Yapı Kredi Yayınları’ndan çıkan “Calvino Albümü” kitabı gezgin, matematikçi, ansiklopedici çalışkan mı çalışkan bir yazarın fotoğraflar eşliğinde bir anatomisi.
Calvino, 1964’te edebiyata karşı duyduğu ağır bıkkınlığı şöyle itiraf eder: “Bir süredir yalnızca astronomi kitapları okuyorum. Zaten hiç kimseyle hiçbir şey konuştuğum yok, en azından ‘edebiyat dünyası’na ilişkin. Yazın yaşamı askerlik yaşamı gibi. İnsan gençken doyumsuzluklarına falan dayanabiliyor. Gelgelelim ömür boyu uzatılamıyor: İzin istemenin sırası geliyor.”
Oscar Wilde’ın kitabı Mutlu Prens, 1888’de yayımlanmıştır. Yazar kitabını yediden yetmişe çocuk ruhlu insanlar, şaşırma ve sevinme gibi çocuksu yetilerini koruyanlara ithaf etmiştir. Wilde, kitabında yer verdiği masallarda bencilliği ve duyarsızlığı gözler önüne sererek eleştirir.
Haruki Murakami’nin yirmili yaşlarının sonunda yazdığı, çevrilmesine yıllar sonra izin verdiği ilk romanı Rüzgârın Şarkısını Dinle, lise çağında bir gencin yazın geçirdiği 18 gününü ve bu 18 gün içinde tanıştığı insanlarla ilişkilerini anlatıyor. Hayatın anlamını sorgulayan bu gencin hikayesi içinde okuyucuları şaşırtacak farklı sürprizler de taşıyor.
Stephane Garnier’in kaleminden çıkan Kedi Gibi Düşünmek ve Davranmak, kedileri anlamamızı sağlayan, hayata onlar gibi bakabilmemizi, onların bilgeliğini kavrayabilmek, ile deneyim değil ama içten gelen dürtülerle hareket edebilmemizi bize göstermeye çalışan, dünyaya kedilerin penceresinden bakmamızı sağlayan sıra dışı bir kitap.
T.Y. Mazer’in kitabı Lacivert Safir Beren ile James’in sıra dışı hikayesini anlatıyor. Ailesi ile sürdürdüğü sorunlu hayattan kaçan Beren, kendini James Hunter’ın son derece gizli ve sır dolu dünyasında bulduğunda her şey için çok geçtir. Beren sırlarla dolu, lacivert gözlü genç adama çaresizce âşık olmakla kalmamış, hayatını onun ellerine teslim ederek tehlikeli bir oyunun içine sürüklenmiştir. Sıra dışı teknoloji, akıl almaz görevler ve çılgın evrenin içinde kaybolan Beren, James’in kalbine dokunmayı sonunda başarabilecek midir? Ve bunu başarsa bile, ikisi de hayatta kalabilecek midir?
Akif Manaf'ın Dahi Yayınları'ndan çıkan 'Nefret Psikolojisi' adlı kitabı nefret duygusunu tüm yönleri ile ele alıyor. "Nefretten kaçınmak mümkün değildir, çünkü nefret sevgiden kaynaklanır. Nefret ancak sevgi ortadan kaldırılırsa yok olur. Oysaki sevgiyi ortadan kaldırmak mümkün değildir, çünkü sevgi varoluşun temelidir.
O yüzden nefretten kurtulmak için “nefreti yok etme” fikrinden kurtulmak gerekir. Nefreti yok etmek değil, dönüştürmek gerekir. Bunun için hayatı sevmek gerekir. Ama hayattan nefret eden insan hayatı sevemez.
İşte çıkmaz bundan ibaret! Peki, çözüm nedir? Çözüm kendini sevmektir.
Ama nasıl? Aynanın önüne geç ve kendine:”Seni Seviyorum” de. Bu zor olablir çünkü kendinden nefret ediyor olabilirsin. Buna rağmen aynadaki yansımana “Seni Seviyorum” de ve bunu yedi kez tekrarla.
Sonra bunu her sabah uyandığında ve her akşam yatağa girmeden önce yap. Sonuç olarak nefretin kısır döngüsünden çıkacaksın. Bu, büyük zafer olacak. Çünkü kendini ve hayatı sevmeye başlayacaksın."