Yapay zeka, estetik dünyasının yeni referans noktası haline geldi. Hastalar artık randevuya ünlü fotoğraflarıyla değil, algoritmaların ürettiği “ideal” yüzlerle geliyor. Simetrinin kusursuzlaştırıldığı bu dijital imgeler, güzelliği standartlaştırırken insan yüzüne ait en önemli unsuru yani kişisel karakteri gölgede bırakıyor.
Estetik ve Plastik Cerrahi Uzmanı Dr. Burak Pasinlioğlu bu dönüşümü yakından gözlemleyen bir isim. Onun yaklaşımı net: Yapay zeka bir araç olabilir ama güzelliğin duygusal ve benzersiz yapısını tanımlayamaz. Gerçek cerrahi bir benzetme değil, kişinin kendi imzasını koruyan bir denge sanatıdır.
Bu röportajda yapay zekanın estetik trendlerini nasıl dönüştürdüğünü ve ideal güzellik algısının nereye evrildiğini kendisiyle konuştuk.
“
Yapay zeka çağında olsak da insan yüzü hâlâ duygularla yazılan en özgün algoritmadır.
Yapay zeka estetik trendlerini nasıl etkiliyor?
Yapay zeka estetik dünyasına yeni bir bakış kazandırdı. Artık güzelliği yalnızca doğa değil algoritmalar da tanımlıyor. AI ile üretilen görseller, oran ve simetriyi kusursuzlaştırarak “mükemmel” kavramını yeniden yorumluyor. Ancak bu kusursuzluk çoğu zaman insana özgü detayları, yani karakteri görünmez kılıyor. Benim yaklaşımım ise dijital mükemmelliği değil, kişinin kendi güzelliğini en iyi haliyle ortaya çıkarmak yönünde. AI trend yaratabilir fakat doğallık hâlâ trendlerin ötesinde bir değer.
AI’ın yarattığı “ideal güzellik” imajı hasta taleplerinde ne kadar belirleyici?
Eskiden hastalar ünlülerin fotoğraflarını referans alırken bugün AI görselleriyle geliyorlar. Bu durum çağın yönünü açıkça gösteriyor: Güzellik artık bireysel bir algıdan ziyade sistemin çizdiği bir standarda yaklaştırılmak isteniyor. Oysa “ideal güzellik” herkese göre değişir. Ben her zaman şunu vurguluyorum: Sizi siz yapan hatları silmeden güzelleşmek mümkün. Yapay zeka bir referans olabilir ancak gerçek güzellik bir kopya değil bir imzadır.
Son dönemde hastalar yapay zekada oluşturdukları görselleri referans alarak size geliyor mu?
Evet, artık birçok hasta randevusuna AI ile oluşturulmuş kendi yüz veya vücut versiyonuyla geliyor. Bu durum bizim için yeni bir iletişim alanı yarattı. Görseller üzerinden konuşmak, hastanın beklentisini anlamayı kolaylaştırırken zaman zaman gerçeklikten uzaklaşmaya da sebep olabiliyor. Ben bu görselleri bir “hayal haritası” olarak değerlendiriyorum ancak yol haritamız mutlaka anatomik gerçekler ve iyileşme süreciyle uyumlu olmalı. Çünkü estetik ve plastik cerrahi "Photoshop" değildir.
“
Güzellik artık bireysel bir algıdan ziyade sistemin çizdiği bir standarda yaklaştırılmak isteniyor. Oysa "ideal güzellik" herkese göre değişir.
AI görselleriyle gelen talepler gerçekçi beklentilerle örtüşüyor mu?
Çoğu zaman değil. AI görselleri insan anatomisini tanımaz, yalnızca estetik bir filtre mantığıyla “kusursuzluğu” hedefler. Oysa insan yüzü, kemik, kas ve cilt dengesinin hassas bir bütünüdür. AI’da burun küçülürken dudak orantısı bozulmaz, gerçekte ise bu denge değişebilir. Bu noktada cerrahın rehberliği belirleyicidir ve mutlaka dikkate alınmalıdır. Ben her zaman “doğal sınırlar içinde hayal kurun” derim.
“Tam olarak bu görüntüye sahip olmak istiyorum” cümlesi hangi riskleri doğuruyor?
Bu ifade önemli bir uyarı işaretidir. Çünkü o anda kişi kendi yüzünden uzaklaşmaya başlar. Estetik cerrahi bir dönüşüm değil bir sürekliliktir, sizi başka birine dönüştürmemelidir. AI görseline birebir benzemeye çalışmak fiziksel olarak imkansız, psikolojik olarak ise sakıncalıdır. Gerçek cerrahi, bir benzetme değil bir denge sanatıdır. Biz hastaya yeni bir yüz değil, kendi yüzünün en iyi halini sunarız.
AI görselleri planlama sürecini kolaylaştırıyor mu?
İki yönlü bir etkiden söz edebiliriz. Doğru kullanıldığında AI, özellikle oran analizlerinde ve hastaya olası sonuçları anlatmada süreci destekleyici olabilir. Ancak kontrol AI’a bırakıldığında cerrahinin sanatsal boyutu zedelenir. Benim için yapay zeka bir fırça değil bir ölçü aracıdır. Estetiği sayılara indirgediğinizde güzelliğin duygusal boyutu da zayıflar.
“
AI ile üretilen görseller, oran ve simetriyi kusursuzlaştırarak "mükemmel" kavramını yeniden yorumluyor. Ancak bu kusursuzluk, çoğu zaman insana özgü detayları yani karakteri görünmez kılıyor.
Bu talepler karşısında etik duruş nasıl olmalı?
Burada etik, estetikten daha önceliklidir. Cerrahın sorumluluğu, hastayı “olabileceği hal” ile “olmak istediği hal” arasındaki fark konusunda açık ve dürüst şekilde bilgilendirmektir. Bazen bir isteği reddetmek, bir operasyon gerçekleştirmekten çok daha değerlidir. Çünkü etik sınır, yalnızca neyi yapabileceğimizi değil, neyi yapmamamız gerektiğini de belirler. Her yüzün bir karakteri vardır ve o karakteri korumak en temel sorumluluğumuzdur.
AI destekli filtreler estetik sektörünü nasıl dönüştürecek?
Bu teknolojiler, estetik dünyasını daha şeffaf ve öngörülebilir bir yapıya taşıyacak. Artık hastalar işlemlerin üç boyutlu simülasyonlarını görebiliyor, riskleri ve olası sonuçları daha net kavrayabiliyor. Ancak bu şeffaflık, beklentiyi de büyütüyor. AI filtreleri, zaman zaman gerçekdışı bir mucize algısı yaratabiliyor. Geleceğin estetik cerrahı, yalnızca el becerisi yüksek değil, aynı zamanda dijital bilinç yönetimi konusunda da güçlü bir figür olmak zorunda.
Doktor-hasta iletişiminde bu teknolojiler nasıl bir rol üstlenecek?
AI artık adeta üçüncü bir iletişim dili. Görsel anlatımı kolaylaştırıyor, yanlış anlamaları azaltıyor. Ancak süreç tamamen simülasyon üzerinden ilerlediğinde duygusal bağ zayıflayabiliyor. Ben yapay zekayı bir destek unsuru olarak görüyorum, ana aktör olarak değil. Gerçek iletişim ekranla değil göz temasıyla başlar. İnsan dokunuşu ise algoritmaların asla taklit edemeyeceği bir gerçekliktir.
“
Herkesin aynı "ideal yüze" yaklaşmaya çalıştığı bir dünyada özgünlük kaçınılmaz olarak zarar görür. Oysa güzellik tam da farklılıklarda hayat bulur.
AI kaynaklı güzellik algısının uzun vadeli etkisi ne olur?
Bu durum, geleceğin en önemli sosyolojik sınavlarından biri olacak. Çünkü AI, güzelliği homojenleştiriyor ve farklılıkları törpülüyor. Herkesin aynı “ideal yüze” yaklaşmaya çalıştığı bir dünyada özgünlük kaçınılmaz olarak zarar görür. Oysa güzellik tam da farklılıklarda hayat bulur. Bizim görevimiz “aynılaşan yüzleri” değil, “kendine özgü yüzleri” savunmak olmalı. Yapay zeka çağında olsak da insan yüzü hâlâ duygularla yazılan en özgün algoritmadır.