OYUNCUNUN KURALLARI OLAMAZ

Tüm zamanların en seksi erkek oyuncularından Mehmet Günsür...

Erdem Oraylı ERDEM ORAYLI 30 Mart 2015
OYUNCUNUN KURALLARI OLAMAZ









Oyunculuğundaki, canlandırdığı karakterlerdeki başarısına şaşırmayı çoktan bıraktık. Bu kadar sevilen ve beğenilen bir erkeğin kendi gibi kalabilmesi, eş ve baba olarak daha da karizmatik görünmesi... Kendisiyle, doğayla, hayatla barışık, şakacı... Ve tabii ki her şeyi sorgulayan! Sizce bu tanıma hangi erkek oyuncu uyuyor? Bildiniz, tarif ettiğim insan, Mehmet Günsür.





Yeni filmi “Unutursam Fısılda”nın galasının hemen ertesinde, 28 Ekim'de, Roma'ya gitmeden önceki gün, MOC İstanbul'da buluşuyoruz.





ELLE: Yarın Roma'ya gidiyorsunuz. Bizler sizin hep İtalya'ya tatile, kafa dinlemeye gittiğinizi sanıyoruz. Öyle mi?


MEHMET GÜNSÜR: Yok, tatil değil. İtalya'da da işler devam ediyor. Roma'da tabii ki kafa dinliyorum; çocuklarla birlikte. Ama elbette orada da bir hayatım, sürekli yapmam gereken şeyler var.





ELLE: Mesela??


M.G.: Çocuklarla ilgili şeyler... Okuldan sonraki aktiviteleri, evdeki işler, şu bu derken orada da bir rutinimiz var. Bu aralar bir yandan da bir iş projesiyle ilgili çalışıyorum.





ELLE: İstanbul ve Roma'daki rutin farklı mı, benzer mi??


M.G.: Farklı tabii, çünkü mekanlar farklı. Roma'da daha insani mesafeler ve tavırlar var. Orada da çok çalışıyorum.





ELLE: Bu Çağan Irmak'la ilk filminiz. Nasıl bir deneyim oldu?


M.G.:
Evet ilk filmimiz. Çağan'la çalışmak çok keyifliydi, çünkü çok rahat bir insan, ne istediğini biliyor ve oyuncusuna çok güveniyor; belki de bizim kendimize güvendiğimizden daha fazla. Biz “Oldu mu, olmadı mı” diye ondan daha endişeliydik. Çağan'ın bu tavrı tabii ki sonuca da olumlu yansıyor.





ELLE: Çağan Irmak'la önceden tanışıyor muydunuz? Neden bugüne kadar aynı filmde “denk” gelmediniz??


M.G.: Tanışıyorduk. Çağan'la tanışmamız, o ilk filmini çekmeden önceydi. Hazırlık aşamasında tanıştık ve hatta film hakkında da konuştuk ama aynı projede buluşmamız ancak şimdi oldu. Yoksa ne zaman bir araya gelsek “Bir gün birlikte çalışacak mıyız?” gibi konuşmalar elbet geçiyordu. Yani illa olsun diye odaklanmadık ama ikimiz de bu konuda istekliydik. Galiba ikimiz de bunun için uygun zamanı bekliyorduk.~


ELLE:
Canlandırdığınız her karakter sizde bir iz bırakıyor mu?


M.G.: Tabii. Sonuçta canlandırdığınız herkes sizin çocuğunuz gibi oluyor. Onu oluşturuyor, geliştiriyorsun ve bazen o da sana bir şeyler öğretiyor. Karakteri derinleştirmeye başlayınca ortaya hiç ummadığın şeyler de çıkabiliyor. O yüzden hepsi biraz kendi çocuğum gibi oluyor.?





ELLE: Bazı oyuncuların “kuralları” var. Şunu yapmam, bunu etmem diyorlar. Bu mesleğin doğası gereği ters bir durum değil mi? Oyuncunun kuralları olabilir mi??


M.G.: Olmaz, olamaz. Bu bana da çok saçma geliyor. Böyle bir otosansür olmamalı. Bizim işimiz hayatı anlatmak. Oyuncu olarak sen inandırıcı, gerçek olmak zorundasın. Nasıl ki bir yemek pişirme sahnesinde inandırıcı olmak durumundaysan sevişme sahnesinde de inandırıcı olman gerekiyor. Böyle şeyler, kurallar falan duyunca tepem atıyor. Tabii ki bir aksiyon-reaksiyon durumu da var. Bu ülkede filmdeki tek bir öpüşme sahnesinden uzun uzun bahsedilebiliyor. Ama çevrenin ne düşündüğü oyuncunun umurunda olmamalı.





ELLE: Yemek yapıyor musunuz? Ve spagetti konusunda iddialı mısınız??
M.G.:
Yemek yapmayı çok severim. Türk veya İtalyan yemekleri diye ayırmam. Annemden öğrendiğim birkaç çok iyi tarifim var. Ancak makarna konusunda da çok şey öğrendim tabii ki. En iyi olduğum konu doğaçlama: Elimdeki malzemelerle iyi bir şeyler yaratmayı seviyorum.





ELLE: Doğaçlamada iyi sonuç alıyor musunuz??


M.G.: Tabii. Tat duygum zamanla gelişti. Bir de Boğa burcuyum, boğazıma düşkünüm. O yüzden genelde sonuç güzel oluyor.





ELLE: Evde oyuncu torpiliniz var mı? Çok yoğun çalıştığınız dönemlerde eve dönünce “o dinlensin” durumu oluyor mu? Yoksa ne olursa olsun size düşen “görevler” belli mi??


M.G.: Öyle bir torpilim yok. Çocuklar “Babam setten yorgun geldi, biraz dinlensin” diye düşünmüyor. Onlar benimle vakit geçirmek istiyorlar, o kadar basit. Ancak eşim bu konuda çok anlayışlı ve bana yardımcı oluyor. Evdeki tüm “görevleri” paylaşıyoruz. Mesela çocukları okula bir sabah ben götürüyorum, bir sabah o. Bunlardan kaçmak yok, “oyuncu torpili” de yok!~


ELLE:
Baba olmak oyunculuğunuza olumlu yansıdı mı?


M.G.: Mutlaka yansımıştır. Baba olmak iyi bir “malzeme”. Mesela babayı daha iyi oynayabiliyorsunuz. Ama oyunculuk hayatla ilgili olduğu için her tecrübe sizi zenginleştiriyor. Hayatı ne kadar çok tanır, ne kadar çok şey yaşarsan bunlar senin cebindeki artılar oluyor.





ELLE: Çocuklarınız sayesinde kendi çocukluğunuzu da daha sık hatırlıyor musunuz??


M.G.: İçimdeki çocuk hala yaşadığı için ve kendi çocuklarımla da bir şekilde çocuk olduğum için kendi çocukluğum da sık sık aklıma geliyor.





ELLE: Siz uslu bir çocuk muydunuz?


M.G.: Hayır, yaramazdım! Epey yaramaz, 10 üzerinden 11. Kaprisli değil, sevimli ama yaramazdım. Babamın ayakkabılarının içine su doldurmaktan tut da evde her tarafa iplikler dolayıp sonra insanların ayaklarının takılmasını izlemeye kadar neler neler yapıyordum. Yaratıcı yaramazdım. İnsanlar şimdiki hallerime kanmasınlar.





ELLE: Zaman sizin için durmuş gibi, dış görünüş olarak hiç değişmiyorsunuz. Kendinize çok mu iyi mi bakıyorsunuz yoksa bu doğanın lütfu mu??


M.G.: Galiba ikisi de. Gerçi kendime çok fazla baktığımı söyleyemem. Yüzüme peeling yapayım, krem süreyim gibi alışkanlıklarım yok. Ama sakin, rahat ve mutlu yaşamaya çalışıyorum. Yoksa herkesin karanlık bir tarafı var, hep söylerim. Benim de var. Sadece diğer taraflarıma göre yüzdesi daha düşük. O karanlık taraf ortaya çıkınca en çok etkilenenler, en yakınımdaki insanlar oluyor. Ben yine de bunun çok fazla olmamasına gayret ediyorum.





ELLE: Erkekler evli ve çocuklu olmanın karizmalarını azaltacağından endişelenebiliyorlar. Oysa tüm bunlar sizi daha da karizmatik yaptı sanki.?


M.G.: Belki de bu, böyle bir endişemin olmamasıyla ilgilidir. Gerçek hayat insanların seni nasıl gördüğü değil, senin mutlu olmandır. Orada bir aşk, güzel bir yuva, güzel bir aile varsa, hayat budur. Ötesi yok. Bence sahip olduklarım harika.~





ELLE: Eşinizle birbirinizi sadece anne ve baba olarak görmemek için hala flört ediyor musunuz?


M.G.: İlk günkü gibi demek yanlış olur ama bizdeki aşk şimdi çok daha derin. 10 senedir beraberiz, sekiz senedir de evliyiz. İkimiz de kolaylıkla o ilk anlarımıza geri dönebiliyoruz. İlk anlarımızı unutmuş değiliz.





ELLE: Bir oyuncu adayına ne söylerdiniz?


M.G.: Dünyayı gör derim. İnsanları gözlemle, dünyayı gez derim.                                                                                                   








RÖPORTAJ: SUZAN YURDACAN 
FOTOĞRAFLAR: MEHMET ERZİNCAN
STYLING: HAFİZE ÇELİKTÜRK




SON HABERLER

Dergide Bu Ay

ELLE Mart Sayısı Çıktı!

ELLE Mart Sayısı Çıktı!

Baharı Hande Erçel ile karşılıyoruz.

BU SAYIDA NELER VAR?

E-Bülten Aboneliği

E-bültenimize şimdi abone olun,
magazin dünyasındaki tüm gelişmelerden anında haberiniz olsun.