CALVIN KLEIN’IN DNA’SI

CALVIN KLEIN'IN DNA'SI

ELLE ONLINE ELLE ONLINE 05 Şubat 2014
CALVIN KLEIN’IN DNA’SI
CFDA ödülünü 2006 yılında alan Calvin Klein'ın baş tasarımcısı Francisco Costa, 2003 yılından beri kıvrak ve sıcak Brezilya kadınını New York'lu 'cool'larla bir araya getiriyor. Ünlü tasarımcı editörlerimizden Sıla GÜVEN'in sorularını cevapladı...





Francisco Costa, 1985 yılında çılgın New York sokaklarına adım attığında, dönemin tüm enerjisiyle birlikte modasını da bir nefes gibi içine çekmişti. Her köşe başında birbirinden stil sahibi “normal” insanlar, müziğin hiç susmadığı kulüpler, patenleriyle süzülen kısa şortlu ve saçları permalı kızlar, kafalarına renkli spor bandalarını geçirmiş tenisçileri andıran sıska erkekler; hatta The Royal Tenenbaums filminin kahramanlarının 80'ler versiyonları vardı. kısaca; rengarenkti ve özgürdü yeni ortamı. Aynı bu genç adamın ruhu gibi... Costa'yla markanın en çok beslendiği New York sokaklarını, tasarımcının özgür ruhunu ve bu ruhun şişelenmiş hali olan Downtown kokusunu konuştuk.~ ELLE: Annenizin çocuk kıyafetleri üzerine bir işi olduğunu okumuştum... Biraz bahseder misiniz?
FRANCISCO COSTA:
Annemden inanılmaz etkilendim. Çocuk giyimi üzerine bir fabrikası vardı. Ne zaman fabrikaya gitsem, elime makası alıp tıpkı onun gibi bir şeyler kesip birleştiriyordum.





ELLE: Sonra Brezilya'dan Amerika'ya taşındınız... İlk izlenimlerinizi merak ediyorum...
F.C.:
Genel olarak Amerika'yla ilgili ilk dikkatimi çeken, sokaklardı. Çok gençtim ve hayatımda ilk defa Onur Yürüyüşü (Gay Pride) gördüm. 1985 yılı... Gerçekten çok ilginçti. Çevredeki enerji çok gençti ve bu, modaya da yansıyordu. 1980'lerdeki modanın New York sokaklarından ödünç alındığını söyleyebilirim. Comme des Garçons ve Yohji Yamamoto gibi Japon tasarımcılar bunu en iyi uygulayanlardı; çünkü tabiri caizse sokağı alıp podyuma taşıyorlardı. Bana kalırsa lüks, dünyanın tükenmekte olan en büyük ve en önemli değerlerinden biri olan el ustalığıyla alakalı.~ ELLE: Çok keskin bir dönem olduğunu söyleyebiliriz. Hem çok fazla fakirlik, hem de zenginlik vardı.
F.C.:
Sokak bu zıtlığı dile getiriyordu. O zamanlarda Yukarı Batı Yakası çok genç ve dinamikti. Charivari adındaki müthiş bir butiği hatırlıyorum mesela ve Marc Jacobs'ın orada çalıştığını... Çok heyecan verici ve çok cool bir dönemdi. Belki param yoktu ama kesinlikle çok mutluydum. Ütselik stil sahibi olmak için paraya da ihtiyacım yoktu. İyi görünmek için iyi hissetmek yeterliydi.





ELLE: Gelip geçen yüksek moda trendleri size pozitif bir duygu veriyor mu? Hızlı modayla ilgili ne düşünüyorsunuz?
F.C.:
Eğer hızlı moda, modayı daha uygun fiyatlara satın alabileceğiniz anlamına geliyorsa, neden olmasın?~ ELLE: Hızlı moda ve trend olanları, kilit parçalarla karıştırarak daha cool bir görünüm yakalanabilir mi?
F.C.:
Bence lüks ve hızlı modaya hizmet eden trend parçaları karıştırmak harika fikir. Çünkü moda, özgürlük demek. Kendi stilinizi yansıtabilmek demek. Bunun için de markalara takılmamalı, cool görünüm için sadece iç sesinizi dinlemelisiniz.





ELLE: Lüks kavramı sizin için ne ifade ediyor?
F.C:
Bana kalırsa lüks, dünyanın tükenmekte olan en büyük ve en önemli değerlerinden biri olan el ustalığıyla alakalı.

SON HABERLER

Dergide Bu Ay

ELLE Nisan Sayısı Çıktı!

ELLE Nisan Sayısı Çıktı!

Yeni sayımızın kapağında oyuncu Hazar Güçlü var.

BU SAYIDA NELER VAR?

E-Bülten Aboneliği

E-bültenimize şimdi abone olun,
magazin dünyasındaki tüm gelişmelerden anında haberiniz olsun.