Çağdaş resim sanatının dikkat çeken isimlerinden Özge Gürkan, çalışmalarıyla hem ülkemizde hem de yurtdışında adından söz ettiriyor. Türk sanatçı, kadının gücüne, içinde keşfedilmeyi bekleyen renklere ve özgürlüğe gönderme yapan “Onna Bugeisha” isimli eserini, Paris’te Carrousel du Louvre’da sergilemeye hazırlanıyor. Eserinin, 21-23 Ekim tarihleri arasında sanatseverlerle buluşmasından önce Özge Gürkan ile keyifli bir sohbet gerçekleştirdik.
• “Onna Bugeisha”, kadınların içindeki potansiyele, güce ve sahip olduğu değerlere vurgu yapıyor. Çalışmanızın detaylarını bir de sizden dinlemek isteriz…
Japonya’daki “Onna Bugeisha” adı verilen soylu ve korkusuz savaşçı kadınların hikâyelerini okuduğumda çok etkilenmiştim. Aslında onların hikayeleri üzerinden tüm kadınların içinde ne denli güçlü ve savaşçı bir tarafı olduğunu, ne koşulda olursa olsun soylu bir kadının taşıdığı ihtişamı ve kadın olmanın renkli dünyasını bir harmoni içerisinde tuvalime aktarmak istedim. “Onna Bugeisha” keskin fırça darbeleriyle bize, kadının toplumsal baskı ve dayatılanlar karşısında savaşını ve içinde taşıdığı güç ve potansiyeli anlatırken; çarpışan renkleriyle ise kadının çok yönlülüğü ve ihtişamına vurgu yapıyor.
• Eserlerinizde eğitimini aldığınız hat sanatından da etkiler katarak kendinize özgü bir teknik kullanıyorsunuz. Bu tekniğin büyüsü nedir? Kullandığınız tekniklerden bahseder misiniz?
Aslında tekniğim, her tür kuralı ve öğretiyi bozmam diyebilirim. O an içimden geçen her malzemeyi kullanabilir, her tekniği öğretilenin dışında kendi arzu ettiğim şekilde uygulayabilirim. Yapılanı bozmaktan hiç korkmadan, çok cesur çalıştığım bir teknik benimki; büyüsünün de buradan geldiğini düşünüyorum. Ben ruhumu ve iç dünyamı tuvalime aktarıyorum, dolayısıyla bunu yapacağım malzeme, teknik ve yol ile yapacağımı da sadece ben belirleyebilirim. Bu sahip olunabilecek en özgür ifade biçimi. Özgün ve bağımsız bir yolda, kendimi ve ruhumu ifade etmek dürtüsüyle ilerliyorum.
• Soyut ekspresyonist çalışmalarınızla hem ülkemizde hem de yurtdışında adınızdan söz ettiriyorsunuz. Türk bir sanatçı olarak, alanınızdaki bu başarınız konusunda neler söylemek istersiniz?
Öncelikle böyle yorumladığınız için teşekkür ediyorum. Benim için sanat, bir duygu ve ruh işi. Duyguların ise dili, dini, vatanı, ırkı olmaz. Sanat evrenseldir; tek bir coğrafyaya, kültüre ya da kesime hitap etmesi düşünülemez. Bu bağlamda yurtdışında sergi ve sanat fuarlarına katılıyor olmak, yabancı galerilerle iş birlikleri içinde olmak bir sanatçı için olması gereken bir durum. Bu sebeple, ne kadar farklı şehir ve ülkede yer alırsam, bu beni o kadar fazla besliyor ve mutlu ediyor. 2023 yılında yurtdışı kariyerime daha fazla ağırlık veriyor olacağız.
• Eserlerinizde kadınlardan ilham alıyorsunuz ve dünyaya mesaj veriyorsunuz. ELLE kadınlarına neler söylemek istersiniz?
Biz kadınların, gündelik hayatlarımız içinde taşıdığımız pek çok farklı sıfat var. İyi bir evlat, eş ya da anne, başarılı bir çalışan, bakımlı bir kadın derken yaptığımız her işi en iyi şekilde yapalım çabasıyla koştururken; bazen “Peki, ben özümde kimim ve ne istiyorum?” demeyi unutabiliyoruz. Bu sebeple pırıl pırıl tüm kadınlara şunu söylemek isterdim: "Kendi potansiyelinizi keşfedin, kendi ayakları üzerinde duran ve kendi hayatının kontrolüne sahip bir birey olarak, hayatta gerçekte ne yapmak ve nerede olmak istiyorsanız bunu gerçekleştirmek için savaşın". Bana göre, en büyük mutluluk ve en hak edilmiş kişisel hak budur.