayesinde sadece estetik değil, anlam da taşıyor. Lüks kavramını sadelikteki derinlikle tanımlayan bu bakış açısı, her projede “hikayesi olan” yaşam alanları yaratıyor.

ELLE olarak, onunla tasarımın hayatla kurduğu bağı, mekanın insan ruhuna etkisini ve iyi bir iç mimarinin neleri değiştirebileceğini konuştuk. Mimarlığın sabırla, dengeyle ve sessizlikle örülmüş dünyasına birlikte göz atıyoruz.

Kein House Kurucusu Baran Aslan


"Her detayda estetik, her çizgide bir anlam arayışım, Kein House’un doğmasına zemin hazırladı."

Mimarlık ve iç mekan tasarımı sizin için bir disiplin mi yoksa bir ifade biçimi mi?
Benim için mimarlık ve iç mekan tasarımı, yalnızca teknik kuralların ya da estetik normların ötesinde, yaşamı şekillendiren bir anlatım biçimi. Elbette ki mimarlık, oran, denge, işlevsellik gibi temel ilkelere sıkı sıkıya bağlı, disiplinli bir alan. Ancak bu disiplin, biz tasarımcılar için bir sahne. O sahnede duyguları, kültürü ve yaşam tarzını ifade eden hikayeler anlatıyoruz.

Mobilya tasarımıyla ise bu yaklaşımı bir adım daha ileriye taşıyoruz. Çünkü mekan kadar, “hissettirdiği” detaylar da çok şey anlatır. Bir koltuğun dokusu, bir masanın yüzeyindeki ışık kırılımı; tasarımın sessiz ama etkili bir dilidir.

Yani cevabım "hem disiplin hem de ifade biçimi". Çünkü ifadenin kuralı olmazsa biçimi kaybolur, sadece kurala dayalı tasarım da ruhsuz kalır. Biz her projede bu dengeyi kurmaya çalışıyoruz; estetikle işlevi, duygu ile disiplini, hayal ile gerçekliği bir araya getiriyoruz.

Kein House’u kurarken sizi en çok motive eden şey neydi?
Kein House’u kurarken beni en çok motive eden şey, mekânların sadece yaşanacak değil, hissedilecek alanlar olması gerektiğine olan inancımdı. İç mimarlık ve mobilya tasarımı alanında edindiğim deneyimi, özgünlükten ödün vermeden lüks ve zarafetle buluşturmak istedim. Her detayda estetik, her çizgide bir anlam arayışım, bu markanın doğmasına zemin hazırladı.

Tasarımlarınızda doğa ve mitolojiyle sıkça ilişki kuruyorsunuz. Bu estetik referanslar nasıl ortaya çıktı?
Doğa, her şeyin başlangıcı; mitoloji ise insanlığın hayal gücünün en eski ve en güçlü yansımalarından biri. Tasarımlarımda bu iki kaynağı kullanmak, sadece görsel bir tercih değil; mekâna anlam ve katman katma arzumun bir sonucu. Çocukluğumdan beri doğal formların kusursuz dengesine ve mitolojik anlatıların sembolik gücüne hayranlık duydum. Bu hayranlık zamanla; mobilya detaylarından mekân kurgusuna kadar her tasarıma bilinçli olarak yansıdı.

Bugüne dek Kein House imzası taşıyan projeler arasında sizi en çok etkileyen hangisiydi?
Aslında her proje beni farklı bir yönüyle etkiliyor; çünkü her biri için ayrı bir ruh, ayrı bir hikâye yazıyoruz. Kein House olarak zamansız, yalın ve sade tasarımlar üretmeyi önemsiyoruz. Göz yormayan ama detayda zengin, niş ve kişiselleştirilmiş parçalarla her mekâna özel bir karakter kazandırmayı hedefliyoruz. Bu yüzden tek bir projeyi seçmek zor. Çünkü her tasarım bizim için özel bir iz bırakıyor.

Lüks kavramını siz nasıl tanımlıyorsunuz? Mimarlıkta lüks sizin için ne anlama geliyor?


Lüks bizim için gösterişten ziyade, sadelikteki derinliktir. Zamana meydan okuyan, göz yormayan ama bakıldıkça keşfedilen detaylara sahip tasarımlar… Mimarlıkta lüks ise; kullanıcının ihtiyaçlarına duyarlı, kişiye özel düşünülmüş, işçiliğiyle ve malzeme kalitesiyle farkını hissettiren mekânlar yaratmaktır. Kein House’ta lüksü; sessiz bir zarafet ve yaşam kalitesini artıran bir deneyim olarak tanımlıyoruz.

Kein House’un bugün geldiği noktada sizi en gururlandıran şey neydi?
Beni en çok gururlandıran şey, Kein House’un tasarım anlayışının insanlar tarafından hissedilmesi. Zamansız, yalın ve kişiselleştirilmiş tasarımlarımızla mekânlara sade bir şıklık ve ruh katabildiğimizi görmek büyük bir mutluluk. Her detayına özenle yaklaştığımız projelerin, kullanıcıların hayatına gerçekten dokunduğunu bilmek, bu yolculuktaki en kıymetli his. Büyük kalabalıklara değil, doğru duygulara ulaşmak bizim için en büyük başarı.


"Doğadan ilham alan doğal dokular, yumuşak renk paletleri ve kişiselleştirilmiş küçük detaylar, yaşam alanınıza hem sıcaklık hem de karakter katar."

Günlük hayatınızda sizi en çok besleyen görsel veya sanatsal unsurlar neler?
Doğa, mimari detaylar ve heykel sanatına özellikle ilgim var. Gölge-ışık oyunları, dokular, yaşanmışlık hissi taşıyan yüzeyler beni her zaman etkiler. Ayrıca eski uygarlıkların mitolojik imgeleri, çağdaş sanatın yalın anlatım biçimleri ve farklı coğrafyaların kültürel estetikleri de ilham kaynaklarım arasında. Tüm bunların ortak noktası, fazla söze gerek kalmadan bir duygu bırakmaları. Sanırım beni de en çok bu “sessiz ama güçlü anlatım” biçimleri besliyor.

Minimalist çizginizle tanınıyorsunuz. Minimalizm sizin için ne ifade ediyor?
Minimalizm benim için sadeliğin içindeki incelik; gereksiz olanı ayıklayıp özü görünür kılma sanatıdır. Bu anlayış sadece estetik bir tercih değil, aynı zamanda bir yaşam biçimi. Göz yormayan, zamansız ve kişiye özel tasarımlarımızda her detayın bir anlamı ve işlevi var. “Az ama öz” yaklaşımı, tam da Kein House’un duruşunu yansıtan bir yaklaşım.

Mekan yaratırken bir ‘hikaye’ kurguluyor musunuz? Yoksa her şey işlevsellikle mi başlıyor?
Bizim için her mekân bir hikâyeyle başlar. Kullanıcının yaşam biçimi, ihtiyaçları, hayalleri bu hikâyenin ana karakteridir. Elbette işlevsellik vazgeçilmezdir; ama onu ruhu olmayan bir şemaya dönüştürmek istemeyiz.

Kein House olarak işlevi estetikle, duyguyu çizgiyle buluşturuyoruz. Tasarladığımız her mekân; sadeliğiyle konuşan, zamansızlığıyla kalan bir anlatı taşıyor.

Mimarlığın hayatınıza kattığı en büyük öğreti nedir?
Mimarlık bana her şeyin bir denge meselesi olduğunu öğretti: boşlukla doluluk, ışıkla gölge, sesle sessizlik arasında kurulan uyum… Aynı zamanda sabretmeyi, detaylarda kaybolmadan bütünü görebilmeyi ve her tasarımın bir karakteri olduğunu fark etmeyi sağladı. Bugün sadece mekânı değil, yaşamı da daha farkındalıkla tasarlıyorum diyebilirim.

Boş zamanlarınızda nasıl bir yaşam sürersiniz? Estetik algınızı etkileyen kişisel ritüelleriniz var mı?
Boş zamanlarımda genellikle sade ama besleyici bir yaşam tercih ederim. Doğayla temas, iyi tasarlanmış bir objeye uzun uzun bakmak, sergi gezmek, kahvemi yudumlarken gün ışığının duvara düşüşünü izlemek… Bunlar küçük gibi görünse de estetik algımı sürekli besleyen kişisel ritüeller. Görsel hafızamı beslemek, mesleki olduğu kadar ruhsal bir ihtiyaç. Çünkü bence iyi tasarım önce görmeyi, sonra hissetmeyi gerektirir.

ELLE okurlarına yaşam alanlarını daha anlamlı hâle getirmek için ne gibi küçük ama etkili tasarım önerileriniz olur?
İlk önerim, “az ama öz” yaklaşımını benimsemek. Gereksiz kalabalıktan arınmış, sadece size gerçekten hitap eden objelerle çevrelenmek, mekânın enerjisini değiştirir.

Doğadan ilham alan doğal dokular, yumuşak renk paletleri ve kişiselleştirilmiş küçük detaylar, yaşam alanınıza hem sıcaklık hem de karakter katar. Ayrıca ışıklandırmaya yatırım yapmak çok önemli. Doğal ışığı mümkün olduğunca içeri almak ve katmanlı aydınlatma kullanmak, mekânın atmosferini anında dönüştürür.

Unutmayın, iyi tasarım büyük değişikliklerden değil; gözle görülmeyen ama hissedilen inceliklerden doğar.

Sizce iyi tasarlanmış bir mekan insanın ruh halini değiştirebilir mi?
Kesinlikle evet. Mekân, biz farkında olsak da olmasak da ruh hâlimizi şekillendirir. İyi tasarlanmış bir alan, sakinlik verir, ilham uyandırır ve huzur yaratır. Biz Kein House olarak tasarımlarımızda sadece estetik değil, aynı zamanda kullanıcının ruhuna dokunan deneyimler yaratmayı hedefliyoruz. Çünkü inanıyoruz ki yaşam alanları insanın iç dünyasının yansımasıdır ve doğru tasarım bu yansımayı güçlendirir.

Son olarak, tasarımın yaşamlarımız üzerindeki dönüştürücü gücüne inanan biri olarak her projede yalnızca mekân değil, içinde yaşayanların ruhunu da şekillendiren alanlar yaratmayı amaçlıyorum. Kein House’un hikâyesi, bu inançla büyüyor ve her yeni tasarımda daha da anlam kazanıyor.


SON HABERLER