ANTI- MODACILAR

90'lar..Üstünden 20 yıl geçse bile hala tüketemediğimiz yıllar.O dönem anlaşılmayan tasarımcılar bugünü şekillendirdiler.Peki ama bugünün moda tıkanıklığını yine onlar sayesinde çözebilir miyiz?

ELLE ONLINE ELLE ONLINE 14 Mayıs 2019
ANTI- MODACILAR Getty Images Türkiye

Anti-Fashion 90’s belgeseli “Modanın tanımı tamamen değişti ve sadece o dönemi değil bugünü bile şekillendiren bir hale büründü” diye başlıyor. 1990’lı yıllarda ortaya çıkan bazı vizyoner tasarımcılar ve ta o günden bugünü nasıl şekillendirdikleri anlatılıyor. Karanlık, sert ve kavramsal... Tekno müzikten grunge’a, Çernobil’den ekonomik krizlere... O güne kadar hep görkemli olması gerektiği öne sürülen moda dünyasına bir tepki gibi. Bu yeni estetik provokasyon tuhaf proporsiyonlar, dekonstrüktüf tasarımlar ve konsept fikirler demekti. Ve Vetements’tan, Off-White’tan çok önceydi. Bir yüzyılın sonuna gelindiği o dönemde ana akım moda sistemi anti-modacıları dışlamak yerine kabullendi. Ve o günden sonra hiçbir şey eskisi gibi olmadı.


ESTETİK PROVOKASYON

“Moda, modadır. Nefes aldığımız oksijen gibi. Bazen kirlenir, bazen hızlanır” diyor radikal minimalist Yoji Yamamoto. 1980’lerin başında Paris’e gelerek anti-moda akımını başlatan iki tasarımcıdan biri Yoji. Rei Kuwakabo ile birlikte Avrupa’ya getirdikleri yeni formlar moda kritikleri tarafından bir süre asla anlaşılmadı. Sadece tasarımları değil, modellerin robotik hareketler ve asık suratlarla podyumda yürümesi, dağınık saçları, makyajsız yüzleri, dümdüz ayakkabılar o dönemin en devrimci hareketlerindendi. Kıyafetler yarım kalmış gibi görünüyordu. Alışılmış, gösterişli modanın tam aksi. “Artık uzun süredir ortalıkta olan fikirlerden kurtulalım ve yeniliklerle baştan başlayalım” diyordu Rei Kuwakabo adeta bir manifestoymuş gibi. Aşırı feminen ve seksüel giyinen Avrupa bebeklerine bir anti tez olarak, bir erkek gibi (Commes des Garçons) tasarımlarını böylece Paris sahnesine soktu. Kadınların bir süs bebek olmadığını, karakterlerinin kıyafetlerinin ardına geçmemesi gerektiğini öne sürüyordu. O yıllarda henüz 20’li yaşlarının başında olan Ann Demeulemeester verdiği röportajlarda şunu diyordu “Gelecek var ve bunu kendin yaratman gerekiyor.” Motivasyonları sınırları zorlayan bu isimler yavaş yavaş moda dünyasını kökünden değiştirmeye başlamışlardı bile. Ann’in okul arkadaşı Martin Margiela gibi. O dönem podyuma taşıdıkları skandal etkisi yaratmıştı. Defilede müzik yoktu. Editörler hiçbir referans bulamıyorlardı, sanat dışında. Gördükleri olsa olsa yüksek teknik detaylarla yaratılmış sanat eserleri olabilirdi. O gün onu eleştirenlerin gardıroplarının bugün Margiela kıyafetlerle dolu olmasına şaşırır mısınız?


Sonra sahneye Alexander McQueen, Helmut Lang, Raf Simons, Chalayan, Rick Owens girdi. Ve radikal modernizm başladı. Etkileriyle kendi zamanlarının 20 yıl sonrasını şekillendirdiler. Lüksün tanımını değiştirdiler. Moda sektörünü ellerinde tutup derinden sarstılar. Sıkıcı olan her şey döküldü, geriye sadece sıkı fikirler kaldı. Böylece geleceğimiz 20 yıl öncesinde şekillendi. Casual ve formal, elegan ve underground kıyafetler aynı anda giyilebilir oldu. 2000 dolarlık bir pantolonla 15 dolarlık bir sweatshirt yan yana geldi. Tayt ve crop top kombinasyonları Yeezy’den önce yapıldı. Jenny Holzer ve Off-White işbirliğinden çok önce Robert Mapplethorpe ve Raf Simons işbirliği vardı. Vetements’un yaptığı her şey zaten Margiela’nın izlerini taşıyor. Kimse söylemiyordu ama herkes biliyordu, cool’luk devri başlıyordu. Ve bunu yaratanlar döneminin vizyonerleri,anti-modacılardı. Ne var ki bunu da tükettik.

                                           Comme des Garçons’un ikonik reklam kampanyası.


MODA MUHALİFLERİ LAZIM


Şimdi size pek de moda dergilerinde okumayacağınız bir şey söyleyeceğim. Moda sektörü büyük bir tıkanıklıkta. Tasarımcılar, dergiler, reklamverenler, ünlüler, influencer’lar... Bu aralar Türk ya da yabancı sektörle alakalı kiminle konuşsam geldiğimiz ortak nokta şu; dijital bir şekilde demokratikleşse de moda oldukça sıkıcı bir hal aldı. Gördüğümüz her şeyi daha önce gördük. Olmaz denilen her şeyi oldurduk. Bütün estetik kalıplar standartlaştı. Bu repetetif kültür artık patlama noktasına geldi. Carrie’nin Mr. Big’e söylediği gibi “We’re so over. We need a new word for over.” Yani tükenmişliği bile tükettiğimiz bir noktadayız.
Yeni bir moda devrimi yapılmak zorunda. Peki ama bunu kim gerçekleştirecek? Elini taşın altına kim koyacak? Dev bütçelere ve lüks markalara sahip gruplar mı yoksa ceplerinde sadece cesaretleri ve vizyonları olan genç jenerasyon mu? Kreatif anlamda her şeyin zaten yapıldığı, taklit etmenin bile tüketildiği bir zaman diliminde yeni olan ne? Yeni bir moda devrinin başlaması gerekiyor. Ve bunu yapacak tasarımcılara, onları destekleyecek moda devlerine ihtiyaç var. Modanın dâhi çocuklarının bu paradigmayı yıkarak yeni bir şeyler yaptığı günler gelecek mi? Peki Zeki Müren de bizi görecek mi?



Yazı: Serli Gazer Boyacı

ELLE 2019, Şubat sayısından alınmıştır.


ETİKETLER
SON HABERLER

Dergide Bu Ay

ELLE Türkiye 25 yaşında!

Mayıs sayımızda ELLE dergisi global kodlarıyla bir araya getirdiğimiz kendi alanlarında çok başarılı tam 8 isim ve 8 marka var.

BU SAYIDA NELER VAR?

E-Bülten Aboneliği

E-bültenimize şimdi abone olun,
magazin dünyasındaki tüm gelişmelerden anında haberiniz olsun.