Sağlıklı Zayıflama Programları

Zayıflama programları ile nasıl sağlıklı kilo verebilirsiniz?

ELLE ONLINE ELLE ONLINE 26 Kasım 2010
Sağlıklı Zayıflama Programları
ELLE: Genel olarak zayıflama programlarıyla ilgili şöyle bir kanı vardır; zayıflama programı bir dönemdir, yapılır, biter. Sonrasında kişi yeniden eski alışkanlıklarına geri döner. Oysa siz bu konuda oldukça kesin konuşuyorsunuz ve bunun bir dönem olarak değil bir yaşam tarzına geçiş olarak görülmesinin altını çiziyorsunuz. Ama gördüğümüz kadarıyla bunu başarmak hiç kolay değil. Sizin bununla ilgili tavrınız nasıl?


DR. AHMET KARAÇAM: Temelde bunun yaşam tarzı olmasını istiyoruz. Tabii, bunu yaparken kişinin beslenme alışkanlıklarını göz önünde bulunduruyoruz. Bir bölümünde gerçekten de beslenme alışkanlıkları ciddi olarak bozuk. Onlarda tarz değiştirmekte zorlandığımızı itiraf etmeliyim. Gerek her hastamda belli süreler uyguladığım kol bandı, gerekse içinde bulundukları özel durum, hele hele kan tahlil tablosunda karşılaştıklarımız yeterince ikna edici oluyor. Tablolarda yakaladıklarımı bir şekilde itici güç olarak kullanıyorum. Zaten Life Plus’a “aman!” diyerek gelenler çoğunlukta olduğu için bir ölçüde rahat başlıyoruz esasında.~ ELLE: Bu durumda bir şekilde her şey beyinde başlıyor desek yanlış olmaz herhalde.


Dr. A.K: Şüphesiz. Maalesef her şey kişinin beyninde bitiyor. Direnç göstermezlerse yavaş yavaş da olsa bir şey oluşturuyoruz kafada. Bir bölümü çok hazırlıklı geliyor, onlarla sorun yaşanmıyor, bir iki günlük bir adaptasyon süreci dışında. Ama birilerinin zoruyla - aile, eş dost ya da çevre baskısıyla - gelenlerde sorun yaşanabiliyor. İlk bir birbuçuk ayın sonunda onlar da ikna oluyorlar. Kilo vermeye, kemerleri kapanmaya, eski pantolonları olmaya başladığında hoşlarına gidiyor. Aynanın karşısında görsellik ve arkadaşlarının motivasyonu olunca bizim açımızdan da iş daha kolay halloluyor.





ELLE: Siz neler sunuyorsunuz mönülerde?


Dr. A.K: Hepimizin çok kolay bulabildiği, alışveriş yaptığımız marketlerden temin edebileceğimiz temel ögelerden yola çıkıyorum. Kişi kahvaltıda ne yer, ne yemeli? Onları salık veriyorum. Özellikle hepimizin kahvaltısında mutlaka domates olmalı, çekirdeğindeki likopenin önemi büyük. Onun dışında sofra, hem güzelliği hem de vitamin açısından yeşillik açısından zengin olmalı. Peyniri mümkün olduğunca tuzsuz ve yağsız olarak vermeye çalışıyorum. Ama peynirin doğasında var olan tuzu yok edemezsiniz. Dolayısıyla mevcudu kabullenmek durumundayız. Oradan protein ve kalsiyum alınıyor. Ayrıca mümkün olduğunca tahıl ekmek tüketilmeli. Çünkü rafine edilmiş unun yüksek glisemik değeri sıkıntı yaratabiliyor. Dolayısıyla “ne kadar az işlenmişse o kadar iyidir” düşüncesiyle kepek, tahıllı, çavdar ekmekleri ön planda tutulmalı. Yine mutlaka iki-iki buçuk saatte bir ara öğün veriyorum. En rahat temin edilebilen ara öğün glisemik indeksi düşük olarak kabul ettiğimiz meyve. Öğünlerde mutlaka ciddi olarak yemek yenilmesini istiyorum. ~Mesela, öğle yemeğinde kişisel olarak et öneriyorum. Kişinin kan tablosuna göre kırmızı ette ısrarcıyım. Çünkü folik asitten ve protein denen zengin madde tartışmasız kırmızı et. Ama sürekli yenildiğinde LDD kolestrolü yükseltme sorunu olduğundan haftada iki gün vermeyi yeğliyorum. Geri kalan beş günü beyaz etler arasında dağıtmayı uygun görüyorum. Bu ağırlıklı balık olursa -özellikle de somon - çok sevindirici. Balık, omega 3 ve omega 6 bakımından zengin. Ayrıca tavuk veya hindi ama mutlaka salatayla birlikte... Yine doymama durumunda tahıllı ekmek ideal. Arayı geçtikten sonra akşam yemeği mevcut öğünlerin en hafifi olmalı. Mümkün olduğunca sebze ağırlıklı olmasını öneriyorum. Yine istenirse yemeğin yanına bir dilim ekmek ya da çorba ekleme durumu var. Yatmadan önce de probiyotik özelliğiyle hazmı kolaylaştırıcı bir bardak light kefir, arzu etmeyenlere süt ya da meyve veriyorum. Az ve sık yemek metabolizmayı sürekli hareketli tuttuğu gibi karbonhidrat ve tatlı ihtiyacını ciddi anlamda baskılıyor. Tüm bu düzene sadık kalındığında sorun çıkması söz konusu değil.





ELLE: Anlattıklarınız aslında gayet makul şeyler. Çok fazla kısıtlama yok mönülerde. İnsanlar neden zayıflama programı dendiğinde korkuyorlar sizce?


Dr. A.K: Sıkça yapılan ve metabolizmayı yavaşlatan aslında o veya bu şekilde öğünlerin atlanmasından kaynaklanıyor. Kişi sabah evden kahvaltı yapmadan çıkıyor. İş yerinde bu açığı bir poğaçayla kapatmaya çalışıyor. Oysa bir düşünün o poğaçanın içinde ne kadar nebati yağ, un, ne kadar da az peynir, patates ya da kıyma olduğunu. Aslında son derece yağ içerikli ve yüksek kalorili olmasına karşın besleyici değeri hiç olmayan bir yiyecek. Tabii, bunun tam tersi de güne hiçbir şey yemeden başlıyor olmak. Canı çikolata istiyor, bisküvi istiyor... Problem de buradan kaynaklanıyor zaten. Kişi beslenmek yerine midesini baskılıyor, gözünü doyuruyor, damak tadı alıyor. Ama beslenmiyor. Bir şekilde karbonhidrat karbonhidratı körüklüyor, şeker şekeri körüklüyor. İş tamamen kontrolden çıkıyor. Zaten kişilerin çoğu hareketsiz masabaşı çalışıyor. Hareketlilikten kastım, hiç olmazsa merdiven çıkmak en azından ilk dönemlerde gerekli. ~ ELLE: Spor hayatımızda ne kadar olmalı?


Dr. A.K: Spor elbette ki çok iyi bir şey ama genelde zayıflama
programları bir dönem olarak görüldüğü ve sporun da bu döneme özgü bir aktivite olduğu düşüncesi insanlar arasında yaygın. Dolayısıyla bir süre spora yükleniliyor, gıdaya da dikkat edildiği için gayet güzel kilo veriliyor. Ama periyot bittiğinde ne yeme içme alışkanlığı devam ediyor, ne de hareket sürdürülüyor. Giden kilolar fazlasıyla geri geliyor. Dolayısıyla en rahat ne yapılabilir? Bir grup çok rahat yürüyebiliyor, diğeri yüzmeyi seviyor. Öteki koşu bandını tercih ediyor. Bunların hepsi hareket. Bence bir insan neyi uzun süreli yapabiliyorsa onu tercih etmeli.





ELLE: Suyun da önemine değinmek lazım değil mi?


Dr. A.K: Kişiye ve kiloya göre miktar 2,5-3 lt. arasında değişiyor. Tabii, bilinen gerçek vücut ağırlığının yüzde 55’den fazlasının sıvı olması gerekiyor. Sıvı için bilinen en net kaynak su. Suyun yerini tutan başka hiçbir sıvı yok. Su içilmeli, üstünene ne içiliyorsa içilmeli. Ben günde 3 ya da 4 yeşil çay öneriyorum. Onun haricinde çok açık olmak kaydıyla siyah çay içilebilir. Bitki çaylarının hepsinden azar azar veriyorum zaten.





ELLE: Arada kaçamak yapanlar için neler söyleyeceksiniz?


Dr. A.K: Gönül ister hiç kaçamak olmasın. Ama bir bölüm zayıflama programlarını bir periyot olarak algıladığından kilo vermeye başlayınca “ben şunu yiyebilir miyim, bunu yiyebilir miyim” diye sormaya başlıyor. Kilo sıkıntısı çeken insan daha rahat sisteme angaje olabiliyor. Ama sağlık probleminin genç yaşta önlemini almak isteyenlerde kaçamaklar olabiliyor. Esasında yakılabildiğinde çok fazla sorun teşkil etmez küçük kaçamaklar. “Kurabiyeyi, hamburgeri yerim. Peşinden de 1,5 saat koşarım” diyenlere sözüm yok. Çünkü burada problem yakamamak. Bu andan itibaren yağa dönüşüp vücutta depolanıyor. Gün içinde yapılan kaçamakları göz önüne getirdiğinizde karşılığında yakılması gereken kalori harcamasını incelemek lazım. ~ ELLE: Kişinin yeme alışkanlıklarını deği?tirirken bir de vücudunun sıkılaşmasını destekliyorsunuz değil mi?


Dr. A.K: İnsanlar kilo veriyor, ölçüler değişiyor. Bu esnada özellikle kadınlar incelirken vücutlarında gevşeme ya da sarkma olabiliyor. Gerçi verdiğim besin öğelerinde buna son derece önem veriyorum. Örneğin, süt bunun ciddi destekleyicisi. Sabahları kahvaltıda önerdiğim yumurta akı keza. Öğlenleri verdiğim et protein kaynağı olması sebebiyle bu işin ciddi destekleyicisi. Yine de yılların alışkanlıkları, deformasyonu olabiliyor. Bunu da vela-shape uygulamasıyla destekliyoruz.    

SON HABERLER

Dergide Bu Ay

ELLE Mart Sayısı Çıktı!

ELLE Mart Sayısı Çıktı!

Baharı Hande Erçel ile karşılıyoruz.

BU SAYIDA NELER VAR?

E-Bülten Aboneliği

E-bültenimize şimdi abone olun,
magazin dünyasındaki tüm gelişmelerden anında haberiniz olsun.