DEKOLTE SAVAŞLARI

Çağlar boyunca kah kapatılan, kah açılıp övünç kaynağı olarak gösterilen, kadın gücünün sembolü dekolte, dünden bugüne baş döndürmeye devam ediyor.

ELLE ONLINE ELLE ONLINE 03 Eylül 2018
DEKOLTE SAVAŞLARI Getty

Kendimizle ve bedenimizle en çok ilgilendiğimiz, vücudumuza en fazla özeni gösterdiğimiz mevsimin ortalarındayız. İlkbahardan itibaren detoks, diyet, spor ve benzeri bakım ritüelleriyle özenle yaza hazırlanan bedenimiz şimdi moda trendlerinin ve stil oyunlarının doğrultusunda en iyi, en fit, en şık ve en gösterilebilir halini yaşıyor. Mini etekler, kısacık şortlar, tiril tiril elbiseler ve dekolteler... Kuralsızlaşan modayla birlikte giyim kodları mevsimleri yok saysa da bedenin dışarıya en çok açık olduğu, en hava aldığı mevsim, yaz. Jacquemus, Saint Laurent, Giambattista Valli, Chloe ve Chanel’in dekolteye övgü niteliğindeki yaz ve kış 2019 koleksiyonlarının, son dönemde Gucci ve Sonia Rykiel’de görülen yüksek ya da yuvarlak yaka tasarımların, Celine’in minimal düz parçalarının, Valentino’nun tribal elbiselerinin yarattığı bedenin nadasa yatırılması etkisini yok ettiğini söyleyebiliriz. Sokaktan ilham alarak sportifliği ve rahatlığı öne çıkaran, giyimde cinsiyet ayrımına son veren Vetements ve Balenciaga’nın özellikle Millenial kuşağı cezbeden estetik algısını da dekolteye ve bedeni yücelten stile karşı inen bir balta şeklinde yorumlamak yanlış olmaz. 2016 yılında We are womannotobjects isimli feminist kolektifin, “dekoltem her şeyi satabilir” sloganıyla reklam yapan bir içki firmasının reklam videosunu eleştirmesi de dekolteye fayda sağlamadı. 2016 Aralık sayısında İngiliz Vogue dekoltenin öldüğüne ilişkin bir makale yayımladı. Bunu, dünyada Wonderbra sütyen satışlarının düşüşüne, Gucci’nin yüksek boyunlu tasarımlarının başarısına ve dekoltenin genel olarak podyumlardaki eksikliğine dayandırıyordu. Yıllarca seksapel ve cinsel güçle özdeşleştirilen dekolte bugün değişen seksi ve şıklık algısı, kadın bedeninin nesneleştirilmesine karşı yürütülen cinsiyet eşitliği ve bedenine sahip çıkan güçlü kadın imgesi doğrultusunda farklı içeriklerle karşımıza çıksa da kadın bedeninin cazibe merkezi olmayı sürdürüyor. İzninizle, dekolte konusunu açıyoruz.                                                                                    Sophia Loren - Jayne Mansfield

1957 yılında Sophia Loren’in Hollywood’a gelmesi onuruna Hollywood film stüdyoları Beverly Hills Romanoff’s restoranında özel bir gece düzenler. Dönemin it girl’lerinden Jayne Mansfield, Sophia Loren’i şaşırtan, epey iddialı dekoltesiyle geceye katılır. Loren o geceyi şöyle anlatıyor: “Jayne gelip masama oturdu. Sadece göğüslerine bakıyordum çünkü öylesine büyüktüler ki, elbiseden fırlayacaklarından korktum.”


TARİHTE DEKOLTE

Fransızcada bir şeyin eksikliğine, olumsuzluğuna işaret eden “de” ön ekinin, boyun anlamına gelen “col” ve yaka anlamına gelen “collet” kelimeleriyle birleşmesi sonucu ortaya çıkan decollete, boynu, sırtı, omuzları ve göğsün üst kısmını açıkta bırakan bir kadın giyim tarzına işaret eder. İktidar ve politik gücün kadın bedeni ve giyimi üzerinde tahakküm kurması yeni bir hikaye değil. Dekoltenin sınırları da çağlar boyunca kadın gücü ve eril iktidar arasındaki çatışma doğrultusunda belirlendi. Orta Çağ boyunca iç kıyafetlerini ve bacaklarını saklayan uzun tunikler giyen kadınlar için değişim, Rönesans dönemiyle başlar. Moda ve sanat tarihçisi Florence Müller dekoltenin Rönesans’ta doğduğunu, dinsel baskının azalmasıyla giyimin özgürleşip cinsel bir anlam kazandığını anlatıyor. 17 ve 18’inci yüzyıllarda daracık korselerin yükselttiği göğüslerle daha da şımarır dekolteler. Müller, “Dekolteler o kadar derindi ki kadınlar göğüslerini örtmek için sürekli eşarp ya da ellerinde başka kumaş parçaları taşırdı” diye not düşüyor. O dönemde Pompadour markizinin göğüslerini açıkta bırakan kıyafetler giydiğini, Marie-Antoinette’inse portresinin çizildiği uzun resim seanslarında en derin dekolteli elbiseleri tercih ettiğini biliyoruz. Napolyon Fransa’sında devrim sonrasında gücü eline alan burjuva sınıfı oldukça dindardır. Moda tarihçisi Xavier Chaumette şöyle anlatıyor dekoltenin kaderini: “Gündüz kapalı giyinmek zorunda olan kadınlar gece çıkarken, opera ya da bir baloya giderken, özellikle evlilerse erkeğin gücünün ve statüsünün sembolü olarak dekoltelerini açarlar.” 19’uncu yüzyılda kimliksizleştirilen, nesneleştirilen ve sadece erkeğin iktidar alanı içinde tanımlanan kadınlar 21’inci yüzyılda dünyanın farklı ülkelerinde aynı kaderi paylaşmaya devam ediyor. Fransız doktor ve birinci dalga feministlerden Madeleine Pelletier’nin o yıllara hakim olan eşitsizliği ve kadının dekoratif bir objeye indirgenmesini yermek için yazdıkları zamanına göre oldukça devrimci. Bakın ne demiş Pelletier dekolteye gönderme yaparak: “Ben göğüslerimi ancak erkeklerin cinsel bölgelerini açıkta bırakan pantolonlar giymeye başladıkları gün göstereceğim.”

DEKOLTE NE DİYOR?

1920’lerde korselerin popülerliğini yitirmesiyle daha düz, rahat, düşük belli, hatları belli etmeyen dökümlü elbiseler giyen kadınlar seksapeli dekolteyle değil androjen ve spor bir tarzla yansıtırlar. Ardından gelen savaş ve yokluk yıllarıyla dekolte rafa kalkacak, onu kış uykusundan Christian Dior, New Look stiliyle uyandıracaktır. İnce belli volanlı etekler ve büstiyerlerin göğüsleri vurgulamasıyla seksapel yeniden hatları belli eden bir dişilik anlayışına yaklaşır ve dekolteler tavan yapar. New Look’tan etkilenen Pierre Balmain, Balenciaga, Jacques Heim gibi ünlü modacıların 50’lerden itibaren yaptıkları tasarımlarda zarif dekolteler dikkat çeker. 

Dekolteler özellikle Jayne Mansfield, Marilyn Monroe, Lana Turner, Diana Dors gibi 50’lerin Hollywood yıldızlarının temsil ettiği pin-up stilinde daha kışkırtıcı bir hal alır. Bu seksapel, o yılların üniversiteye giden, çalışan ve üreten Amerikan gençliğinin temsil ettiği kimlikten çok uzaktır. Kadınların özgürce giyinebildiği, vücutlarını sergilemekten korkmadığı, konuşabildiği, sanat, edebiyat ve moda sayesinde protest ruhlarını yansıtabildiği 70’lerdeyse göğüsler de özgürdür ve hatta dekolte sıradanlaşmaya bile başlar. 80’lerde dönemin kült dizilerinden Hanedan ve Mavi Ay’ın müptelası olurken, Joan Collins ve Cybill Shepherd gibi kariyer sahibi kadınlarla tanışırız. Bu ve benzeri kadınların cüretkar dekolteli kıyafetleriyle dekolte güçlü kadın imgesinin taşıyıcısına, çalışan, aktif ve süper kadınların sembolüne dönüşür. Süper modeller çağı olarak da adlandırılan, kusursuz bedenlerin ve seksi bir dişiliğin estetik anlayışına damga vurduğu 90’larda dekolteler güçle, güzellikle, özgüvenle eş sayılmaya devam eder. 1994 yılında, göğsü yukarı kaldıran ve dekolteyi vurgulayan Wonderbra sütyenlerinden Amerika ve Avrupa’da her saniyede bir tane satıldığını biliyor muydunuz? Dekolte tarih boyunca ne çok şey söylemiş ve ne çok farklı diller konuşmuş. 19’uncu yüzyılda eşine karşı itaatkar ve onun egemenliğinde yaşayan pasif bir kadınla özdeşleşmiş, 50’lerde cüretkar ve kışkırtıcı bir tavra bürünmüş, 90’lardaysa gücün ve özgüvenin simgesine dönüşmüş. Hala da konuşmaya, anlatmaya ve mesaj vermeye devam ediyor.

YÜRÜ DEKOLTE

Geçmiş yılların en çok konuşulan dekoltesi, 2000’de Grammy Ödülleri’ne, dekoltesi göbeğine kadar inen Versace yeşil renkli elbisesiyle katılan Jennifer Lopez olsa gerek. Almanya Başbakanı Merkel’in 2008 yılında Oslo Opera binasının açılışına cesur dekolteli bir elbiseyle katılması sonrası Die Welt isimli Alman gazetesi “Bir başbakan için dekoltenin sınırı ne olmalı?” sorusunu sorarken Türkiye’deki yazılı basındaysa “Merkel’in opera çatalı” gibi başlıklar göze çarpıyordu. International Herald Tribune’de yer alan aynı haberdeyse sadece binanın mimari özelliklerine yer veriliyordu. 2014 yılında özgürlükler ülkesi Fransa’da Çevre Bakanlığı’na gelen Segolene Royal’ın bakanlık dahilinde dekolte giyime sınırlamalar getirmesi de çok konuşulmuştu. Bu örneklerin ardında kadın giyimini ve bedenini o kişinin yaptığı işin önüne geçiren, kadını dış görünüşüyle yargılayan, onu hala bedenine indirgeyen ve kadının giyim özgürlüğünü kısıtlayan cinsiyetçi bir bakış açısı yatıyor.

Bu önyargılara karşı bedenine sahip çıkan, dişiliğini bir güç olarak kullanan, kendi arzusuyla onu gösteren (ya da saklayan) Emma Watson, Jennifer Lawrence, Emily Ratajkowski, Susan Sarandon, Nicki Minaj gibi ünlü kadınların fikirlerini dekolteli ya da cesur kıyafetlerle savunmaya devam etmeleri, yaptıkları başarılı işlerle isimlerinden söz ettirmeleri ve ilham vermeleri, giyim özgürlüğü konusunda umut verici örnekler. Bu sezon moda da Chloe, Saint Laurent ve Jacquemus başta olmak üzere birçok marka, dekoltesi bol parçalarla tıpkı bu kadınlar gibi özgürlüklerin peşinde koşuyor, güzelliğin, stilin ve başarının aynı dengede bulunması gerektiğinin mesajını veriyor. Giyim, dekolte ya da farklı semboller, kadının önünü kapatmamalı, kadın özgürce, ister kapatarak ister açarak yoluna devam etmeli. Kadınların göğüs dekoltesine takılı kalan zihniyete de dekoltelerin eski anlamlarını yitirdiğini, farklı açılımlara sahip olduğunu hatırlatıyor, yürü dekolte diyoruz.

80’li yılların popüler dizisi Hanedan’da akıllı, iş hayatında önemli kararlara imza atan, öncü kadın kimliğiyle öne çıkan Joan Collins taşıdığı tayyörler ve dekoltesi bol ceketlerle de bu kimliği pekiştirdi. Giyinmenin gücün bir parçası ve göstergesi olduğunu kanıtladı. Mavi Ay dizisinde asansörden çıkıp ofise yürüyen, bacak ve göğüs dekolteli elbiseleriyle dikkat çeken Cybill Shepherd da aynı yıllarda güçlü ve çalışan kadın imgesini besleyen bir isme dönüştü.



MAVİ AY, Bruce Wills - Cybil Shepherd                                                                                                         HANEDAN, Joan Collins


DEKOLTENİN GÜCÜ

Karanlıklar çağı olarak bilinen, dinin giyim kurallarından toplumsal normlara her şeye hakim olduğu Orta Çağ’da dekoltenin isyana, başkaldırıya ve kadın gücüne gönderme yaptığını söylersek, sizi şaşırtır mıyız? VII. Charles’ın metresi ve gözdesi Agnes Sorel’in dekolteli elbiseleri Orta Çağ’da Fransız sarayına damga vurmuş, Sorel, masmavi gözleri, bembeyaz teni, altın sarısı saçları ve göğüslerini olduğundan da gösterişli gösteren daracık kıyafetleriyle saraydaki diğer kadınlara ilham vermiştir. Moda tarihçisi Xavier Chaumette, “Agnes Sorel’den

 önce kimse dekoltesini, göğüslerini göstermemişti. Orta Çağ’da kadın ve erkekler vücut hatlarını belli etmeyen parçalar giyerdi” diye anlatıyor. Giydiği kıyafetler ve dekoltesiyle vücudunu politik bir güç olarak kullanan Sorel, kilise kurallarına karşı çıkmış, VII. Charles’ın iktidarına ve yönetimine karışmış, kralı İngilizlere karşı Yüzyıl Savaşları’nı başlatması için ikna etmiştir. Sorel’i kaybetmekten korkan Kral, Guyenne ve Normandiya bölgelerini özgür bırakmıştır. Orta Çağ’ın en önemli ressamlarından Jean Fouquet’yi de himayesine alan Agnes Sorel, bir cazibe aracı olarak gördüğü vücudunu Fouquet’ye sergilemekten ve ona modellik yapmaktan da çekinmemiş. Kadın cazibesi ve cinselliğinin yüzyıllar boyu tehlikeli addedilip tahakküm altına alınmaya çalışılması boşuna değil.

                                                                                                                           



Agnes Sorel



YAZI: Selin Miloşyan

ELLE, Ağustos 2018 sayısından alınmıştır.


ETİKETLER
SON HABERLER

Dergide Bu Ay

ELLE Nisan Sayısı Çıktı!

ELLE Nisan Sayısı Çıktı!

Yeni sayımızın kapağında oyuncu Hazar Güçlü var.

BU SAYIDA NELER VAR?

E-Bülten Aboneliği

E-bültenimize şimdi abone olun,
magazin dünyasındaki tüm gelişmelerden anında haberiniz olsun.