Stili daha yüksek seviyelere taşıyan parçaların başında aksesuarların geldiğine inanıyoruz. Bu noktada şapkaların büyülü dünyası bize oldukça fazla ilham veriyor. Lokal markaları radarımıza almak ve tasarımcıların ağzından ise marka hikayelerini dinlemek de iştahımızı fazlaca kabartıyor. Birçok modelini görünce hızlıca tanıdığımız, tasarımlarıyla her sezonun dinamizmini farklı seviyelere çıkaran Tête Bleue’nün hikayesini Elif Taşel’den dinliyoruz.
Bize biraz markandan bahseder misin? Tête Bleue nasıl ortaya çıktı?
Pandemi döneminde eski fotoğraflarıma bakarken denk geldiğim bir çocukluk fotoğrafım ile başladı markanın hikayesi. İlkokul dönemime ait, mavi önlüklü okul fotoğrafımda önlüğün üzerine giydiğim kırmızı el dikimi bir pelerin, kafamda yine aynı kumaştan dikilmiş kırmızı bir Fransız beresi ve ayağımda uzun siyah postallar vardı. Öncelikle kendimi böyle özgürce giyinmiş olarak görünce çok şaşırdım çünkü üniformaların zorunlu olduğu ve tek tip giyinilen bir dünyanın içinde kırmızı pelerinim ve şapkamla bütün o tekdüzeliğe kafa tutabilmiştim ve hiç de garip hissetmemiştim. O fotoğrafla birlikte bu duygunun gücünü, el yapımı ürünlerin değerini tekrar hatırladım ve böylece hikayem başladı.
Eğitim hayatında teknik okullar oldukça fazla. Zaten daha sonra da global sahnede yer edinmiş birçok isimle çalışmıştın. Markanın kuruluşu sırasında geçmişinin nasıl bir etkisi oldu?
İstanbul Teknik Üniversitesi ve Fashion Institute of New York'un çift diploma programından mezun oldum. Mezun olduktan sonra New York’ta Carolina Herrera, Vera Wang, Isaac Mizrahi, Jill Stuart gibi tasarımcılarla çalışma fırsatım oldu. Bu sayede birçok büyük global markada tasarım süreçlerinin nasıl ilerlediğini gördüm, yine aynı süreçte New York Moda Haftası'nda "backstage"i deneyimledim ve birçok ilham veren kreatif insanla tanıştım. Böylece ileride ne yapmak istediğim ve en önemlisi ne yapmak istemediğim çok erken yaşta şekillendi. Kreatif insanların yaratıcı sürecine şahit olmak kendi markamı kurarken benim için çok ilham verici oldu.
Şapka, aksesuar kategorisinde de spesifik bir yer kaplıyor. Senin hayatında şapkalar nasıl yer edindi?
Aslında şapkaları bu kadar sevdiğimin farkında değildim. Eğitimim kadın hazır giyim üzerineydi ve kariyerimde de hep bu alanda çalıştım.
Ama zamanla seyahatlerimden mutlaka oraya ait bir şapkayla döndüğümü fark ettim. Kız kardeşime yılbaşında çok sevdiğim "klein" mavisi bir Fransız beresi hediye ettiğimde ise şapka tutkumun yalnızca kendim için olmadığını, sevdiklerimle de paylaşmak istediğimi anladım. Böylece sevdiğim renkler ve aksesuarlar bir markaya dönüştü.
Tête Bleue’nün aslında marka kimliği de insana oldukça iyi hissettiren ve dingin bir dile sahip. Marka kimliğini oluştururken neler hayal ettin?
Markayı pandeminin karanlık ve umutsuz döneminde kurarken, renkleri ve eğlenceli modelleriyle hem bana hem de ulaşacağı herkese umut verecek bir dünya yaratmayı hayal ettim. Yıllar içinde bu hayale ortak olan insanları görmek ise bu birleştirici gücün gerçekten hayata geçtiğini hissettiriyor. Ben Tête’i artık insanları ortak bir noktada buluşturan, bir sohbet başlatma aracı olarak görüyorum.
Özellikle “Yvette Sailor’’ şapkalar markanın belki de en öne çıkan ve benim de kişisel olarak en beğendiğim tasarımlarından. Tasarım sürecinde bu kadar sevileceğini düşünüyor muydun?
İlk üretimde Yvette modelini limitli bir adette üretmiştik ve aslında onu koleksiyona tamamen kendimi mutlu etmek için eklemiş, en fazla benimle benzer zevkte olan birkaç kişinin ilgisini çeker diye düşünmüştüm. Ancak Yvette, bahsettiğim o birleştirici gücün en güçlü parçasına dönüştü ve zamanla farklı tasarımlarla markanın imzası haline geldi.
Tête Bleue
Elif olarak sen gündelik hayatında, tasarımlarında nelerden ve nerelerden besleniyorsun?
Markanın görsel dilinin oluşmasında en çok Fransız Yeni Dalga filmleri, afişleri ve renk paletlerinden ilham alıyorum. Sergi, konser ve kütüphaneler benim en çok beslendiğim yerler. Bunun yanında doğadan çok fazla ilham alan biriyim, o yüzden yenilenmek istediğim her an ilk koştuğum yer yine doğa oluyor.
İleride bizi heyecanlandıracak başka projeler de var mı?
Çok sevdiğimiz markalarla devam eden iş birlikteliklerimiz var, bununla beraber işlerini sevdiğimiz sanatçılarla işbirlikleri ve kültür, sanat alanlarında projelerde yer almak bizi her zaman çok heyecanlandırıyor.