HASSAS MİDELER İÇİN BESLENME KILAVUZU

Bu yeni beslenme şekliyle kendinizi çok daha iyi hissedeceksiniz..

ELLE ONLINE ELLE ONLINE 03 Ağustos 2016
HASSAS MİDELER İÇİN BESLENME KILAVUZU
Tahılları tükettikten sonra sorun mu yaşıyorsunuz? Asitli içecekler sizde şişkinlik mi yapıyor? Ya da besin alerjileriyle mi mücadele ediyorsunuz? Yeni bir beslenme şekliyle kendinizi çok daha iyi hissedeceksiniz.





Her geçen gün yiyeceklere hassasiyeti olanların sayısı artıyor ve bu kişiler mide sorunları yaşadıklarından şikayet ediyorlar. Beslenme Uzmanı Gülşen Altın’a göre, gıda ürünlerine karşı reaksiyonlar; toksik reaksiyonlar (gıda zehirlenmesi) ve non-toksik reaksiyonlar (aşırı hassasiyet) olarak ikiye ayrılıyor: “Gıda alerjisinde, alerjik reaksiyonlarda bağışıklık sistemi her zaman konuya dahildir. Alerji halinde belirtiler genellikle yeme sonrası birkaç saat içinde kendini gösterir. En yaygın belirtiler cilt reaksiyonları ve gastrointestinal semptomlar (mide, bağırsak ) , akut alerjik reaksiyonlar, ağız, boğaz/mukozada şişlik, nefes darlığı, kusma ya da ciddi durumlarda nadir olmakla birlikte bilinç kaybı şeklinde ortaya çıkıyor. Non-alerjik gıda hassasiyetiyse bağışıklık sistemini işe dahil etmez. Belirtileri alerjide rastlanandakilerle aynı olabilir ama genellikle daha az ciddidir.”





GLÜTEN SİZE İYİ GELMİYORSA





Gülşen Altın, çölyak hastalığının, buğday glüteni, arpa ve çavdardan benzer proteinlerin bağırsaklarda bağışıklık reaksiyonuyla ortaya çıkan kronik bir hastalık olduğunu belirtiyor. Peki nasıl beslenmeli? İşlenmemiş et, kümes hayvanları, balık, patates, fasulye, bakliyat, meyve ve sebze gibi doğal glütensiz yiyecekler tüketilmeli. Fındık, zeytinyağı, şarap, elma, çay, kahveyse ideal içecekler arasında.





Yasak olan yiyecekler:


Buğday, çavdar, arpa içerikli tüm ekmek, kek, bisküvi, pasta, makarna, kahvaltılık gevrekler, ayrıca bira, hazır çorbalar, soslar, şarküteri etler, işlenmiş peynirler, hazır yemekler, gazlı içecekler, cipsler, dondurma, tatlılar.


~ YUMURTAYA ALERJİNİZ VARSA





Yumurtayı tolere edemeyenler proteinleri metabolize eden enzimi üretemeyenlerdir. Bu sorunun yetişkinler arasındaki yaygınlık oranı yüzde 0.8’ken, bazı çocuklar da bu sıkıntıyı yaşıyorlar. Bu alerji ya yumurta beyazına ya hem beyazına hem sarısına ya da sadece sarısına karşı yaşanabiliyor. Veya yumurtanın sadece deriyle teması ve hatta solunum yoluyla alınması bile alerjiye sebep olabiliyor. Bu alerji 40 yaş üzeri kadınlarda daha fazla görülüyor. Tek çözümüyse ciddi bir diyet programı uygulamak ve hiçbir yumurta türüyle kontak halinde ololmamak (tavuk, ördek, deve kuşu vb.). Yumurtayı beslenme programınızdan çıkarmak bünyenizde bazı vitaminlerin eksikliğine sebep olacak, bunu da farklı besinler alarak telafi etmek gerekir: Balık, kırmızı et, kuruyemişler, tahıllar ve meyveler.



ASİTLİ İÇECEKLER MİDENİZDE ŞİŞLİK YAPIYORSA






İç Hastalıkları Uzmanı Doktor Ayça Kaya, “Asitli içecekler şekerli suların aromalarla, gıda boyalarıyla katkılandırılarak karbondioksit gazıyla doyurulması sonucunda ortaya çıkan maddelerdir” diyor. “Bazen de içine şeker yerine kimyasal tatlandırıcı konulur. Asitli içeceklerin adı üzerinde asitlik derecesi çok yüksektir. Ortalama 2.5-3.1 arasındadır. Bu kadar asitli, şekerli, gazlı ve kimyasal yüklü bir madde vücuda girince bırakın sadece şişlik yapmayı, vücudun bütün organlarını direkt veya endirekt etkiler. Öncelikle yüksek miktarda asit, mide dokusuna zarar verir ve başta ülser, gastrit gibi midede problemler yaratır. Şişkinlik, gaz ve kabızlığa sebep olur. Asitli içeceklerin fosfor oranı yüksektir, kemik erimesine yatkınlık yaratır. Şeker oranı çok yüksek içecekler olduğu için pankreası etkiler ve düzensiz insülin salınımına yol açar. Aynı zamanda şeker oranı yüksek yiyecekler oldukları için kilo artışını ve yağlanmayı kolaylaştırır. O nedenle asitli ve gazlı içecekler gibi kimyasal madde bombalarını hayatınızdan kesin olarak çıkarmanız gerekir.”





TAHILLARI SİNDİREMİYORSANIZ





Bazı kişilerde tahılların içindeki glütene karşı hassasiyet oluşuyor. Dr. Ayça Kaya, bu durumun buğday, çavdar, arpa ve yulaftan zengin beslenmeyle ortaya çıktığını belirtiyor. “Gaz, şişkinlik, bazen ishal, bazen kabızlık, halsizlik, yorgunluk ve çeşitli vitamin eksiklikleri ve buna bağlı şikayetler (saç dökülmesi, tırnak kırılması, cilt kuruluğu, görmede problemler vb.) gibi. Glüten içeren gıdalar günlük beslenmede kısıtlanırsa kişide semptomlar hafifleyebiliyor. Bu kişiler daha çok sebze, meyve, protein (et, tavuk, balık, peynir) ve süt, yoğurt, ayran gibi besinleri daha çok tüketebilir. Bununla birlikte glüten içermeyen pirinç, mısır, kinoa, mercimek ve nohut gibi karbonhidratları da günlük beslenmelerinde kullanabilirler.”



MİDENİZ ETİ SİNDİREMİYORSA






Bildiğiniz gibi, et, vücut için çok önemli bir besin maddesi. Kaslarımızın yapısını oluşturmaya yardımcı oluyor. Özellikle kırmızı et B12 vitamini ve demir açısından çok zengin. Bu da beyin fonksiyonlarımız için çok gerekli. Dr. Ayça Kaya, et sindiriminde güçlük yaşayanlara şu önerilerde bulunuyor. “Bazen et sindiriminde güçlük yaşanabilir. Özellikle taze etler dinlendirilmeden pişirilip yenirse veya yaşı geçmiş hayvanların etleri yenirse, her iki durumda da et sert olacağı için midede ağrı, rahatsızlık veya şişkinlik hissedilir. Çok yağlı et tüketirseniz, yemek borusunda yanma veya karnın sağ üst tarafında safra kesesi gerilmesine bağlı ağrı hissedebilirsiniz. Bazı protein diyetlerinde olduğu gibi tek yönlü olarak sadece yüksek miktarda et ve türevleri yenirse bu kişilerde kabızlık, kan yağlarında yükselme, gut, böbrek problemleri, kemiklerde mineral kaybı ve kemik erimesi ortaya çıkabilir. Sağlıklı bir vücuda sahip olabilmek için bütün besin öğelerinden gün içinde dengeli ve yeterli olarak alınması gerekir. Sayarak Beslenme Yöntemi dediğimiz bu sistemde, kişinin yaşına, vücut kitle indeksine göre gün içinde beş temel besin ögesinin (tahıl, protein, süt, sebze-meyve ve yağ grupları) dengeli ve yeterli alınmasını öneririz.”


~ DENİZ ÜRÜNLERİNE ALERJİNİZ VARSA





Deniz ürünlerine alerji ülkemizde 200 kişiden birinde görülüyor, diyor Diyetisyen Burcu İnce. “Deniz ürünleri alerjisi yetişkinlerde daha sık görülüyor. Ne yazık ki ömür boyu süren bir alerji çeşidi. Alerjiye sebep olan deniz ürünlerinden bazıları: Uskumru, ton balığı, ıstakoz, morina balığı, sardalya, kerevit, karides, yengeç, salyangoz, midye, kalamar, istiridye. Alerjisi olan kişilerin bu tür deniz ürünlerinden uzak durması oldukça önemli. Dr. Ayça Kaya, Avrupa’da 17 milyon kişinin alerjiden muzdarip ve bunların yüzde 60’tan fazlasının kadın olduğunu söylüyor: “En çok alerjenik besinler nedir diye baktığımızda; yumurta, süt ürünleri, çilek, balık, kabuklu deniz ürünleri, fıstık, fındık gibi besinler karşımıza çıkıyor. Kişinin alerjik olduğunu düşündüğü besinlerden uzak duracak şekilde bir beslenme planı yapılması çok önemli.”





BİRBİRİNDEN AYIRIN





Alerji ve gıdalara karşı tolerans problemi yaşayanlar aynı semptomlara sahiptir: Kurdeşen, kızarıklık, kaşıntı, bulantı, kusma, şişlik, karın ağrısı, kabızlık ve ishal... Bu yüzden analiz yaptırmanız çok önemli. Bu analizler kan testi, deri testi ya da kontrollü besin deneyi şeklinde yapılıyor. Beslenme Uzmanı Gülşen Altın, Türklerin de alerji problemlerinin gittikçe arttığını söylüyor. “Alerji, vücudun savunma sistemini, gıda maddelerinde bulunan proteinleri ‘tehlikeli’ yabancı maddeler gibi algılayarak aktif hale geçer. Tolore edilmeyen gıda maddelerinin en ufak miktarı bile alerjik reaksiyona sebep olabilir. Tepkiler genelde gıda maddesinin tüketilmesinden kısa süre sonra ortaya çıkar ve bazı durumlarda ciddi olabilir. Alerji, proteinlere karşı reaksiyonken, aşırı hassasiyet reaksiyonları gıdadaki birçok değişik maddeye yönelik olabilir.”





CANDIDA MAYA MANTARINA DİKKAT!


“Yaptığınız diyete rağmen karnınızın şişliğini ve sertliğini gideremiyor, lifli besinler tükettiğiniz halde kabızlık çekiyorsanız, yeme krizlerinize çare bulamıyorsanız, sebebi büyük ihtimalle Candida maya mantarıdır” diyor Gülşen Altın. “Candida Albicans” normal şartlar altında ağzımızda, boğazımızda, bağırsaklarımızda, üriner yollarda bulunan ve bağırsak floramızın parçası olarak bilinen bir maya mantarıdır. Floramızın dengesi bozulduğunda ya da bağışıklık sistemimiz sekteye uğradığında hastalığa sebep olabilirler. Uzun süreli yorgunluk, diyabet, hipertansiyon, yaygın vücut ve eklem ağrıları, baş ağrıları ve baş dönmesi olan kişilerde azımsanmayacak oranda Candida enfeksiyonu görüyoruz. Tedavide ilk hedef, beslenme tarzını değiştirmek olmalı. Normal bağırsak florasını yerine koymak için probiyotik içeren ilaçlar, omega3, magnezyum ve B vitaminlerinden destek alınabilir. Evde uygulayabileceğiniz basit bir testle, sizde de Candida mantarı olup olmadığını anlayabilirsiniz!





Bir bardak içme suyuna sabah aç karnına tükürün ve 15 dakika izleyin. Tükürük suyun üstünde kalıyorsa sağlıklı bağırsak florasına sahipsiniz demektir. Eğer tükürük dibe çöküyorsa veya suya rakı konmuş gibi bulanıyorsa Candida, bağırsak floranızı bozmuş demektir.





Yazı: AMOR SAEZ





Bu yazının orijinali 2015 E L L E Beauty Book dergisinde yayımlanmıştır.

SON HABERLER

Dergide Bu Ay

ELLE Aralık & Ocak Sayısı Çıktı!

ELLE Aralık & Ocak Sayısı Çıktı!

Yeni yılın en parlak sayfasını, Yasemin Ergene’nin zarafeti ve zamansız Bvlgari parıltısıyla açıyoruz.

BU SAYIDA NELER VAR?

E-Bülten Aboneliği

E-bültenimize şimdi abone olun,
magazin dünyasındaki tüm gelişmelerden anında haberiniz olsun.