FEMİNİST UYANIŞ

Bu sezon modanın izinden gittiği aktivist ve öncü sanatçılar yeni koleksiyonlara ruhlarını üflerken kadın olmanın zenginliğini bir kez daha hatırlatıyor.

ELLE ONLINE ELLE ONLINE 28 Ekim 2020
FEMİNİST UYANIŞ

Kadınlar evde değil, sokakta, podyumda, sanatta ve hayatın her alanında hep daha ileriye koşarak, aktif, dinamik ve cesur kimlikleriyle hemcinslerine ilham veriyor. Bu sezon modanın izinden gittiği aktivist ve öncü sanatçılar yeni koleksiyonlara ruhlarını üflerken kadın olmanın zenginliğini bir kez daha hatırlatıyor.

Eskilerden Paul Poiret’den Madeleine Vionnet’ye, ardından Mary Quant’tan Andre Courreges’e ve kadınları erkek gardırobuyla tanıştıran Yves Saint Laurent’a feminizmin ilk nüvelerinin moda dünyasında erken dönemde ortaya çıktığını söyleyebiliriz. Vivienne Westwood, Donna Karan, Sonia Rykiel, Diane Von Furstenberg, Rei Kawabuko’nun ardından son yıllarda Chloe, Dior ve Alexander McQueen gibi markaların başında kadın kreatif direktörlerin olması, modanın toplumsal olayların bir yansıması olarak sadece modelleri ve kıyafetleri değil sosyal problemleri ve kadın meselelerini de podyumlara taşımaya başlaması, her ne kadar modanın “feminism-washing”le suçlanmasına engel olamasa da farkındalık yaratan, kadının ideal beden algısı doğrultusunda nasıl olması gerektiğine değil, en doğal haliyle nasıl olduğuna, kadına, kadının kendisine dikkat çeken bir moda sahnesiyle daha fazla karşılaşıyoruz artık. Kıyafetlerse estetik değerlerinden öte bir mesajın, bir tavrın taşıyıcılarına dönüşmekte.

Kadınların ayrımcılığa uğradığı, ötekileştirildiği, şiddet gördüğü günümüz dünyasında kadınları kutlamak, güçlü, cesur, üreten, yazan, konuşan, ses veren kadınları daha çok hatırlamak, onların tüm hemcinslerine ilham vermesine vesile olmak, “kadınlar buradalar ve hep var olacaklar” diyerek birliğe ve dayanışmaya davet etmek; bugün çok önemli ve öncelikli. Moda dünyasının bu yönde attığı adımlarsa gözden kaçmamalı.

CARLA LONZI’Yİ TANIMAK

Dior’un Sonbahar/Kış 2020-21 defilesinin 70’ler esintili koleksiyonuna bakmak; takım elbiseli modelleri görmek, gömlek ve kravat ağırlıklı androjen duruşu izlemek, bandanaları, puantiyeleri, ekoseleri ya da püskülleri fark etmekten öte hem Maria Grazia Chiuri’nin 70’lerin feminist uyanışını nasıl sunduğunu anlamak hem de ilham aldığı ve tüm defileye sinen, İtalyan sanat eleştirmeni, feminist aktivist Carla Lonzi’nin ruhunu, fikirlerini hissetmek demekti. Çalışmalarında ataerkilliği her daim eleştiren Lonzi’nin feminist manifestosuna gönderme yapan “I Say I” kelimelerinin görüldüğü defilede, Lonzi’yi tanımak, fikirlerini öğrenerek kadınlara güç ve özgüven aşılamak koleksiyonun alt metinlerindendi. Chiuri, “Partiarchy kills love”, “When women strike the world stops” ve “We are All Clitoridian Women” gibi yine Lonzi imzalı sloganlarla toplumsal sorunlara, kadın-erkek eşitsizliğine karşı kadının gücüne, kimliğine, bireyselliğine gönderme yapıyordu.

Koleksiyona ilham veren bir diğer isim de 1942-1975 yılları arasında National Gallery of Modern Art Rome’da direktörlük yapan, başına buyruk ve cesur kadın Palma Bucarelli. İtalyan küratör o dönemde Piet Mondrian, Jackson Pollock ve Casimir Malevitch’e adanan önemli sergilere imza atarak kadınların henüz var olamadığı bir sektörde adından söz ettirmeyi başarmıştı. Pantolon giymeyi çok seven Bucarelli’nin ruhu da boyish bir stilin izlerinin görüldüğü defilede kol geziyordu.

SÜRREALİST KADINLARIN İZİNDE

Her koleksiyonunda kadın olmayı ve kadınlığı feminist bir bakış açısıyla kutlamaktan vazgeçmeyen Maria Grazia Chiuri, mitolojik kahramanların başrolde olduğu haute-couture 2021 koleksiyonundaki 37 farklı silueti tasarlarken tam beş kadın sürrealist sanatçıdan ilham aldı. Hepsi de birbirinden yetenekli, vizyoner ve güçlü kadınlar olan Lee Miller, Dora Maar, Dorothea Tanning, Leonora Carrington ve Jacqueline Lamba’nın izlerini defilede hissetmek mümkündü. Dorothea Tanning ve Leonora Carrington’ın tablolarındaki renklerin tasarımlara yansımasını görmek, Andre Breton’un eşi Jacqueline Lamba’nın resimleriyle yaşadığı dönemin muhafazakar değerlerine nasıl karşı çıktığını, Picasso’nun modellerinden Lee Miller ve Dora Maar’ın estetik rollerinin ötesinde cesur, kurallara karşı gelen ve üretken kadınlar olduklarını bilmek de yine kadınlık ve kadın gücü üzerinde düşünmek, sınırlara meydan okumanın ve aktivizmin farkında olmak demekti. Chiuri’nin bu kadınlardan ilham alması tesadüf değildi.

ÖZGÜRLÜĞE YÜRÜYEN MODELLER

 Kadınların annelik ve eş kategorilerinden, tüm cinsiyetçi sınırlamalardan özgür olarak ürettikleriyle, başarıları ya da başarısızlıklarıyla, varlıkları, dayanışmaları, sadece ve sadece kadın olmalarıyla anılabilmeleri ve kamusal alandaki görünürlükleri bugün çok önemli. Toplumsal dinamiklerin aynası moda dünyası ise kadını, koleksiyonlarını taşıyan/gösteren salt bir model olmanın çok ötesinde ele alarak bu konuda farkındalık yaratmaktan kaçınmıyor.

Chloe’nin baş tasarımcısı Natacha Ramsay-Levi toprak tonlarının hakim olduğu ve feminist uyanışa denk gelen 70’ler esintili Sonbahar/Kış 2020-21 defilesinde dikkatleri sadece geniş pantolonlara, kemerli ve beli vurgulayan tasarımlara, patchwork elbiselere yöneltmedi. Modeller Fransız sanatçı Marion Verboom imzalı dore renkli devasa kolonların arasında yürürken İngiliz şarkıcı Marianne Faithfull, başta Lord Byron’un She Walks In Beauty olmak üzere, izleyicilere romantik şiirler fısıldıyordu. Chloe’nin defileye dahil ettiği üçüncü kadın sanatçı ise Amerikalı ressam Rita Ackermann’dı. Ackermann’ın popüler kültürden ilham alan çizimleri gömlekler, elbise ve şallar üzerinde tekrar hayat buluyordu.

Bu koleksiyonun kadın kimliği üzerinde düşünmeye davet niteliğinde olduğunu anlatan Natacha Ramsay-Levi sanatın farklı dallarında ün salmış isimleri defileye dahil ederek kadın olmayı, farklı kadınlık hallerini ve kadınların başarılarını bir kez daha tüm dünyaya hatırlatıyordu.

Chanel’in Sonbahar/Kış 2020-21 defilesinde uzun çizmeleriyle salınan ve neredeyse koşarak adım atan modellerin suretinde ise kadınların yüzyıllardır hiç bitmeyen özgürlük yürüyüşünü, hayatın her alanında sahip oldukları enerji ve dinamizmlerini görmek mümkündü.

Yazı: Selin Miloşyan 

ELLE Türkiye Eylül 2020 sayısından alınmıştır. 



ETİKETLER
SON HABERLER

Dergide Bu Ay

ELLE Mart Sayısı Çıktı!

ELLE Mart Sayısı Çıktı!

Baharı Hande Erçel ile karşılıyoruz.

BU SAYIDA NELER VAR?

E-Bülten Aboneliği

E-bültenimize şimdi abone olun,
magazin dünyasındaki tüm gelişmelerden anında haberiniz olsun.