AVANTGARDEN

ELLE ONLINE ELLE ONLINE 28 Mart 2016
AVANTGARDEN
“Flowers for spring? Groundbreaking!” cümlesi moda sektörünün karanlık tarafını anlatan film Şeytan Prada Giyer'le ünlendi. Evet çiçekler moda dünyasının en büyük klişelerinden olabilir. Fakat anlamı modacılar için çok daha derin.


Tasarımcıların arka bahçesinden içeri girmeye ne dersiniz?





Arzula-satın al-giy-sıkıl-bırak döngüsünde misyonlarının büyük bölümü üret-üret-üret olan tasarımcıların derin dünyasında iniyoruz şimdi. Tahmin edin, onları bu üretim ve tüketim yorgunluğundan uzaklaştıran, bir nevi terapi etkisi yaratan ne? Gizli bahçeleri ve o bahçelerde açan çiçekler! Modern çağın giyim kodlarını oluşturan Hubert de Givenchy, Yves Saint Laurent, Oscar de la Renta, Valentino Garavani gibi isimlerin bahçeleri kuşkusuz koleksiyonlarının en büyük esin kaynakları oldu yıllarca. Bay Givenchy'nin Normandy'de bulunan bahçesinin zarafeti, Güney Fransa'daki bahçesinin hayatın neşesini yansıttığını pek çok makalede okuduk. Vaktinin çoğunu Güney Fransa'da geçiren tasarımcının favorisi limon ağaçları ve zambaklar bahçenin pek çok yerinde bulunuyor. Loire Valley'de yer alan şatosu Le Jonchet'in bahçesiyse tam bir “a la Française” şekilde tasarlanmış. Bugün gusto yoksunu belediyelerin yol kenarlarına çiçeksiz, sadece yeşilliklerle yaptıkları peyzaj çalışmalarını düşünün. İşte tam bu gusto eksikliğinin antitezi olarak tasarlanan bir yer burası. Dantel gibi işlenen yeşillikler, tasarımcının haute couture algısının yansıması olarak hala korunuyor. Yves Saint Laurent'ın Marakeş'teki bahçesi egzotizmin doruk noktalarını yaşatırken hem tasarımcının kendi defilelerine hem de modayla ilgisi olan ya da olmayan fakat o bahçeyle tanışan herkese ilham veriyor. Meşhur Marakeş klişesi, Majorelle Garden 1920'li yıllarda Fransız ressam Jacques Majorelle tarafından yapıldı. Bahçeye girdiğiniz anda kendinizi 1532 tane Instagram post'u yaparken bulacaksınız.





YEŞİL TERAPİ





Muz ve Hindistan cevizi ağaçları, bambular buranın majoritesini oluşturuyor. Bu bahçeyi tuval gibi ele alan ve sanki bir resim çiziyormuş gibi tasarlayan ressam, Yves Saint Laurent'ın en büyük tutkularından birinin de yaratıcısı olmuş aynı zamanda. Yıllar sonra bakımsız bir halde buldukları bahçeyi yenileyen Saint Laurent ve partneri Pierre Berge, belki de Marakeş'in en önemli turistik mekanlarından birini yaratmış oldular böylece. Valentino'nun Güney Fransa'da bulunan ve Uzak Doğu'dan esinlenerek tasarlanan bahçesinin büyüklüğü sadece (!) 4062 metrekare. Orada zaman geçirmekse paha biçilirolmalı. Roma'daki hayatından kaçmak için 25 yıl boyunca gittiği yerse Toskana'daki evinin bahçesi La Vagnola oluyor tasarımcının. Biraz da Avrupa'dan Amerika kıtasına gidelim... Oscar de la Renta'yı beyaz keten pantolonu ve gömleği içinde Dominik Cumhuriyeti'ndeki bahçesinde yürürken düşünün. Bu bir hayal ürünü değil.





Tasarımcının Punta Cana'da bulunan evini normal bir bahçeden balta girmemiş bir ormana dönüştürmesi, onun en büyük tutkusunu açığa çıkarıyor. Peki ya 1905'ten 1911'e kadar çocukluğunun büyük bir bölümünü Güney Fransa'da bulunan evlerinin bahçesinde geçiren Christian Dior'un bir çiçekten esinlenerek New Look'u yaratması sizce tesadüf mü? Hiç sanmıyorum. Bay Dior'un çiçek ve bahçe merakı kendisinden sonra da dümeni devralanları etkisinde bırakıyor belli ki. John Galliano'nun 2010 sonbahar-kış defilesi için yarattığı çiçekleri kim unutabilir? Defileyi izleyen Jessica Alba'nın, şovdan sonra “Galliano'nun çiçeklerinden bir olmak isterdim” dediğini hatırlar mısınız?


~Bugün Dior'un kreatif direktörlüğünü üstlenen Raf Simons da sadece markanın DNA'sında yer aldığı için değil, kişisel olarak bağlantı kurabildiği için çiçekleri podyuma taşıyor. 2012 yılında markanın başına geçerek görücüye sunduğu ilk defilede moda eleştirmenlerini, satın almacıları, editörleri ve o gün orada olan herkesi devasa bir bahçeden içeri davet etti. Dior 2012 couture defilesinde 1 milyon çiçekten duvarlar yaratıldı. Bu büyük hayalin gerçekleşmesini sağlayansa Simons'ın yakın arkadaşı çiçek tasarımcısı Mark Coll oldu.





“Tohumlar büyüyor, çiçek açıyor ve solup ölüyorlar. Onları sonsuza kadar yaşatamazsınız. Bana kalırsa moda da bir şekilde çiçeklerle aynı kaderi paylaşıyor. Geliyor ve geçiyor. Çiçekler zarafetin ve romantizmin simgesi. Görüntüleriyle etkiliyorlar. İnsanlarda farklı duyguların oluşmasına neden oluyorlar. Tıpkı modanın kendisi gibi” demişti Dazed&Confused'a verdiği bir röportajda. Doğanın en fazla ilham verdiği isimlerden biri de hiç kuşkusuz efsanevi Alexander McQueen oldu. İngiliz bahçelerinden ilham alarak yarattığı 2007 ilkbahar-yaz koleksiyonunun en vurucu parçası, gerçek ve taze çiçeklerle bezenmiş elbiseydi. Sarah Burton yıllar sonra verdiği bir röportajda model podyuma çıkmadan hemen önce çiçekleri üstüne yerleştirdiklerini anlattı. İşin en komik yanıysa model yürüdükçe düşen çiçekleri şovun bir parçası sanan editörler oldu. Bu elbise, 2 Ağustos'a kadar Londra V&A Museum'da bulunan Alexander McQueen: Savage Beauty sergisinde olacak.





RESSAM ELİNDEN





Yves saint Laurent ve Pierre Berge, Fransız ressam Jacques Majorelle'in elinden çıkan Majorelle Garden'i bulduklarında bir harabeye benziyordu. Küçük dokunuşlarla yeniden hayata döndürdükleri bu mekan yıllardır ilham vermeye devam ediyor.


Tıpkı bahçıvanlar gibi moda tasarımcıları da olmayanı var ediyor, büyütüyor ve solup gitmesini izliyor. Modanın sezonlar arasında gerçekleşen döngüsü onları yorsa da bahçelerinde çiçeklerle ilgilenmek bir nevi terapi etkisi yaratıyor. Moda endüstrisinin arka bahçesinde olanlarsa bir şekilde, yıllardır ve sezonlardır ön tarafa, podyuma taşınıyor. Ve biz onları her seferinde hayranlıkla izliyoruz.





BAHÇESİNDEN ÇIKAMAYAN MODERNİSTLER





Birkaç ay önce Dries van Noten'la yaptığım röportajda sormuştum: Bir defile sona erdikten sonra yaptığınız ilk şey ne oluyor diye? “Modadan ayrı bir tutkum daha var: Bahçemle uğraşmak. Doğa saygı duyduğum bir ritme sahip. Ayaklarımı toprağa bastığımda çok yoğun duygular hissetmeme izin veriyor. Bu yüzden bir defile sona erdikten sonra kendimi Antwerp'teki bahçemle ilgilenirken buluyorum” demişti. Çiçek tutkusu çocukluğunda, babasının onu zorla gülleriyle ilgilenmek durumunda bırakmasıyla doğuyor. Bu zorunluluk zaman içinde büyük bağlılığa dönüşüyor. Mesela 2015 ilkbahar-yaz defilesinin kurgusunu hatırlayın... Belki de yarattığı o ütopik bahçeyle bizi kendi “mekanından” içeri davet etmişti...


Moda tasarımcısı olmasının yanı sıra kendisini bir bahçıvan şeklinde de tanımlayan Burberry'nin baş tasarımcısı Christopher Bailey'nin sıkı bir ortanca hayranı olduğunu biliyor muydunuz? “Gülleri sevmiyorum çünkü fazla değer yüklüler. Ortancalarsa sıradan otlar gibi büyüyor ve bir bakıyorsunuz ki her yerdeler. Onların özgür ve doğal yapıları var” diyor bir röportajında. Çirkin terlik trendinin patlamasından sorumlu tasarımcı, Marni'nin kraliçesi Consuelo Castiglioni de çiçekçi dükkanlarına kayıtsız kalamadığını anlatarak, markanın 20'nci yaşı için Marni Flower Market'i yaratmıştı geçen yıl. Bu çiçekçi dükkanında Marni'nin stil kodları, koleksiyonlarda kullanılan desenler vücut bulmuş şekilde karşımıza çıktılar.





Yazı: Serli Gazer Boyacı



SON HABERLER

Dergide Bu Ay

ELLE Mart Sayısı Çıktı!

ELLE Mart Sayısı Çıktı!

Işık saçan genç bir kadın: Hafsanur Sancaktutan

BU SAYIDA NELER VAR?

E-Bülten Aboneliği

E-bültenimize şimdi abone olun,
magazin dünyasındaki tüm gelişmelerden anında haberiniz olsun.