İyilik üzerine bir şeyler yazmak için araştırma yapmaya başladığımda 13 Kasım’ın Dünya İyilik Günü olduğunu öğrendim. Anneler ya da Babalar Günü gibi yılda bir defa kutlanan, önemi 24 saate sıkıştırılmış tarihlerden biri daha... İyilik günümüzde mumla arandığı için, insanlar en azından senede bir iyilik etsinler ya da iyilik bulsunlar diye, üzerine kafa yorsunlar diye ona özel bir gün atfedilmiş.
Nezaket, hoşgörü, kibarlık, merhamet, yardımseverlik, güler yüz gibi pek çok olumlu kavramı kapsayan ve mutluluğun de anahtarı olan iyiliği tek bir güne sıkıştırmak çok manalı değil. Bu düşünce dilinin tüm hayatımız ve çevremiz üzerinde büyük bir etkisi var. “Her şeyden önce iyi olalım, sonra mutlu oluruz” diye hatırlatıyor Fransız düşünür Jean-Jacques Rousseau. Ne garip, son yıllarda hepimiz yaşam koçlarının ve sayısız sosyal gelişim kitaplarının yardımıyla mutluluğu ararken aslında ona uzanan en kolay ama aynı zamanda da en zor yol olan iyiliği göremiyor, ikisinin ne kadar bağlantılı olduğunu unutuyoruz. Hızlı ve narsist hayatlarımızda iyiliği çoktan tükettik, onun ne olduğunu unuttuk. Kötülüğü, zorbalığı ve kabalığı yücelten bir topluma dönüştük.
Önce iyiliği nasıl kaybettiğimizi hatırlayalım, ardından da iyiliğin ne olduğu ve onu nerede, nasıl bulacağımız üzerine düşünelim. Bize neler kazandıracağı ve hayatımıza nasıl olumlu bir etki edeceğiyse, bu yazının bonusu olsun.
TEŞEKKÜR ETMEYİ UNUTTUK
Ekonomik krizin, her türlü şiddetin ve savaş ortamının damga vurduğu zorlu bir dönemde çoğumuz umutsuz, mutsuz ve gayesiz bireylere dönüştük. Bireyselleşme ve yalnızlaşma bizleri egoist ve narsist insanlar yaparken kimseyle ilgilenmiyor, sadece kendimize konsantre oluyor, dolayısıyla içimizde kaybolmaya yüz tutan iyilik duygusuyla birlikte çevremizdekileri mutlu etmeyi de unutuyoruz. Hız ve rekabet, haz düşkünlüğü, bir şeyi hemen, orada ve o anda elde etme hırsı, bizleri giderek agresifleştiriyor. Dolayısıyla kibarlığı rafa kaldırıyor, beklemeyi, sabretmeyi ve teşekkür etmeyi hayatımızdan çıkarıyoruz. Günaydın ya da kolay gelsin demek, gülümsemek, sokakta bir yabancının başına bir şey geldiğinde yardım eli uzatmak, bizi şaşırtan eylemler haline geldi. Altruizm, yani başkasını düşünme (özgecilik), bireyselleşme ve bencilikle giderek yok olan bir özelliğe dönüştü. Statü ve iktidarsa insanlara adeta agresif, kötü ve nezaketsiz nezaketsiz olma hakkını verdi. İyiliğin saflıkla özdeşleştirildiği günümüzde, kötülük güçle birlik yaptı.
KÖTÜLÜĞÜN DOĞUŞU
Bireyselliğin atası olarak kabul edilen Thomas Hobbes’un Leviathan eseri, iyiliği psikolojik bir absürtlük olarak yorumlar. Tam da günümüz ilişkilerini özetleyen “İnsan insanın kurdudur” sözünü ortaya atan Hobbes, 1651 yılında kaleme aldığı çalışmada insanın egoist bir varlık olduğunu yazar. Doğa nimetlerinden elinden geldiği kadar kendisi için yararlanmak istediği için başka insanlarla çatışmaya girdiğini ve herkesin herkesle olan savaşının başladığını söyler.
Kötülük de biz insanların doğadan kopmamız, onu sömürmemiz ve kendi varlığımızı öne çıkarmak istememizle, kapitalizmle doğmadı mı zaten? İyilik ve kötülüğün temelinde güç ilişkilerinin yattığını söylemek yanlış olmaz. Bugün de çoğunlukla iyiliğin kaybedenler kulübüne ait olduğunun sanılmasının, zayıflıkla eş değer görülmesinin, kötülüğünse güç, iktidar ve statüyle özdeşleşmesinin temelinde bu fikir yatıyor.
KALITIMSAL MI ÇEVRESEL Mİ?
İyilik ve kötülüğün sınırları oldukça flu. Alman asıllı siyaset felsefecisi Hannah Arendt, Zihnin Yaşamı adlı kitabında, “Acı gerçek şudur ki çoğu kötülük, iyi veya kötü olma konusunda bir seçim yapmamış insanlar tarafından yapılır” derken bazen kötülük dahil hiçbir şey yapmamanın kötülük yapmaktan daha büyük maraz doğurabileceğini anlatmak istiyor. Dolayısıyla insanları iyi ya da kötü olarak etiketlemeden önce o insanların yaşadığı şartları, iyi ya da kötü diye nitelendirdiğimiz şeylerin nerede, nasıl doğduğunu, kime, neye göre kategorize edildiğini de değerlendirmek gerekiyor. Kısaca kötülük ve iyilik mutlak, evrensel ve ideal kavramlar olmaktan çok uzaklar.
İyilikle kötülük tanımlarının ne olduğuna dair muğlaklık, insanların doğuştan iyi ya da kötü olup olmadıkları konusu üzerinde de etkili. Burada hem kalıtsal hem de çevresel faktörler devreye giriyor. Öyle ki ikizler üzerine yapılan araştırmalar bazı çocuklar ve ergenlerin sahip oldukları katı ve kötülüğe yakın kişilik özelliklerini ailelerinden miras aldıklarını gösteriyor. Ama bu da iyilik ya da kötülüğün illa genetik olduğu varsayımını doğurmuyor. Yale Üniversitesi’nin 2000’lerin başında beş aylık bebeklerin iyilik ve kötülük olgusuna doğuştan getirdiği tepkileri ölçen bir araştırması bebeklerin tercihlerini iyi olandan yana kullandıklarına açığa çıkarıyor. Herkes iyi olarak doğuyorsa kötülük nereden çıkıyor? Bu sonu gelmeyen tartışmaya girmek yerine bizim çok daha iyi bir fikrimiz var. İyilik üzerine düşünmeye, nasıl daha iyi bireyler olabileceğimiz hakkında konuşmaya, dünyada ve Türkiye’de yapılan iyilikleri hatırlamaya, daha alçakgönüllü ve empati kurabilen insanlar olabilmek için çaba harcamaya ne dersiniz? İyilik için, iyilik adına atılan adımlar, gerçekleştirilen projeler umut verici.
YARDIMSEVERLİK YAŞIYOR
Sosyal medya yıldızı ve girişimci Jerome Jarre geçtiğimiz kasımda #Love-ArmyForRohingya etiketiyle başlattığı sosyal medya kampanyasıyla, Birmanya’da şiddet gören Rohingya azınlığı için iki günde iki milyon dolar yardım topladı. Yardımların yüzde 75’inin 25 yaş altı kesim tarafından sağlanmış olması, gençlerin daha duyarlı olduğunu gösteriyor. Hayırseverlik eskiden Bill Gates ya da Warren Buffet gibi zenginlerin tekelindeyken son yıllarda daha geniş kitlelere yayıldı. Amerikalı oyuncu ve şarkıcı Ariana Grande, 22 Mayıs 2017’deki konserinden sonra Manchester Arena’da gerçekleşen saldırıda hayatını kaybedenler için 13 milyon dolardan fazlasını topladı. Beyonce’nin Harvey kasırgası ertesi yerel halka yardım etmek için Beygood Houston isimli bir yardım derneği oluşturması, Rihanna’nın birçok kuruma bağış yapması, Amal ve George Clooney’nin kurdukları, Suriyeli çocuklara yardım eli uzatan Adalet İçin Clooney Vakfı, vermenin, başkalarına faydalı olmanın geçerliliğini koruduğunu gösteriyor. Social Calling kitabının yazarı Fransız gazeteci Emilie Vidaud, eşitsizliklerin giderek çoğaldığı bir toplumda sadece zenginlerin değil, genç, teknolojiden iyi anlayan bir kuşağın, sosyal medyanın da hızı ve tanıdığı imkanlarla, vermenin, yararlı olmanın mutluluğunu yaşadığını anlatıyor. Yardım etkinliklerine geri dönersek, geçtiğimiz Cannes Film Festivali sürerken Naomi Campbell önderliğinde 2005 yılından beri hayır kurumları için yapılan bağış defilesi Fashion For Relief, bu yıl da Bella Hadid, Natalia Vodianova ve Winnie Harlow gibi ünlü isimleri yan yana getirdi. Başarılı modellerin girişimiyle Save The Children ve Time’s Up için gerçekleştirilen defile iyiliğin, fayda sağlamanın farklı yolları olduğunu gösteriyor.
MİNE SÖĞÜT’LE İYİLİK HAKKINDA
Kitaplarında kötülükle iyiliğin sınırlarında bolca gezinen, hikayelerini genellikle katı, karamsar ve karanlık karakterlerin etrafında kurgulayan gazeteci yazar Mine Söğüt’le iyilikle kötülüğü konuştuk.
İYİLİK TANIMI
“İyiliğin tanımını yapmak önemli ve zor. Sizin iyilik ve kötülük olarak tanımladığınız değerler başkası için tam tersi bir anlam taşıyabilir. O yüzden aslında iyilik ya da kötülük yapmayız. Kendi iyiliğimizi veya kötülüğümüzü yaparız. Ben kendi hayatımda iyilikten çok kötülüğü baz almaya çalışırım. Öncelikli olarak kendi ölçülerimde kötülük yapmamak önemlidir. Geriye kalan her şey o zaman iyilik kategorisine rahatça girebilir."
İYİLİKLE KÖTÜLÜĞÜN SINIRLARI HAKKINDA
“Bence tartışılması gereken şey iyiliğin sınırları değil, ahlakın ne olduğu.Bildiğimiz uygarlık tarihinde kabul edilen ve içselleştirilen genel ahlakın çok sorunlu olduğunu düşünüyorum. Bu sorunlu ahlakın biçimlendirdiği hayatta doğal olarak iyilik ve kötülük kavramları tartışılır. Bu kavramların tartışılır olması mesele değil ama işin içinden çıkılamaması öyle."
İYİLİĞİN GERÇEKLEŞMESİ İÇİN KÖTÜLÜK VAR OLMALI MI?
“Bu, yaşadığımız hayattan yola çıkılarak yapılan bir değerlendirme. Ve mevcut durumu tanımlaması açısından tabii ki doğru. Ben bu yaşadığımızdan bambaşka bir hayat da kurgulayabileceğimize inandığım için bu ‘Her şey karşıtıyla vardır’ saptamasının yerine ‘Biz ne yaparsak o olur’ önermesini koymaktan yanayım.”
KARAMSAR VE KARANLIK KARAKTERLERİYLE NE ANLATMAK İSTİYOR?
“Sadece farkındalığın peşindeyim. Başımıza gelenin ne olduğunu fark etmediğimiz sürece onu değiştirmek için çaba harcamayız. Yazdıklarımın karamsar değil gerçekçi olduğunu düşünürüm. Gerçeklerin karanlık olduğu da yadsınamaz tabii.”
BEBEKLERİN İYİ DOĞDUĞU SÖYLENİYOR. KÖTÜLÜK NASIL OLUŞUYOR?
“Bebekler iyi doğmuyorlar, sadece cinsel kimlikleri, siyasi görüşleri, ırkları, korkuları olmadan doğuyorlar. Sadece var oluyorlar. Ama insan zihni varoluşun bu sadeliğiyle yetinemeyecek kadar komplike çalışıyor. Kendi imgelemiyle yarattığı kavramlar başının belası. Üstelik bu kavramların içini istediği gibi doldurabilecek güce de sahip. Ama yapmıyor ve korkarım kutsal mitlerde şeytan hikayeleri boşuna anlatılmıyor.”
İYİLİK Mİ KÖTÜLÜK MÜ KAZANACAK?
“Savaşın kazananı olmaz. Bir şeyler değişecekse o değişim ancak biz başka şeyler sormaya, meselelere başka açılardan bakmaya başladığımız zaman olacak.”
İYİLİĞİN İSİMSİZ KAHRAMANLARI
Türkiye’de de iyilikle ilgili proje, platform ve organizasyonlar giderek artıyor. “Küsuratlarını yuvarla, kuruşlar iyiliğe dönüşsün” mottosuyla yola çıkan yuvarla hareketi (yuvarla.com), örnek bir sosyal girişim. Öyle ki kartlı alışverişlerinizde kuruşları yuvarlayarak istediğiniz Sivil Toplum Kuruluşu’na bağış yapabiliyorsunuz. Mert Fırat’ın girişimiyle kurulan, bizleri ihtiyaç içinde yaşayanlarla buluşturan İhtiyaç Haritası da yardımseverlik, empati ve iyilik duyguları uyandırıyor. ihtiyacharitasi.org sitesine girdiğinizde Türkiye haritasıyla karşılaşıyorsunuz. Yaşadığınız yerdeki ya da ülkenin herhangi bir bölgesindeki ihtiyaç sahipleri ve ihtiyaç konularını görebiliyorsunuz. Givin (givin.co), Askıda Ne Var (askidanevar.com), Adım Adım (adimadim.org)... Bu girişimler ve daha niceleri iyiliğin tükenmediğini gösteriyor.
Hemen, orada ve o anda elde etme hırsı bizleri giderek agresifleştiriyor. Dolayısıyla kibarlığı rafa kaldırıyor, beklemeyi, sabretmeyi ve teşekkür etmeyi hayatımızdan çıkarıyoruz.
İYİLİĞİN SONSUZ GÜCÜ
Kötülük şiddette, bitmeyen savaşlarda, güç ve statü oyunlarında, her an her yerde kol geziyor olsa da iyilik de sonsuz gücüyle kötülüğün karşısına dikilmeye devam edecek. İyilik gücünü nereden mi alıyor? Fransız düşünür Jean-Jacques Rousseau ünlü eseri Emile’de iyilik ve kibarlığın, en çok kıskanılan özellikler arasında yer aldığını yazar. Şöyle der: “Para, şan, şöhret ve başarıdan öte asıl iyilik kıskanılır. Çünkü iyilik insanlığın en önemli mutluluk ve haz göstergesidir.” Sevgiyi paylaşmanın, yardım eli uzatmanın, anlamaya çalışmanın, gülümsemenin, empati kurmanın kişiye verdiği haz ekonomik kazanımların yaşattığı anlık duygulardan çok daha değerli, kuvvetli ve kalıcı. Tasarımcı Zeynep Tosun’un “En son yaptığınız ve sizi mutlu hissettiren iyilik neydi?” sorusuna “İhtiyacı olan bir arkadaşımın elini nasıl tutacağımı buldum” diye yanıt vermesi iyilikle mutluluk arasındaki bağı açığa çıkarıyor. Tosun’un iyilikle ilgili düşüncelerine kulak verelim: “Benim için iyilik, dokunmadan dokunabilme, paylaşabilme, gülümseme ve gülümsetebilmedir. Hayatımda başıma gelen en büyük iyilik yaşamın ta kendisi. Kötülük sevgi ve takdir yoksunluğundan ileri geliyor. Kötü doğulmaz, olunur.”
Tasarımcı Gamze Saraçoğlu iyiliğin içten geldiğini anlatıyor: “Önemli olan iyiliğin karşılıksız yapılması. Altında farklı düşünce olursa, iyilik planlanmış bir davranış olarak kalır. İyilik gönülden yapıldığı sürece yerini bulur. İyiliğin bireysel başlayarak büyüdüğüne inanıyorum. Kişi iyi olursa, tercihini iyi olmaktan, iyilik yapmaktan kullanırsa ve bunu karşılık beklemeden, kalpten yaparsa, bu duygunun büyüyeceğine, kişiden kişiye geçeceğine ve topluma yayılacağına inanıyorum.”
İYİLİĞİN SİMGESİ SAADET ÖĞRETMEN
Karşılık beklemeden iyilik yapmak Gamze Saraçoğlu’nun altını çizdiği gibi gönülden bu yolu seçmek, cesaret ister. Kötülüklerle, sizleri yargılayanlarla, iyiliğin karşısına dikilen hırs ve kavgalarla savaşmak kolay değil. Jean-Jacques Rousseau’nun Emile adlı eserinde dediği gibi iyilik kıskanılan bir değer çünkü gerçek iyiliğe sahip olmak herkesin harcı değil. İzmir’in Menderes ilçesinde ilkokul öğrencisi 6 kız çocuğuna yapılan tacizi ortaya çıkaran, okul müdürünün tutuklanmasını sağlayan, adaletin yerini bulması için savaşan ilkokul öğretmeni Saadet Özkan tam bir iyilik kahramanı. Herkesin harcı olmayan bir işe el attı. “İyiliğe inancım olmasaydı bu mücadeleyi veremezdim” diye başlıyor söze. Saadet Özkan, bu süreçte yetkililerden gelen baskılara, öğretmenlerin tehditlerine, siyasi engellere aldırış etmeden mücadele etti ve iyiliğin sanılanın aksine nasıl bir güç ve cesaret işi olduğunu da kanıtlamış oldu. Bize özel açıklamaları şöyle: “Belki de kötülük iyiliğin yokluğundan kaynaklanıyor. Bu mücadeleyi vicdanım pusulam olduğu için verdim. Çocukların yaşadığı bu insanlık dışı duruma birilerinin dur demesi gerekiyordu. Ben yapmayayım bir başkası yapsın dediğimizde iyiliği kaybediyoruz. Yapmamız gereken, önce kendimizi gerçekleştirmek sonra da başka hayatlara dokunmak. Bizler Saadet Öğretmen Çocuk İstismarı ile Mücadele Derneği (UCİM) olarak paylaşmaya başladık. Herkesin hayatına dokunmaya çalışıyoruz. Güçlenmiş insanların hayatlarını paylaşıp toplumu güçlendirme kararı aldık. Herkes iyiliği anlatan sözler duyacak. Kötü olanlara da iyiliğe dokunmayı, iyi olmayı öğretmeye ne dersiniz?”
AYTEN ALPÜN: “YEGANE İLACIMIZ SEVGİ”
“İyilik ve kötülük kavramı herkese göre değişebilir. Bazen iyilik yaptığımızı düşünürken kötülük de yapabiliyoruz. İyilik bence kendi gerçek potansiyelinin ortaya çıkmasına izin vermek anlamına geliyor. Psikolog Şeniz Doğan, bebeklerin iyiliği kucaklamaya meyilli bir doğayla dünyaya geldiklerini söylüyor. Doğan, döllenme sırasında anne ve baba arasındaki sevginin, bebeğin anne karnındaki yaşantısının, doğum sırasındaki sıkıntıların, doğumdan sonra anneyle bebeğin ilişkisinin beynin ön kısmında bulunan empati merkezine etki ettiğini anlatıyor. Anne sevgisinden yoksun büyüyen bebeklerde bu merkez gelişemiyor. İstenen ya da istenmeyen çocuk olmak, savaş ortamında doğmak, huzur ve sevgi içinde büyümek iyiliğin varlığı üzerinde önemli rol oynuyor. Aslında yegane ilacımız sevgi. Sevgiyi başkalarında aramak yerine içimizde bulmak ve taşımak çok önemli. Tüm hücrelerimizin sevgiyle dolması dileğiyle.”
MODA DA İYİLİK PEŞİNDE
Bu aşamada, Saadet Özkan’ın başlattığı iyilik hareketine katılan, destek veren ve DNA’sında da iyilik olan Love My Body’den de bahsedelim. Öncelikle Adil Işık Grubu’nun kreatif direktörü Zehra Işık’ın insanlara iyilik yapmaktan yola çıkarak Love My Body markasını yarattığını hatırlatalım. Işık, vücut ebatlarındaki farklılık nedeniyle her şeyi giyemeyen moda severlere kendilerini güzel hissettirecek kıyafetler tasarlıyor ve onlara mutluluk vadediyor. Bu amaçla yola çıkan bir marka olan Love My Body, Koruncuk, Mikader, Pembe İzler gibi STK’lardan sonra şimdi de Saadet Öğretmen’le ve UCİM’le yan yana geldi. Yeni sezon koleksiyonunun satışından elde edilecek gelir UCİM’e bağışlanırken koleksiyon lansımanıyla bu konuda farkındalık yaratıldı. 7 Mayıs’ta yapılan özel davette, üzerinde UCİM’in logosundaki mavi kelebekten ilham alınarak tasarlanan desenlerin bulunduğu eşarplar satışa çıkarıldı. Bu eşarpların satış geliri yine UCİM’e bağışlandı.
“İYİLİK BULAŞICIDIR”
Ayşe Arman hobi olarak başladığı, ardından kolektif bir iyilik hareketine dönüşen Sakajewa iyilik kolyelerinin onu nasıl mutlu ettiğini, kolyeler aracılığıyla iyiliğin çığ gibi büyüdüğünü anlatıyor.
İyilik ne ifade ediyor ?
Benim için iyilik, birini mutlu etmek. Onu mutlu edecek, gülümsetecek, hayatını kolaylaştıracak bir şey yapmak. Bir beklenti olmaksızın, sadece içinden geldiği için… İyilik aslında vermek. Bir başkasına zaman vermek, emek vermek, maddi manevi destek vermek. İnsanı vermek kadar mutlu eden bir şey yok. Aslında bir başkasına vererek/ iyilik yaparak/onu mutlu ederek, sen de mutlu oluyorsun. Kimin kime iyilik yaptığı belli değil yani, bir başkasına iyilik yaparak, kendine de iyilik yapmış oluyorsun.
Hayatınızda başınıza gelen en büyük iyilik ne ?
Bana sanki en büyük iyiliği Ömer yapmış gibi geliyor; bir aileye sahip olmamı sağladı. Yoksa hala iş yerinde yaşayan tek tabanca bir gazeteci olurdum. Mesleğimi çok seviyorum. Ama ailemi daha çok seviyorum. Ömer’den sonra Alya oldu ve biz tamamlandık.
En son yaptığınız ve sizi mutlu hissettiren iyilik neydi ?
Bir süredir tasarladığım Sakajewa iyilik kolyeleri beni acayip mutlu ediyor. Kolyeler sayesinde başkalarını sevindiriyor, hayatlarına dokunabiliyorum. Mesela son olarak Türkiye’nin ilk yapı marketi Tekzen’le, çocuğu sekiz kere beyin ameliyatı olmuş ve yüzde 100 engelli olan Tijen Güden’e destek olduk. Tekzen, Anneler Günü’nde iyilik kolyelerini kendi kadın çalışanlarına hediye etti ve Tijen Güden’in hesabına para yatırdı. Buna vesile olmak da beni çok mutlu etti.
Yaptığımız ilk 50 kolye Toyota kadınlarına gitti ve para, çocuğu otizimli olan Mari Kasparyan’ın hesabına yattı, Arda’nın eğitim masrafları için. Sonra gerisi geldi. Kolyelerimizden alıp bir sivil toplum örgütüne destek olmak isteyen bir sürü şirket sırada bekliyor. Bugüne kadar 11 sivil toplum örgütüne 350 bin lira para aktardık.
İyiliği aramak fazlaca hayal perestlik mi ?
Hayır, değil. İyiliğin bulaşıcı olduğuna inanıyorum. Sloganımız da bu: “İyilik bulaşıcıdır”. İkinci sloganımız da “Kolye bahane, iyilik şahane!” Ben son 8-10 aydır gözlerimle gördüm iyiliğin halka halka büyüdüğünü. Hiç maceraperestlik değil yani; bal gibi gerçek.
Yeni projeler var mı ?
Bir süre önce L’Occitane’la iş birliği yaptık. İyilik kolyelerimiz L’Occitane’ın Türkiye’deki bütün mağazalarında satılıyor. Elde edilen gelir de UNICEF’e gidiyor.
İYİLİKTE SINIR YOK
Le Pouvoir des Gentils (İyilerin gücü) kitabının yazarı Franck Martin, iş hayatında da sanılanın aksine iyi ve kibar olmanın olumlu sonuçlar doğuracağını anlatıyor: “Alanınızda istediğiniz kadar başarılı ve bilge insan olun, çevrenizle saygı, dürüstlük, empati ve nezaket çerçevesinde ilişki kurmuyorsanız sözleriniz dikkate alınmaz. Kibarlık ve iyilik, güven duygusunu sağlamlaştırır, şüpheyi azaltır ve birlikte çalışmayı kolaylaştırır. Bir projenin gerçekleştirilmesine önemli katkılarda bulunur. Kısaca iyilik ve kibarlık sadece toplumsal, aile ve sosyal ilişkilerde değil iş hayatında da vazgeçilmez bir yere sahip.
Tüm bunlarla birlikte, iyilik yapmak mutlu ediyor ve vücudumuzdaki oksitosin hormon seviyesini yükselterek sağlığımıza iyi geliyor. Kendinize bir iyilik yapın ve kendinizi sevin, aksi takdirde çevrenize sevgi dağıtamazsınız. İnsanlarla daha çok iletişime geçin, gözlerinin içine bakarak konuşun, yardıma muhtaç insanlardan gözünüzü kaçırmayın, günaydın demeyi, teşekkür etmeyi ve gülümsemeyi hafife almayın, karşılıksız iyilik yapın ve size iyilik yapan insanlara şüpheyle yaklaşmayın. Gönüllü kuruluşlarda çalışın, sokak hayvanlarını besleyin.
İyilikte sınır yok!
YAZI: SELİN MİLOŞYAN
ELLE HAZİRAN SAYISINDAN ALINMIŞTIR.