Dior’un başına geçtiğinden beri feminizme vurgu yapan, 2019 Sonbahar-Kış koleksiyonunda da üzerinde “sisterhood is global” yazan tişörtlerle kadın dayanışmasının altını çizen Maria Grazia Chıurı’nin felsefesinden yola çıkarak, sekiz başarılı moda markasının ardındaki kadınların ilişkisine, hikayesıne ve ilham veren güçlü birlikteliklerine odaklandık.
Pelin Yaşar Koşal, Pia Hakko Yeşil
PSC markası kurucu ve tasarımcıları
MARKA HİKAYESİ
Pia: Pelin’le 13 sene önce Londra’da Central St Martins’de okurken tanıştık. PSC’yi ise altı sene önce kurduk.
Pelin: Aramızda çok net bir iş bölümü yok, ikimiz de PSC ile ilgili her konuyla yakından ilgileniriz.
ARALARINDAKİ İLİŞKİ
Pia: Pelin benim dostum ve ailem. O ne istediğini bilen, güçlü, meraklı, eğlenceli gerçek bir dost.
Pelin: Tanıştığımız günden beri çok yakın arkadaşız, ortaklığımız işte değil, okulda başladı. Bütün projelerimizde, özel hayatımızda birbirimize destek olduk ve olmaya devam ediyoruz.
MARIA GRAZIA CHIURI, “İNSANLAR GİYDİKLERİ KIYAFETLERİN ARKASINDA DEĞERLER ARIYOR” DİYOR. SİZİN MESAJINIZ?
Pia: Chiuri’nin sloganlı tişörtleri, güçlü mesajını dünyaya iletmek için en iyi yollardan biri. PSC kızı güçlüdür, espri anlayışı gelişmiştir, meraklı ve sarkastiktir. Sloganlarımızda bu kızdan bir parça bulabilirsiniz.
Pelin: Bizim mottomuz: Dress to Express. Başkalarını etkilemek için değil, kendini ifade etmek ve kendi olmak için giyinmek isteyenler için varız.
TÜRKİYE’DE KADIN DAYANIŞMASI
Pelin: Bu konuda Türkiye sınıfta kalıyor. Bilinçlenme şart.
Pia: Bu konuda çok hassasız. Geçen sene UNICEF işbirliği ile çocuk evliliklerine karşı bir kampanyada yer aldık. Bu mücadele sürdürülmezse 2030’a kadar 150 milyon kız çocuğu evlendirilecek.
Yağmur Zırh, Burcu Togay, Damla Zırh
Moeva markası kurucuları
MARKA HİKAYESİ
Damla: Yağmur’la biz kardeşiz. Ailevi bağımızın yanı sıra birbirimizin en yakın arkadaşı olarak büyüdük. Burcu ile İstanbul’dan tanışıklığımız vardı fakat asıl dostluğumuz beraber Londra’da üniversite okurken başladı. Yaşanan her zorluğu, güzellikleri birlikte yaşadık. 2012’de Moeva’yı kurmaya karar verdik. Üçümüz birbirimizle sürekli etkileşim ve fikir alışverişi halindeyiz.
Yağmur: Abla kardeşten çok birbirimizin en yakın arkadaşı olduk. Moeva, moda sektöründe eksikliğini hissettiğimiz, günlük yaşamımızda da keşke böyle bir marka olsaydı diye sorgulayarak başladığımız bir yolculuk oldu.
Burcu: Kızlar hayatımın en iyi ve en zor günlerinde benimle birlikteydiler, onlarla birlikte seyahat ediyor, gülüyor, eğleniyor, ağlıyor, hayal kuruyorum ve hayalim olan Moeva’yı yaşıyorum.
DIOR’UN KREATİF DİREKTÖRÜ MARIA GRAZIA CHIURI, “İNSANLAR GİYDİKLERİ KIYAFETLERİN ARKASINDA BELLİ DEĞERLER, MESAJLAR ARIYOR” DİYOR. SİZİN MESAJINIZ NEDİR?
Damla: Moeva, başından sonuna kadın gücüyle var olmuş bir marka. Şirketimiz ağırlıklı olarak kadınlardan oluşuyor. Tasarımlarımızda kadınların kendini en iyi şekilde hissedebilmelerini ve kendine olan güvenlerini herkese korkusuzca gösterebilmesini hedefliyoruz.
Yağmur: Moeva bağımsız, özgüvenli ve dikkat çekmekten korkmayan kadını vurguluyor. Bu kadın bir anlamda üçümüzün hayata bakış açısı ve işimize gösterdiğimiz saygının yansıması diyebilirim.
Burcu: Biz tüm kadınların gücüne inanıyoruz, bu öyle bir güç ki kendini farklı formlarda gösteriyor, kiminin kuvvetinden, kiminin azminden, kiminin ise güzelliğinden geliyor. Tasarımcı olarak benim için önemli olan, ırkları veya vücut tipleri ne olursa olsun, tüm kadınların Moeva’yı giydiklerinde markanın onlar için yaratıldığını hissetmeleri. Ayrıca, dostluğumuz mutlak ve karşılıklı desteğe dayanıyor, birlikteyken kendimi daha iyi ve güçlü hissediyorum, bu da doğal olarak markanın kimliğine yansıyor.
FEMİNİZM, DIOR VE KADIN DAYANIŞMASI
Damla: Bence Chiuri’nin markadaki pozisyonunu cinsiyet eşitliği, kardeşlik ve feminizm gibi önemli sosyal hareketlere dikkat çekmek için kullanmış olması çok ilham verici.
Yağmur: Modayı siyasi bir eylem olarak görüyorum, kıyafet tercihi kişilerin kendilerini ifade edebilmelerine olanak sağlıyor.
Burcu: Birbirlerini destekleyen kadınlar birlikte daha etkili ve güçlüdür.
Lal Omur, Marka müdürü,
Mehtap Elaidi, Kreatif direktör
ANNE KIZ İLİŞKİSİ
Mehtap: Lal benim aksime inanılmaz programlı ve düzenli. Bu anlamda benim üzerimden büyük bir yük aldı. Ben kızlarımla arkadaş gibi olmaktansa onların anneleri olarak kalmak istediğimi söylerim. İnsanın bir sürü arkadaşı olur bu hayatta ama anne-kız ilişkisi bence çok kıymetli.
Lal: Çok samimi ve güçlü bir anne-kız ilişkimiz var.
ŞEHRAZAD’A VE ONUN GİBİ GÜÇLÜ KADINLARA İTHAFEN
Mehtap: Şehrazad’ın cesaretiyle kendini ve beraberinde bir sürü genç kadını ölümden kurtarmış olması çok önemli elbette ama aynı zamanda kadınların bugün hâlâ kendilerini saydırabilmek için hikâyelerini yazmak zorunda olmaları gerçeği de beni çok düşündürdü. Vermek istediğimiz mesaj kadınların kendi hikâyelerini yaratmaları gerektiği ve bunun uğruna çaba harcamaları. Bu yüzden de kişisel styling’e alan tanıyan, farklı kombinlere imkân veren parçalardan oluşan bir koleksiyon yaptık. İstedik ki her kadın bizim tasarımlarımızla kendi dilini yaratabilsin. Koleksiyonlarımızı hazırlarken bize hep bir kadın yol göstersin istiyoruz ve iz bırakmış isimleri odak noktamıza yerleştiriyoruz.
Lal: Şehrazad’ın yolculuğu kadının gözlem, sorun çözme ve hikâye anlatma yeteneklerine çok güzel ışık vuruyor. Güçlü ve korkusuz olmanın birden fazla yolu olduğunu, kadın dayanışmasının önemini gösteriyor. Biz de tüm bunları anlatıyoruz: Sen ol, korkusuz ol, kardeş kadınlarınla birlik ol, hikâyen sessiz kalmasın, senin dilinden aksın, biz de senin araçlarından biri olalım.
Beste ve Merve Manastır
Manu Atelier kurucu ve kreatif direktörleri
MARKA HİKAYESİ VE KARDEŞLİK
Beste: Markayı kurma aşamasında hep beraber çalıştık. Bu süreçte ve sonrasında birbirimizi iş ortamında tanıdık, keşfettik ve akabinde iş bölümlerimiz kendiliğinden oluştu. Merve benim kardeşim. Söz konusu bu olduğunda hiçbir şeyin önemi yok. Böyle zorlu ve adanmışlık isteyen bir yolculuğa ancak bu kadar sevdiğiniz ve güvendiğiniz biriyle çıkabilirsiniz.
Merve: Birlikte çalışırken hem kendimize hem de birbirimize dair çok şey öğrendik. Sadece kardeş olarak değil; birey ve iş ortağı olarak birbirimizi keşfettik. Sevgi bu noktada çok önemli bir role sahip ancak bunun ötesinde birimizin diğerinden daha yatkın olduğunu düşündüğümüz alanlarda karşılıklı güven; iş bölümlerimizin organik bir biçimde oluşmasını sağladı.
KADIN GÜCÜ VE DAYANIŞMASI MARKANIN KİMLİĞİNDE KENDİNİ NASIL BELLİ EDİYOR?
Beste: Kadın gücü ve dayanışması, bireysel haklarımız; hem bizi hem de markanın vizyonunu anlatıyor. Ekibimizin yüzde 90’ı kadın çalışanlardan oluşuyor. Ancak birbirimize destek olarak içine sokulmaya çalıştığımız kalıpları kırabilir, algıları değiştirebilir, kadın pilot değil sadece pilot olabiliriz. Biz birbirimize adaletli ve eşit davranmadığımız sürece kimse de bize bu şekilde davranmayacak.
Merve: Eşitliği amaçlıyoruz. Feminen ve maskülenin birbirini tamamlayarak yarattığı dengeyi tasarımlarımızda gösteriyoruz.
İris Süloş Özbaş, Begüm Özbaş Kısakürek
Monapetra markası yaratıcı ve tasarımcıları
MARKA HİKAYESİ
Begüm: Monapetra’yı bir sene önce İris’le birlikte kurduk. İzmir’de lisede başlayan ve İstanbul’da üniversite eğitimi alırken devam eden güzel bir dostluğumuz oldu. Monapetra’nın tasarım süreçlerinde beraber kararlar alıp, emin adımlarla ilerledik.
İris: Monapetra “Kök Koleksiyonu” ile doğdu. Bu koleksiyonumuz hâlâ mevcut. Koleksiyonlarımızda Antik Çağ takılarına modern yorumlar getiriyoruz. Ben tasarım ve üretim aşamalarına yoğunlaşırken Begüm pazarlama ve iletişimle ilgileniyor.
Hayat sürprizlerle doludur derler, çok doğru; Begüm’ün abisiyle evlendim. Şimdi iki kız kardeşiz. Dertlerimiz ortak, amaçlarımız da.
DIOR VE KADIN DAYANIŞMASI
Begüm: Dior, “Sisterhood is global” sloganıyla kadın dayanışmasına moda aracılığıyla destek vermiş oldu. Gelecek nesillerin sosyal, ekonomik ve kültürel anlamda yüklerini hafifletti.
İris: Kadınlar sorgulamaya başladı ve bir sonraki adımlarını daha emin attı. Örnekleri gördükçe kendi güçlerine inançları da arttı. Monapetra’yı kurarken bizi cesaretlendiren başarılı örneklerde olduğu gibi…
DIOR’UN KREATİF DİREKTÖRÜ MARIA GRAZIA CHIURI, “İNSANLAR GİYDİKLERİ KIYAFETLERİN ARKASINDA BELLİ DEĞERLER, MESAJLAR ARIYOR” DİYOR. SİZİN MESAJINIZ NEDİR?
Begüm: Herkes kendi köküne, kendi kültür çevresine bağlıdır. Kadını kadın yapan güç; değerlerini keşfetmekten geçer. Takılarımızı bedeninde taşıyan her kadının köklerini hissedip, gücünü ortaya çıkarmasını istiyoruz.
İris: Monapetra’da varoluşu getiren “beraberlik” olmuştur. Monapetra, Begüm ve İris ile var olmuş, hayat bulmuştur. Monapetra bu iki kadının gücüdür, bizim gücümüzdür. Her parçamızın hikâyesi farklıdır, fakat hepsinin temelinde bir “the power of you” mesajı vardır. Monapetra’nın iddiası ise uygarlıkların oluşumundaki süreçte kadının etkisi ve gücüdür.
Dilan Güme , Exquise markası kurucusu
Ebru Atılgan, Exquise markası kreatif direktörü
MARKA HİKAYESİ
Dilan: 2008 yılında Exquise markasını kurup ufak bir deneme yaptıktan sonra her şeyin güzel olacağı hissiyatıyla Ebru’ya iş teklif ettim. Ebru bizimle çalışmaya başladıktan sonra en büyük önceliğim onun hayalindeki koleksiyonu ortaya çıkarabileceği bir ortam ve ekip yaratmak oldu. Böylelikle Ebru tasarıma, ben de işleri yönetmeye ve büyütmeye odaklandım. Aramızda oluşan arkadaşlık ve dostluk sayesinde birbirimizin alanlarına hiç girmedik ve kararlarına saygı duyduk.
Ebru: Dilan’ın pozitif ve sıcak enerjisi benim sıfırdan bir şeyler yaratma heyecanımla buluşunca ortaya güzel bir sonuç çıktı. Patron-tasarımcı ilişkisinden çok iki kişinin ortak uyumu ve iş bölümüyle ilerledik, dolayısıyla bu ilişki her şeyden çok arkadaşlığımızı ve ayrıca markanın enerjisini besledi.
KADIN GÜCÜ VE DAYANIŞMASI MARKANIN KİMLİĞİNDE, TASARIMLARINDA KENDİNİ NASIL BELLİ EDİYOR?
Dilan: İki kadının bir kadın markası üzerinde çalışması oldukça avantajlı bir durum. Ben de Ebru da bugüne kadar sevmediğimiz veya inanmadığımız hiçbir şeyi yapmadık. Bizim gibi eğlenerek çalışan, hayatın her anından keyif alan kadınlar için ürünler tasarladık ve ürettik.
Ebru: Kendini seven mutlu kadınlar için kıyafetler tasarlıyoruz. Gücünü kadın olma halinden alan, sezgilerine ve zekasına inanan kadınların bu kıyafetleri giydiğini hayal ederek cesur renk ve formlarla markanın genel çizgisini belirledik.
Yasemin Hekimoğlu, Mina Ekici
The Latest Thing markası kurucuları
MARKA HİKAYESİ
Yasemin: Mina ile ilkokuldan başlayan çok eski bir dostluğumuz var. Uzun zamandır hayalimiz olan online kadın giyim markamızı kurmak üzere 2018 Ekim ayında çalışmalara başladık. Biz dost, arkadaş, sırdaşız... İş dışında sosyal hayatımızda da hep beraberiz. Mina’ya sonsuz güvenirim. Benim görmediğim şeyleri görür, detaycıdır, dikkatlidir. Mantıklıdır ama aynı zamanda duygusaldır, empati kurar ve kriz anını iyi yönetir.
Mina: Yasemin’le hayalimizdeki iş planını gerçekleştirirken birbirimizi çok iyi tamamlayacağımızı biliyorduk. İkimiz de her aşamayı beraber yürüttük. Yasemin ile iş ortağı olmamız özel hayatımızdaki yakın ilişkimizi daha da güçlendirdi. Karşılıklı sevgimiz, saygımız ve desteğimiz sonsuz.
DIOR’UN KREATİF DİREKTÖRÜ MARIA GRAZIA CHIURI, “İNSANLAR GİYDİKLERİ KIYAFETLERİN ARKASINDA BELLİ DEĞERLER, MESAJLAR ARIYOR” DİYOR. SİZİN MESAJINIZ NEDİR?
Yasemin: Markanın kimliğinin cevabı “The Latest Girl kimdir?” sorusunda yatıyor. Güncel, bağımsız, güçlü, duyarlı ve kendi ayakları üzerinde durabilen genç bir kadın. Bu kadın kendine güveniyor ve ben buradayım demekten çekinmiyor. Bizim kıyafetlerimiz de burada devreye giriyor. “Feminism is The Latest Thing” sloganlı sweatshirt’lerimizi aynı dayanışma gücüyle tasarladık.
Mina: E-ticaret günümüzde biz kadınların hayatını kolaylaştırıyor. Bu yüzden markamızı online olarak konumlandırmayı tercih ettik. Böylece daha fazla kadına ulaşıyor ve hikâyemizi daha fazla kişiyle paylaşıyoruz.
BAŞARININ SIRRI
Yasemin: Daha yolun çok başındayız. Aramızdaki dostluk birbirimize karşı dürüst olabilmemizi sağlıyor, bu sayede her zaman ortak bir yol bulabiliyoruz. Hayalini kurduğum işi çok sevdiğim bir arkadaşımla yürüttüğüm için çok şanslıyım.
Mina: Markanın başarısının ve hayallerimizin ilişkimiz gibi her geçen gün daha da büyüyeceğine inanıyorum. Yasemin ile çok keyifli bir yolculuğun başındayız.
YAZI: SELİN MİLOŞYAN
FOTOĞRAFLAR: ERBİL BALTA