Bazı akşamlar vardır; mekan, müzik, yemek ve sohbet arasında kurulan dengede kendinizi tanıdık bir atmosferin içinde hissedersiniz. Dün akşam, İstanbul Arnavutköy’deki Kavanoz’da tam olarak böyle bir deneyim yaşadım. Gecenin evsahibi ise klasik bir restoran değil, yemeği bir buluşma biçimi olarak gören, zamansız ve mekansız bir sofra fikri olan A Table On Mange’dı. Loş ışıklar, masaların ortasında yerleştirilen ince uzun mumlar, tanıdık yüzlerin sıcaklığı ve yeni tanıştığınız yüzlerin merakı… Bir perşembe akşamını nasıl geçirmek istersin, diye sorsalar tam da böyle bir ortam tarif edebilirdim.
Menü, Şef Melih Şeref imzası taşıyordu. Açık büfe başlangıçların ardından servis edilen ara sıcak, ana yemek ve tatlıların her biri kendi içinde sade ama özenli bir sunumla servis edildi. Lezzetler kadar eşleştirilen tatlar ve sunum biçimi de dikkat çekiciydi. Gecenin sonunda damağımda kalan en belirgin tat ise tiramisu oldu.
Peki A Table On Mange tam olarak nedir? Bu oluşum, kurucusu Melissa Santalu’nun mimarlık eğitimi için gittiği Montpellier’de kendi mutfağında başlattığı küçük buluşmalarla doğuyor. Bitirme projesi döneminde (benim ve bir çok mimarlık öğrencisinin de yaşadığı gibi) bir kaçış ararken mutfağa yöneliyor. Evinde kurduğu sofralar zamanla bir ritüele dönüşüyor. Tek bir masanın etrafında toplanan farklı insanlar, farklı sohbetler ve ortak bir yemek deneyimi… A Table On Mange, zamanla arkadaşlarının da dahil olmasıyla bu sıcaklıkla büyüyor ve bugün hem Montpellier’de hem İstanbul’da farklı mekanlarda, farklı menülerle kendine özgü yemek akşamları düzenliyor.
Bazen adada bir evin bahçesinde, bazen şehrin tanıdık bir restoranında kurulan bu sofralar sadece yemek yemek için değil, tanışmak, paylaşmak ve keşfetmek için kuruluyor. A Table On Mange, yakın zamanda yeni etkinliklerine devam edecek. Eğer siz de şehre biraz daha romantik bir yerden bağlanmak, tanıdık bir masa etrafında yeni yüzlerle buluşmak ya da sadece iyi yemek yemek istiyorsanız programlarına bir göz atabilirsiniz.