Bryan Ferry

Şarkı söyleyen Şık bir centilmen: Bryan Ferry.

ELLE ONLINE ELLE ONLINE 26 Temmuz 2010
Bryan Ferry
SAHNE 1, DIŞ, GÜNDÜZ


Taksim’deki The Marmara Oteli’nin kapısında hayli uzun boylu bir centilmen dikilmiş, cep telefonuyla konuşuyor. Gözünde karizmatik Ray-Ban güneş gözlükleri, üstünde daracık kesimli bir ceket ve jean. Kostümünü mavi bir gömlek ve incecik bir boyun bağıyla tamamlamış. Deri ayakkabıları İtalyan tarzıyla-İngiliz tarzı arası bir yerde ve çok şükür sivri burunlu değil. Belki başka biri öğle vakti o sıcakta böyle giyinse komik görünür ama bu centilmen ziyadesiyle cool ve kendinden emin. İnsan ister istemez etkileniyor. Döner kapıdan geçerken bana yol veriyor ve o zaman anlıyorum bu centilmenin birazdan basın toplantısına katılacağım Bryan Ferry olduğunu. ‘Fırsat bu fırsattır’ diye hızlıca inceliyorum. Boyu en az 1.90, kilo almak bir yana küçücük bir göbeği bile yok. Saçları hafifçe kırlaşmış ama kahküllü filan gayet gür. Mavi gözleri berrak berrak bakıyor. Allah aşkına bu adama nasıl 60’ını geçmiş denir ki? Şöhretin ve başarının doruğundaki parlak zamanlarından beri her zaman güzel kadınlara, özellikle de top-modellere çok düşkün oldu Ferry. Yeri gelmişken eski ama tatlı bir dedikodu verelim: Hızlı Roxy Music zamanlarında Teksaslı model Jerry Hall ile büyük bir aşk yaşamıştı Bryan Ferry. İkisi 1975 yazında Roxy Music’in ‘Siren’ adlı albüm kapağının çekimleri sırasında tanıştı ve aralarında hemen büyük bir aşk başladı.~ Jerry Hall grubun ‘Let’s Stick Together’ ve ‘The Price Of Love’ adlı videolarında da oynadı ve Bryan Ferry ile nişanlandı. Ancak Hall, nişanlısı turnedeyken o sıralar Bianca Jagger ile evli olan Mick Jagger’a aşık oldu. Sonuçta 1977’de Jagger onun için karısını terk ederken Jerry de Ferry’yi bıraktı. Bryan Ferry bu ayrılık hakkında konuşmayı reddetse de 1978 tarihli solo albümü ‘The Bride Stripped Bare’in Jerry Hall ile ilişkisini anlattığı söylenir. Daha sonra Lucy Helmore ile evlenen Ferry’nin Otis, Isaac, Tara ve Merlin adında dört oğlu oldu ancak 2003’te bu evlilik bitti. Yeniden bekar bir adam olan Ferry’nin ‘hanım’ arkadaşları arasında dansçı Katie Turner, İngiliz sosyetesinden Lady Emily Compton ve oyuncu Alex Kingston bulunuyor. Şu sıralar kiminle çıktığıysa bir sır!





SAHNE 2, İÇ, GÜNDÜZ


Bu kez aynı otelin deniz manzaralı çatısındayız. Yavuz Baydar’ın yönettiği yüksek voltajlı bir basın toplantısının merkezinde Bryan Ferry var. Salon gazeticilerle dolu, aralarında Amerikalılar bile var. Ferry bütün soruları cool cool yanıtlıyor. Arada ince espriler de yapıyor. Soruların ardı arkası kesilmezken toplantının bir yerinde ertesi günkü konserin sponsoru Dockers Bryan Ferry’ye bir bavul dolusu giysi armağan ediyor. Bavul esprisinin sebebi Ferry’nin bir önceki İstanbul konserinde bavulunu kaybetmesi. Bu ayrıntıyı şık ve düşünceli bir jeste dönüştürmeyi başarıyor Dockers yetkilileri. Basın toplantısı sırasında bir şekilde  giyim-kuşamla arası her zaman iyi (belki de fazla iyi) olan Ferry’nin son Burberry reklamlarındaki fotoğrafları da gündeme geliyor. Christopher Baily’nin çektiği kampanyadan epey hoşnut kalmış Bryan Ferry. Bir gazeteci çıkıp “Belki modellikte Kate Moss’a rakip olursunuz” diyor. Bryan Ferry gülerek “Kate’in modası artık geçti” diyor. Adam top-model uzmanı diye daha önce de  söylemiştik, vardır bir bildiği.~ Bryan Ferry 2006 yılında ünlü İngiliz hazır giyim markası Marks and Spencer’ın erkek koleksiyonu ‘Autograph’ın yüzü oldu. Her ne kadar, bir Alman gazetesine verdiği röportajdan sonra çıkan Nazizim sempatizanı olduğu söylentileri yüzünden kontratı iptal edildiyse de bu anlaşma hem  Brayan Ferry hem de Marks and Spencer açısından gayet ümit verici bir şekilde başlamıştı. Hatta bu ortaklığın şerefine Bryan Ferry’nin en baba şarkılarından oluşan ‘Slave to Love: Best of The Ballads’ albümü bile yeniden yayımlanmıştı. Marks and Spencer macerası tatsız sonuçlansa da aynı yıl Ferry’nin ‘Don’t Stop The Dance’ adlı şarkısı İskandinav erkek giyim markası Dressman’in televizyon reklamlarında kullanıldı. Anlaşılan ilerlemiş yaşına rağmen Ferry’nin kameralarla flörtü daha uzun bir süre devam edecek. Zira çok yakında ünlü bir markanın televizyon reklamlarında rol olacak. Ancak markanın adını açıklamamakta ısrar ediyor.


Yani, basın toplantısında “Şarkıcılar artık sadece şarkı söyleyerek hayatlarını sürdürmüyorlar” demesi boşuna değil Bryan Ferry’nin...  





SAHNE 3, DIŞ, GECE


Ertesi gece. Artık adı Cemil Topuzlu olan Açıkhava Sahnesi’nde yıldızlı bir konser akşamı. Bryan Ferry daha önce de İstanbul’da konser vermesine rağmen mekan neredeyse tıklım tıklım dolu. Bu konseri ön sıralarda izlemek için 200 YTL veren purolu adamlar da, 20 YTL veren öğrenciler de halinden memnun. Herkes heyecanla ikonik pop-rock starı Bryan Ferry’nin sesiyle mest olmaya hazır. Bryan Ferry bu konserde Bob Dylan şarkıları söylüyor. Zaten İstanbul’a yolunun düşmesine de bu yıl çıkardığı ve Bob Dylan şarkılarını yorumladığı ‘Dylanesque’ albümünün tanıtım turnesi sebep oldu. Teşekkürler Bob Dylan! Tarihin garip bir tecellesi olsa gerek Bryan Ferry, 1973’te çıkardığı ve onu büyük üne kavuşturan ilk solo albümü ‘These Foolish Things’te de bir Dylan şarkısı olan “A Hard Rain’s Gonna Fall” adlı şarkıyı yorumlamış ve büyük sükse yapmıştı.~ Bryan Ferry’nin kariyerinin ilerlemiş bir noktasında yeniden Bob Dylan şarkılarına başvurmasıysa oğulları sayesinde oldu. Bob Dylan hayranı olan oğulları sayesinde Bryan Ferry evdeki Bob Dylan plaklarının tozunu aldı ve bir kez daha dinledi. Bu şarkıların gücüne ve şiirselliğine hayran kalan Bryan Ferry onları kendi tarzında yeniden yorumlamak isteyince de ortaya modern bir vintage diyebileceğimiz ‘Dylanesque’ albümü çıktı. Bryan Ferry’nin bir Dylan şarkısı söylemesinin üzerinden 34 yıl geçtikten sonra, bir istanbul gecesinde Ferry’nin  yolu yeniden Bob Dylan ile kesişti. Ancak Dylan’ın müziğine bu kadar düşkün olmasına rağmen Bryan Ferry onunla şahsen hiç tanışmadı: “İkimiz de utangaçız ve mahremiyete düşkünüz. Hem insanın hayran olduğu kişilerle arasına mesafe koyması daha iyidir. Böylece  hayalleriniz yıkılmaz... Biz Bryan Ferry ile tanıştık sayılır ama hayallerimiz yıkılmadı. Hele de onu sahnede kol düğmeli tiril tiril beyaz gömlek, dar kesimli siyah pantolon ve ışıklar saçan pullu payetli siyah blazer ceketle görünce. Bir adama şarkı söylemek bu kadar mı yakışır? Bryan Ferry bu. Daima janti, daima cool, daima enerjik ve daima bir kadına yapılacak en güzel iltifatları bulup çıkaran klasik bir romantik...                      





YENİ BAŞLAYANLAR İÇİN FERRY


Solisti ve şarkı yazarı olduğu pop-rock grubu Roxy Music ile 70’li yıllarda gerçekleştirdiği ilk dönem kayıtlarından bugüne dek popüler müziğin en yenilikçi ve özgün şarkıcılarından biri oldu Bryan Ferry. Aynı zamanda döneminin en önemli popüler kültür karakterlerinden biriydi, kimileri için bugün hala ‘efsane’ olma özelliğini de sürdürüyor hala... Hayattan çok zevk aldığını ve bir 50 yıl daha böyle yaşamak istediğini de şakayla karışık söylüyor. Her şeyden öte Fransız chansonlarından salon şarkıcılarının zarafetine, Sinatra’yı andıran bir ağırbaşlılıktan Gainsbourg vari bir karizmaya, sert ve köşeli rock tavrından fütüristik nostaljiye uzanan birçok müzikal tarz ve duruşu ustalıkla birleştiren dehası ve bunları çok iyi yansıtabilen eşsiz sesiyle tanınıyor Bryan Ferry.~ Roxy Music'in hayatında epeyce önemli yer tuttuğuna sık sık değinen Ferry, "2001'de grupla yeniden bir araya gelerek bir konser turnesine çıkmıştık. O tarihten bu yana festivallere katıldık” dese de,  grubun Bryan Ferry ile birlikte en önemli üyesi sayılan ve U2’nun prodüktörlüğü ve çağdaş sanat çalışmalarıyla da tanınan Brian Eno; Roxy Music’in bu turnelerine katılmadı. Ferry, “Eno hiçbir zaman tam olarak grubun bir parçası olmadı ama birlikte bazı kayıtlar yaptık” diyor. “Bugün Roxy Music tam anlamıyla bir araya gelse ne olurdu” sorusunuysa, “Güzel olurdu ama fazla sürmezdi” diye yanıtlıyor. İstanbul’a ilk kez bundan yedi yıl önce gelen ve yine Açıkhava’da gösterişli bir sahnede Broadway ve caz standartlarını  söyleyen Ferry; hayranlarına pırıltılı bir gece yaşatmıştı. Ferry bu konserden sonra  birkaç özel davet nedeniyle Türkiye’ye uğradığını söylüyor: “2000 yılında İstanbul’da verdiğimiz konser  çok iyi geçmişti. Konser biter bitmez, ekip olarak yeniden İstanbul’a gelmek istemiştik. Burada özel konserler vermek de beni mutlu etti çünkü İstanbul’a gelmeyi seviyorum; dünyanın en güzel şehirlerinden biri benim için.“ İşçi sınıfına mensup bir aileden gelmesine rağmen dünya jet-sosyetesinin sevdiği figürlerden biri olmayı seçen Bryan Ferry’nin bir başka özelliği de sanat eğitimi almasına karşın müziğe yönelmesi. Acaba müzik yerine sanatı seçseydi hayatının nasıl olacağını hiç merak etmiş mi Ferry? “Büyük bir hata yaptım” diyerek gülüyor, “Çünkü tanıdığım bütün sanatçılar çok zengin. Yaşadığım Londra artık sanatın merkezi haline geldi. Okuldan sonra resim yapmaya vaktim olmadı ama fotoğrafa ilgi duyuyorum. Belki bir sergi bile açarım.”





SIRADAKİ LEONARD COHEN  Mİ?


Biz, “Bryan Ferry bir pop şarkıcısı mı yoksa rock şarkıcısı mı?” diye düşüneduralım Ferry 10 yaşından beri caz tutkunu olduğunu anlatıyor:  “İlk aldığım plak Charlie Parker’ın bir albümüydü. O zaman aldığımız plakların üzerine adımızı yazardık. Ama artık her şey İnternet’ten indirildiği için böyle bir imkânımız yok.” ~Uzun müzik yaşamanın 12. albümünde özellikle 60'lı yıllardan ‘Knockin on Heaven's Door’, ‘Times They Are Changing’ ve ‘Positively 4th Street’ gibi Bob Dylan klasiklerini de seslendiren Bryan Ferry bu konuda da epey açık sözlü:  “Artık yeterince şarkı üretmiyorum. Şarkı yazmak eskisi gibi kolay değil. Bu noktada Dylan söylemek bana iyi geldi Leonard Cohen’e Dylan’a olduğum kadar düşkün değilim ama şarkılarını da yorumlamak isteyebilirim...”       



SON HABERLER

Dergide Bu Ay

ELLE Mart Sayısı Çıktı!

ELLE Mart Sayısı Çıktı!

Baharı Hande Erçel ile karşılıyoruz.

BU SAYIDA NELER VAR?

E-Bülten Aboneliği

E-bültenimize şimdi abone olun,
magazin dünyasındaki tüm gelişmelerden anında haberiniz olsun.