JANE GOODALL’IN DOĞAL İÇGÜDÜSÜ
Önce onu “şempanze kadın” olarak tanıdık: Artık enerjisi ormanlardan taşıp tüm dünyaya yayılıyor.


#text>
“Enerji tasarrufu yapmak lazım, aynı zamanda spor da “ diyerek Madrid'de kaldığı otelde aşağıya inmek için asansör yerine merdivenleri tercih ediyor. Jane Goodall'ın odasındaki masada torunlarıyla gurur duyan her anneannede olacağı gibi bir sürü fotoğraf dizili. Bu fotoğraflar hayatı boyunca üzerinde çalıştığı ve “torunları yerine koyduğu“ şempanzelere ait. 47 senelik çalışmalarının sonunda şempanzelerin duygusal dünyalarının insanlara ne kadar benzediğini anlamış biri o. #text>
#text>
23 yaşında Afrika'ya yaptığı bir seyahatle hayatı tamamen değişmiş bir insan. İlk çalışmalarına Louis Leakey adındaki araştırmacıyla Tanzanya'daki Gombe rezervinde başladı. Otobiyografisinin adını “África en mi sangre“ (Kanımdaki Afrika) koydu. 1967'de sinemacı ve vahşi Afrika yaşamını görüntüleyen fotoğraf sanatçısı Barón Hugo van Lawick'le evlenip bir erkek çocuk dünyaya getirdi. Halen Tanzanya'da ailesiyle yaşıyor. Yılın 300 gününü seyahat ederek geçiriyor. Şempanzelerin koruma altına alınarak dünyanın daha güzel bir yer olması yönündeki çabasını, çalıştığı yardım kuruluşları, biliminsanları, pedagoglar ve çevrebilimcilerle paylaştı. İlk olarak 1977 yılında Tanzanya'da kurduğu Jane Goodall Enstitüsü, dünyanın pek çok ülkesine yayılmış durumda. #text>
#text>
ELLE: Artık dünyaya verdiğimiz zarar ve sonuçları hakkında daha bilinçlendik. Bütün bunları bilmek bizi durdurabilir mi? #text>
#text>
Jane Goodall: Tabii ki. Yalnız şöyle bir durum var: Çoğu insan “Ne yaparsak yapalım artık çok geç” gibi bir fikre kapılıp ya bir şey yapmıyor ya da bazı insanlar ne yapacaklarını bilmediklerinden hiçbir şey yapamıyor. #text>
#text>
ELLE: İnsanlar arasında genelde, bireysel ufak çaplı aksiyonların pek etkili olmayacağı düşüncesi hakim. #text>
#text>
J.G.: Kesinlikle yanlış bir fikir. Bizim yapacağımız her şeyin yeryüzüne etkisi var. Yapacağınız alışveriş, ürün seçimleriniz, neyi alıp almayacağınız; her şey etkili. İnsanların daha bilinçli bir hayat sürmeleri çok önemli bir değişiklik yaratır. #text>
#text>
ELLE: İnsanlık olarak bugüne dek çok büyük başarılar elde ettik, bilim alanında ilerleme kaydettik. Bu elde ettiğimiz zeka ve bilgi, yeryüzüne çoğu zaman zarar verip yok ederken aynı zamanda onu kurtarmamıza da yardımcı olabilir mi? #text>
#text>
J.G.: Umarım. Evrende kendi evine, yaşadığı yere zarar veren tek canlı türü insanlar. Aynı zamanda insan zekasına olan inancım büyük; yani bir güvenim de var. Bu yüzden beklentim de sürüyor. #text>
~ #text>CANGILDA YAŞAM
Afrika'ya ilk olarak yaptığı 1957 yılındaki seyahatinin ardından şempanzeler üzerine çalışmalarıyla yeni bir dönem başlattı. #text>
#text>
Şempanzelere alet-edevat kullanmayı öğretti, her birine birer numara vermek yerine onlara isim koydu. Ona göre şempanzelerin karakter gelişimleri insanlara çok benziyor. ”Bebekliğinin ilk yıllarında annelerinden ilgi ve şefkat gören şempanzelerle anne ilgi ve alakasından yoksun olanlar arasında çok büyük fark var.” #text>
#text>
Çalışmalarına birçok ödül verildi. Bunlar arasında 2003 yılında aldığı Asturias Prenslik Ödülü ve sivil toplum örgütlerinin verdiği Büyükelçilik Barış Ödülü de yer alıyor. #text>
#text>
ELLE: Her zaman beklentiyi oluşturan dört sebepten bahsedersiniz. Geriye kalan üçü nedir acaba? #text>
#text>
J.G.: İkincisi, doğanın inanılmaz şekilde kendini onarması. Soyu tükenmekte olan hayvanlar yaşamaya devam ediyor, harap olmuş ülkeler halen ayakta durabiliyor. Doğanın sahip olduğu akıl ve güç sayesinde aslında her şey mümkün. Üçüncüsü enerji ve gençlerin sahip olduğu cesaret. Ve son olarak insanlığın akıl almaz şekilde harekete geçme karakteri. İnsanoğlu her zaman yeni mucizeler yaratmak ve gelişme kaydetmek istemiştir. Şimdi önemli olan, yeryüzüyle daha uyumlu şekilde yaşamak için mücadele etmektir. #text>
#text>
ELLE: Afrika'yı yakından tanıyorsunuz. Her gün koşulları daha da zorlaşan bu kıta için ümidiniz var mı? #text>
#text>
J.G.: Şu an Afrika'nın içinde bulunduğu durum tam anlamıyla kabus. Kıtadaki çoğu ülkede ciddi bir şiddet yaşanıyor ve bu durum yoksulluğu daha da artırıyor. İyimser bakacak olursak, geçmişte Avrupa ve Amerika'da da birçok savaş yaşandı ama yine de bugünkü huzurlu günlerine kavuştular. Afrika da belki bir gün barış kıtası olabilir. #text>
#text>
ELLE: 1960 yıllarında Afrika'ya seyahat eden ilk bilim kadını oldunuz. O yıllarda bu durum nasıl karşılanıyordu? #text>
#text>
J.G.: Buraları tamamen el değmemiş topraklardı ve bu tür çalışmalar daha önce hiç yapılmamıştı. Tabii ki beyaz bir kadın görmeye de alışkın değildiler. Ama ben tüm bunların benim için avantaj olduğu kanısındayım. Yeni bağımsız olan ülkelerde kadınlara er-keklerden daha fazla güven duyulur. #text>
#text>
ELLE: Sizce yeryüzünde karşı karşıya kaldığımız en büyük tehdit nedir? #text>
#text>
J.G.: En büyük tehdidin küresel ısınma olduğunu söylemek gerekse de, aslında her şey birbiriyle bağlantılı. Tehdidi artıran iki faktör olduğundan kesinlikle eminim: Nüfus artışı ve aşırı tüketim. Çok egoist bir hayat sürmeye alıştık. İki ev, üç araba, klima, gereksiz yere her yere kalorifer döşetme... Bunları yaparken evrene verdiğimiz zararı görmezden geldik. Bu şekilde yaşamak affedilemez, evren bütün bunlara dayanacak durumda değil artık. #text>
~ELLE: Fikirlerinizin büyük etki yapabileceği, güçlü bir ülkenin başbakanı olsaydınız nereden başlamak isterdiniz? #text>
#text>
J.G.: Başlanacak çok şey var tabii ki, ama ilk olarak fabrika atıklarının denizlere ve nehirlere akıtılmasına karşı bir yasa çıkartırdım. Sanki buraları kolayca çöp atılabilecek yerlermiş gibi hareket ediliyor, oysa kesinlikle öyle değil. Endüstri alanlarının çevreye zarar vermesini engellemeliyiz. Bir Uluslararası Çevre Koruma Bakanlığı oluşturmak isterdim. #text>
#text>
ELLE: Bugüne dek verdiğimiz zararları onarmak için zaman var mı? Yoksa geriye dönüşü olmayan bir noktada mıyız? #text>
#text>
J.G.: Henüz çok geç değil. Ancak hemen harekete geçmezsek olabilir. #text>
#text>
ELLE: Küresel ısınma son zamanlarda bilim çevrelerini çok endişelendiriyor. Bunları görmek sizi iyimser düşündürebiliyor mu? #text>
#text>
J.G.: İyimserlik mi? Artık biliyoruz ki, hava daha önce hiç olmadığı kadar ısındı, okyanusların su seviyesi yükseldi, çoğu hayvan ve bitki bulundukları ortamdaki sıcaklık artışından dolayı yer değiştirmek ya da günlük yaşam alışkanlıklarını terk etmek zorunda kaldılar. İyimser olmak için henüz geçerli sebeplerimiz yok, ancak umarım verdiğim tüm emeklerle bu konunun sadece bir “çevre modası” olmadığını göstermiştir. #text>
#text>
#text>İYİ YAŞAM İÇİN
#text>
Goodall 15 sene önce diğer insanların hayat şartlarını iyileştirmeden, kendisinin de iyi bir hayat yaşayamayacağını anlayıp bir enstitü kurdu. Burada (www.janegoodall.org) kadınlara iş kredileri vermeye, sağlık ve eğitim bursları sağlayarak yoksullara yardımcı olmaya çalışıyor. #text>
#text>
ELLE: Kendimizi kandırmaya gerek yok: Doğa için tüm endişeler aslında sadece gelişmiş dünya ülkelerine ait. Afrika'da milyonlarca insan günde 1 doların altında harcayarak hayat mücadelesi vermeye çalışıyor. #text>
#text>
J.G.: Doğanın en büyük düşmanı fakirliktir. Yaşamanız için hayvanları öldürmek ve ağaçları kesmek zorundaysanız, yapılacak hiçbir şey yoktur. Bu yüzden enstitümüzde küçük krediler veriyor, sağlık ve eğitim programları uyguluyoruz. Tüm sorumluluk, gelişmiş dünya ülkelerine kalıyor. Zaten bugün yaşadığımız hayat tarzının da çok olumsuz etkileri var doğa üzerinde. #text>
#text>
ELLE: Tüm yaşamınız boyunca şempanzeler üzerine çalışmalar yaptınız. Sizce onlardan öğrenmemiz gereken neler var? #text>
#text>
J.G.: Yaptığım çalışmalar kendimizi daha iyi anlama fırsatı verdi. DNA'larımızın yüzde 99'u aynı ve kalıtımsal olarak da çok ortak noktamız bulunuyor. İnsanlık fiziksel ve zihinsel gelişme gösterip konuşmayı öğrendi; bu da büyük bir farklılık yarattı. Ancak zekamızı iyi kullanıp, saldırganlığımızı kontrol etmeliyiz ve gelecekte çocuklara nasıl bir dünya emanet edeceğimizi iyi düşünmeliyiz. Zekamız oldukça yüksek ama aşk, acıma ve yardım duyguları dışında çok tehlikeli olabiliyoruz. #text>
#text>
ELLE: Şempanzeler ölüm nedir biliyor mu? #text>
#text>
J.G.: Ölü bir maymunla canlı olanını ayırt edebiliyorlar. Tabii ki bu, kendilerinin bir gün ölebileceklerini düşünmelerini sağlamıyor. #text>
#text>
Afrika'nın kraliçesi Şempanze Lady, röportaj sırasında yaşadıklarını büyük bir sevecenlik ve gülümsemeyle bize aktardı. Bavulunu toplarken tüm fotoğrafları teker teker öptü, her zaman yanında bulundurduğu maymun postunu yatağın üzerinden aldı. En son olarak ona nasıl bu kadar çok enerjiye sahip olduğunu sorduğumuzda yanıtı kısa ve öz oldu: ”Az yemek yemek, çok yürümek ve daha yapacak çok şeyin olduğunu düşünmek”. #text>
#text>
Yazı: LAURA PEREZ #text>
SON HABERLER