İlgi alanı, zamanı ve mekanı sorgulamaya iten heykeller. Müze ve kütüphanelerde arkeoloji ve antropoloji konuları üzerine araştırma yapıyor. Amacı, zaman ve coğrafya üzerinden malzeme, form gibi yapıların nasıl değiştiğini anlamak. Heykeltıraş Marion Verboom’la ilk kez The Pill galeride gerçekleşen sergisinde karşılaştık. Galerinin sahibi ve küratörü Suela Cennet, onu bir sanat organizasyonu sayesinde keşfediyor ve işlerini galerisi The Pill’de sergilemek istiyor. İkili arasında başlayan dostluk onları birlikte iş yapmaya ve birlikte büyümeye itiyor. Ve günün birinde galerideki işlerini gören Chloe’nin kreatif direktörü Natacha Ramsay-Levi, markanın prezantasyonu için heykelleri satın almak istiyor. Üçlü arasında kurulan bağ onları İstanbul’da çekilen Chloe kısa filmi için bir araya getiriyor. Üç gün boyunca süren çekimler döneminde, filmin kadın kahramanlarından olan Marion’un peşindeydik.
ELLE: Sanatçı olmaya nasıl karar verdiniz?
Marion Verboom: Çocukluğumdan beri kendi evrenimi yaratmak istedim. Bu özgürlüğü sanatsal aktivitelerle elde edebileceğimi biliyordum fakat kendi kendimi yetiştirmem gerektiğinin de farkındaydım. Aileme sanat eğitiminden başka eğitim almak istemediğimi dikte ettim. Orada bir sanatçı olmayı öğrenmiyorsunuz tabii ki. Teknik, materyal kullanımı gibi sanatçı olmak için ihtiyacınız olan araçlara ulaşıyorsunuz. Tüm bu bilgilerle de kendi evrenimi yaratmak için hazırlandım.
ELLE: Estetik anlayışınızı nasıl özetlersiniz?
Marion Verboom: Bana göre estetik dediğimiz deneyüstü bir şey. İnsanı günlük rutininden çıkaran ve sorular sorduran. İçindeki merakı uyandıran ve daha çok anlamak istemeye teşvik eden. Bu yüzden sanatın içinde sadece estetik olduğunu düşünmüyorum. Bilim, tarih ve arkeoloji de estetikle ilişkili kavramlar. Her mistik objenin ya da fikrin içindeki güzelliği görebiliyor ve onu başka bir şeye dönüştürebiliyorum.
ELLE: Yaptığınız işbirliklerinden belki de en çok öne çıkanı Chloe kreatif direktörü Natacha Ramsay-Levi ile olandı. Onunla çalışmak nasıldı?
Marion Verboom: Natacha’nın aurasından çok etkilendim. Sezgileri çok güçlü ve çok sağlam bir kültürel geçmişi var. İşbirliğimize Carl Gustav Jung’un Kırmızı Kitap’ı ve Chloe’nin geçmişi ilham verdi. 20. yüzyılın başında markanın Mısırlı kurucusunun Akdeniz kültürünü nasıl parizyen bir estetik anlayışıyla globalleştirdiğinden yola çıktık. 2016 Kasım ayında İstanbul’daki The Pill’de sergilenen Achronie aslı eseri edinmek istedi. Gesh isimli sergi için hazırladığım bu eserde Akdeniz guletlerinde olan bir şekilden esinlenmiştim. Bunu gördükten sonra Natacha, Chloe için yeni heykeller yaratma özgürlüğünü verdi ve Londra Selfriedges’deki ilk prezantasyonunda sergilendi.
ELLE: Ve daha sonra İstanbul’da Chloe için çekilen kısa filmde rol aldınız...
Marion Verboom: Oyunculuk yaptığım ilk ve muhtemelen son iş oldu, ha ha. Süslenen ve makyaj yapmayan biri olduğum için çok eğlenceliydi. Tekrar İstanbul’da olmak bana çok iyi geldi. Bu şehre bağlanmaya başladım ve bu işlerimi de etkiliyor.
ELLE: Moda günümüzde olup bitenleri yansıtan bir olgu. Sizce sanat da böyle mi yoksa daha içe dönük ve kişisel mi?
Marion Verboom: Bence sanat da kesinlikle yansıtıyor. Her zaman göze sokacak şekilde olmasa da yaratılan her şey o döneme bir reaksiyon. Modayla sanat bağlantısı da gittikçe güçleniyor. Mesela Loewe, Franz Erhard Walther’ın 80’lerde yarattığı bir enstalasyondan esinlendi. Bence sanat modayı ve zamanı da etkiliyor.
ELLE: Sanatçı olmakla ilgili en hoşunuza giden nedir?
Marion Verboom: Kendi dünyamı yaratabilmek.
ELLE: Bugüne kadar hangi sanatçılardan etkilendiniz?
Marion Verboom: Etrafımı saran kadın sanatçılardan çok ilham alıyorum. Eva Nielsen, Mireille Blanc, Elsa Sahal… Ve The Pill’in temsil ettiği sanatçılar. Onların gelişimlerini gözlemlemek çok ilginç. Anne Truitt’in işlerinden ve mekanları renklerle şekillendirmesinden her zaman etkilendim. Eva Hesse’nin organik sistemleri dokular ve materyallerle ifade etmesi bana ilham veriyor. Fakat gerçek anlamda aklımda fikirler oluşturan her zaman arkeoloji ve eski medeniyetlerle ilgili yaptığım araştırmalar.
ELLE: Şu sıralar gündeminizde neler var?
Marion Verboom: Şu an bir sanat yarışmasında adaylar arasındayım. Bu genç bir kadın sanatçı için çok büyük gurur. Fondation Cartier’de Avrupalı genç sanatçılar hakkında Les Metamorphoses isimli sergim başlayacak. Sonrasında da Infinite isimli bir sergi için yeni heykeller tasarlayacağım. Bu sergi de Paris Palais des Beaux-Arts’tan Lizbon’daki Calouste Gulbenkian Foundation’a kadar gezecek. Programım oldukça yoğun.
YAZI: SERLİ GAZER BOYACI