50 Yıldır Kontrol Kadınlarda

Doğum kontrol hapı 50 yaşında...

ELLE ONLINE ELLE ONLINE 27 Ekim 2011
50 Yıldır Kontrol Kadınlarda

Öyle ki, dünyanın önde gelen 200 tarihçisine göre 20. yüzyılda doğum kontrol hapının etkisi, Einstein'ın görecelik kuramından, nükleer silahlardan, bilgisayardan ve internetten bile daha güçlü oldu.

İnsanlık binlerce yıldır korunmaya çalışıyor. İstenmeyen gebelikler, yalnız modern zamanların değil, eski çağların da problemlerinden biriydi. İnsanlık her çağda bu konu için çözüm üretmeye çalıştı. Tabi ki bu çözümler ne doğum kontrol hapı gibi güvenli, ne de öyle zahmetsizdi. Mesela Mısırlılar gebeliği önlemek için vajinaya çeşitli maddeler yerleştiriyorlardı. Bunların arasında timsah dışkısından yapılan tıkaçlar bile vardı. Kulağa korkunç geliyor, değil mi? Gerçi bilimsel açıdan bakıldığında bu, kısmen mantıklı kabul edilebilir. Çünkü timsah dışkısı, modern kimyasal korunma yolları gibi biraz baziktir. Yani bu tıkaçlar, sperme bariyer olmanın ötesinde vajinada bazik bir ortam yaratmak gibi bir işlev de üstlenmiş olabilir.

Öte yandan ilk kondomlar, çarşaf gibi dokuma maddelerden yapılmıştı ve tabii ki korunma sağlamıyordu. İlk etkili kondomlarsa koyun veya keçi bağırsağından üretilenlerdi. Gebeliğin önlenemediği noktada benimsenen yöntemse, düşük yaptırmaktı ve bunu sağlayacak maddelerin peşine düşülmüştü.

Korunma kemeri!: Kadınların doğum kontrolü uğruna katlanmaya mecbur kaldıkları olmayacak yöntemlerden biri de Ortaçağ'da geliştirildi: Bekaret kemeri. 14. yüzyılın “modern doğum kontrolü” kabul edilen bu “giysi”, kadının belinin çevresine takılan metal bir kemer ve bacaklar arasına girerek kemere bağlanan çelik bir banttan oluşuyordu. Uygulama o gün için yeni olsa da, kemer fikri esasında çok daha eskiydi. Tarihçiler, bekaret kemerinin "Koomuz" olarak adlandırılan daha eski bir versiyonunun İncil zamanlarında giyildiği bildirmektedir.

1960'lar: DÜNYA ÖZGÜRLEŞİYOR
1960'larda dünya çok önemli dönüşümlere sahne oldu. Gücünü özgürleşme hareketlerinden alan bu dönem, kendine özgü bir iyimserliğe, neşeye ve umuda da sahipti. Bu ruh hali modadan müziğe, sinemadan sokaklara, kısacası hayatın farklı noktalarına doğru son derece renkli yansımalar yarattı. Siyasetten özel hayata daha fazla özgürlük için mücadele edildiği bu günlerde, kadınların dünyasında da radikal değişimlerin yolu açıldı. Artık anne ve eş olmakla sınırlanmış dünyaları kadınlara yetmiyordu.

Cinsel özgürlük yükseliyor: Gençler cephesinde aşkın gücü kutsanırken seks, üreme dışında keyif ve doğal bir hak olarak görülmeye başlanmıştı. Bu yaklaşım, Batı toplumlarında milyonlarca gencin dahil olduğu bir “serbest aşk” kültürü yarattı. Ancak işin düşünsel boyutu bir yana, bu değişimin ardında son derece pratik bir sebep vardı ki, o da doğum kontrol hapıydı. Kolay ve güvenilir bir şekilde gebeliği önleyen doğum kontrol hapı, 1960'lardaki cinsel devrimin sembolü oldu.~

1 Ocak 1961-İlk doğum kontrol hapı: 1960'ta ABD'de ilk doğum kontrol hapı onaylandı. Politikanın tutucu kanadı ve kiliseden hemen doğum kontrol hapına karşı itirazlar yükseldi. Korkuları iffetin kaybolması ve aile kurumunun çökmesiydi. Ancak hap öyle bir ihtiyaca cevap vermişti ki, -büyük reklam kampanyaları yapılmadan- hapı reçeteleyen doktorların adresleri kadınlar arasında kulaktan kulağa yayıldı. 1965'e gelindiğinde altı buçuk milyon evli kadın ve yüz binlerce evlenmemiş kadın, doğum kontrol hapları için reçete almıştı.

7 Haziran 1965-Türkiye için doğum kontrol zamanı: 1960'lar Türkiye'de de yaşam biçiminin farklılaştığı zamanlardı. Sanayi yeni yeni gelişiyor, buzdolabından otomobile birçok tüketim ürünü hayatı değiştiriyor, özellikle sinema ve basının etkisiyle Amerikan yaşam biçimi idealize edilip örnek alınıyordu. Bu değişim doğal olarak kadınlara da yansıyordu. Ama yine de bir kadın için en büyük başarı, iyi bir eş ve anne olabilmekti. Tüm kadın dergileri bunun tüyolarını veriyor; kadını hem güzel, hem maharetli, hem de sosyal hayatta kocasına yaraşacak şekilde bilgili ve görgülü kılmaya çalışıyorlardı. Evet, toplumda bir özgürleşme vardı ama Batı'daki radikal değişimlerle kıyaslanması mümkün değildi. Yine de Türkiye, doğum kontrol hapı konusunda hızlı adım atan ülkelerden biri oldu. Bu gelişme 7 Haziran 1965'te, gazetelerde şöyle duyuruldu:

"Doğumu kontrol”a bugün başlanıyor: “Gebeliği önleyen ilaç ve aletler Ankara ve İstanbul'da serbestçe satılabilecek. Hamile kalmak istemeyen kadınlar bugünden itibaren Ankara'da, bilahare İstanbul'da bazı hastanelere başvurarak doktorların kendilerine gösterecekleri 18 ilaç veya aracın herhangi birini tercih etmek suretiyle, her türlü korkudan kurtulabileceklerdir.” Söz konusu tarihte birçok ülkede henüz bir adım atılmadığı ve doğum kontrolünün Birleşmiş Milletler'in gündemine 1966'da girdiği düşünülürse, bu oldukça hızlı bir gelişmeydi.

Öyleyse sütyene hayır!: Bu arada kadınlara özgürlük hareketi,  yükseltmeye devam eder. Üstelik artık kendini daha radikal protestolarla ortaya koymaktadır. Mesela sütyenler, kadın üzerindeki baskının sembollerinden biri haline gelir. Feminist aktivistler yaratıcı eylemlere imza atar. 7 Eylül 1968'de yapılan “Özgürlük Çöp Kutusu” eylemi bunlardan biridir. Sütyenler, yüksek topuklu ayakkabılar, takma kirpikler ve dişiliği artırdığı düşünülen diğer maddeler bu kutuya atılarak “çöp” haline getirilir.

Kısacası 60'lar, tüm dünyada özgürlük rüzgarlarının estiği, kadının geleneksel rolünün farklılaşmaya başladığı, aşkın ve seksin evlilik olmadan da yaşandığı ve bugün dünyada normal kabul edilen birçok şeyin temelinin atıldığı bir dönem olarak tarihe geçti.

1970'ler: ÖZGÜRLÜK ve SORUMLULUK
“Kadınlar kontrolü ele alıyor”:
1970'lere gelindiğinde artık çok daha fazla kadın, iş hayatındaydı. Başta Harvard Ekonomi Profesörü Claudia Golding olmak üzere birçok bilim insanına göre bunda doğum kontrol hapının anahtar rolü olmuştu. Çocuk yapma zamanını kendilerinin belirlemesi, kadınlara iş hayatında istedikleri kadar kalma fırsatı sunuyordu. Bu dönemde Batı toplumlarında cinsellik, rahatça yaşanan ve konuşulan bir konuya dönüşmüştü. 70'ler cinsel tavsiyenin de patladığı yıllar oldu. “Seks Keyfi” veya “Hite Raporu” gibi filmlerle kitaplar, daha önce rahatça konuşulamayanların ortaya konmasını sağladı.

Üremede de, kontrol de de yeni adımlar:  70'lerde yardımcı üreme teknolojisi alanında çok önemli bir adım atıldı: Suni döllenme. 25 Temmuz 1978'de doğan Louise Joy Brown, dünyada in vitro döllenmeyle gebelik sağlanan ilk bebekti. Ve tabii Louise Joy yalnız kalmayacak, kısa sürede suni döllenmeyle başka bebekler de dünyaya gelecekti.~

Özgürlük sorumlulukları azaltmıyor: 1970'ler Türkiye'de de tartışmalarla geçti. Artık çok daha fazla kadın dışarıda çalışabiliyordu. Ancak bu bir özgürlük müydü, işte bu çok şüpheliydi. Çünkü kadınların iş hayatına atılması, evdeki sorumluluklarını azaltmamış; bilakis üstlerindeki yükü iki katına çıkarmıştı. Kadın, aile bütçesine katkıda bulunuyordu; ama evde kocasından hiçbir destek alamıyordu. Üstelik çalışması da hala kocasının iznine bağlıydı. O günlerin gazete ve dergilerinde bu sorunlar zaman zaman gündeme geliyordu. 70'lerin ikinci yarısında Batı toplumlarında ev kadınlarının da maaş alması gerektiği savı ortaya atılmıştı. Bu konu ülkemizde de kendi gündemini yarattı. Hatta Batılı hemcinsleri pek bir şey elde edemezken, Şubat 1979 TBMM'de kabul edilen bir kanunla Türk ev kadınları emekli olma hakkı elde ettiler. 17 Şubat 1979'da bununla ilgili haber Hürriyet Gazetesi'ne, “Ev kadınıyız, mutluyuz, sigortalıyız” başlığıyla yansıdı.

Öte yandan doğum kontrol hapları da gelişimini sürdürüyordu. İlk doğum kontrol hapının piyasaya sürülmesini takip eden on yıllarda, geliştirme çalışmaları gebelikten etkin korunmayı ve adet döngüsü kontrolünü sürdürürken, hormon dozunu azaltmaya odaklanmıştı. Bu kapsamda yeni progestin bileşenleri sunuldu ve çeşitli kullanım rejimleri geliştirildi.

1980'ler: ARTAN GÜÇ
80'ler bir kadın başbakanın, politikalarıyla tüm dünyada ağırlığını hissettirdiği bir dönemdi. İngiltere'nin “Demir Leydi” lakaplı başbakanı Margaret Thatcher, güçlü kadın imajına oldukça otoriter ve “maskülen” bir katkı sağladı. 80'lerin ikinci yarısında kapitalizm giderek güçlenirken Doğu Blok'u çözülmeye başladı. Berlin Duvarı'nın yıkılmasıyla tamamlanan bu sürecin sonunda dünya yeni bir kavramla tanışacaktı: Küreselleşme. 80'ler, bugün hem çok eleştirilen, hem de “retro” canlandırmalara esin kaynağı olan moda ve müzik akımları demekti. Ve kadınlar cephesinde yeni bir zaferin daha zamanıydı: Bir kadın sanatçının albümü beş milyondan fazla satmıştı. Söz konusu kişi tabii ki Madonna'ydı; albüm de 1985 tarihli “Like a Virgin”... Madonna, o günlerde giyim stili ve erotik danslarıyla da olay yarattı.

1990'lar: ARTAN GÜVEN
1990'larda dünya, özellikle iletişim alanındaki büyük teknolojik gelişmelerin (internet, mobil iletişim vb.) etkisiyle “küresel bir köy”e dönüşürken, kadınların her alandaki etkinliği giderek arttı. Kadınları ilgilendiren konular hem ulusal, hem de uluslararası platformlarda daha fazla konuşulur ve bunlar için daha fazla çözüm üretilir oldu. Örneğin UNO (United Nations Organisation/Birleşmiş Milletler Örgütü) konferanslarında, politik ve ekonomik alanlara daha fazla katılımdan üreme haklarına kadar pek çok konu ele alındı.

Süper güç, süper kadın: 1990'lar biraz da “süper kadınlar” dönemiydi. Gün geçmiyordu ki kadınların farklı alanlardaki başarıları gündeme gelmesin, güçlü kadın figürleri örnek teşkil etmesin... Modadaysa bu durum kendini “süper modeller”le gösterdi. Claudia Schiffer, Linda Evangelista, Nadja Auermann, Naomi Campbell, Christie Turlington ve Cindy Crawford bu kuşağın ikon isimleriydi. ~

Modern harika: “Doğum kontrol hapı”: 1993'te önde gelen İngiliz haftalık dergi "The Economist" modern dünyanın yedi harikasını belirledi. Bunlardan biri, doğum kontrol hapıydı. Böylece bu hapın dünyayı nasıl değiştirdiği bir kez daha tasdik edilmiş oldu.

2000'ler: KADINLAR İÇİN DAHA ZENGİN BİR DÜNYA
Kadınlar daha uzun ömürlü:
2000'lerde sağlıklı yaşam konusunda birçok çalışma yapıldı. Ama sanki kadınlar bunun sırrına biraz daha vakıftı. 2004'te yapılan bir OECD araştırması, kadınların erkeklerden daha uzun ömre sahip olduklarını gösterdi. Endüstrileşmiş ülkelerde, kadınların ömür eklentisi erkeklerden yaklaşık altı-sekiz yıl daha uzundu. Yoksa kadın bedeni daha mı güçlüydü?

Feminizm nereye?: 2000'lerin fenomenlerinden biri hiç kuşkusuz "Sex and the City” oldu. Tüm dünyayı etkileyen bu dizinin ayakkabı ve alışveriş bağımlısı kahramanı Carrie Bradshaw, birçokları tarafından “feminizmin ölümü” olarak görüldü. Anlaşılan kentli kadın bazı şeyleri artık eskisi gibi umursamıyordu.

Kadınlar daha az kazanıyor: Evet, kadınlar iş hayatında çok yol aldı. Ama hala bir kadın çalışanın ortalama maaşı, erkek meslektaşlarından yaklaşık dörtte bir oranında daha düşük. Kadın sanatçılar da erkeklere göre üçte iki oranında daha az kazanıyor. 

50YIL SONRA DOĞUM KONTROL HAPININ EN MODERN HALİ:
DOZU
EN DÜŞÜK, FAYDALARI EN
YÜKSEK
İlk bulunduğu günden itibaren doğum kontrol hapı, içerik olarak da bir nevi evrim geçirdi. Günümüzdeki doğum kontrol haplarının hormon seviyesi  yıllar içinde oldukça azaldı, üstelik daha gelişmiş korunma sağlayarak! Ancak günümüzdeki “mükemmel kadın”lar için yalnızca yan etkisinin olmaması yeterli değil; onlar kullandıkları her şey gibi bunun da kendilerine korunmadan öte faydalar sağlamasını bekliyor. Son dönemde geliştirilen moleküller, erkeklik hormonlarının (androjenlerin) etkisini de engelledikleri için, kadın vücudunda erkeklik hormonuna bağlı arzu edilmeyen bazı durumlara (ciltte aşırı yağlanma, akne, yüzde kıllanma) karşı da güçlü bir silahlar! Kadınların bir başka beklentisiyse, regl öncesi sendromu yaşamamak. Yeni nesil doğum kontrol hapları adet öncesi şişkinlik, gerginlik, psikolojik sıkıntı gibi olumsuz etkileri önleyerek, kadınların sosyal hayatında, iş yaşamında ve ilişkilerinde gözle görülür bir iyileşme sağlıyor.  “Devrim” olduğuna şaşmamak gerek!     

 ~

Üç farklı kadının doğum kontrol hapıyla hikayesi
Pelin Yeşil - Halkla İlişkiler mensubu, 35: Evlendikten iki-üç ay sonra gebelik testi yaptırmak için doktorda buldum kendimi. Eşim bebeği çok istiyordu. Bense kendimi hazır hissetmiyordum. Hamile olmadığım haberini aldığımda, bu kadar önemli bir konuda işimi şansa bıraktığım için nedensiz bir suçluluk duygusu kapladı içimi. Bir daha kendimi stresli bir duruma düşürmeye hiç niyetim yoktu, doktora giderek uygun bir doğum kontrol yöntemi istedim. Altı yıl boyunca doğum kontrol hapı kullandım. 30 yaşıma yaklaşırken doğum kontrol hapını bırakmaya karar verdim ve iki ay içinde de hamile olduğumu öğrendim. Şu an kızım dört yaşında. İstemediğim bir gebelik yaşamanın ucundan döndüğüm için, bu durumun yarattığı stresi biliyorum. Benim düştüğüm bu ikileme düşmemek için bence evli çiftler, doğum kontrolüne ve ne zaman çocuk doğurmak istediklerine mutlaka konuşarak ortak karar vermeliler.

Gamze Yaman - Öğretmen, 28: Eşimle birbirimizi severek evlenmemize rağmen aradan bir yıl geçmeden çok ciddi kavgalar yaşamaya başladık. Bu kavgalarımız iş hayatıma da yansıdığından ve sürekli gergin olduğumdan, iş arkadaşlarımla da ilişkilerim olumsuz yönde etkilendi. Son çare olarak bir evlilik danışmanına gitmeye karar verdik. Seanslar sonucunda, bu gerginliklerin genellikle benim adet dönemim öncesinde had safhaya ulaştığını anladık. Doktorum bana PMDD (premenstruel disforik bozukluk) tanısı koydu. Yani adet öncesi sendromum, sosyal yaşantımı olumsuz etkileyecek boyutta olduğu için tedavi edilmem gerekiyordu. Şu an bu şikayetlerimi azaltmak için doktor tavsiyesiyle doğum kontrol hapı kullanıyorum ve iki yıldır hem eşimle diyaloğumun, hem de diğer sosyal ilişkilerimin önemli boyutta iyileştiğini hissediyorum. Eşim de bunu bildiği için bana karşı eskisine göre çok daha anlayışlı. Belki de ben artık öyle hissediyorum.

İlknur Mağden - Grafik Tasarımcı, 25: Ergenlik dönemim boyunca sivilce sorunu yaşadım ve bu hayatımda hep sorun yarattı. Daha ortaokul döneminde fondötenle yüzümü her gün kapatmaya çalışmaktan bunalmıştım. Sonunda doktora gittim. Önerdiği çözüm, doğum kontrol hapıydı. Sadece beş-altı sene önce olmasına rağmen, o zamanlar doğum kontrol haplarının bu tarz yan faydaları çok net bilinmediği için, doğum kontrol hapı kullandığımı herkese söyleyemiyordum. Bir süre sonra cildimdeki yağlanma sorununu giderdiği için sivilcelerim azaldı. Şu an hala hap kullanıyorum ancak bunda çekinilecek bir taraf olmadığını bildiğim için herkese çok daha rahat anlatabiliyorum.

   


SON HABERLER

Dergide Bu Ay

ELLE Mart Sayısı Çıktı!

ELLE Mart Sayısı Çıktı!

Baharı Hande Erçel ile karşılıyoruz.

BU SAYIDA NELER VAR?

E-Bülten Aboneliği

E-bültenimize şimdi abone olun,
magazin dünyasındaki tüm gelişmelerden anında haberiniz olsun.