Singapur’da parlayan yıldızı hızla yükseliyor

Prabal Gurung

ELLE ONLINE ELLE ONLINE 02 Temmuz 2010
Singapur’da parlayan yıldızı hızla yükseliyor
Singapur’da doğdu, Nepal’de büyüdü ve Hindistan’da New Delhi’s National Institute of Fashion Technology’de okurken modayı hayatının bir parçası haline getirmeye karar verdi. Sonra New York’a taşındı. Parsons School of Design’da moda tasarım alanında eğitim görürken, aynı zamanda Donna Karan’la çalıştı. Öğrencilik yıllarında birçok ödüle layık görülen ve basında yer almayı başaran genç tasarımcı, 2009’da adını tüm dünyaya duyurmayı başardı. Kendi adını taşıyan markasıyla ilk koleksiyonunu 2009 New York Moda Haftası’nda görücüye çıkaran Prabal, modaseverler tarafından ayakta alkışlandı. Bir kız ve bir erkek kardeşi olan bu yenilikçi tasarımcı, bugünlerde New York’un doğu yakasında yaşıyor. Harıl harıl çalışan ve kendiyle başbaşa kalmayı çok seven tasarımcı, “En sevdiğim şey, güneşli bir gökyüzüne karşı uyanmak. En sevdiğim café’ye gitmek ve köşe masaya oturup, elimdeki kitaba gömülüp, o kitabın dünyasına dalmaktır” diyor.



“EN BÜYÜK KORKUM, KORKULARIMIN OLMASI”



ELLE: Moda, hayatınızı ele geçirmeyi nasıl başardı?


PRABAL GURUNG: Moda öyle ya da böyle her daim hayatımın bir parçası olmuştu zaten. Küçükken annemin bir butiği vardı. Ben de orada ona yardımcı olmak için boşzamanlarımda çalışırdım. O zamanlarda çizime merakım vardı, modaya olan ilgim de arttıkça, tasarım yapmamın kaçınılmaz olduğunu anladım. Sonrasında da taşlar yerine oturmaya başladı ve işte sonunda bir tasarımcı oldum. ~


ELLE: Çocukken de ‘Büyüdüğümde moda tasarımcısı olmak istiyorum’ diye hayaller kurarmıydın?


P.G.: Benim çocukluk hayallerim fazlasıyla imkansız ve ulaşılmaz isteklerle doluydu. Hiçbir engel tanımayan, sınırı olmayan hayallerdi bunlar. Örneğin, uçmak…



ELLE:
Singapur’da doğdun ama Nepal’de büyüdün. Hiç geriye dönüp büyüdüğün yerlere gidip oralardan ilham alarak tasarım yapmayı planlıyor musun?


P.G: Her bahar Nepal’e gidiyorum. Ailemle ve arkadaşlarımla güzel vakit geçiriyoruz. O kadar güzel şehirlerde yaşadım ki, oralar bana bir ömür boyu ilham verecek kadar  zenginliğe sahipler.



ELLE:
Sektörde oldukça yenisin. En büyük isteğin ve en büyük korkun nedir?


P.G: En büyük isteğim, yarattığım markanın benim ömrümden daha uzun bir süre boyunca modaya hizmet etmesi. Mesela torunlarımın Prabal Gurung vintage giymesi herhalde beni hayatta en çok mutlu eden şey olurdu. En büyük korkumsa, korkularımın olması.



“NEW YORK İLHAM KAYNAĞIM”



ELLE: Donna Karan’la çalışmak nasıldı?


P.G.: Hayatımın o döneminde kendini kanıtlamış Amerikalı bir moda tasarımcısıyla birlikte çalışmak konusunda tamamen tecrübesizdim. Donna Karan’dan her şeyi öğrenmek ve kendimi geliştirmek konusunda iddialıydım. Donna, gerçekten çok iyi bir göze sahip. Bu konuda onu çok örnek aldım. Orada onun ekibiyle çalıştığım zaman dilimi boyunca en büyük odak noktamız, bir kadının her gününü güzel gündelik kıyafetlerle geçirmesiydi. İnanın kulağa geldiği kadar kolay bir iş değil. Hem de hiç!~


ELLE: Tasarımlarını nasıl tanımlıyorsun?


P.G.: Aslında benim tasarımlarım fazlasıyla değişkenlik gösteriyor. Manish Arora’yla çalıştığım dönemlerde daha çok deneysel tasarımlar yaparken, Donna’yla çalışırken daha keskin ve sade, Cynthia Rowley’le birlikte daha cesur ve iddialı, Blass’te çalıştığım zamanlarsa daha detaylı tasarımlar yaptım. Seyahatlerim sebebiyle de oldukça lüks bir tasarım anlayışım var. Kısaca, modern, zamansız ve eğlenceli bir ruhu olan tasarımlar yapıyorum diyebiliriz.



ELLE:
Birçok ünlü isim tasarımlarına hayran. Özellikle Demi Moore senin bir kıyafetinle bir davete katıldı.


P.G.: Evet, ünlülerin tasarımlarıma olan ilgisi beni gerçekten çok gururlandırıyor.


Demi bana stil danışmanı Rachel Zoe tarafından ulaştı. Bir basın toplantısında tanışmıştım Rachel’la. O günden beri bana inanılmaz destek oluyorlar. Özellikle Demi gibi güzel bir kadının benim tasarımımı giymesi, gerçekten müthiş bir duygu.



ELLE:
Nelerden ilham alıyorsun?


P.G: Kadınların gün boyunca doğal halleri bana fazlasıyla ilham veriyor. Tabii onun haricinde seyahatlerim sırasında gördüklerimin, tattıklarımın ve kokladıklarımın da etkisi oluyor. Bir de New York’ta yaşıyor olmam da başlı başına bir ilham kaynağı zaten. Burada her şey var, her şey hızlı ve moda gerçekten ciddiye alınıyor.



ELLE:
Prabal Gurung nasıl tasarım yapıyor?


P.G.: Belli bir yöntemim yok aslında. Olduğum yere bağlı, elime bir kalem alıp çizim yapabiliyorum. Bir de tabii özel anlarım vardır. Kendimi kötü hissettiğim zamanlar, sessizleşip, içime dönüp saatlerce çizim yaptığım olur.~


“TÜRKİYE’DE MAĞAZA AÇMAYI DÜŞÜNÜYORUM”


ELLE: Türkiye’ye hiç geldin mi?


P.G.: Bugüne kadar hiç gitmedim ama çok gitmek isterim, hatta bir gün bir mağaza açmayı düşünüyorum orada.



ELLE:
Türk tasarımcılarından takip ettiğin isimler var mı?


P.G.: Rıfat Özbek ve Erdem Moralıoğlu’nu çok beğeniyorum ve farklı bakış açıları için onları takip ediyorum.



ELLE:
Geçmişe gidebilme şansın olsa, kim için tasarım yapmak isterdin?


P.G.: 1900’lerin başlarındaki kadınların güzelliği beni hala büyülüyor. Onlar gerçek anlamda ihtişamlı hayatlar yaşayarak bu hayatı kendi stilleriyle bütünleştirmişler. Ama herhalde Jackie Kennedy ve Audrey Hepburn için kıyafet tasarlamak inanılmaz bir duygu olurdu. Hala fotoğraflarına baktığımda görüyorum ki,onlar moda anlamında risk almaktan korkmayan kadınlardı.



ELLE:
Romantik misin, gerçekçi mi?


P.G.: Sanırım ben her ikisiyim. Düşününce romantik bir gerçekçiyim diyebilirim, gerçekçi romantik de olabilirim.



ELLE:
Prabal Gurung tasarımlarını nasıl kadınlar giymeli?


P.G.: Kıyafette kalitenin ve el işçiliğinin değerini bilen kadınlar. Kendine olan güvenlerini tavırları, kıyafetleri ve stilleriyle vurgulayan, klasik ve modernin karışımı, iddialı ve zamansız kadınlar.~


ELLE: Bu yıl için ne planların var?


P.G.: New York Moda Haftası için hazırlanıyorum. Bu yazı yayımlandığında muhtemelen ben de moda haftasının etkisinde olacağım. Yeni bir tasarımcıyım ve bir sonraki adımın ne olabileceği konusunda hiçbir fikrim yok.


Her şey sürpriz!





ELLE: Kendinle ilgili neler hissediyorsun?


P.G.: Ben gerçekten şanslı olduğumu düşünüyorum. On beş yıl önce, şu an yaşadıklarımı ancak hayalimde görebilirdim. Dünyanın en müthiş şehrinde beni tam anlamıyla mutlu eden tek şeyi yapıyorum.



ELLE:
Senin tasarımlarını giyen kadınların ne hissetmelerini istiyorsun?


P.G.: Güzel hissetmeleri benim gülümsememe yetiyor.






SON HABERLER

Dergide Bu Ay

ELLE Mart Sayısı Çıktı!

ELLE Mart Sayısı Çıktı!

Baharı Hande Erçel ile karşılıyoruz.

BU SAYIDA NELER VAR?

E-Bülten Aboneliği

E-bültenimize şimdi abone olun,
magazin dünyasındaki tüm gelişmelerden anında haberiniz olsun.