MODA REKLAMLARINA NE OLUYOR?

Süzülen kadınlar, mükemmel görünen durağan fotoğraflara ne oldu?

ELLE ONLINE ELLE ONLINE 27 Mart 2014
MODA REKLAMLARINA NE OLUYOR?
Valentino barok bir ressam mıdır? Marc Jacobs ilanındaki modeller size de bir garip görünmüyor mu? Chanel kadınları neden havada uçarak örgü örüyor? Süzülen kadınlar, mükemmel görünen durağan fotoğraflara ne oldu? Peki dijital yayın, basılı yayını ele geçirebilir mi? Tüm bu tuhaflıkların cevabı, okuyacağınız yazıda.





ELLE'in İngiltere edisyonunun Eylül sayısına göz atıyorum. Malum, sezon açılış sayısı... Dolayısıyla sayfalarca reklamdan derginin içeriğine ulaşmak bir hayli zor. Önce Louis Vuitton ilanına takılıyorum. Dağınık bir LV sandığı, içinden fırlayan parçalar ve yine dağınık bir Michelle Williams görüyorum. Yüzümde beliren küçük gülümseme, sonraki sayfada karşıma çıkan Chanel ilanıyla birlikte şaşkınlıkla karışık kahkahaya dönüşüyor: İki Chanel modeli sezonun hit parçaları içinde havada uçarak örgü örüyorlar! Uzun zamandır marka reklamlarının dikkatimi çekmediğini fark ediyorum. Şimdi önümde çift sayfa, siyah-beyaz bir fotoğraf var. Modelin arkası dönük, tek eliyle siyah bir Balenciaga çanta tutuyor sımsıkı. Kahkahamdan arta kalan gülümseme yavaşça soğuyor. İşin ciddiyetinin farkındayım. Dev moda markalarının ilanları, galiba bize bir şeyler anlatmaya çalışıyor.~Endişelenmeyin; karşıma çıkan reklamların tümünü size sırasıyla saymaya devam etmeyeceğim. Fakat büyüleyici Monica Belluci'nin cazibesine kapılan birkaç yakışıklı genç rahibin olduğu Dolce&Gabbana fotoğrafından ve ışık kullanımıyla Rembrant tablolarını aratmayan Valentino ilanından bahsetmeden, “işin ciddiyetine” geçemeyeceğim. Ciddiyet derecemi vurgulamak için size acayip pazarlama stratejisi örnekleri verip anlaşılmaz görünen ekonomik açılımlara varmayacağım. Fakat içinde bulunduğumuz dönemde -dünyanın sosyal ve ekonomik değişiminden bahsediyorum- moda sektörünün de tavır değiştirdiğinin, eminim siz de farkındasınızdır. Şimdi zaman, doğruları konuşmanın zamanı. Şimdi kimse numara yapamıyor çünkü etrafta bu numaraları ve fantazya dünyasını “yiyecek” kimse yok.





Fazla derine inmeden, “eski” diyebileceğimiz marka stratejilerine değinerek; bu yeni nesil reklamların nasıl gelenekselden “tuhaf” tarafa geçiş yaptığını inceleyelim. Geleneksel marka pazarlaması dahilinde çekilen reklam fotoğraflarının, marka DNA'sını bozmaması şart koşuluyor. “Meta-Luxury: Brands And The Culture Of Excellence” kitabının yazarı Rebecca Robins, asıl önemli noktanın markanın değerlerine bağlı kalarak; aynı zamanda o anı da yakalamak olduğunu ve asıl zorluğun da burada başladığını vurguluyor.~Dijital ve sosyal medya platformları, kampanyanın ardındaki hikayeyi anlatmaya yardımcı oluyor. Sadece basılı olarak kalmıyor ve imaj paylaşımıyla sınırlanmıyor. Bunun farkına varan markalar, dijital jenerasyonun istediğini yeni reklam kampanyalarıyla veriyorlar. Bu jenerasyon, geleneksel moda kampanyalarına alışmış diğerleri kadar şaşırmıyor.





Markaların şimdi dergilerde gördüğümüz “uçuk” reklamlara sebebiyet veren yeni stratejileri, marjinal bir senaryo olarak görüldü. Oscar De La Renta, 2013 sonbahar kampanyasını Instagram hesabından paylaştı. Dergilerin Eylül sayılarında “şov” yapmak yerine bu yolu tercih eden marka, milyonlara tek tuşla ulaştı. Aslında tasarımcı sadece tasarımcı yeniçağın yöntemi SISMO'yu (sight/sound/motion-görüntü/ses/hareket) kullandı. Yani internetin verdiği hediyeleri kucağını açarak kabul etti.





Yanlış anlaşılma olmasın; basılı yayın hala var! Dijital alanda ekonomik yükseliş söz konusu olsa da, dergiler az kayıpla hala sağlam ve dimdik ayakta. Açıkçası, markalara dergi ilanları vermek pahalı gelse de; web sayfalarında birden önünüze çıkan, çarpı işaretine basmadan (bazen bassanız da) kapanmak bilmeyen dijital reklamlardan, pop up'lardan daha mantıklı ve şık bir alternatif olarak görülüyor.~Yeni dönem reklamlar, dergilerdeki moda çekimlerinin yaratıcılığına sahip olmak zorunda hissediyor kendini artık. Çünkü onlarla yarışıyor. Yaratıcılığın sınırları zorlanıyor, “aptalca” ve “saçma” görünmesinden hiç mi hiç endişe edilmeden yeni akıma ayak uydurmak gerekiyor. Çünkü moda ahalisi, artık her şeyin farkında ve kimse ortaya atılanları “yemiyor.”





Bunun oluşmasına sebep; her an, her defileye, her çekime kısacası her moda hikayesine “full-access/tam girişi”n bulunması olabilir mi? Artık kuralların yıkılıyor olması, sürekli aynı döngüdeki moda camiasında ufak çapta panik yaratmış olsa gerek. Eğer tarihsel olarak televizyon ve basılı yayına alışkınsanız; dijital medya alanında çalışmak, yeni nesil reklamlara adım atmak isteyen bir marka ya da sektöre yeni giren genç bir tasarımcıysanız bu hareket sizi yorabilir. Yapılması gerekenlerin en önemlisi düşünce yapısını kırmak olabilir. Basılı grupta zamanında yaşanan paniğin yersiz olduğunu söylemekte de fayda var. Çünkü baskıdaki his başka. Reklamların dergilerdeki değeri hala büyük. Onlar en az moda çekimleri kadar önemli.





Moda dünyasındaki bu “zorunlu” şeffaflık politikasının tüm dünyaya ve tüm politikalara yayılması, yaşam biçimlerimizin özgür kalması dileğiyle...





Sıla GÜVEN

SON HABERLER

Dergide Bu Ay

ELLE Mart Sayısı Çıktı!

ELLE Mart Sayısı Çıktı!

Baharı Hande Erçel ile karşılıyoruz.

BU SAYIDA NELER VAR?

E-Bülten Aboneliği

E-bültenimize şimdi abone olun,
magazin dünyasındaki tüm gelişmelerden anında haberiniz olsun.